Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Harf Devrimi

Yazının Giriş Tarihi: 24.10.2022 12:08
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.10.2022 12:08

“Harf Devrimi” ya da bir başka deyişle “Yazı Devrimi”, Cumhuriyet’ in en köklü ve etkili atılımlarından biri olmuştur.

Aslında Arap alfabesi yüzyıllardan beri kullanılmakta olmasına karşın Türkçe’ nin gereksinimlerini karşılayamıyordu.

Zira Türkçe’ yi yazıya aktarmak için sekiz sesli harfe gereksinme olmasına karşın, Arap Alfabesinde üç sesli harf vardı.

Kaldı ki; Türkçe’ nin Lâtin Alfabesi ile yazılması Türkoloji çalışmalarının geliştiği Batı ülkelerinde yüzyıllarca önce başlamıştı.

Bilindiği kadarıyla Lâtin Alfabesinin Türkçe’ nin yazımı için ilk kez kullanılması XIV. Yüzyılın başlarında olmuştur. ( Talat Tekin, Türk Yazı Devrimi’ nin Öncüleri,1978, s.3)

Aşağı Volga yöresindeki Kumanlar (Kıpçak Türkleri) arasında misyoner olarak çalışan Fransisken papazların yazdıkları ve 1303’ te yayınlanan “Codex Cumanicus” da Lâtin harfleriyle basılmış 46 Kuman bilmecesi de bulunmaktaydı. Zamanla Batı’ da “Türkoloji” bilimi geliştikçe bu tür örnekler artmıştı.

Osmanlı Devleti’ nde özellikle II. Meşrutiyet’ ten sonra, bu konuda ciddi çalışmalar yapılmıştı.

Ancak bu çabalara karşı ciddî tepkiler de oluyordu.

Dahası, bu tür tepkiler Cumhuriyet öncesi ve sonrasında artmıştı. Örneğin Kâzım Karabekir, Prof. Zeki Velidî Togan, Prof. Fuat Köprülü Lâtin harflerine karşıydılar.

Lâtin alfabesine dayanan bir Türk Alfabesi’ nin alınmasına karşı olanların özellikle vurguladıkları nokta, alfabenin değişmesinin geçmişle bağlantıyı koparacağı ve büyük bir kültür mirasından yoksun kalınacağı idi.

Oysaki Osmanlı Devleti’ nde ilk kitabın basıldığı 1729’ dan Türk Alfabesi’ nin kabul edildiği 1928’ e kadar geçen iki yüz yılda sadece 30 000 kitap basılmıştı.

Buna karşılık Cumhuriyet döneminde bu sayıda kitabın basılması için sadece 16 sene gerekmiştir.

Hiç kuşkusuz alfabenin değişmesi bir kültür bağlantısızlığına yol açmıştır.

Ancak yitirilen şey fazla abartılmamalıdır.

Kaldı ki, bu zaten devrimin amaçları arasındaydı ve hiç akıldan çıkartılmaması gereken nokta;

Arap harfleriyle hızlı yazılmasına ve az yere çok şey yazılabilmesine karşın, bunların öğrenilmesinin ve öğretilmesinin zor olduğu ve gerçekten Türkçe’ yi yazmaya uygun olmamasıdır. ( Salahi R. Sonyel,  İ. G. B. Türk Yazı Devrimi, s. 286)

Harf Devrimi ile ilgili çalışmalar 1927 yılında ciddi biçimde başladı.

1928 kışında bu konudaki çalışmalar hızlandırıldı.

Uzmanlardan oluşan kurullar Türkçeyi en kolay ve güzel şekilde yazmayı mümkün kılacak alfabenin saptanmasına çabalarken, Büyük Millet Meclisi’ ne “Uluslararası Sayı Birimlerinin Alınması ve Kullanılması” konusunda bir önerge verildi. (Mahmut Goloğlu, Devrimler ve Tepkileri, s. 249)

Millet Meclisi’ nin 20 ve 24 Mayıs 1928 tarihli oturumlarında görüşülen bu önerge kabul edildi ve 1288 sayılı yasa 1 Haziran 1928’ de yürürlüğe girdi.

Alfabeyi değiştirme konusunda oluşturulan bilim kurulları Ağustos 1928 başında çalışmalarını Dolmabahçe Sarayı’ nda sürdürmek üzere İstanbul’ a geldiler.

9Ağustos 1928’ de Gazi Mustafa Kemal, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Sarayburnu’ nda düzenlenen bir toplantıda yaptığı konuşmada, “yeni harflerin kabul edileceğini” açıkladı.

Gazi Mustafa Kemal bu konuşmasında:

“Vatandaşlar, yeni Türk harflerini çabuk öğreniniz. Bütün ulusa, köylüye, çobana, hamala, sandalcıya öğretiniz. Bunu bir yurtseverlik ve ulusçuluk görevi biliniz” diyordu.

Bu söylev tüm yurtta bir okuma- yazma seferberliğinin başlamasına neden oldu.

Başta aydınlar olmak üzere tüm ulus heyecanla okuma- yazma öğrenmeye ve öğretmeye başladı.

1928 yaz aylarını yurt gezileriyle geçiren Gazi Mustafa Kemal, 1 Kasım 1928’ de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ nin kararıyla Türk harflerinin kesinlik ve yasallık kazanması bu memleketin yükselme mücadelesinde başlı başına bir geçit olacaktır” diyordu. (Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, s. 258)

Arap Alfabesini’ nin yerine Türk Alfabesi’ nin kullanılması konusunda aynı gün verilen bir yasa önergesi Meclis tarafından kabul edildi ve 3 Kasım 1928 tarihinde Resmî Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Elbette yaşamın her yönünde “tam bağımsızlığını” sağlamaya ve korumaya özen gösteren Türkiye Cumhuriyet’ nin, dilini de yabancı dillerin etkisinden kurtarmaya çabalaması kadar doğal ve kaçınılmaz bir şey olamazdı.

***

Bu günkü yazımızı Devlet Adamı, Çevirmen ve Yazar Kemal Paşazade Said’ in ( 1848- 1921), 150 sene önce söylediği bir sözle noktalayalım:

“Arapça isteyen Urban’a gitsin/ Acemce isteyen İran’a gitsin/ Ki biz Türk’üz, bize Türkî gerektir.”

Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.