Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Kutü’l- Amare Zaferi

BATTLE OF KUT KUT- AL AMARA ( KUT- EL AMARA), EL KUT olarak da bilinir. Irak’ ın doğusunda, Dicle Nehri kıyısında, Basra Körfezi’ nin 350 km. kuzeyinde, Bağdat’ ın 170 km. güneyinde,  kalesi de olan küçük bir yerleşim yeridir.

Haber Giriş Tarihi: 28.04.2017 09:25
Haber Güncellenme Tarihi: 01.01.1970 02:00
Kaynak: Haber Merkezi
yalovamiz.com
 Kutü’l- Amare Zaferi

Birinci Dünya Savaşı sırasında Irak’ ın güneyindeki Basra Körfezi’ ne çıkarma yapan İngiliz birliklerinin önce Basra sonra Kutü’l- Amare’ yi ele geçirmesi, takiben Selmanpak’ a kadar ilerledikten sonra geri dönüp Kutü’l- Amare’ de savunmaya geçmesi, Osmanlı birliklerinin kuşattıktan sonra Kutü’l- Amare’ yi ele geçirmesi, takviye alan İngilizlerin önce Kutü’l- Amare’ yi geri aldıktan sonra kuzeye doğru hızla ilerleyerek Bağdat’ı ele geçirmesi ve Musul’ a kadar ilerlemesi, savaşın sonunda bölgede bulunan tüm Osmanlı birliklerinin neredeyse tamamının İngilizlerin eline esir düşmesi, Türk savaş tarihinin ilgiyle incelenmesi gereken sayfalarını içerir.

Bu cephedeki birbirini takip eden muharebeler silsilesi bizde genellikle “Kutü’l- Amare Zaferi” olarak sadece bir muharebenin ele alınışıyla dile getirilir. Yabancıların “Battle of Kut” olarak adlandırdıkları bu muharebeyi de içeren Irak cephesindeki muharebeler silsilesini özet olarak hatırlamaya çalışalım.

***

Birinci Dünya Savaşı’ nın başladığı günlerde İngiltere’ nin Ortadoğu’ da iki önemli amacı vardı. Bunlar: en önemli sömürgesi konumundaki Hindistan’ ı ve Hindistan’a giden kara ve deniz yollarını korumak ve başta Basra Körfezi’ nde olmak üzere bölgede bulunan petrol kaynaklarına el koymaktı.  

Osmanlı ise Irak’ taki kuvvetlerini seferberlik devamınca savaş çıkması muhtemel bölgelere göndermiş Basra’ da 6 Taburlu 38 nci Tümeni bırakmıştı.

Irak cephesinde, İngiltere’ nin Osmanlı Devleti’ ne savaş açmasından bir gün sonra ( 7 Kasım 1914) İngiliz askerleri Basra Körfezi’ ne çıktı.

Bu cephede bulunan Osmanlı 38 nci Tümeni, üstün İngiliz birlikleri karşısında tutunamayarak Şattülarap Nehri boyunca kuzeye doğru çekilmek zorunda kaldı.

38 nci Osmanlı Tümenini takip eden İngilizler, 21 Kasım 1914’ te Basra’ yı,

9 Aralık 1914’ te Fırat ve Dicle nehirleri kavşağındaki Korna’ yı ele geçirmeye muvaffak oldu.

1914 yılı sonlarına doğru Osmanlı Devleti’ nin Basra ili neredeyse tamamen İngilizlerin eline geçti.

İngilizlerin Korna’ yı ele geçirmeleri sırasında 38 nci Tümen Komutanı Suphi Bey esir düşmüştü. Yerine Kurmay Yarbay Süleyman Askerî gönderildi. Süleyman Bey, 17 Aralık 1914’ te Bağdat’ a geldi, 20 Aralık 1914 günü de Irak Havalisi Komutanlığını devraldı.

İstanbul’ dan büyük vaatlerle gelen Süleyman Askerî  Bey, yanında bir miktar altın para ve ayrıca Teşkilâtı Mahsusa ( Özel Kuvvet) emrindeki Çerkez atlılardan Osmanlı gönüllü taburunu, seçkin birkaç subayı beraberinde getirmişti.

Süleyman Askerî, düzenli ordu birliklerinden çok bölgedeki aşiretlerden yararlanacağını, aşiretlerin İngilizleri geri püskürtebileceğini düşünüyordu.

Ne var ki, düşünceleri gerçekleşmedi. Beraber mücadeleye giriştiği aşiret mensupları her vesileyle muharebe alnını terk ettikleri gibi, cephe gerisinde de her seferinde Osmanlı ikmal noktalarına arkadan saldırdılar, muharebe eden unsurları çok güç durumda bıraktılar.

Yarbay Süleyman Askerî, bu hayal kırıklığı içindeyken yaralandı, ata binemez oldu, sedye üzerinde yaralı yaralı muharebeyi idare etmeye çalıştıysa da bunda da başarılı olamadı ve içine düştüğü durumu kabullenemeyerek 13 Nisan 1915 günü intihar etti.

Süleyman Askeri’ nin yerine 20 Nisan 1915’ te Miralay (Albay) Nurettin (Sakallı) Bey Irak ve Havalisi Komutanlığına atandı.

İngilizler ise Korna’ yı ele geçirdiklerinden sonra birliklerinin eksiklerini tamamladılar ve 1 Eylül 1915’ te tekrar kuzeye doğru harekete geçtiler, Amara’ yı ele geçirdiler.

Eylül 1915’ in sonlarına doğru İngiliz (Hint) Tümeni, bir gece yürüyüşüyle Kutü’l- Amare’ deki Osmanlı savunma hatlarına saldırdı. Townshend Osmanlı savunma hatlarını delip geçmekle kalmadı, kuzeyde arkalarına da sarktı. Mağlup duruma düşen Miralay Nurettin (Sakallı) Bey kuvvetlerini geri çekti; İngilizler 26 Eylül 1915 günü Kutü’l- Amare’ ye girdiler.

İngilizler, 5 Ekim 1915’ e kadar kuzeye doğru Nurettin (Sakallı) Bey’ in birliklerini takip ettiler; 5 Ekim 1915’ te Aziziye’ ye, 21 Ekim 1915’ te Lecc’ e ulaştılar.

İngiltere’ nin Irak Seferi Başkomutanı Sir John Nixon, 14 Kasım 1915 günü General Townshend’ e Bağdat’ ı ele geçirme emri verdi.

Osmanlı Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı, İngiliz ilerleyişini durdurmak amacıyla bölgede yeni düzenlemelere gitmek zorunda kaldı ve bu amaçla bölgeye takviye birlikleri göndermeye başladı. İstanbul’ da kurulan 6 ncı Ordu Karargâhı da Bağdat’ a sevk edildi.

6 ncı Ordu Komutanlığına da 1 nci Ordu Komutanı Alman Mareşal Goltz getirildi.

İngiliz General  Charles V. F. Townshend komutasındaki 6 ncı Poona Tümeni ( Hint Tümeni), kuzeye  Bağdat’ a doğru ilerlerken, 22 Kasım 1915’ te Selmanpak ( Ctesiphon) mevzilerinde Osmanlı birliklerine çarptı; burada kanlı siper muharebeleri  oldu.

23 Kasım 1915 sabahı, Osmanlıyı yenemeyeceğini düşünen General Townshend, birliklerini güneyde Kutü’l- Amare’ ye doğru çekerken, İngilizleri durduramayacağını düşünen Miralay Nurettin (Sakallı) Bey de birliklerini kuzeye doğru çekmeye başladı.

Bir süre sonra İran’ dan bölgeye takviye olarak gelen Osmanlı süvarileri İngilizlerin çekildiğini fark edince takibe ve kovalamaya başladılar.

İngilizlerin çekildiği haberini Haberci Süvari’ den alan Nurettin (Sakallı) Bey de, birliklerini geri döndürerek Kutü’l- Amare’ ye yönlendirdi.

General Townshend, 3 Aralık 1915’ te birliklerini Kutü’l- Amare’ ye çekerek burada savunma düzeni aldı. Kutü’l- Amare’ de hem İngiliz askerlerine uzun süre yetecek yiyecek vardı, hem de 2 km. lik dar ağzı olan mevkide daha kolay savunma yapılabilirdi. Towshend, gelecek takviyelerle Osmanlı muhasarasından kurtulacağını tahmin ediyordu.

Osmanlı ordusu da, 7 Aralık 1915’ te Kutü’l- Amare’ nin muhasarasını başladı.

Kutü’l- Amare’ de Osmanlı Ordusu ile İngilizler arasındaki muharebeler, kuşatanla- kuşatılan arasında değil, kuşatılan Townshend’ ın Hint Tümeni’ ni kurtarmak için gelen İngiliz destek/ takviye birlikleriyle kuşatmayı yapan Osmanlı birlikleri arasında geçti.

6 Ocak 1916 tarihinde yapılan Şeyh Saad Muharebesi’ nde, İngiliz General Aylmer komutasındaki Tigris (Dicle) Kolordusu’ nun taarruzu püskürtüldü. Bu muharebede, birliğine geri çekilme emri veren Miralay Nurettin (Sakallı) Bey görevden alınarak yerine Kafkasya Cephesi’ nden Kolordusu ile Irak Cephesi’ ne takviyeye gelen 18 nci Kolordu Komutanı (Enver Paşa’ nın kendisinden birkaç yaş küçük amcası) Mirliva Halil (KUT) Paşa getirildi.

İngilizler, kuşatmayı parçalamak için giriştikleri 13 Ocak 1916’ da Vadi Muharebesi, 21 Ocak 1916’ da Hannah Muharebesi, 8 Mart 1916’da Sabis ( Dujaila) Muharebesi’ ni kaybettiler.

Bu muharebelerden sonra İngiliz General Aylmer azledildi, yerine General Gorringe getirildi.

19 Nisan 1916’ da, 6 ncı Ordu Komutanı Mareşal von der Goltz Paşa, Bağdat’ ta bulunduğu ordu karargâhında yakalandığı tifüsten kurtulamayarak öldü; yerine Mirliva Halil (KUT) getirildi.

Kutü’l- Amare’ de açlık çok büyük boyutlara ulaşmış, salgın hastalıklar kontrol edilemez bir hale gelmişti.

29 Nisan 1916’ da, İngiliz General Townshend’ ın birlikleri ( 13 General, 481 Subay, 13 300 Er) açlıktan ve hastalıktan teslim oldu.

Kutü’l- Amare Muhasarası sırasında Osmanlı ordusu da 350 Subay, 10 000’ den fazla er şehit vermişti.

Irak Ordusu Komutanı Halil Paşa’nın, Kut’ül-Ammare zaferinden sonra 6. Orduya yayınladığı mesaj şöyledir:

“ Arslanlar! Bütün Türklere şeref ve şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları sevinçle gülerek uçarken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum. Ordum gerek Kut karşısında ve gerekse Kut’u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve 10 bin erini şehit vermiştir. Fakat buna karşılık bugün Kut’ta 13 general, 481 subay ve 13 bin 300 er teslim alıyorum. Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 30 bin zayiat vererek geri dönmüşlerdir. Şu iki farka bakılınca, cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu olayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata uğrayacaktır. İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci zaferi Çanakkale’de, ikinci zaferi burada görüyoruz.  Halil Paşa”

Halil (KUT soyadını soyadı kanunu çıktıktan sonra bu zaferden dolayı almıştır) Paşa, Kutü’l- Amare zaferinden sonra Irak Valiliğine getirildi.

Halil (KUT) Paşa’ nın hatıralarında belirttiği bu zafer sonrası tespiti asla gözden kaçmamalıdır:

“Irak’ ta dünyayı çalkalandıran bir zafer kazanmıştık. Ama kazanılan bir muharebeydi. Savaş ise devam ediyordu. Savaşı henüz kazanamamıştık. O halde yapılacak iş, artık bu zaferi arkada bırakarak geleceği düşünmekti. Çünkü İngilizler, bize bu kazancı bırakmazdı. Bunun elbette bir intikamı, bir yeni ve daha büyük hesaplaşması olacaktı.”

İngilizler, bundan sonra hazırlıklarını ve eksikliklerini süratle tamamladılar.

1917 yılında, Irak Cephesi’ ndeki muharebeler Osmanlı aleyhine döndü.

Özellikle, 1916 yılı Nisan ayındaki Kutü’l- Amare’ nin le geçirilmesinden sonra, bölgeye gelen takviye birliklerin çoğu diğer bölgelere gönderilince, yeni İngiliz taarruzları karşısında çaresiz kalındı.

Şubat 1917’ de Kutü’l- Amare tekrar İngilizlerin eline geçti.

Dört Piyade ve bir Süvari Tümeniyle Gıraf mevzilerine taarruz eden İngilizlerin karşısında 18 nci Osmanlı Kolordusu, büyük zayiat vererek 18 Şubat 1917’ de kuzeye çekilmeye mecbur kaldı.

İngilizler, 11 Mart 1917 günü Bağdat’ a girdiler. Halil (KUT) Paşa adamlarıyla bölgeden çekildi.

İngilizler Bağdat’ ı ele geçirdikten sonra Dicle sağ sahilinde Tikrit, sol sahilinde Diyale Nehri kuzeyinde Karatele bölgelerine kadar ilerledi ve Bağdat’ ın yukarı kısımlarını ele geçirdiler.

1918 yılında Irak harekât alanındaki İngiliz kuvvetleri ( biri İngiliz, dördü Hintli olmak üzere) 5 Piyade Tümeni ile 8 Süvari Alayından oluşan 170 000 muharip er, 280 000 geri hizmet teşkilleri olmak üzere toplam 450 000 insan ve 408 top gücüne ulaştı.

Irak Bölgesi İngiliz Kuvvetleri Komutanı, 1918 yılı yaz devresinin sonunda faaliyete geçerek, Musul’ u işgale karar verdi.

Böylece 23 Ekim 1918’ de Osmanlının Dicle Grubu karşısındaki İngiliz kuvvetleri, ileri harekâta başladılar.

1 Kasım 1918’ e kadar dayanan Osmanlı Dicle Grubu, bütün kuvvetiyle esir olmaktan kurtulamadı.

Mondros Ateşkesi, 30 Ekim 1918’ de imzalandı.

Mondros Ateşkesi’ nin tatbikatına başlandığı 31 Ekim 1918’ de İngilizler, Irak Cephesi’ nde Ame- Elhisin- Geyyire- Hankin hattına varmışlardı. Musul ilinin büyük kısmı Osmanlı ordusunun kontrolünde kalmasına rağmen, Mondros Ateşkesi’ nin  7 nci maddesine göre İngilizler tarafından işgal edildi.

SON DEĞERLENDİRME:

Bölgedeki tüm sefer plânlarının Alman stratejisine göre belirlenmesi ve hatta Alman Genelkurmay Karargâhı’ nda onaylattırılması çok büyük hatadır.

Savaş öncesi bölgenin stratejik ve jeopolitik durumu ile olası düşmanın imkân ve kabiliyetleri doğru olarak değerlendirilememiştir.

Savaş başlamadan önce bölgede stratejik yığınaklanmanın ve konuşlanmanın doğru olarak yapılamaması, savaşın devamı süresince lojistik desteğin tam ve doğru olarak sağlanamaması, (sadece taktik alanda değil) stratejik alanda da sık sık askeri birlik kaydırılması,  başarısızlığın en önemli sebeplerindendir.

Osmanlı Genelkurmay Karargâhı’ nın, bölge halkının Müslüman olduğu için İngiliz birliklerine karşı çete muharebeleri yapabileceğini düşünmesi ve bölgeye başlangıçta yeterli askeri birlik konuşlandırmaması, Osmanlı Devleti’ nin aleyhine olmuştur.

Osmanlı Padişahı/ Halife’ nin Cihad - tüm Müslümanların aynı amaç için bir arada olma çağrısına uyulmadığı (Arap Yarımadası’ nda Şerif Hüseyin’ in isyanı bir yana) Irak Cephesi’ ndeki muharebelerde çok açık görülmektedir. Basra Körfezi’ ne çıkıp kuzeye doğru ilerleyen Poona Tümeni, Hintlilerden oluşuyordu ve buradaki askerin çoğu Müslümandı;  Irak Havalisi Komutanlığı’ na getirilen Kurmay Yarbay Süleyman Askerî’ nin en büyük güvencesi ise bölgedeki Müslüman Aşiretlerdi. Bu aşiret mensupları muharebe alanını hiç beklenmeyen anda terk ettikleri gibi, cephe hattı gerisinde de yaptıkları eylemlerle Osmanlı Ordusu’ nu çok zor duruma düşürdüler.

Bölgede görev yapan birliklerin (Ordu seviyesinde) teslim olmaları konusu ise üzerinde önemle durulması ve günümüzde de dersler alınması gereken çok önemli bir tarih sayfasıdır.

Şevket Süreyya AYDEMİR’ in yazdığına göre, İstanbul’ daki Genelkurmay Başkanlığı Karargâhı’ nda Irak Cephesi harekâtını gerektiği gibi izleyecek bir harita bile yoktu. Sonunda 1/ 1 1 500 000 ölçekli Almanca iki Kiepert haritası bulunup satın alınmıştı.

Savaş, çeşitli muharebelerden oluşur. Önemli olan mevzi bir başarı kazanmak değil, savaştan galip çıkmaktır. 

Asla unutmayalım “Tarih Sadece Hamaset Destanı Değildir.”

AHMET AKYOL, YALOVA, 28 Nisan 2017

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.