İki kardeş, her mahsul mevsimi sonunda ürünlerini ve kazançlarını eşit olarak bölüşürlermiş.
Günün birinde bekâr kardeş kendi kendine düşünmüş;
“Ürünümüzü ve kazancımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de hakça değil. Ben yalnızım ve fazla ihtiyacım yok.”
Böylece her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı erkek kardeşinin evindeki tahıl deposuna götürmeye başlamış.
Bu arada evli kardeş de kendi kendine düşünüyormuş:
“Ürünümüzü ve kazancımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de hakça değil; üstelik ben evliyim, bir eşim ve çocuklarım var, yaşlandığım zaman onlar bana bakabilirler. Oysa kardeşimin kimsesi yok.”
Böylece evli olan kardeş de her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin tahıl deposuna götürmeye başlamış.
İki kardeş uzun süre ne olup bittiğini bir türlü anlayamamışlar, çünkü her ikisinin de depolarındaki tahılın miktarı hiç değişmiyormuş.
Nihayet bir gece, iki kardeş birbirlerinin depolarına gizli gizli tahıl çuvalı taşırlarken, çapışmışlar.
O anda da olan biteni anlamışlar.
Çuvalları yere bırakıp kucaklaşmışlar.
İşte bu iyi niyetli davranışlarından dolayı Allah da onların kazançlarına bereket ihsan etmiş.
“Halil İbrahim Bereketi” sözü de bu olaydan sonra söylenir olmuş.
Unutmayın, hayattaki en yüce mutluluk, sevildiğimize ve güvenildiğimize inanmaktır!
***
BİRAZ DA TEBESSÜM
Sarışınlar üzerine bol bol fıkra anlatılır ya… Adettir, bozmayalım.
Vantrilok, eline geçirdiği kukla ile konuşuyor ve aptal sarışın fıkraları anlatıyormuş.
Gösterisi biraz ilerledikten sonra birden orta sıralardan sarışın bir kadın ayağa kalkmış ve yüksek sesle,
“Affedersiniz!” demiş.
Bu çıkış üzerine vantrilok ve kalabalık durmuşlar ve sarışına bakmaya başlamışlar. Sarışın,
“Görüyorum ki, sarışınların ne kadar aptal olduğuna dair şakalar yapmaktasınız. Peki, söyler misiniz, bu kanıya nereden vardınız? Tek suçumuz saçımızın rengi mi yani? Sizin bu yaptığınız ırkçılık olmuyor mu? Kadınların birçoğunun sarışın olduğu ülkelerdeki kadınlara hakaret etmiş olmuyor musunuz? Tanımadığınız bu kadar kadına ettiğiniz hakaretler sizi rahatsız etmiyor mu? Söyler misiniz?”
Bunun üzerine vantrilok çok mahcup ve üzgün bir yüz ifadesi ile
“ Şey, özür dilerim. Sadece şaka yapıyordum. Eğer sizi…”
Sarışın vantriloğun sözünü kesmiş,
“Ben sizinle konuşmuyorum bayım. O elinizdeki küçük terbiyesiz adamla konuşuyorum! Siz savunmayın, o cevap versin!”
*
Delikanlı uçakta güzel bir sarışının yanına düşmüş. Hemen sarkmış. Sarışına,
“Yan yana otururken muhabbet edilirse, seyahat çok kısa sürer, hadi konuşalım” demiş.
Sarışın, okuduğu kitabı yavaşça kapatarak,
“Ne üzerine konuşmak istersin” diye sormuş.
Delikanlı,
“Valla bilmem ki… Meselâ, nükleer enerjiye ne dersin?”
Sarışın,
“Enteresan bir konu… Olabilir. Ama önce sana bir soru sorayım: At, inek ve geyik aynı şeyi yerler… Yani otu… Ama çıkartırlarken geyik küçük parçalar halinde, inek lappadanak parçalar halinde, at da pişmaniye topu gibi çıkartır. Neden olduğunu biliyor musun?”
Delikanlı,
“Valla en ufak bilgim yok” demiş.
Bunun üzerine sarışın,
“Bi boktan anlamazken, nükleer enerjiyi nasıl tartışabileceğini zannediyorsun?”
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
YONCA BADERNA
Sevmenin Ve Güvenmenin Önemi
Kardeşlerden biri evliymiş ve çocukları varmış.
Diğeri ise bekârmış.
İki kardeş, her mahsul mevsimi sonunda ürünlerini ve kazançlarını eşit olarak bölüşürlermiş.
Günün birinde bekâr kardeş kendi kendine düşünmüş;
“Ürünümüzü ve kazancımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de hakça değil. Ben yalnızım ve fazla ihtiyacım yok.”
Böylece her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı erkek kardeşinin evindeki tahıl deposuna götürmeye başlamış.
Bu arada evli kardeş de kendi kendine düşünüyormuş:
“Ürünümüzü ve kazancımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de hakça değil; üstelik ben evliyim, bir eşim ve çocuklarım var, yaşlandığım zaman onlar bana bakabilirler. Oysa kardeşimin kimsesi yok.”
Böylece evli olan kardeş de her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin tahıl deposuna götürmeye başlamış.
İki kardeş uzun süre ne olup bittiğini bir türlü anlayamamışlar, çünkü her ikisinin de depolarındaki tahılın miktarı hiç değişmiyormuş.
Nihayet bir gece, iki kardeş birbirlerinin depolarına gizli gizli tahıl çuvalı taşırlarken, çapışmışlar.
O anda da olan biteni anlamışlar.
Çuvalları yere bırakıp kucaklaşmışlar.
İşte bu iyi niyetli davranışlarından dolayı Allah da onların kazançlarına bereket ihsan etmiş.
“Halil İbrahim Bereketi” sözü de bu olaydan sonra söylenir olmuş.
Unutmayın, hayattaki en yüce mutluluk, sevildiğimize ve güvenildiğimize inanmaktır!
***
BİRAZ DA TEBESSÜM
Sarışınlar üzerine bol bol fıkra anlatılır ya… Adettir, bozmayalım.
Vantrilok, eline geçirdiği kukla ile konuşuyor ve aptal sarışın fıkraları anlatıyormuş.
Gösterisi biraz ilerledikten sonra birden orta sıralardan sarışın bir kadın ayağa kalkmış ve yüksek sesle,
“Affedersiniz!” demiş.
Bu çıkış üzerine vantrilok ve kalabalık durmuşlar ve sarışına bakmaya başlamışlar. Sarışın,
“Görüyorum ki, sarışınların ne kadar aptal olduğuna dair şakalar yapmaktasınız. Peki, söyler misiniz, bu kanıya nereden vardınız? Tek suçumuz saçımızın rengi mi yani? Sizin bu yaptığınız ırkçılık olmuyor mu? Kadınların birçoğunun sarışın olduğu ülkelerdeki kadınlara hakaret etmiş olmuyor musunuz? Tanımadığınız bu kadar kadına ettiğiniz hakaretler sizi rahatsız etmiyor mu? Söyler misiniz?”
Bunun üzerine vantrilok çok mahcup ve üzgün bir yüz ifadesi ile
“ Şey, özür dilerim. Sadece şaka yapıyordum. Eğer sizi…”
Sarışın vantriloğun sözünü kesmiş,
“Ben sizinle konuşmuyorum bayım. O elinizdeki küçük terbiyesiz adamla konuşuyorum! Siz savunmayın, o cevap versin!”
*
Delikanlı uçakta güzel bir sarışının yanına düşmüş. Hemen sarkmış. Sarışına,
“Yan yana otururken muhabbet edilirse, seyahat çok kısa sürer, hadi konuşalım” demiş.
Sarışın, okuduğu kitabı yavaşça kapatarak,
“Ne üzerine konuşmak istersin” diye sormuş.
Delikanlı,
“Valla bilmem ki… Meselâ, nükleer enerjiye ne dersin?”
Sarışın,
“Enteresan bir konu… Olabilir. Ama önce sana bir soru sorayım: At, inek ve geyik aynı şeyi yerler… Yani otu… Ama çıkartırlarken geyik küçük parçalar halinde, inek lappadanak parçalar halinde, at da pişmaniye topu gibi çıkartır. Neden olduğunu biliyor musun?”
Delikanlı,
“Valla en ufak bilgim yok” demiş.
Bunun üzerine sarışın,
“Bi boktan anlamazken, nükleer enerjiyi nasıl tartışabileceğini zannediyorsun?”