Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Kırmızı Karanfil

Yazının Giriş Tarihi: 14.01.2017 06:29
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.01.2017 06:29

Kalbini çok iyi tanıdığı, ancak yüzünü hiç görmediği kırmızı karanfilli kızı aradı gözleriyle.

Kıza duyduğu ilgi yaklaşık 13 ay önce Florida’da bir kütüphanede başlamıştı.

Raflardan ilgisini çeken bir kitap almıştı.

Kitabın daha önce bir başkası tarafından okunmuş olduğunu görmüştü.

Sayfa kenarlarına kurşun kalemle notlar düşülmüştü.

John, bu notların ardında asil bir ruhun, derin bir aklın var olduğunu hissetmişti.

Hemen kütüphane görevlisine gidip, kitabı daha önce alan kişinin kim olduğunu öğrenmişti.

Hollis Maynel adında bir kadındı.

Adresini aldı.

Eve döndüğünde ona bir mektup yazdı:

‘Bugün kütüphanede bir kitap okudum. Aldığınız notlar karşısında hayranlık duydum. Sayenizde kitabı daha iyi anladığım gibi, düşüncelerinizle de tanışma fırsatı buldum. On gün sonra asker olarak Kore’ye gidiyorum. Tanışmak ve mektuplaşmak istiyorum. Cevabınızı sabırsızlıkla bekleyeceğim.’

Çok geçmeden Hollis’den sıcak bir cevap geldi.

John, ikinci mektubunu Kore’den yazdı.

Savaş günleri boyunca mektuplar sürekli gidip geldi.

Her gün yeni mektupta birbirlerinden biraz daha etkilendiler, kalplerini birbirlerine biraz daha açtılar.

John’un terhis zamanı gelmişti.

Amerika’ya dönmeye hazırlanıyordu.

Kore’den yazdığı son mektupta Hollis’e kendisini görmek istediğini söyledi.

‘Seni tanıyabilmem için bana bir fotoğrafını gönder lütfen’ diye bir not düştü mektubuna.

Hollis, buluşmayı kabul etti fakat fotoğrafını göndermedi.

‘Fotoğrafın ne önemi var ki’ dedi, ‘bizi ilgilendiren kalplerimiz değil mi?’

Yine de küçücük bir not ekledi mektubuna:

‘Seni karşıladığım gün, yakamda kırmızı bir karanfil olacak. Böylece beni kolayca tanıyacaksın.’

Günler birbirini kovaladı.

John, ülkeye dönüyordu.

Trenden inerken garda gözleri kırmızı karanfilli kadını arıyordu.

O sırada hiç ummadığı bir şey oldu.

Genç, güzel, uzun boylu bir kadın, kalabalığın içinden kendisine doğru yürümeye başladı.

Sarı saçları omzunu süslüyor, mavi gözleri bir okyanus gibi derin derin kendisini süzüyordu.

Üzerindeki mavi elbise ile kararlı bir edayla John’a doğru yürümeye başladı.

John, ona bakarken son anda kadının yakasında kırmızı karanfil olmadığını fark etti.

Kadın, iyice yaklaştığında sıcak bir tebessümle seslendi John’a:

“Seninle tanışabilir miyiz denizci?”

Tam o sırada güzel kadının yakınında yakasında kırmızı karanfil olan bir kadını gördü John.

Kısa boylu, şişman sayılacak bir kiloda, gri kısa saçlı, tozlu uzun pardösülü ve kalın bilekleriyle öylece duruyordu.

John, şaşkındı.

Az önce hayatında gördüğü en reddedilemeyecek kadınlardan birinden tanışma teklifi almıştı.

Ancak biraz ileride ise kalbine âşık olduğu kadın duruyordu kırmızı karanfiliyle.

Tereddüdü kısa sürdü.

Kendini toparladı ve yanındaki dünyalar güzeli kadına aldırmadan ilerledi.

Elinde Hollis’le birbirlerini tanımalarını sağlayan kitap vardı.

Kitabı biraz daha sıkıca kavrayıp kırmızı karanfilli kadına yaklaştı.

“Merhaba Hollis” dedi, gözlerinin içi gülerek.

“Pardon” dedi kadın ve yüzünde halden anlayan bir tebessümle devam etti:

“Ben Hollis değilim. Az önce buradan geçen sarı saçlı, mavi elbiseli genç hanım, benden bu karanfili yakama takmamı rica etti. Bana da ‘Hollis’ diye hitap eden olursa kendisini istasyonun karşısındaki pastanede beklediğini söylememi istedi. Ne demek istediğini anlamadım. Ama giderken kulağıma ‘Bu bir sınav’ diye fısıldadı.”

***

Posta kutuma düşen öyküyü paylaşmadan duramazdım. Unutmayalım: güzellikler paylaşıldıkça anlam kazanır!

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.