Toplumumuzun en yumuşak yanı fakir ve hasta, hele hele kadın ve çocukların el açmasına dayanamayan yönüdür Bu yönümüzü çok iyi bilen kendini bilmezler adeta şebekeleşerek zavallı çocukları ve kadınların sırtından milyonları kazanıyorlar her gün. Bazen daha da ileri giderek kaçırıp sakat bırakarak adeta dilenci köleliği sistemi geliştirdiler. Bu sistemde en altta sokakta gördüklerimiz modern köleler olarak karın tokluğuna dilenenler daha ne kadar köle olarak yaşamalarını devam ettirecekler? Dilenmeyi kişisel olarak meslek haline getirenlerin yanında dilenci olarak çalıştırılanları sokaklarda hep görmüyor muyuz? Hep aynı insanlar. Olanca kilosuna rağmen ”Mecbur kaldım abi, aç kaldım abi” diye özellikle belediyenin önünde pazara gidiş yönünde dilenen kilolu bayan, Yalı caddesinde genellikle Garanti bankasının çevresinde yaşlıca zayıf bir bayanın el açışını hepimiz görmüşüzdür. Kartal iskelesinden başlamak üzere otoparkta adeta terör estiren gençlere rastlamıyor muyuz? Hele bir de aracınızı bıraktıysanız ve para vermediyseniz vay halinize. Yalı caddesinin paralelinde yani sahil şeridinde gece yürüdünüz mü? Yenikapı feribot iskelesinden Yürüyen köşke doğru yürüdünüz mü? Hele bir de hava kararmaya başlamışsa bu güzergahta oluşan gruplardan (akşamcı) rahatsız oldunuz mu? Arabanızla dört yolda ışıklarda dururken seyyar satıcıların camınızı neredeyse kırarcasına mal satmak istemesiyle karşılaştınız mı? Ziraat Bankası özel işlem merkezi önünde özellikle yaşlıların maaş çekme günlerinde karanlık tiplerden rahatsız oldunuz mu?
Bu örnekleri artırmak mümkün. Toplumu duygu sömürüsü ile asıl zavallı hale getirilen dilenciler için acilen artık yukarıdaki örnekler üzerinde daha hassasiyet gösterilmesi lazım. Çocukları zorla dilendirmeye çalışan, işkence ve dayakla zorla çalıştırılan çocuklar yine bizim çocuklarımız. Özellikle cumartesi pazar günü evinizdeyseniz kapınız yarım saatte bir çalarak dilenci grupların ablukasını adeta yaşamak istemiyorsanız herkes üzerine düşeni yapması lazım. İnsanları kıramıyoruz, tersleyemiyoruz ama verdiğimiz her kuruş bu şebekenin ağına yeni çocukların ve savunmasız kadınların ağlarına düşmesine neden oluyor. Bu sektörü elbirliği ile yok edebiliriz. Çok basit. Dilencilere para vermeyeceksiniz. Burada mahalle muhtarlarına çok ciddi görev düşüyor. Gerçekten fakir ve muhtaç aileleri herkes kendi sorumluluk alanlarında tespit etmelidirler. Onurlarından dolayı fakirliğini ve düşkünlüğünü kimseye diyemeyenleri ortaya çıkartmalıdırlar. Yoksa mersedesiyle yeşil kart alarak, hanımının kolunda 10 tane burma bilezik ile caka satanlarla sosyal barış sağlanamaz. Bu insanlar zaten hakları olmadan yeşil kart almışlar ve toplumun hakkını yiyorlar ama bu tipler bitiriliyor. Yeşil kart olayına ciddi denetimler getirildi ama önemli olan kişisel vicdan. Gerçek fakir fukaranın ortaya çıkartılması gerekiyor.
Sosyal Yardımlaşma Vakfı mütevelli heyetleri üyeleri eğer geceleri yataklarında rahat uyuyamıyorlarsa görevlerini yerine getiriyorlar demektir. Bu bir sorumluluk anlayışı. Ocak ayında başlayan dosya yenileme çalışmalarında ince eleyip sık dokurlarsa zaten dilenen kalmayacaktır. Dilenenlere de gerekli kanuni yaptırım belediye ve emniyetçe yapılması hoş olmayan manzaranın ortadan kalkmasını sağlayacaktır.
En etkin mücadele ile dilencilik ortadan kaldırılmadıkça talihsiz haberlere her gün rastlayacağız yoksa. Beş yaşındaki çocuğu işkence ile ölümün eşiğine getirenlere nasıl acırsınız? Nasıl görmezlikten geliriz? Onlar ufacık yavrucağa acımıyorlarsa bu kirli ellere en ufak bir müsamaha yapılamaz.
Burada yetkililere bir teşekkürüm olacak. Metin 1 midir 2 midir bir oyunu yaklaşık bir yıl önce bir arkadaşıma misafir gittiğimde çocuğunun bilgisayarda oynadığını fark etmiştim. Ölüm üzerine tüm kurgusu olan oyunu oynadıktan sonra bu çocuklar ne olur diye defalarca köşe yazılarımda ele almıştım. Nihayet, geçte olsa doğru ve yerinde bir kararla internet kafelerde yasaklanmış olmasından dolayı mutluyum. Anne babaların da çocuklarının bilgisayar ekranlarında ne olduğunun farkındalıklarını sorgulamalarının önemi üzerinde yine duruyorum. Çocuğunuzun şu anda göz bebeğinde iyilik mi var yoksa kötülük mü?
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İdris Durmuş
Yalova’yı Yönetenlere Açık Mektup
Toplumumuzun en yumuşak yanı fakir ve hasta, hele hele kadın ve çocukların el açmasına dayanamayan yönüdür Bu yönümüzü çok iyi bilen kendini bilmezler adeta şebekeleşerek zavallı çocukları ve kadınların sırtından milyonları kazanıyorlar her gün. Bazen daha da ileri giderek kaçırıp sakat bırakarak adeta dilenci köleliği sistemi geliştirdiler. Bu sistemde en altta sokakta gördüklerimiz modern köleler olarak karın tokluğuna dilenenler daha ne kadar köle olarak yaşamalarını devam ettirecekler? Dilenmeyi kişisel olarak meslek haline getirenlerin yanında dilenci olarak çalıştırılanları sokaklarda hep görmüyor muyuz? Hep aynı insanlar. Olanca kilosuna rağmen ”Mecbur kaldım abi, aç kaldım abi” diye özellikle belediyenin önünde pazara gidiş yönünde dilenen kilolu bayan, Yalı caddesinde genellikle Garanti bankasının çevresinde yaşlıca zayıf bir bayanın el açışını hepimiz görmüşüzdür. Kartal iskelesinden başlamak üzere otoparkta adeta terör estiren gençlere rastlamıyor muyuz? Hele bir de aracınızı bıraktıysanız ve para vermediyseniz vay halinize. Yalı caddesinin paralelinde yani sahil şeridinde gece yürüdünüz mü? Yenikapı feribot iskelesinden Yürüyen köşke doğru yürüdünüz mü? Hele bir de hava kararmaya başlamışsa bu güzergahta oluşan gruplardan (akşamcı) rahatsız oldunuz mu? Arabanızla dört yolda ışıklarda dururken seyyar satıcıların camınızı neredeyse kırarcasına mal satmak istemesiyle karşılaştınız mı? Ziraat Bankası özel işlem merkezi önünde özellikle yaşlıların maaş çekme günlerinde karanlık tiplerden rahatsız oldunuz mu?
Bu örnekleri artırmak mümkün. Toplumu duygu sömürüsü ile asıl zavallı hale getirilen dilenciler için acilen artık yukarıdaki örnekler üzerinde daha hassasiyet gösterilmesi lazım. Çocukları zorla dilendirmeye çalışan, işkence ve dayakla zorla çalıştırılan çocuklar yine bizim çocuklarımız. Özellikle cumartesi pazar günü evinizdeyseniz kapınız yarım saatte bir çalarak dilenci grupların ablukasını adeta yaşamak istemiyorsanız herkes üzerine düşeni yapması lazım. İnsanları kıramıyoruz, tersleyemiyoruz ama verdiğimiz her kuruş bu şebekenin ağına yeni çocukların ve savunmasız kadınların ağlarına düşmesine neden oluyor. Bu sektörü elbirliği ile yok edebiliriz. Çok basit. Dilencilere para vermeyeceksiniz. Burada mahalle muhtarlarına çok ciddi görev düşüyor. Gerçekten fakir ve muhtaç aileleri herkes kendi sorumluluk alanlarında tespit etmelidirler. Onurlarından dolayı fakirliğini ve düşkünlüğünü kimseye diyemeyenleri ortaya çıkartmalıdırlar. Yoksa mersedesiyle yeşil kart alarak, hanımının kolunda 10 tane burma bilezik ile caka satanlarla sosyal barış sağlanamaz. Bu insanlar zaten hakları olmadan yeşil kart almışlar ve toplumun hakkını yiyorlar ama bu tipler bitiriliyor. Yeşil kart olayına ciddi denetimler getirildi ama önemli olan kişisel vicdan. Gerçek fakir fukaranın ortaya çıkartılması gerekiyor.
Sosyal Yardımlaşma Vakfı mütevelli heyetleri üyeleri eğer geceleri yataklarında rahat uyuyamıyorlarsa görevlerini yerine getiriyorlar demektir. Bu bir sorumluluk anlayışı. Ocak ayında başlayan dosya yenileme çalışmalarında ince eleyip sık dokurlarsa zaten dilenen kalmayacaktır. Dilenenlere de gerekli kanuni yaptırım belediye ve emniyetçe yapılması hoş olmayan manzaranın ortadan kalkmasını sağlayacaktır.
En etkin mücadele ile dilencilik ortadan kaldırılmadıkça talihsiz haberlere her gün rastlayacağız yoksa. Beş yaşındaki çocuğu işkence ile ölümün eşiğine getirenlere nasıl acırsınız? Nasıl görmezlikten geliriz? Onlar ufacık yavrucağa acımıyorlarsa bu kirli ellere en ufak bir müsamaha yapılamaz.
Burada yetkililere bir teşekkürüm olacak. Metin 1 midir 2 midir bir oyunu yaklaşık bir yıl önce bir arkadaşıma misafir gittiğimde çocuğunun bilgisayarda oynadığını fark etmiştim. Ölüm üzerine tüm kurgusu olan oyunu oynadıktan sonra bu çocuklar ne olur diye defalarca köşe yazılarımda ele almıştım. Nihayet, geçte olsa doğru ve yerinde bir kararla internet kafelerde yasaklanmış olmasından dolayı mutluyum. Anne babaların da çocuklarının bilgisayar ekranlarında ne olduğunun farkındalıklarını sorgulamalarının önemi üzerinde yine duruyorum. Çocuğunuzun şu anda göz bebeğinde iyilik mi var yoksa kötülük mü?