Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Toplumsal Barış & Ben mi? Biz mi?

Yazının Giriş Tarihi: 16.10.2006 00:14
Yazının Güncellenme Tarihi: 16.10.2006 00:14

İçerisinde bulunduğumuz Ramazan ayı toplumsal barış adına önemli fonksiyonlar üstlenmekte. Yaklaşık bir hafta sonra da hep birlikte Ramazan Bayramını kutlayacağız. Eski bayramlara olan özlem konusuna girmeyeceğim. Çünkü artık bayramlar tatil ile bir tutulur hale geldiğinden ve asli fonksiyonunu yitirdiğinden başka açıdan yaklaşmak istiyorum. Kişisel tercihtir ama olması gereken, bayramların tatil olmadığı, aksine akrabalık, dostluk anlayışı içerisinde ziyaretlerin gerçekleşmesi gerektiğidir. Toplumsal anlayış ve hoşgörü başka nasıl kazanılır ki? Evine gitmeden, ziyaret etmeden nasıl akrabalık ilişkisinden söz edilebilir ki? Şehirler boşalıyor. Tatil beldeleri doluyor. Bu açıdan bayram pek de bayram olma özelliğini taşımıyor artık maalesef.


Ramazan ayı ve Ramazan Bayramı ile birlikte özellikle zekat konusu gündemde. Kime, ne kadar, nasıl zekat ve fitre verelim? Doğru kişiyi nasıl bulalım diye her birimiz bir arayış içindeyiz. Toplumsal boyutu ile gerçekten de ekonomik açıdan bir can simidi durumunda. Öyle ihtiyaç sahibi aileler var ki böyle zamanda bu fakirlik olur mu dersiniz. Gerçekten bir tane tenceresinden başka kabı olmayan, ikinci kabı plastikten olan ihtiyacı olan fakir ailelere ramazan dolayısı ile daha da yardımcı olalım. Onlar da insan. Onların da çocuklarının geceleyin tok yatmaya hakları var. Bebekleri yetersiz beslenmekten dolayı hasta olmuş, yeterince gelişememiş insanımıza sahip çıkalım. Bunun yanında çocuk yuvalarında ve huzurevinde kimsesizlere sahip çıkalım. Hasta yatağında amansız hastalığı ile pençeleşen çaresiz kişilere kucak açalım. Onlarında sevgiye ve şefkate ihtiyaçları var. Biz de onların durumuna düşebiliriz. Neyin garantisi var ki hayatımızda? Herkes kendi mahallesinde bu durumda olan ailelere yardım elini uzatacak olursa ihtiyaç sahibi kimse kalmaz. Bu konuda profesyonelce çalışan sivil toplum kuruluşlarının yanında Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı gerçekten toplumsal bir görevi en iyi şekilde yerine getiriyor. Kömür yardımının yanında gıda yardımı da yapıldı. Bunun yanında belediyelerin ramazan ayındaki iftar çadırları da bence güzel bir çalışma oldu. Zamanla daha da güzel olacağına inanıyorum. Çünkü hedef güzel. Problemler ve aksamalar elbette olacaktır. Önemli olan daha sonraki uygulamalarda bu hataların tekrarlanmaması. Ayrıca gerçek ihtiyaç sahiplerinin hakkaniyetle tespit edilmesidir. Sonuçta bir kaynak ayrılıyor. Bu kaynağı toplum adına en iyi şekilde kullanmak gerekiyor.


Mahalle bazında yapılacak bu çalışma ile toplumdaki zengin-fakir uçurumunun doğurduğu problemler ortadan kalkacaktır. 100 milyarlık jipi olan ve çevresine yardım eden bir zenginin icabında aracı çizilmesin diye fakir çocuk koruyacaktır, kol kanat gerecektir. Zengine karşı bakış açısı olumlu olan çocuk büyüdüğü zaman kapkaççı olmayacaktır. Çünkü toplumsal barış vardır.


Zenginlik böbürlenme ve hava atma aracı değildir. Aksine daha çok yardım edebilmenin, daha fazla kişiye iş imkanı sunmanın aracı olmalıdır. Maddiyat insanlar arasında bir ayırım ölçütü olmamalıdır. Hepimizin ortak paydası “insan olma onurudur”. Onurlu insan bunu çevresine verdiği pozitif katkı ile kazanır. Bu da her yönüyle yardım ve destekle olmaktadır. Toplumda özendirilen yaşam biçiminde maalesef bu erdemlere rastlamak zor. İktisat biliminde bahsedilen “Homo Economicus” denilen insan türü maalesef geçerli. “İnsan ihtiyaçları sonsuzdur. İnsan bu ihtiyaçlarını karşılamak için maksimum çaba göstermelidir” anlayışı ile “ben “ merkezli bir yaşam tarzı toplumumuzu maalesef çok gerdi. “Benim için değil, toplum için “ anlayışı bireylerde yerleşmedikçe pek çok konuda çözüme ulaşmak güç. Günümüz ekonomik problemlerinin temelinde de bu bakış açısının verdiği tahribat söz konusudur. Banka kuran ve daha sonra bankasının içini boşaltan, bunu da devlete yani her bir vatandaşımıza ödeten anlayış “ben merkezli” ve bencil bir anlayıştır. Batık banka patronlarının geçmişte ülke ekonomisine verdikleri zarar Marmara depreminden daha fazla. Dış borç ekonomimizin belini bükerken içerden bankalar yoluyla milyarlarca dolar hortumlayanlar oldukça düzlüğe çıkamayız.


Zihniyet devrimi gerekiyor bence. Sabahleyin yatağından kalkınca “toplum için ne yapabilirim bugün “ diyecek bireyler artmadıkça refaha erişemeyiz. Egoist ve bencil sadece ve sadece kendi çıkarını düşünen bireyler bence her şeyi göze alıp yapar. Zaten yapıyorlar da. 10 YTL için taksicilerin boğazını kesen katiller, çantasındaki 20 YTL için onlarca metre araba ile sürükleyen kapkaççılar, cep telefonu için 19 yaşındaki genci trenden aşağı atarak öldürenler bu toplumun evlatları değil mi? Elimizi taşın altına koymanın zamanı geldi de geçti bile. Yalova’ da bu tip metropol yerlerde rastlanılan olumsuzluklara artık sokaklarda rastlar hale geldik. Tehlike çanları çalıyor. Bu ay başlangıç olsun. Bundan sonrası için de toplumun temeline konulan ekonomik düzey farklılığı egosunu bitirelim artık. Buna toplum barışı için muhtacız. Yoksa cebimizdeki 20 YTL için canımızdan olabiliriz. Ne olur benim yardımımla, yaptıklarımla demeyiniz kesinlikle. Okyanus damlalardan oluşmuyor mu? Amaç eğer iyilik okyanusunu oluşturmak ise haydi bir damla da sizden olsun. 


İyilik yapın, iyilik bulun.
Saygılarımla,



Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.