Günümüz toplum yapısında bence en fazla ihtiyaç duyulan yada başka ifade ile yeterince olgunlaşamamış kavram “ Gönüllülük”. Gönüllü olmak sizce neyi ifade ediyor? Üzerinde düşünüldüğünde gülümsemeye başlıyorsunuz. İşin püf noktası para alınmadan yapılması mı acaba? Yani para almadan bir şey yapıyorsanız gönüllüsünüz. Karşılık beklemeden , kendiniz için değil, toplum adına hareket ediyorsunuz.
Bence gönüllü olmak sorumlu olmakla eşdeğer. Hatta profesyonellerden bile daha sorumlusunuz. Vicdanınızın sesi sizi buna itiyor. Ömür boyu da vicdanınız sizinle birlikte olacağına göre bu işin emekliliği de yok. Örnek vermek istiyorum. 17 Ağustos 1999 Marmara depremini yaşadık. Nelerle karşılaştık, ne çaresizlik içerisindeydik değil mi? Her şeyi devletten bekledik. Biz peki ne yaptık? Ne yapabildik? Çaresizce bekledik. İlimizde o kadar imkan varken kullanamadık. Adeta felç olduk. Bunda hem kişisel olarak hemşerilerimiz hem de kurumlar payını aldı. Şimdi aradan geçen 14 yıla rağmen neler yapıldı diye baktığımızda bir şeylerin yapıldığını görüyoruz. Ama yeterli mi derseniz elbette hayır. Burada gönüllü kuruluşları görüyoruz.
Benim de içinde olmaktan mutluluk duyduğum, ölünceye kadar da bulunmayı arzuladığım Mahalle Afet Gönüllüsü, yada kısa adıyla MAG oluşumu gerçekten gönüllü olmak adına güzel bir örnek. Bunun yanında diğer sivil toplum kuruluşları da var. Onlarında hakkını yemek istemem. Örneğin K77. İç içe, omuz omuza çalışıyoruz. Her zaman da destek oluyoruz. Kolay olmuyor aşama kaydetmek. Arkadaşlarımız çok fedakarlıklar yaptılar. 100 saate yakın eğitimden geçtiler. Bunun yanında tatbikatlar ve tazeleme eğitimleri aldılar. Ayrıca halen devam eden ve Afet Müdürlüğü ile koordineli çalışmalar sürmekte. Yalova Belediyesinin bu proje doğrultusunda yeni mahallelerde organizasyon yapılabilmesi için gerekli teçhizat ve konteynır aldığını basından takip etmişsinizdir. Halkımızı MAG olmaya davet ediyorlar. Bence Yalova için güzel bir fırsat. Bu fırsatın iyi değerlendirilmesi lazım. Özellikle gençlerimize sesleniyorum. Başta kendi yaşam güvenliğiniz için gerekli eğitimleri almanız, daha sonra aileniz ve çevrenize yardımcı olabilmeniz için MAG olmak gibi bir fırsatı iyi değerlendirmelisiniz. Bu fırsatı kaçırmayınız. İlkyardım, arama-kurtarma, afet bilinci, yangın gibi pek çok konuda eğitimli olmanızı sağlayacak bu aileye sizde katılınız. Bu şekilde gönüllü olacaksınız.
Benim burada anlatmak istediğim gönüllülük anlayışıdır. Herkes kendi mahallesine sahip çıkarsa (elbette yasalar çerçevesinde) mahallede problem kalmaz. Mahallede problemin kalmamasından ilçede problem kalmaz. İlçede problem kalmayınca da ilde problem kalmaz. Bunu yurt çapında genişletebiliriz. Peki neye, nasıl, niçin, ne zaman gönüllü olmalıyız? Birçok soru çıkacaktır karşımıza. Dedelerimiz anlatırlardı. İMECE ile köye yol getirdik, su getirdik, okul yaptık diye. Artık bunlar devlet kurumları ile gayet güzel yürüyor. Aksamalar olduğunda çözüm mercii yine kamu kurumlarıdır. Ama her şeyi devlet yapabilir mi? Her şeyi devletten beklemeli miyiz? Devlet her şeye yetişebilir mi? Soruların cevabı hayır olduğunu duyuyorum. Örneği Marmara depremi. Hepimiz yaşamadık mı? Artık mahalleli anlayışının tekrar güncellenmesi gerekiyor. Mahalle artık eski önemini almalıdır. Muhtarlara burada çok görevler düşüyor. Yaşadığımız kente borçluyuz. Bu borcumuzu ödemek için gönüllü sivil toplum kuruluşlarına daha aktif destek vermeliyiz. Gün gelecek bir de bakmışsınız ki ben merkezli değil, biz merkezli bir toplum haline gelmişiz. O kadar problemimizin kendiliğinden çözümlenmiş olduğunu beraberce yaşarız. Bu bizi toplum olarak hasret kaldığımız pek çok şeye tekrar dönmemizi sağlayacaktır.
Bir gün sizin de başınıza gelebilir. Örneğin çocuğunuzun boğazına bir bilye kaçabilir. Ne yapacağınızı bilmeden hastaneye kadar yetiştirene kadar nefes borusu tıkandığından oksijen gidemez, beyin ölümü gerçekleşir. Saniyelerin bile önemi varken banane diyemezsiniz. Keşke bende gönüllü olup bir şeyler öğrenseydim diyeceksiniz. Ama iş işten geçmiş olur. Kimsenin başına gelmesin. Ama gelince de maalesef hayatla yaşam arasında ince çizgi üzerinde gezersiniz. Sahile vurmuş bir balık nasıl can çekişirse ve onun ihtiyacı deniz ise bizim de ihtiyacımız gönüllülük denizidir. Karşılık beklemeden sadece ve sadece toplum için istemek, birbirimiz için istemek ne güzel bir şey.
MAG oluşumu sadece bir tanesi. İçinde olmaktan gurur duyduğum ve adeta çocuklarımın geleceği için güvence olarak gördüğüm bu tür sivil toplum kuruluşları ilimizde mevcut. Hepsinin üyelerine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Adı dernek olsun, vakıf olsun. Ne olursa olsun amacı topluma bir şeyler kazandırmak adına çalışan ve faaliyet gösteren tüm sivil toplum kuruluşları sizlerle gurur duyuyorum. Siz başımızın tacısınız. Çünkü almadan vermeye and içmişsiniz. Yani bazılarının enayi diye tabir ettiği ama aslında kendilerinin enayi olduğu gönüllülük bağını yaşamanızı tavsiye ederim. Çocuklarımızı da teşvik edelim. Zamanla göreceksiniz ki sizin gibi düşünen pek çok kişi var. Yalnız değilsiniz. Bu da sizi o kadar mutlu edecek ki anlatamam. Ben adeta zamanın bile nasıl geçtiğini bilemiyorum MAGDER çalışmalarında. İyi ki toplum için iyi bir şeyler yapıyorsunuz. İyilik yumağı içinde günümüz girdabından sıyrılarak toplumumuza yararlı bir şeyler yapma çabasındasınız. Karşınızdaki insanlara hiçbir beklenti içinde olmadan, almadan vermek ne kadar güzel. İnsan olmanın belki de en güzel sevinci ve anlamı bu.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İdris Durmuş
Toplum İçin Gönüllülük
Günümüz toplum yapısında bence en fazla ihtiyaç duyulan yada başka ifade ile yeterince olgunlaşamamış kavram “ Gönüllülük”. Gönüllü olmak sizce neyi ifade ediyor? Üzerinde düşünüldüğünde gülümsemeye başlıyorsunuz. İşin püf noktası para alınmadan yapılması mı acaba? Yani para almadan bir şey yapıyorsanız gönüllüsünüz. Karşılık beklemeden , kendiniz için değil, toplum adına hareket ediyorsunuz.
Bence gönüllü olmak sorumlu olmakla eşdeğer. Hatta profesyonellerden bile daha sorumlusunuz. Vicdanınızın sesi sizi buna itiyor. Ömür boyu da vicdanınız sizinle birlikte olacağına göre bu işin emekliliği de yok. Örnek vermek istiyorum. 17 Ağustos 1999 Marmara depremini yaşadık. Nelerle karşılaştık, ne çaresizlik içerisindeydik değil mi? Her şeyi devletten bekledik. Biz peki ne yaptık? Ne yapabildik? Çaresizce bekledik. İlimizde o kadar imkan varken kullanamadık. Adeta felç olduk. Bunda hem kişisel olarak hemşerilerimiz hem de kurumlar payını aldı. Şimdi aradan geçen 14 yıla rağmen neler yapıldı diye baktığımızda bir şeylerin yapıldığını görüyoruz. Ama yeterli mi derseniz elbette hayır. Burada gönüllü kuruluşları görüyoruz.
Benim de içinde olmaktan mutluluk duyduğum, ölünceye kadar da bulunmayı arzuladığım Mahalle Afet Gönüllüsü, yada kısa adıyla MAG oluşumu gerçekten gönüllü olmak adına güzel bir örnek. Bunun yanında diğer sivil toplum kuruluşları da var. Onlarında hakkını yemek istemem. Örneğin K77. İç içe, omuz omuza çalışıyoruz. Her zaman da destek oluyoruz. Kolay olmuyor aşama kaydetmek. Arkadaşlarımız çok fedakarlıklar yaptılar. 100 saate yakın eğitimden geçtiler. Bunun yanında tatbikatlar ve tazeleme eğitimleri aldılar. Ayrıca halen devam eden ve Afet Müdürlüğü ile koordineli çalışmalar sürmekte. Yalova Belediyesinin bu proje doğrultusunda yeni mahallelerde organizasyon yapılabilmesi için gerekli teçhizat ve konteynır aldığını basından takip etmişsinizdir. Halkımızı MAG olmaya davet ediyorlar. Bence Yalova için güzel bir fırsat. Bu fırsatın iyi değerlendirilmesi lazım. Özellikle gençlerimize sesleniyorum. Başta kendi yaşam güvenliğiniz için gerekli eğitimleri almanız, daha sonra aileniz ve çevrenize yardımcı olabilmeniz için MAG olmak gibi bir fırsatı iyi değerlendirmelisiniz. Bu fırsatı kaçırmayınız. İlkyardım, arama-kurtarma, afet bilinci, yangın gibi pek çok konuda eğitimli olmanızı sağlayacak bu aileye sizde katılınız. Bu şekilde gönüllü olacaksınız.
Benim burada anlatmak istediğim gönüllülük anlayışıdır. Herkes kendi mahallesine sahip çıkarsa (elbette yasalar çerçevesinde) mahallede problem kalmaz. Mahallede problemin kalmamasından ilçede problem kalmaz. İlçede problem kalmayınca da ilde problem kalmaz. Bunu yurt çapında genişletebiliriz. Peki neye, nasıl, niçin, ne zaman gönüllü olmalıyız? Birçok soru çıkacaktır karşımıza. Dedelerimiz anlatırlardı. İMECE ile köye yol getirdik, su getirdik, okul yaptık diye. Artık bunlar devlet kurumları ile gayet güzel yürüyor. Aksamalar olduğunda çözüm mercii yine kamu kurumlarıdır. Ama her şeyi devlet yapabilir mi? Her şeyi devletten beklemeli miyiz? Devlet her şeye yetişebilir mi? Soruların cevabı hayır olduğunu duyuyorum. Örneği Marmara depremi. Hepimiz yaşamadık mı? Artık mahalleli anlayışının tekrar güncellenmesi gerekiyor. Mahalle artık eski önemini almalıdır. Muhtarlara burada çok görevler düşüyor. Yaşadığımız kente borçluyuz. Bu borcumuzu ödemek için gönüllü sivil toplum kuruluşlarına daha aktif destek vermeliyiz. Gün gelecek bir de bakmışsınız ki ben merkezli değil, biz merkezli bir toplum haline gelmişiz. O kadar problemimizin kendiliğinden çözümlenmiş olduğunu beraberce yaşarız. Bu bizi toplum olarak hasret kaldığımız pek çok şeye tekrar dönmemizi sağlayacaktır.
Bir gün sizin de başınıza gelebilir. Örneğin çocuğunuzun boğazına bir bilye kaçabilir. Ne yapacağınızı bilmeden hastaneye kadar yetiştirene kadar nefes borusu tıkandığından oksijen gidemez, beyin ölümü gerçekleşir. Saniyelerin bile önemi varken banane diyemezsiniz. Keşke bende gönüllü olup bir şeyler öğrenseydim diyeceksiniz. Ama iş işten geçmiş olur. Kimsenin başına gelmesin. Ama gelince de maalesef hayatla yaşam arasında ince çizgi üzerinde gezersiniz. Sahile vurmuş bir balık nasıl can çekişirse ve onun ihtiyacı deniz ise bizim de ihtiyacımız gönüllülük denizidir. Karşılık beklemeden sadece ve sadece toplum için istemek, birbirimiz için istemek ne güzel bir şey.
MAG oluşumu sadece bir tanesi. İçinde olmaktan gurur duyduğum ve adeta çocuklarımın geleceği için güvence olarak gördüğüm bu tür sivil toplum kuruluşları ilimizde mevcut. Hepsinin üyelerine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Adı dernek olsun, vakıf olsun. Ne olursa olsun amacı topluma bir şeyler kazandırmak adına çalışan ve faaliyet gösteren tüm sivil toplum kuruluşları sizlerle gurur duyuyorum. Siz başımızın tacısınız. Çünkü almadan vermeye and içmişsiniz. Yani bazılarının enayi diye tabir ettiği ama aslında kendilerinin enayi olduğu gönüllülük bağını yaşamanızı tavsiye ederim. Çocuklarımızı da teşvik edelim. Zamanla göreceksiniz ki sizin gibi düşünen pek çok kişi var. Yalnız değilsiniz. Bu da sizi o kadar mutlu edecek ki anlatamam. Ben adeta zamanın bile nasıl geçtiğini bilemiyorum MAGDER çalışmalarında. İyi ki toplum için iyi bir şeyler yapıyorsunuz. İyilik yumağı içinde günümüz girdabından sıyrılarak toplumumuza yararlı bir şeyler yapma çabasındasınız. Karşınızdaki insanlara hiçbir beklenti içinde olmadan, almadan vermek ne kadar güzel. İnsan olmanın belki de en güzel sevinci ve anlamı bu.