Yaklaşım tarzının değişmesi ve beklenti çıtasının yükselmesi ister istemez değişerek dönüşümün nedenidir. Yerinde saymaya alışan için problem yoktur, olmaz da. Ama hızla gelişen teknoloji çağında değil yerinde saymak , gelişmelere ayak uyduramamak bile bitmenize yol açar, yok olup gidersiniz.
Değişim ve dönüşümde yarar var. Fikriyatta, yaklaşımda, hayata bakışta daha geniş perpektifi yakalamak zorundasınız. İyi olmak da yetmiyor. İyilik karşılıklı ilişkilerde bir yere kadar götürüyor sizi. Ama toplum adına bir makam ve mevki sahibi iseniz yetki ve sorumluluk çerçevesinde her iki unsuru da sonuna kadar yerine getirebilmelisiniz. Üretken, düşünen ve uygulayan olarak yeni şeyler söylemeniz gerekiyor. Vatandaşın sizden en büyük beklentisi daha iyi hizmet ve yatırım alabilme talebidir. İlçe dışına, il dışına çıkıldığında değişim ve gelişimi daha net olarak görebiliyorsunuz. İnsan genelde en yakınındakini görmede zorluk çeker, farkında olamaz. Çünkü her gün gözünüzün önündedir, fark edemezsiniz. Bunu en güzel dışarıdan gelenler tesbitini yapabiliyor aslında.
Hani gözünüzün önünde büyür ya yavrunuz, bir de bakmışsınız ki üniversiteli olmuş,meslek sahibi olmuş , sonrasında torunlarınız kucağınızdadır artık. Ama sizin için o hala küçük bebeğinizdir. Aynı yaklaşımla , hiç abartısız sevdiğiniz, karşılık beklemediğiniz köyünüze, ilçenize, ilinize istemeden verebilme adına çok şeyler sizi bekliyor. Biliyorum, enayilik mi dersiniz, menfaat olmadan adım mı atılmaz derseniz deyiniz, biz büyüklerimizden böyle gördük böyle öğrendik. Bu vatanı karşılık beklemeden, menfaat prangasına kendimizi vurmadan sevdik ve seveceğiz. Hiç kimse de sanmasın ki idealizm güncel menfaatlere karşı boğulur, geride kalır. Biz bu yaklaşımın açıkça söylenemediği, ayıp olarak karşılandığı, yalnızlaştırıldığı, dalga geçildiği dönemlerde köyümüzde, ilçemizde, üniversitemizde savunduk. O gün nasıl dimdik duruyorduysak şimdi de dimdik duruyoruz, duracağız.
Anlaşılabilirlik sıkıntım da yok başta söyleyeyim. Herkes işine geldiği gibi bir yol, bir taraf tutturmuş gidiyor. Hangi çileli yolların aşılarak , yaşamdaki pek çok kişisel fedakarlıkların bileşkesi alınarak bu düzeye gelindiğinin , iğne ile adeta kuyu kazılarak ömürlere sığmayan başarı hikayeleri üzerine kurulu bu yaklaşımın tekrar irdelenerek güncellenmesi gerekiyor. Bu günün gençliği için çok uzak ve hayali olan o günlerin tekrar tekrar başarı hikayeleri ile ders olarak verilmesi gerekiyor. Kendisi için bir şey istemeyen, göreve talip olunmayacağının, hele hele kulis yapmanın davaya en büyük ihanet olduğunun bilinci ile yetişen nesillerin çilesinin tekrar hatırlatılması lazım. Eğer “Ben “ ile yola çıkılsaydı bu dava daha ilk tümsekte kalmaz mıydı? Tökezlemez miydi? ” Biz” ile yola çıkılıp her zaman istişare mekanizmasını çalıştırmanın, çıkan sonucu beğense de beğenmese de sonuna kadar arkasında durup sonuca ulaşma adına varını yoğunu döken büyüklerimizden biz böyle öğrendik. “ Ben bu makamı istiyorum demenin ayıp olduğu, makamların hizmette hizmetkarlık noktaları olduğu” kuramı ile bu başarı elde edilmedi mi? Şimdilerde “ Ben” ile başlayan söylemlere, adeta dünyaları ben yarattım edasıyla var olduğunu sananların aralarındaki çekişmelerin tarafı olmam, olmayacağım da. Ekip ruhu ile başarıların elde edildiğinin, tek başına kimsenin bir şey ifade etmediğinin çok iyi bilindiği ve öğretildiği ortamda başarı motivasyonu çok iyi yakalanırdı. Çünkü başarı ve hedef kuramları sadece gelecek nesiller için düşünülürdü. Kimsenin aklına gelmezdi kişisel gelecek kaygısı, siyaset, makam, mevki. Herkes bilirdi ki “aday yapılan” arkadaşımız içimizde bu görevi en iyi ve başarılı şekilde yapacak. İstese istemese de bu görev verilirdi kendisine. Binlerce kilometre öteden aracını da alarak gelen gurbetçi kardeşim baba ocağına bile gitmeden kardeşine destek olmak için gelir ve onu bir an bile yalnız bırakmazdı.Ta ki seçim sonuçları açıklanıp mazbatayı alana dek.Zamanı olursa helallik alır ve yine gurbet ellere ekmek parası kazanmak için geri dönerdi.Gençler her zaman değer ifade ederdi. Programlı ve sürekli eğitim programları ile gençlerin iyi yetişmeleri sağlanırdı. Bu eğitimlerden geçenlerin içerisinden Sayın Cumhurbaşkanımız , Sayın Başbakanımız ve bakanlarımız olmak üzere pek çok üst düzeyde devlet adamımız çıkmıştır.Verilen vatan sevgisi, millet sevgisi, bayrak sevgisinin yanında değerler manzumesine de önem verilirdi. İnançlı yetişen gençler öyle donanımlı oluyorlardı ki bu temelle diğer tüm bilimleri birleştirerek sahip olduğu yaklaşımla hayata yön verebiliyorlardı.Çoğu zaman istişare kurullarında da yer alan gençlerin pek çok kararda etkileri oluyordu.
Tamamiyle fedakarlığa dayalı bu yaklaşım. Kolay olmadı. Halen kolay değil.Ateşten gömleğe talipli olmak kolay değil. Bu yük, bu dava öyle üç günde özümsenecek ve ona göre kendini ayarlayacak dava değil elbette. Yokuşlarda susamadan, ayakkabın bu yollarda yıpranmadan merdivenin üst basamağına çıkmak kolay değil. Hazmederek, özümseyerek elbirliği ile destek veren herkese başımın üzerinde yer veririm. Ama ahde vefaya, hakka, hukuka, en çok ta helallik aklıma gelince akan sular durur.
Şimdilerde günlük aktüaliteyle yürek sahiplerine inmek ve yer etmek elbette zor. Gönül dostları geçmişte kaldı biliyorum. Şimdilerde aktüel dostlar var .Elbette günümüz siyaset yaklaşımı için söylenecek yazılacak çok şey var. Kol kırılır yen içinde kalır. Basın yolu üzerinden eleştiri yapmak mizacıma uygun değil ama biliniz ki içimin kan ağladığı pek çok konu var. Çeşitli kademelerdeki yetkili ve etkili can dostlarımla her zaman istişare içerisinde yapıcı değerlendirmelerimizi yapıyoruz. Amaç daha kalkınmış ve müreffeh bir ülke ve daha aydınlık yarınlar olduktan sonra kazanan her zaman yine aziz milletimiz olacaktır.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İdris Durmuş
Siyasetin Paradigmaları
Yaklaşım tarzının değişmesi ve beklenti çıtasının yükselmesi ister istemez değişerek dönüşümün nedenidir. Yerinde saymaya alışan için problem yoktur, olmaz da. Ama hızla gelişen teknoloji çağında değil yerinde saymak , gelişmelere ayak uyduramamak bile bitmenize yol açar, yok olup gidersiniz.
Değişim ve dönüşümde yarar var. Fikriyatta, yaklaşımda, hayata bakışta daha geniş perpektifi yakalamak zorundasınız. İyi olmak da yetmiyor. İyilik karşılıklı ilişkilerde bir yere kadar götürüyor sizi. Ama toplum adına bir makam ve mevki sahibi iseniz yetki ve sorumluluk çerçevesinde her iki unsuru da sonuna kadar yerine getirebilmelisiniz. Üretken, düşünen ve uygulayan olarak yeni şeyler söylemeniz gerekiyor. Vatandaşın sizden en büyük beklentisi daha iyi hizmet ve yatırım alabilme talebidir. İlçe dışına, il dışına çıkıldığında değişim ve gelişimi daha net olarak görebiliyorsunuz. İnsan genelde en yakınındakini görmede zorluk çeker, farkında olamaz. Çünkü her gün gözünüzün önündedir, fark edemezsiniz. Bunu en güzel dışarıdan gelenler tesbitini yapabiliyor aslında.
Hani gözünüzün önünde büyür ya yavrunuz, bir de bakmışsınız ki üniversiteli olmuş,meslek sahibi olmuş , sonrasında torunlarınız kucağınızdadır artık. Ama sizin için o hala küçük bebeğinizdir. Aynı yaklaşımla , hiç abartısız sevdiğiniz, karşılık beklemediğiniz köyünüze, ilçenize, ilinize istemeden verebilme adına çok şeyler sizi bekliyor. Biliyorum, enayilik mi dersiniz, menfaat olmadan adım mı atılmaz derseniz deyiniz, biz büyüklerimizden böyle gördük böyle öğrendik. Bu vatanı karşılık beklemeden, menfaat prangasına kendimizi vurmadan sevdik ve seveceğiz. Hiç kimse de sanmasın ki idealizm güncel menfaatlere karşı boğulur, geride kalır. Biz bu yaklaşımın açıkça söylenemediği, ayıp olarak karşılandığı, yalnızlaştırıldığı, dalga geçildiği dönemlerde köyümüzde, ilçemizde, üniversitemizde savunduk. O gün nasıl dimdik duruyorduysak şimdi de dimdik duruyoruz, duracağız.
Anlaşılabilirlik sıkıntım da yok başta söyleyeyim. Herkes işine geldiği gibi bir yol, bir taraf tutturmuş gidiyor. Hangi çileli yolların aşılarak , yaşamdaki pek çok kişisel fedakarlıkların bileşkesi alınarak bu düzeye gelindiğinin , iğne ile adeta kuyu kazılarak ömürlere sığmayan başarı hikayeleri üzerine kurulu bu yaklaşımın tekrar irdelenerek güncellenmesi gerekiyor. Bu günün gençliği için çok uzak ve hayali olan o günlerin tekrar tekrar başarı hikayeleri ile ders olarak verilmesi gerekiyor. Kendisi için bir şey istemeyen, göreve talip olunmayacağının, hele hele kulis yapmanın davaya en büyük ihanet olduğunun bilinci ile yetişen nesillerin çilesinin tekrar hatırlatılması lazım. Eğer “Ben “ ile yola çıkılsaydı bu dava daha ilk tümsekte kalmaz mıydı? Tökezlemez miydi? ” Biz” ile yola çıkılıp her zaman istişare mekanizmasını çalıştırmanın, çıkan sonucu beğense de beğenmese de sonuna kadar arkasında durup sonuca ulaşma adına varını yoğunu döken büyüklerimizden biz böyle öğrendik. “ Ben bu makamı istiyorum demenin ayıp olduğu, makamların hizmette hizmetkarlık noktaları olduğu” kuramı ile bu başarı elde edilmedi mi? Şimdilerde “ Ben” ile başlayan söylemlere, adeta dünyaları ben yarattım edasıyla var olduğunu sananların aralarındaki çekişmelerin tarafı olmam, olmayacağım da. Ekip ruhu ile başarıların elde edildiğinin, tek başına kimsenin bir şey ifade etmediğinin çok iyi bilindiği ve öğretildiği ortamda başarı motivasyonu çok iyi yakalanırdı. Çünkü başarı ve hedef kuramları sadece gelecek nesiller için düşünülürdü. Kimsenin aklına gelmezdi kişisel gelecek kaygısı, siyaset, makam, mevki. Herkes bilirdi ki “aday yapılan” arkadaşımız içimizde bu görevi en iyi ve başarılı şekilde yapacak. İstese istemese de bu görev verilirdi kendisine. Binlerce kilometre öteden aracını da alarak gelen gurbetçi kardeşim baba ocağına bile gitmeden kardeşine destek olmak için gelir ve onu bir an bile yalnız bırakmazdı.Ta ki seçim sonuçları açıklanıp mazbatayı alana dek.Zamanı olursa helallik alır ve yine gurbet ellere ekmek parası kazanmak için geri dönerdi.Gençler her zaman değer ifade ederdi. Programlı ve sürekli eğitim programları ile gençlerin iyi yetişmeleri sağlanırdı. Bu eğitimlerden geçenlerin içerisinden Sayın Cumhurbaşkanımız , Sayın Başbakanımız ve bakanlarımız olmak üzere pek çok üst düzeyde devlet adamımız çıkmıştır.Verilen vatan sevgisi, millet sevgisi, bayrak sevgisinin yanında değerler manzumesine de önem verilirdi. İnançlı yetişen gençler öyle donanımlı oluyorlardı ki bu temelle diğer tüm bilimleri birleştirerek sahip olduğu yaklaşımla hayata yön verebiliyorlardı.Çoğu zaman istişare kurullarında da yer alan gençlerin pek çok kararda etkileri oluyordu.
Tamamiyle fedakarlığa dayalı bu yaklaşım. Kolay olmadı. Halen kolay değil.Ateşten gömleğe talipli olmak kolay değil. Bu yük, bu dava öyle üç günde özümsenecek ve ona göre kendini ayarlayacak dava değil elbette. Yokuşlarda susamadan, ayakkabın bu yollarda yıpranmadan merdivenin üst basamağına çıkmak kolay değil. Hazmederek, özümseyerek elbirliği ile destek veren herkese başımın üzerinde yer veririm. Ama ahde vefaya, hakka, hukuka, en çok ta helallik aklıma gelince akan sular durur.
Şimdilerde günlük aktüaliteyle yürek sahiplerine inmek ve yer etmek elbette zor. Gönül dostları geçmişte kaldı biliyorum. Şimdilerde aktüel dostlar var .Elbette günümüz siyaset yaklaşımı için söylenecek yazılacak çok şey var. Kol kırılır yen içinde kalır. Basın yolu üzerinden eleştiri yapmak mizacıma uygun değil ama biliniz ki içimin kan ağladığı pek çok konu var. Çeşitli kademelerdeki yetkili ve etkili can dostlarımla her zaman istişare içerisinde yapıcı değerlendirmelerimizi yapıyoruz. Amaç daha kalkınmış ve müreffeh bir ülke ve daha aydınlık yarınlar olduktan sonra kazanan her zaman yine aziz milletimiz olacaktır.