İran ile ilgili hava oldukça ısındı. Irak’tan sonra İran ile ilgili kamuoyu adeta alıştırılmaya çalışılıyor. Gün geçmiyor ki İran ile ilgili bir senaryo ortaya atılmasın. Aslında düşünce planında kalan bu tür söylemler zamanla adeta beyinleri hazırlıyor. Psikolojik savaşını tüm safhaları uygulanıyorken adeta gövde gösterisi ile taraflar birbirini tartar hale geldi.
Irak’ta durum belli. Milyonlarca insan gözyaşı ve kan içinde acılarıyla baş başa kalmış durumdalar. İnsan avcılarının, çetelerin, profesyonel askerlerin adeta ölümle dans ettiği ortamdan ne kazanım çıkacak ki? Petrol üzerine sahnelenen oyunun ikinci perdesinde İran var. İran’ın petrol kaynakları, doğalgaz kaynakları savaş için savaşan silah sektörünün iştahını kabartıyor. Kamuoyu sınırlı tutulacağı hava saldırısına adeta olur vermiş görünüyor. Nükleer tesislere yapılacak havadan müdahale ile İran’ın nükleer bomba üretebilirliği bitirilmek isteniyor imajı verilerek stratejik noktaları vurulacak. Sonrasında bu kadarla kalınmayacak. Müdahale sınırlı da olsa karadan yapılacak. Daha sonra Irak örneğinde gördüğümüz topyekûn saldırı. Bu içinden çıkılmaz ve sonu gelmez bir savaşın daha başlangıcı olacak. Peki, İran Irak olur mu derseniz bence hayır. İran’ın içinde bulunduğu durum ile Irak çok farklı. Saddam yönetimi ile İran yönetiminin halklarının yaklaşımları çok farklı. Ciddi bir direnç göreceğini bilmek adım atmada adeta uzaktan kumandalı bir bilimsel savaş paranoyasına neden olacak. Ama gerilen ve tarafların birbirini kitlesel iletişim araçları ile aşağıladığı ortamda güç mücadelesi onur mücadelesine dönüşecektir. Burada askeri stratejilere göre değil, tamamıyla psikolojik etmenlere göre hareket edilecek ve istenmeyen sonuçlar ortaya çıkabilecektir.
Kolay değil, bu ateş çemberindeyken ateşin hararetinin bize ulaşmaması. Haklılık haksızlık söz konusu bile olmadan sadece savaş açmak için bahane arandığı bu günlerden sonra sancılı günler başlayabilir. Irak’ a girme meşruiyetinin delili hala ortada yokken İran’a girme nasıl meşruiyet kazanacak merak ediyorum. Dünyanın jandarmalığına soyunan süper güç zamanla ana kıtadan uzaklaşarak açtığı cephelere sahip olamama ve başarısızlık zincirinde bir halkanın kopması ile geri dönülemez bir yola girebilir. İşte o zaman Japonya’ ya atılan 2 atom bombası gibi kökten ve radikal çözüm üretme yanlışlığı insanlık adına yapılabilecek en kötü çözümü tek alternatif kılacak. Daha çok insanın ölmesi, yıkılan, yanan şehirler ve geride kalan masum çocuklar.
Petrol tüm bunlara değer mi? İnsan kanının petrolden daha değersiz olduğu şu manzara karşısında insanlığımdan utanıyorum. Vicdanlar artık sızlamıyor, acıyı hissetmez olduk. Komşudaki yangının küçük kıvılcımları bize bulaşmadan barışın yeniden tesisi için gerekenin yapılmasında geç kalındı. Ama iş işten geçmiş değil. Barışın sözcülüğünü yapabilecek cesur kalemler lazım. İnsanlık dramının bitmesi için yeni cephelerin açılmaması için kafa yormak gerekiyor. Yoksa kendi açtığı cepheden çıkamayan ve sadece petrolü düşünen anlayışın içine düştüğü durumdan sıyrılabileceğini düşünmek yanlış sonuca götürecektir. Artan kamuoyu baskısı altında ne yapacağını şaşıranlar çareyi ciddi ve karşılığı olmayan vuruş sergilemeyi çözüm olarak ortaya koyuyorlar. Saddam Hüseyin’ in olmadığı bir ülkeye demokrasiyi bunca zaman getirememenin faturasını çocuklar ödüyorlar. Okul sıralarında, cami avlularında hedef gözetmeden açılan ateşin içinde buluyorlar ve hayata gözlerini kapatıyorlar. Adeta iç savaşa sürüklenmiş Irak’ ta sahnelenen oyun İran’ da sergilenemeyeceğinden teknolojik imha gücü yüksek silahlarla yapılmaya çalışılacak ve dünyanın her köşesinde korku ve ölüm kol gezecek. Tehdidin nerede geleceğini bilemeden yaşamak kadar kötü bir şey yoktur. Düşman nerede, ne biçimde çıkacak diye hayatı endişe içinde adeta paranoya içerisinde geçirmek toplum psikolojisini derinden yaralayacak, kendi kendini bitiren, gölgesi ile bile barışık olmayan insanlar tüm dünyayı içinden çıkılamayacak girdaba sürükleyecektir.
İnsanlık dışı uygulamalar artık saniyesinde evlerimize televizyon ve internetle girerken, bu zamanla ruhsal bozuklukları tetikleyecek ve adeta kendi sonunu hazırlayan topluma dönüştürecek. Irak’ta, Azerbaycan’da, Filistin’de, Peru’da yada dünyanın neresinde olursa olsun insanlık dışı uygulamalar artık sınır tanımayarak evlerimize kadar girmektedir. Gelecekte bunun sonuçlarını hep birlikte yaşayacağımız kuşkusuz. Bu ekranlardan gördükleri şiddet ve vahşeti hayatlarında uygulayan ruhi bunalıma girmiş kişiler her gün artıyor. Şiddet kapımıza dayandı. Bundan arınmak için öncelikle kişisel olarak doğrularımıza göre gereken tepkiyi vermemiz, daha sonra temsil ettiğimiz platformda bunu açıkça dile getirmemiz gereklidir. O zaman bakacaksınız ki sizin gibi doğru olanı düşünen ve sizinle paylaşabilen pek çok birey var.
Savaşla çözüm üretilemez günümüzde. Savaşmanın alternatifi olabilecek çok ciddi yaptırımlar dururken ısrarla savaş üzerinde durmak amacı gerçekleştirmede sadece bahane üretildiğini ortaya koyuyor. Uluslararası kamuoyu her ne kadar alıştırılmaya çalışılsa da yanlış olana yanlış yöntemle çözüm üretilemeyeceği ortadadır. Kaldı ki çözüm üreteyim derken daha büyük problemin içine girmeyi göze alabilmek de mantıklı olmayacaktır. Zaten mantığın bittiği yerde savaş başlayacaktır.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İdris Durmuş
Sırada İran mı Var?
İran ile ilgili hava oldukça ısındı. Irak’tan sonra İran ile ilgili kamuoyu adeta alıştırılmaya çalışılıyor. Gün geçmiyor ki İran ile ilgili bir senaryo ortaya atılmasın. Aslında düşünce planında kalan bu tür söylemler zamanla adeta beyinleri hazırlıyor. Psikolojik savaşını tüm safhaları uygulanıyorken adeta gövde gösterisi ile taraflar birbirini tartar hale geldi.
Irak’ta durum belli. Milyonlarca insan gözyaşı ve kan içinde acılarıyla baş başa kalmış durumdalar. İnsan avcılarının, çetelerin, profesyonel askerlerin adeta ölümle dans ettiği ortamdan ne kazanım çıkacak ki? Petrol üzerine sahnelenen oyunun ikinci perdesinde İran var. İran’ın petrol kaynakları, doğalgaz kaynakları savaş için savaşan silah sektörünün iştahını kabartıyor. Kamuoyu sınırlı tutulacağı hava saldırısına adeta olur vermiş görünüyor. Nükleer tesislere yapılacak havadan müdahale ile İran’ın nükleer bomba üretebilirliği bitirilmek isteniyor imajı verilerek stratejik noktaları vurulacak. Sonrasında bu kadarla kalınmayacak. Müdahale sınırlı da olsa karadan yapılacak. Daha sonra Irak örneğinde gördüğümüz topyekûn saldırı. Bu içinden çıkılmaz ve sonu gelmez bir savaşın daha başlangıcı olacak. Peki, İran Irak olur mu derseniz bence hayır. İran’ın içinde bulunduğu durum ile Irak çok farklı. Saddam yönetimi ile İran yönetiminin halklarının yaklaşımları çok farklı. Ciddi bir direnç göreceğini bilmek adım atmada adeta uzaktan kumandalı bir bilimsel savaş paranoyasına neden olacak. Ama gerilen ve tarafların birbirini kitlesel iletişim araçları ile aşağıladığı ortamda güç mücadelesi onur mücadelesine dönüşecektir. Burada askeri stratejilere göre değil, tamamıyla psikolojik etmenlere göre hareket edilecek ve istenmeyen sonuçlar ortaya çıkabilecektir.
Kolay değil, bu ateş çemberindeyken ateşin hararetinin bize ulaşmaması. Haklılık haksızlık söz konusu bile olmadan sadece savaş açmak için bahane arandığı bu günlerden sonra sancılı günler başlayabilir. Irak’ a girme meşruiyetinin delili hala ortada yokken İran’a girme nasıl meşruiyet kazanacak merak ediyorum. Dünyanın jandarmalığına soyunan süper güç zamanla ana kıtadan uzaklaşarak açtığı cephelere sahip olamama ve başarısızlık zincirinde bir halkanın kopması ile geri dönülemez bir yola girebilir. İşte o zaman Japonya’ ya atılan 2 atom bombası gibi kökten ve radikal çözüm üretme yanlışlığı insanlık adına yapılabilecek en kötü çözümü tek alternatif kılacak. Daha çok insanın ölmesi, yıkılan, yanan şehirler ve geride kalan masum çocuklar.
Petrol tüm bunlara değer mi? İnsan kanının petrolden daha değersiz olduğu şu manzara karşısında insanlığımdan utanıyorum. Vicdanlar artık sızlamıyor, acıyı hissetmez olduk. Komşudaki yangının küçük kıvılcımları bize bulaşmadan barışın yeniden tesisi için gerekenin yapılmasında geç kalındı. Ama iş işten geçmiş değil. Barışın sözcülüğünü yapabilecek cesur kalemler lazım. İnsanlık dramının bitmesi için yeni cephelerin açılmaması için kafa yormak gerekiyor. Yoksa kendi açtığı cepheden çıkamayan ve sadece petrolü düşünen anlayışın içine düştüğü durumdan sıyrılabileceğini düşünmek yanlış sonuca götürecektir. Artan kamuoyu baskısı altında ne yapacağını şaşıranlar çareyi ciddi ve karşılığı olmayan vuruş sergilemeyi çözüm olarak ortaya koyuyorlar. Saddam Hüseyin’ in olmadığı bir ülkeye demokrasiyi bunca zaman getirememenin faturasını çocuklar ödüyorlar. Okul sıralarında, cami avlularında hedef gözetmeden açılan ateşin içinde buluyorlar ve hayata gözlerini kapatıyorlar. Adeta iç savaşa sürüklenmiş Irak’ ta sahnelenen oyun İran’ da sergilenemeyeceğinden teknolojik imha gücü yüksek silahlarla yapılmaya çalışılacak ve dünyanın her köşesinde korku ve ölüm kol gezecek. Tehdidin nerede geleceğini bilemeden yaşamak kadar kötü bir şey yoktur. Düşman nerede, ne biçimde çıkacak diye hayatı endişe içinde adeta paranoya içerisinde geçirmek toplum psikolojisini derinden yaralayacak, kendi kendini bitiren, gölgesi ile bile barışık olmayan insanlar tüm dünyayı içinden çıkılamayacak girdaba sürükleyecektir.
İnsanlık dışı uygulamalar artık saniyesinde evlerimize televizyon ve internetle girerken, bu zamanla ruhsal bozuklukları tetikleyecek ve adeta kendi sonunu hazırlayan topluma dönüştürecek. Irak’ta, Azerbaycan’da, Filistin’de, Peru’da yada dünyanın neresinde olursa olsun insanlık dışı uygulamalar artık sınır tanımayarak evlerimize kadar girmektedir. Gelecekte bunun sonuçlarını hep birlikte yaşayacağımız kuşkusuz. Bu ekranlardan gördükleri şiddet ve vahşeti hayatlarında uygulayan ruhi bunalıma girmiş kişiler her gün artıyor. Şiddet kapımıza dayandı. Bundan arınmak için öncelikle kişisel olarak doğrularımıza göre gereken tepkiyi vermemiz, daha sonra temsil ettiğimiz platformda bunu açıkça dile getirmemiz gereklidir. O zaman bakacaksınız ki sizin gibi doğru olanı düşünen ve sizinle paylaşabilen pek çok birey var.
Savaşla çözüm üretilemez günümüzde. Savaşmanın alternatifi olabilecek çok ciddi yaptırımlar dururken ısrarla savaş üzerinde durmak amacı gerçekleştirmede sadece bahane üretildiğini ortaya koyuyor. Uluslararası kamuoyu her ne kadar alıştırılmaya çalışılsa da yanlış olana yanlış yöntemle çözüm üretilemeyeceği ortadadır. Kaldı ki çözüm üreteyim derken daha büyük problemin içine girmeyi göze alabilmek de mantıklı olmayacaktır. Zaten mantığın bittiği yerde savaş başlayacaktır.