Bu üç kelime artık pek çok zaman bir araya gelir oldu. Peki sırasıyla kontrol edilemez halinin sonuçlarının ne olduğu üzerinde düşünürsek:
Katil, sapık, hayalperest.
Televizyon ekranlarında boy gösteren bu üç unsur maalesef öyle olumsuzluklara yol açar oldu ki. Açıkça haber bültenlerinde görüyoruz artık.
Şiddet içeren filmlerde öyle ayrıntılı olarak konular ele alınıyor ki neredeyse adli tıp uzmanı kadar bilginiz oluyor. Program ismi vermeyeceğim. Sizin de dikkatinizi çekmiştir. Otopsinin ayrıntılarını, insan vücudunda hangi uygulamanın ne tür hasar oluşturacağının hep ayrıntısı teknik bilgileriyle karşınızda. Adeta suç işlemek isteyen için görsel bilgi kaynağı. Bunun yanında polisiye filmlerde suçlunun yakalanabilecek ipuçlarının neler olabileceği, kriminal uzmanlardan uygulamalı olarak verilir hale geldi. Öyle cinayetler çözümleniyor ki adeta öğrenim görüyorsunuz. Bu kadar ayrıntılı olarak verilmesine ne gerek var? Öldürme güdüsü adeta perçinleniyor insanda. Bunun yanında insan öldürmenin soğan doğramak kadar olağan olduğu kanısına varıyorsunuz. Cana kıymak bu kadar basit ve kolay mı? Sonuçta karşınızdaki de sizin gibi bir insan. Sizin gibi can taşıyor. Bir filmde yüzlerce insan öldürülüyor ve ellerini bile yıkama ihtiyacını hissetmeden yemeğe oturuyor aktör. Bu kadar basit yani. Bu şekilde şiddet beyinlerde yer ettikten sonra insanlar sokağa çıkıyorlar ve ana haber bültenlerin de bu filmleri aratmayacak şiddet görüntüleri ile karşılaşıyoruz. Bu kadar basit mi derseniz, bu kadar basit. Televizyon ekranlarında gördüğünü doğru ve olağan sayar hale gelen toplumumuz adeta barut fıçısı hale geldi. O kadar şiddete yatkın hale geldik ki her an patlamaya hazırız. Katil olmak artık çok basit. İlköğretim çağına kadar indi bu seviye. Okullarda yaşanan şiddet üzerinde önemle durulması gereken acil konu. Yetkililere ve tabii ki etkililere buradan sesleniyorum. Toplumun zembereği boşalmadan bir an önce ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Hem de acilen.
Cinsellik, artık toplumsal değerler açısından değerlendirmeye bile tabi tutulmaya gerek görülmeyen adeta bir paçavra olmuş bir kavram haline geldi. Alenen ve edep sınırlarını ortadan kaldıran adeta hayvani bir dürtü halinde sahneleniyor. Bu kadar basit olmaması lazım. Yaşı itibariyle algılama ve anlama olgunluğuna gelmemiş çocuklarımız için adeta bir fare kapanı olmuş durumda. Hayvanların bile belli bir ölçü ve edep içerisinde, yaşamsal bir fonksiyon olarak gerçekleştirdikleri cinsellik, televizyon ekranlarında adeta ağzından salyalar akan kuduz bir köpeği andırırcasına sergilenir hale geldi. Bir yerlerde yanlışlık var. Böyle olmaması lazım. Eşcinselliğin, lezbiyenliğin, sapıklığın, özellikle aldatmanın adeta tatlı bir kaçamak ve doğru olarak empoze edildiği filmlerin sonucunu haber bültenlerinde görüyoruz. Eş değiştirme modası Türk toplumunda bu tür programların etkisiyle rağbet gören bir ayrıcalık halini aldı. Cinselliği hayvani bir dürtü olarak gören ve bunu tatmin etmek için her yolun mubah olarak gösterildiği, birlikte olduğu kadın sayısı fazla olanın itibarlı kişi olarak gösterildiği filmlerden çıkan sonuçlara bakalım. Her gün yüzlerce tecavüz vakası artık olağan hale geldi. Hayatları kararan, karnındaki masum çocuğuna bakmak zorunda olan tecavüz mağdurları gün geçtikçe artıyor. Cinsel deneyim ilköğretim çağına kadar indi toplumumuzda. Babasız yada annesiz bebekler çöp konteynırlarına bırakılır hale geldi. Bakışları bile insanı rencide eden sapıklar arttı. Aile mevhumu ayaklar altında. Cinsellik ayaklar altında, parayla alınır ve satılır hale geldi. İnsan artık 20 YTL’ ye sokak ortasında satılıyor. Bazı gazete sayfaları adeta cinselliği sergileme aracı haline geldi. Sokakta bayanlar ve erkekler artık rahatça yürüyemez hale geldi. Bunun sonu nereye varacak?
Büyü konulu yerli diziler ile çocuklarımızın ruhunda derin yaralar açılıyor. Hokus pokusla istediği olan, babasını köpek haline getirmiş annesiyle türlü türlü ince hesaplara giren çocukları konu edinen diziler maalesef çocukları ekran başından ayırmıyor. İstediğini büyü ve sihirle kolayca elde edebileceğini sanan çocuk çalışarak başarılı olmayı, yani zor olanını seçer mi? Babasına ceza vererek köpeğe çeviren anne tipi sizce doğru bir şey mi ? Doğru mu büyülü hayat? Çalışmadan başarabileceğini, toz pembe hayal dünyasında yaşayan, ayakları yere basmayan çocukların nasıl başarılı olmasını bekleyebiliriz ki? İşin hayal dünyasında yaşayan gerçek hayatla bağlarını koparmış, doğru ve yanlışın ne olduğunu bile yargılamayacak, sadece kendi isteklerine göre hokus pokusla yaşayan çocukların ruh dünyasında başlayan rahatsızlık ömür boyu kapanmayacak yaralara yol açacaktır. Çünkü gerçeklerle yüzleşmeye bile cesaret edemeyecektir. Nerde kaldı ki çalışarak başarılabileceğini anlasın.
Acilen televizyon ekranlarındaki bu olumsuzluklara karşı bireysel ve toplumsal tepkimizi vermeliyiz. Bu amaçla kurulmuş RTÜK’ e gereken tepkimizi telefonla, faxla iletmeliyiz. Bu tür yayınları yapan kuruluşlara net olarak tavrımızı koyup diğer programlarına da ambargo koyacağımız şeklinde geri bildirimde bulunursak sonuçta onlarda ticari birer kuruluş. Seyircisinden gelen tepkileri değerlendirmek zorunda kalacaklardır.
Beyni bu üç unsurla uyuşturulmuş çocuklar görmek istemiyorsak anne ve babalara daha çok görev düşüyor. Toplum yapımıza konulmuş bu üç dinamit için gereken en kısa zamanda yapılmalıdır. Yoksa tehlike evimize kadar girmiş durumda. İş işten geçmeden toplumsal- bireysel tepki ve yaptırımlarımızda geç kalmayalım. Her geçen gün çünkü çocuklarımız için eksiye gidiş oluyor. Çocuklarımızın maddi ve eğitim konularına verdiğimiz önem kadar bu konulara da önem vermez isek kucağımızda büyüttüğümüz çocuklarımız zamanla suç makinesine dönüşecektir. Şakası yok bunun. Televizyon ekranını sorgulayalım. Bunun yanında internetten de bu üç konudaki zarar televizyon kadar etkili. Hatta daha da zararlı. Bilgisayar oyunları, internet kafeler tehlike sinyalleri veriyor. Çocuklarımıza sahip çıkalım. Saygılarımla…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İdris Durmuş
Şiddet, Cinsellik, Büyü
Bu üç kelime artık pek çok zaman bir araya gelir oldu. Peki sırasıyla kontrol edilemez halinin sonuçlarının ne olduğu üzerinde düşünürsek:
Katil, sapık, hayalperest.
Televizyon ekranlarında boy gösteren bu üç unsur maalesef öyle olumsuzluklara yol açar oldu ki. Açıkça haber bültenlerinde görüyoruz artık.
Şiddet içeren filmlerde öyle ayrıntılı olarak konular ele alınıyor ki neredeyse adli tıp uzmanı kadar bilginiz oluyor. Program ismi vermeyeceğim. Sizin de dikkatinizi çekmiştir. Otopsinin ayrıntılarını, insan vücudunda hangi uygulamanın ne tür hasar oluşturacağının hep ayrıntısı teknik bilgileriyle karşınızda. Adeta suç işlemek isteyen için görsel bilgi kaynağı. Bunun yanında polisiye filmlerde suçlunun yakalanabilecek ipuçlarının neler olabileceği, kriminal uzmanlardan uygulamalı olarak verilir hale geldi. Öyle cinayetler çözümleniyor ki adeta öğrenim görüyorsunuz. Bu kadar ayrıntılı olarak verilmesine ne gerek var? Öldürme güdüsü adeta perçinleniyor insanda. Bunun yanında insan öldürmenin soğan doğramak kadar olağan olduğu kanısına varıyorsunuz. Cana kıymak bu kadar basit ve kolay mı? Sonuçta karşınızdaki de sizin gibi bir insan. Sizin gibi can taşıyor. Bir filmde yüzlerce insan öldürülüyor ve ellerini bile yıkama ihtiyacını hissetmeden yemeğe oturuyor aktör. Bu kadar basit yani. Bu şekilde şiddet beyinlerde yer ettikten sonra insanlar sokağa çıkıyorlar ve ana haber bültenlerin de bu filmleri aratmayacak şiddet görüntüleri ile karşılaşıyoruz. Bu kadar basit mi derseniz, bu kadar basit. Televizyon ekranlarında gördüğünü doğru ve olağan sayar hale gelen toplumumuz adeta barut fıçısı hale geldi. O kadar şiddete yatkın hale geldik ki her an patlamaya hazırız. Katil olmak artık çok basit. İlköğretim çağına kadar indi bu seviye. Okullarda yaşanan şiddet üzerinde önemle durulması gereken acil konu. Yetkililere ve tabii ki etkililere buradan sesleniyorum. Toplumun zembereği boşalmadan bir an önce ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Hem de acilen.
Cinsellik, artık toplumsal değerler açısından değerlendirmeye bile tabi tutulmaya gerek görülmeyen adeta bir paçavra olmuş bir kavram haline geldi. Alenen ve edep sınırlarını ortadan kaldıran adeta hayvani bir dürtü halinde sahneleniyor. Bu kadar basit olmaması lazım. Yaşı itibariyle algılama ve anlama olgunluğuna gelmemiş çocuklarımız için adeta bir fare kapanı olmuş durumda. Hayvanların bile belli bir ölçü ve edep içerisinde, yaşamsal bir fonksiyon olarak gerçekleştirdikleri cinsellik, televizyon ekranlarında adeta ağzından salyalar akan kuduz bir köpeği andırırcasına sergilenir hale geldi. Bir yerlerde yanlışlık var. Böyle olmaması lazım. Eşcinselliğin, lezbiyenliğin, sapıklığın, özellikle aldatmanın adeta tatlı bir kaçamak ve doğru olarak empoze edildiği filmlerin sonucunu haber bültenlerinde görüyoruz. Eş değiştirme modası Türk toplumunda bu tür programların etkisiyle rağbet gören bir ayrıcalık halini aldı. Cinselliği hayvani bir dürtü olarak gören ve bunu tatmin etmek için her yolun mubah olarak gösterildiği, birlikte olduğu kadın sayısı fazla olanın itibarlı kişi olarak gösterildiği filmlerden çıkan sonuçlara bakalım. Her gün yüzlerce tecavüz vakası artık olağan hale geldi. Hayatları kararan, karnındaki masum çocuğuna bakmak zorunda olan tecavüz mağdurları gün geçtikçe artıyor. Cinsel deneyim ilköğretim çağına kadar indi toplumumuzda. Babasız yada annesiz bebekler çöp konteynırlarına bırakılır hale geldi. Bakışları bile insanı rencide eden sapıklar arttı. Aile mevhumu ayaklar altında. Cinsellik ayaklar altında, parayla alınır ve satılır hale geldi. İnsan artık 20 YTL’ ye sokak ortasında satılıyor. Bazı gazete sayfaları adeta cinselliği sergileme aracı haline geldi. Sokakta bayanlar ve erkekler artık rahatça yürüyemez hale geldi. Bunun sonu nereye varacak?
Büyü konulu yerli diziler ile çocuklarımızın ruhunda derin yaralar açılıyor. Hokus pokusla istediği olan, babasını köpek haline getirmiş annesiyle türlü türlü ince hesaplara giren çocukları konu edinen diziler maalesef çocukları ekran başından ayırmıyor. İstediğini büyü ve sihirle kolayca elde edebileceğini sanan çocuk çalışarak başarılı olmayı, yani zor olanını seçer mi? Babasına ceza vererek köpeğe çeviren anne tipi sizce doğru bir şey mi ? Doğru mu büyülü hayat? Çalışmadan başarabileceğini, toz pembe hayal dünyasında yaşayan, ayakları yere basmayan çocukların nasıl başarılı olmasını bekleyebiliriz ki? İşin hayal dünyasında yaşayan gerçek hayatla bağlarını koparmış, doğru ve yanlışın ne olduğunu bile yargılamayacak, sadece kendi isteklerine göre hokus pokusla yaşayan çocukların ruh dünyasında başlayan rahatsızlık ömür boyu kapanmayacak yaralara yol açacaktır. Çünkü gerçeklerle yüzleşmeye bile cesaret edemeyecektir. Nerde kaldı ki çalışarak başarılabileceğini anlasın.
Acilen televizyon ekranlarındaki bu olumsuzluklara karşı bireysel ve toplumsal tepkimizi vermeliyiz. Bu amaçla kurulmuş RTÜK’ e gereken tepkimizi telefonla, faxla iletmeliyiz. Bu tür yayınları yapan kuruluşlara net olarak tavrımızı koyup diğer programlarına da ambargo koyacağımız şeklinde geri bildirimde bulunursak sonuçta onlarda ticari birer kuruluş. Seyircisinden gelen tepkileri değerlendirmek zorunda kalacaklardır.
Beyni bu üç unsurla uyuşturulmuş çocuklar görmek istemiyorsak anne ve babalara daha çok görev düşüyor. Toplum yapımıza konulmuş bu üç dinamit için gereken en kısa zamanda yapılmalıdır. Yoksa tehlike evimize kadar girmiş durumda. İş işten geçmeden toplumsal- bireysel tepki ve yaptırımlarımızda geç kalmayalım. Her geçen gün çünkü çocuklarımız için eksiye gidiş oluyor. Çocuklarımızın maddi ve eğitim konularına verdiğimiz önem kadar bu konulara da önem vermez isek kucağımızda büyüttüğümüz çocuklarımız zamanla suç makinesine dönüşecektir. Şakası yok bunun. Televizyon ekranını sorgulayalım. Bunun yanında internetten de bu üç konudaki zarar televizyon kadar etkili. Hatta daha da zararlı. Bilgisayar oyunları, internet kafeler tehlike sinyalleri veriyor. Çocuklarımıza sahip çıkalım.
Saygılarımla…