Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Senaryolar

Yazının Giriş Tarihi: 08.01.2007 09:51
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.01.2007 09:51

Dış güçler tarafından sergilenmek istenen değişik senaryoları , farklı yaklaşım ve bakış açılarını bu yazımda ele almaya çalışacağım. Bu senaryoları geçmişe ve günümüze uyarlayabilirsiniz. Bu sizin hayal dünyanızda canlandırabildiğiniz ve alaka kurabildiğiniz ölçüde, ayakları yere daha iyi basan yorumlara sahip olmanızı sağlayacaktır.


Ülkelere önce nifak tohumları serpilir. Daha sonra bu ayrılıkçı ve toplumu gerici unsurları kullanarak daha sonra bir kıvılcımla bir de bakılır ki kardeş kardeşe düşman oluvermiş. Mahalleler ayrılmış, şehirler şehirlere küsmüş, düşman olmuş. Daha sonra bakmışsınız ki adı konulmamış bir iç savaş başlamış. Haklılık-haksızlık artık bir şey ifade edemez olmuş, çünkü artık değeri yok. Geriye dönüpte bakıldığında onbinlerce genç koskoca bir hiç uğruna gençlikleri adeta bitirilmiş. Hapishanelerde, mezarlıklarda bir nesil bu şekilde yok edilmiş.


Bu filmin başka versiyonu da şöyle: “İnsanlar arasında nasıl bir ayırım yapabilirim ?” diye düşünen senaristler öyle basit konuları kullanırlar ki bir de bakmışsınız hemen toplum ikiye ayrılıvermiş. Önce bir kısmı her açıdan desteklenir, diğer tarafın ezmesine izin verilir. Zamanla destek verilen kısım diğer kısmı iyice ezdiği zaman bu seferde aksi bir çalışma programı ile diğer taraf desteklenir ve güçlü olan taraf güçsüz hale getirilir. Bu kısır döngü ülke tamamiyle bitene kadar devam ettirilir. Bu senaryo aynen komşu ülkesi için de oynanır ve birbirlerine düşerler. Petrolden kazandıklarını on yıllarca hep silah atın almakla harcarlar. Silah satanlar da malum senaristlerdir.


Senaryolardan bir değişik versiyonu ise, ülkeler birbirlerine düşmanlaştırılır. Bir ülkeye ”Ben senin arkandayım, haydi zengin komşunu işgal et ve hakkın olanı al” denilir. O saf ülkenin saf yöneticileri de koyun gibi ve salyalar akıtırcasına komşu ülkeyi işgal eder. Ama başına örülen çoraptan habersizdirler. Bir anda dünya kamuoyu önünde işgalci damgası vurularak bir de bakar ki ülkesine topyekün ve hiçte dengeli olmayan silahlı saldırı ile şehirleri yerle bir edilmiş. Ülkesine geri çekilirken bakarlar ki ordusundan iz bile kalmamış. Sıra tekrar silahlanma için ülke kaynaklarını senaristlere aktarma zorunluluğu çıkmıştır.


Bu senaryoların hepsi savaşın araç olarak kullanıldığı dünya sahnesi. Her türlü silah verirken palazlandırılan bu ülke, (olmayan silahlarının) diğer bir ülkeyi tehdit ettiği varsayımı ile tekrar işgal edilir. İşgal edilirken de barış adına yapılır bu iş. Barış ki her gün yüzlerce insan adeta pırasa doğranır gibi hayatları sona erdirilir. 


Dünya barışına hizmet etmek bu kadar kolay işte. Barışı tehdit etme ihtimaline karşı neredeyse bir milyona yakın insan öldü, ölmeye de devam edecek. Burası dünya, insan ırkı neredeyse savaşla bitirilmek isteniyor. Bunu yapanlar uzaylılar değil, yine insanlar. Bu arada birileri elbette müthiş kazançlı çıkıyor. Çünkü savaşa dayanan siyaset ve sanayi daha doğrusu para kazanma makinesi çarkı hızla dönmeye devam ediyor. 


Dünyanın dört bir yanında bu film hep oynanıyor, oynanacakta.


Kimlerin gidişattan ve dünya sahnesinde oynananlardan ne menfaatleri olduğuna bakılırsa senaryoyu kimin yazdığını daha iyi anlarız. Kundağında emziği ağzında yatarken atılan 1 ton ağırlığındaki bombanın parçaladığı vücudunu gösteren baba, tüm insanlığa adeta adalet ararcasına haykırırken, diğer taraftan petrodolarları bankalarına akan senaristlerin ellerini ovuşturduklarını rahatlıkla görebiliriz. Yakın gelecekte kana ve gözyaşına dayalı savaş politikası daha da vahşice sergilenecek. Bunu tahmin etmek zor değil. Çünkü savaşa dayalı sanayilerine yeni pazarlar ve potansiyeller bulmak zorundalar. Aynı zamanda paranoyaları icabı tehdit olabilecek güç odaklarını da birbirlerine kırdırarak pasifize etme yöntemiyle bir taşla iki kuş vurmayı amaçlamaktalar. Ama bu nereye kadar gidecek? İnsan kanı ve canı üzerine dayalı dünya düzeni bir yerde kopacak, yada bu çark bir yerde takılacak. Benim düşünceme göre bu çarkın durmasını sağlayacak yine kendisi. Adeta kendi kendisini yok edecek. Çünkü paranoya üzerine ve şüphe üzerine dayalı bu toplum tükenmek üzere. Kendi gölgesinden bile şüphelenen bu toplum yakın gelecekte en büyük tehdidi kendi içinden çıkartıp kendi sonunu hazırlayacak. Çünkü insanlığın bittiği yerde artık şiddet ve sapkınlıklar başlar. En büyük tehdit olarak belki de kendilerini görmeye başladıktan sonra kuyruğunu düşman gören bir köpeğin etrafında dönüp kuyruğunu yakalamaya çalışması gibi yerinde dönmeye başladı. Öyle zaman gelecek ki sitemin yetiştirdiği paranoyaklar sistemin tehditçileri ve tetikçileri olacaklar. Sapık gruplar ve oluşumlar öyle umulmadık bir anda bu savaş çarkının dişlileri arasına yerleşecekler ki bu dişlileri tıkayacaklar ve sistem işlemez hale gelecek. Dönemeyen ve çalışamayan bu sitem kendi sonunu hazırlayacak. Bu son ne kadar yakın derseniz ben pek uzak olmadığını söyleyeceğim. Dünyanın jandarmalığına soyunup sonra adalet adına yaptıklarına kılıf aramaya başlayan süper güç, yine kendi kendisinin sonunu hazırlamakta.Çünkü insanı sadece bir alet olarak gördüğü için sistem tıkanmış durumda.


Yukarıdaki senaryonun neresinde olduğumuzu düşünmeye davet ediyorum. Hayata daha kuşbakışı bakabilen okurlarım bunu göreceklerdir.


Elbette savaş kabul edilemez, insanlık dışı bir olgu. Ama buna dayanan sistemler için de olmazsa olmaz diye düşünülmekte. Bu sistem kendi kendisini yok edecek ama o zamana kadar yer yüzünde insan nesli kalacak mı acaba?


Acı ve gözyaşının kalplerde verdiği sızıyı hissedersek, dünyanın dört bir yanında ezilen ve mazlum olan insanların en azından insanlık adına kalben yanında olmalıyız.


Sahnelenen oyunda figüran rolünde bırakılmak isteniyoruz dış güçler tarafından. Millet olarak hiçbir zaman figüran olmadık, olmayacağız da. Yakın gelecekte ülkemizin sahip olduğu “su ve bor madeni ” üzerine planlanan kirli oyunları erkenden fark edip gerekli önlemleri alacağımızdan kuşkum yok. Gelecek bu iki faktör üzerine planlanmalıdır. GAP için terörü ülkemize çorap gibi örmeye çalışanların karşısına , yüreklerimizle Çanakkale’de nasıl vücudumuzu siper ettiysek şimdi de ediyoruz. Milli birlik ve beraberliğimiz olduktan sonra senaryolar uygulanamayacaktır. Yeter ki bu bilince sahip gençliğimiz olsun. 


Savaş senaryoları ile vahşi tutkularını alet etmeye çalışan bu zincirin halkaları karşısında daha duyarlı olmaya, güncel konularda daha eleştirel yaklaşım içinde olmak için tarihi okumamız , özümsememiz gerekiyor.


Geçmişini bilmeyenin, bu günü ve geleceği görebilmesine imkan yoktur.



Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.