Bilgi genelde saklı tutulmak istenir. Başkalarına pek sunulmak istenmez. Hele hele tecrübe hiç aktarılmak istenmez. Bencil duygudur paylaşmasını bilememek. Kendine saklayıp mezara götürmek adeta kaçınılmaz bazıları için. Ama çağ bilgi ve teknoloji çağı. İnternetten istediğiniz bilgiye erişmek artık klavye kadar yakın. Hem de metodolojik olarak her yönüyle inceleme imkanına sahipsiniz. Hal böyle iken hala bilgiyi ve tecrübeyi kendine saklama alışkanlığını sürdürenleri anlamakta güçlük çekiyorum. Bilgi toplumu olmuş ve bunu tüm bireyleri ile paylaşmayı amaç edinmiş ülkeler gelişmişlikte epey yol katederlerken, kapalı kapılar ardında kalmayı, karar alırken ve özellikle uygularken üç beş kişi arasında kalmayı alışkanlık haline getiren yöneticiler hangi kurumda yada sivil örgütte olursa olsun başarısız olacaktır.
Bilgi ve uygulama paylaşıldıkça kabul görür ve etkenliği artar. Aslında toplum kendisine sorulmadan yapılan her şeye karşı direnç gösterir. Bu açıdan sivil toplum örgütlerinin içerisinde olduğu tüm uygulamalar hep kabul görmüş ve uygulanabilir olmuştur. Toplumsal desteğin alınmasında hep bu temel esas yatmaktadır. Başarının esasında da paylaşım yatmaktadır. Kendinizi ifade etmede bile paylaşımcı yönünüz zayıf ise anlaşılır olmaktan uzaklaşırsınız. Hep yanlış anlaşılır, eksik anlaşırsınız. Dolayısıyla amaç ve araç birbirine karışır, arada ifade etmede güçlük yaşıyorsanız sonuç alamazsınız. Tepe ayrı, tırnak ayrı algılar ve her türlü rüzgara açık ama hiçbir rüzgardan da hayır göremeyen adeta etrafında dönen yelkenli gibi sonuçsuz kalır. Günümüzde yönetim problemlerinin temelinde aynı şeyi görememe, algılayamama ve tepki verememede yatıyor.
Kişisel olarak bile elimizi dostça uzatıyoruz ama karşımızdakinin kafasında hep acabalar uçuşuyorsa değil arkadaş olabilmek, anlaşılır olabilmeyi bile gerçekleştiremeyiz. Üç kişilik bir şirketten binlerce personeli olan holdinglere kadar esas aynıdır. Şeffaf olunan, karar almada ve uygulamada her aşamada hep açılımcı olan yönetim tarzı başarılı olacaktır. Şartlar ne olursa olsun krizler bile başarı için fırsat olacaktır. İnsanlardaki saklı hazinelerin ortaya çıkartılması için içinde bulundukları ortamla özdeşleştirebilme dereceleri ile doğru orantılıdır. Masasını ve konumunu işgal eden ve sadece zaman geçiren kişinin vereceği zarar zaman geçtikçe çığ gibi büyüyecektir. Yapmadıklarının yanında başarılı çalışmaları yapacak yöneticinin de yerini işgal etmiş olduğundan zararı çift yönlü olacaktır. Kendisini geliştirememiş, adeta koltuğunun şeklini almış, kişisel gelişim kavramına düşman, çağa ayak uyduramamış, bilgisayar klavyesinden bile korkan, interneti keşfedememiş kişi yönetici olamaz. İradesini tamamiyle statükocu yönü üzerinde yoğunlaşmakla değerlendiren yönetici hep personelinin gelişimine engel olacaktır.
Başarılı olmak istiyorsanız her zaman paylaşımcı olmak zorundasınız. İşi de paylaşacaksınız, elde ettiğiniz artı değeri de. Bu adaletli denge ile uzun süre başarıyı götürürsünüz. Grup içindeki dengeleri korumakla geminin sağa sola yalpalamasını engellemiş olursunuz. Zaten gidilecek hedef o kadar bellidir ki bir tayfa bile grup içinde aldığı güdülenme ile sonuca götürür. Ben alternatifsizim düşüncesi egoizmin en üste seviyesinde bulunan bencil anlayışın tezahürüdür. Herkesin bir alternatifinin olabileceği grup başarılı olabilecek gruptur. Yoksa kişilere bağlı organizasyon başarısız olmaya mahkûmdur.
Ulaşılabilir olmak ve ulaşılınca geriye dönülebilen yöneticinin adeta otokontrol mekanizması her zaman geçerli olacaktır. Gerçeğin süzgeçlerden geçerken emilmesi veya takılması ihtimaline karşı her zaman erişilebilir olabilmek zordur ama aracısız yönetebilmek de sadece bu yolla mümkündür. Aracılar kendi süzgeçlerinde her zaman bir şeyleri saklarlar, bu da doğru karar vermenizi etkiler. Başarı bence ulaşılabilir olmakla doğru orantılıdır. Bunu ortaya çıkartmak da yöneticinin istemesine bağlıdır. Yoksa problem getirilmesinden hoşnut olmayan, her şey güllük gülistan gibi suni göstergeler ile kendisini avutan, bunu maharet sayan yönetici gerçekle yüzleştiği zaman yapabileceği pek de bir şey kalmayacaktır. Kanser olmuş organ artık cerrahi müdahaleden başka alternatifsizliğinin yanında vücudun diğer organlarına yayılmışlık derecesine göre yaşam süresi kısalmış gerçekle yüzleşecektir. Ama kaybeden sadece bu yönetici değil, toplumun geleceğidir.
Saklı hazinelerimizi toplum için ortaya çıkartmama lüksümüz olamaz. Bu vatana, geleceğimize içtiğimiz suyun, soluduğumuz havanın karşılığını, karşılıksız olarak vermek zorundayız. O zaman göreceksiniz ki karşılıksız olduğunda daha güçlü olacaksınız, toplum adına kaleminiz daha güçlü, sözünüz daha etkin olacaktır.
Kendisindeki saklı hazineyi toplum için ortaya koyan, toplum yararına kalemini ve ufkunu karşılıksız olarak topluma adamış meslektaşım Sn. Mehmet Aslıyüksek’i tekrar rahmetle anıyorum.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İdris Durmuş
Saklı Hazineler
Bilgi genelde saklı tutulmak istenir. Başkalarına pek sunulmak istenmez. Hele hele tecrübe hiç aktarılmak istenmez. Bencil duygudur paylaşmasını bilememek. Kendine saklayıp mezara götürmek adeta kaçınılmaz bazıları için. Ama çağ bilgi ve teknoloji çağı. İnternetten istediğiniz bilgiye erişmek artık klavye kadar yakın. Hem de metodolojik olarak her yönüyle inceleme imkanına sahipsiniz. Hal böyle iken hala bilgiyi ve tecrübeyi kendine saklama alışkanlığını sürdürenleri anlamakta güçlük çekiyorum. Bilgi toplumu olmuş ve bunu tüm bireyleri ile paylaşmayı amaç edinmiş ülkeler gelişmişlikte epey yol katederlerken, kapalı kapılar ardında kalmayı, karar alırken ve özellikle uygularken üç beş kişi arasında kalmayı alışkanlık haline getiren yöneticiler hangi kurumda yada sivil örgütte olursa olsun başarısız olacaktır.
Bilgi ve uygulama paylaşıldıkça kabul görür ve etkenliği artar. Aslında toplum kendisine sorulmadan yapılan her şeye karşı direnç gösterir. Bu açıdan sivil toplum örgütlerinin içerisinde olduğu tüm uygulamalar hep kabul görmüş ve uygulanabilir olmuştur. Toplumsal desteğin alınmasında hep bu temel esas yatmaktadır. Başarının esasında da paylaşım yatmaktadır. Kendinizi ifade etmede bile paylaşımcı yönünüz zayıf ise anlaşılır olmaktan uzaklaşırsınız. Hep yanlış anlaşılır, eksik anlaşırsınız. Dolayısıyla amaç ve araç birbirine karışır, arada ifade etmede güçlük yaşıyorsanız sonuç alamazsınız. Tepe ayrı, tırnak ayrı algılar ve her türlü rüzgara açık ama hiçbir rüzgardan da hayır göremeyen adeta etrafında dönen yelkenli gibi sonuçsuz kalır. Günümüzde yönetim problemlerinin temelinde aynı şeyi görememe, algılayamama ve tepki verememede yatıyor.
Kişisel olarak bile elimizi dostça uzatıyoruz ama karşımızdakinin kafasında hep acabalar uçuşuyorsa değil arkadaş olabilmek, anlaşılır olabilmeyi bile gerçekleştiremeyiz. Üç kişilik bir şirketten binlerce personeli olan holdinglere kadar esas aynıdır. Şeffaf olunan, karar almada ve uygulamada her aşamada hep açılımcı olan yönetim tarzı başarılı olacaktır. Şartlar ne olursa olsun krizler bile başarı için fırsat olacaktır. İnsanlardaki saklı hazinelerin ortaya çıkartılması için içinde bulundukları ortamla özdeşleştirebilme dereceleri ile doğru orantılıdır. Masasını ve konumunu işgal eden ve sadece zaman geçiren kişinin vereceği zarar zaman geçtikçe çığ gibi büyüyecektir. Yapmadıklarının yanında başarılı çalışmaları yapacak yöneticinin de yerini işgal etmiş olduğundan zararı çift yönlü olacaktır. Kendisini geliştirememiş, adeta koltuğunun şeklini almış, kişisel gelişim kavramına düşman, çağa ayak uyduramamış, bilgisayar klavyesinden bile korkan, interneti keşfedememiş kişi yönetici olamaz. İradesini tamamiyle statükocu yönü üzerinde yoğunlaşmakla değerlendiren yönetici hep personelinin gelişimine engel olacaktır.
Başarılı olmak istiyorsanız her zaman paylaşımcı olmak zorundasınız. İşi de paylaşacaksınız, elde ettiğiniz artı değeri de. Bu adaletli denge ile uzun süre başarıyı götürürsünüz. Grup içindeki dengeleri korumakla geminin sağa sola yalpalamasını engellemiş olursunuz. Zaten gidilecek hedef o kadar bellidir ki bir tayfa bile grup içinde aldığı güdülenme ile sonuca götürür. Ben alternatifsizim düşüncesi egoizmin en üste seviyesinde bulunan bencil anlayışın tezahürüdür. Herkesin bir alternatifinin olabileceği grup başarılı olabilecek gruptur. Yoksa kişilere bağlı organizasyon başarısız olmaya mahkûmdur.
Ulaşılabilir olmak ve ulaşılınca geriye dönülebilen yöneticinin adeta otokontrol mekanizması her zaman geçerli olacaktır. Gerçeğin süzgeçlerden geçerken emilmesi veya takılması ihtimaline karşı her zaman erişilebilir olabilmek zordur ama aracısız yönetebilmek de sadece bu yolla mümkündür. Aracılar kendi süzgeçlerinde her zaman bir şeyleri saklarlar, bu da doğru karar vermenizi etkiler. Başarı bence ulaşılabilir olmakla doğru orantılıdır. Bunu ortaya çıkartmak da yöneticinin istemesine bağlıdır. Yoksa problem getirilmesinden hoşnut olmayan, her şey güllük gülistan gibi suni göstergeler ile kendisini avutan, bunu maharet sayan yönetici gerçekle yüzleştiği zaman yapabileceği pek de bir şey kalmayacaktır. Kanser olmuş organ artık cerrahi müdahaleden başka alternatifsizliğinin yanında vücudun diğer organlarına yayılmışlık derecesine göre yaşam süresi kısalmış gerçekle yüzleşecektir. Ama kaybeden sadece bu yönetici değil, toplumun geleceğidir.
Saklı hazinelerimizi toplum için ortaya çıkartmama lüksümüz olamaz. Bu vatana, geleceğimize içtiğimiz suyun, soluduğumuz havanın karşılığını, karşılıksız olarak vermek zorundayız. O zaman göreceksiniz ki karşılıksız olduğunda daha güçlü olacaksınız, toplum adına kaleminiz daha güçlü, sözünüz daha etkin olacaktır.
Kendisindeki saklı hazineyi toplum için ortaya koyan, toplum yararına kalemini ve ufkunu karşılıksız olarak topluma adamış meslektaşım Sn. Mehmet Aslıyüksek’i tekrar rahmetle anıyorum.