Yalova’mızın baş döndürücü bir hızla ilerleyen ve gelişen konumu, körfez geçiş köprüsünün faaliyete girmesi ve otoyolun hızla ilerlemesinin etkileri revizyonları zorunlu kıldı. Üst ölçekte plan revizyonları üzerine odaklanıyoruz.. Bunun daha alt ölçeklere de indirgenerek önümüzdeki yol haritasının belirlenmesi elbette çok önemli. Plan revizyonu yapmak problem çıktıkça değil, problemleri önleyip şehrin geleceğine yol açma rolü ile uygulanmalıdır. Su yatağına yol vermek ile selin önündekileri kurtarmak arasındaki fark kadar belirgindir bu yaklaşım aslında.
Planlar ile şehirler nefes almalı. Şehir için olmazsa olmaz kırmızı çizgilerin de ifade edilmesi gerekiyor. Kentsel dokuda yeşil alanlar o kadar azaldı ki adeta betona ve asfalta mahkum olundu. Bunun temel nedeni yeşil alanların hep angarya olarak görülmesi, kambur olarak taşındığı düşüncesidir. Adeta şehirler nefes alamaz hale geldi. Çocukların ayaklarının toprağa basacağı toprak ve çimen bile zamanla resimlerde görülecek hale geliyor. Şehirler planlanırken kişi başına düşecek yeşil alanın standardı elbette vardır ama pek de uyulmuyor ki bu hele geliniyor. Nüfus artışıyla bu alan hep küçülüyor. Doğal hayatın en güzel yönü olan yeşil alanlar katledilirken belki de geleceğimizden bir şeyler kaybettiğimizin, sağlığımızdan olacağımızın farkında bile değiliz.
Her şey rant, ekonomik değer demek değil hayatta. Yapılaşma o kadar had safhaya gelmiş ki adeta neredeyse denizin içine binalar kondurulmuş. Denize girmek için evlerin bahçesinden geçmeniz gerekiyor. Bina sahibi de malum her tarafı çevirmiş ve denize giremiyorsunuz. Bir de kendisine göre iskele yapmış, kendi mülkü gibi kullanırken siz hakkınız olanı bile kullanamıyorsunuz. Geçmişte hatalar yapılmış ama bunun diyetini şimdiki nesil ödüyor ve ödeyecek. Yalova da denize paralel yapılaşmadan dolayı adeta deniz havasına setler çekilmiş, güzelim deniz havasının şehir içine kadar girmesi engellenmiş. Denize paralel değil de şehir planlamasını en uygun açılı yapılaşması uygulansaydı hem daha fazla insanın deniz manzarasını görmesi sağlanmış olurdu, hem de denizden gelen havayı tüm şehir teneffüs ederdi. Bir de çok katlı binaların denize yakın noktalarda yapılması da bence mantıklı değil. Daha geri planda yapılsalardı daha uygun olacağını düşünüyorum.
Hiç birimiz bu denli betonlaşmayı tasvip etmediğimize göre neden şehirlerimizi adeta betondan duvar örülmüş gibi yaşanılmaz hale getiriyoruz? Ciğerleri olmayan şehirler nasıl yaşayabilir ki? Bu açıdan betonlaşma ile birlikte park eden araçlarla metal şehirler görünümü insan doğasının kabul edebileceği manzara değil. Geriye dönüşü olmayan bir yolda değiliz. Hiçbir şey için geç kalınmış değil. Yeter ki isteyelim. Şehir merkezinde bundan sonrası için yapılaşmaya izin verilmemesi gerekiyor.Şehirler “Meydanları “ ile varolurlar. Her şehir de eğer meydanına sahip çıkarsa markalaşır. En azından eldeki yeşil alanları korumamız lazım. . Diyeceksiniz ki zaten Yalova Yeşil & Mavi yol ile şehir merkezinden 5-10 km uzaklaşıldıkça doğa ile kucaklaşıyorsunuz. Ama şehir merkezinde yaşayanlar için akşamleyin yarım saatliğine bile olsa çocuğunu alıp götürme imkanı her zaman olmuyor. Şimdi belki pek önemli görünmeyecektir bu konu ama 10-20 yıl sonra yeşile olan ihtiyacımız daha çok artacak. Yalova’nın artan nüfusu ile geriye dönülemeyecek hataları yapmamak lazım.
Belediyelerimizin “Kentsel Doku” konusunda çalışmaları var.Elbette yerel yönetimler sorumluluk alanlarındaki yerler hakkında en güzelini yapmayı amaçlamaktadırlar. “Dünya sağlıklı kentleri” içerisinde yer alan Yalova’mızın bu özelliğini yitirmemesi lazım. Benim burada kaygım vatandaş olarak yeşil ile betonlaşma arasında kişisel rant derdine düşenlerin ileride geri dönülemez adımlarından dolayı hepimize verilecek olan zarara dikkat çekmek isteyişimdir. Belki bu günü kurtarırız ama yarının hesabını veremeyiz çocuklarımıza. Çünkü doğa kendisinden alınanı kat kat geri alacaktır. Asfalt ve beton yığını içerisine hapsolmuş ve ruh sağlığı gitgide bozulan nesillere bunun hesabını verebilecek miyiz.
Önce kaybolan sağlığımız, daha sonra kaybolan sağlığımız için kaybedeceğimiz servetimiz. Servetimizi kaybolacak sağlığımız için harcayacağımıza başta sağlığımızı kaybetmeden akla uygun davranmak , şehirlerimize, kasabalarımıza “Nefes aldırmak” daha akıl karı değil mi? Ortak aklın gereğini günümüzde plan tadilatlarında yapmamız gerekiyor. Aklın yolu da bir, sonucu da. Tüm taraflar birbirini kırmadan, dökmeden, empati yaparak yaklaşım sergilerlerse sonuç inanıyorum ki herkesi memnun edecektir. Sosyal medyadan 1-2 cümleden yola çıkılarak sert açıklamalar ve demeçler vermenin şehrimize kazandıracağı hiçbir şey yoktur. Şehirler 160 karaktere sığacak dar boyutuyla sosyal medya üzerinden tartışılmamalı, peşin hüküm verilmemeli. 2 oda bir salon Yalova’mızda tarafların bir araya gelip düşünce ve planlarını ifade etmelerinin ortak zemini kısa zamanda bulunmalıdır. Hepimiz bu şehir için en iyi olanı, en uygun olanı hedeflemiyor muyuz? Dolayısıyla “ Kent Meydanı” ile Spor camiası arasında bir tercih de yapılmış değilken , “Ortak Akıl” ile en iyi çözümün üretileceğine inanıyorum.Spora ve sporcuya , hele hele şehrimizin spor kulübü olan Yalovaspor’u zora sokacak hiçbir karara bu şehrin yöneticilerinin imza atacağına inanmıyorum.Bazıları bunu siyaset malzemesi yapmaya çalışacaktır ama olması gereken geleceğimizin teminatı gençlerimiz ve spor camiası olmadan bir şehrin olamayacağıdır. Kimsenin mağdur edilmeden , ama şehrin de üst ölçekli ihtiyaçlarının karşılanacağı yaklaşımların da sergilenmesi gereği de ortada.En iyi çözümün Ortak Akıl ile üretilebileceği inancıyla saygılarımı sunarım.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İdris Durmuş
Ortak Akıl
Yalova’mızın baş döndürücü bir hızla ilerleyen ve gelişen konumu, körfez geçiş köprüsünün faaliyete girmesi ve otoyolun hızla ilerlemesinin etkileri revizyonları zorunlu kıldı. Üst ölçekte plan revizyonları üzerine odaklanıyoruz.. Bunun daha alt ölçeklere de indirgenerek önümüzdeki yol haritasının belirlenmesi elbette çok önemli. Plan revizyonu yapmak problem çıktıkça değil, problemleri önleyip şehrin geleceğine yol açma rolü ile uygulanmalıdır. Su yatağına yol vermek ile selin önündekileri kurtarmak arasındaki fark kadar belirgindir bu yaklaşım aslında.
Planlar ile şehirler nefes almalı. Şehir için olmazsa olmaz kırmızı çizgilerin de ifade edilmesi gerekiyor. Kentsel dokuda yeşil alanlar o kadar azaldı ki adeta betona ve asfalta mahkum olundu. Bunun temel nedeni yeşil alanların hep angarya olarak görülmesi, kambur olarak taşındığı düşüncesidir. Adeta şehirler nefes alamaz hale geldi. Çocukların ayaklarının toprağa basacağı toprak ve çimen bile zamanla resimlerde görülecek hale geliyor. Şehirler planlanırken kişi başına düşecek yeşil alanın standardı elbette vardır ama pek de uyulmuyor ki bu hele geliniyor. Nüfus artışıyla bu alan hep küçülüyor. Doğal hayatın en güzel yönü olan yeşil alanlar katledilirken belki de geleceğimizden bir şeyler kaybettiğimizin, sağlığımızdan olacağımızın farkında bile değiliz.
Her şey rant, ekonomik değer demek değil hayatta. Yapılaşma o kadar had safhaya gelmiş ki adeta neredeyse denizin içine binalar kondurulmuş. Denize girmek için evlerin bahçesinden geçmeniz gerekiyor. Bina sahibi de malum her tarafı çevirmiş ve denize giremiyorsunuz. Bir de kendisine göre iskele yapmış, kendi mülkü gibi kullanırken siz hakkınız olanı bile kullanamıyorsunuz. Geçmişte hatalar yapılmış ama bunun diyetini şimdiki nesil ödüyor ve ödeyecek. Yalova da denize paralel yapılaşmadan dolayı adeta deniz havasına setler çekilmiş, güzelim deniz havasının şehir içine kadar girmesi engellenmiş. Denize paralel değil de şehir planlamasını en uygun açılı yapılaşması uygulansaydı hem daha fazla insanın deniz manzarasını görmesi sağlanmış olurdu, hem de denizden gelen havayı tüm şehir teneffüs ederdi. Bir de çok katlı binaların denize yakın noktalarda yapılması da bence mantıklı değil. Daha geri planda yapılsalardı daha uygun olacağını düşünüyorum.
Hiç birimiz bu denli betonlaşmayı tasvip etmediğimize göre neden şehirlerimizi adeta betondan duvar örülmüş gibi yaşanılmaz hale getiriyoruz? Ciğerleri olmayan şehirler nasıl yaşayabilir ki? Bu açıdan betonlaşma ile birlikte park eden araçlarla metal şehirler görünümü insan doğasının kabul edebileceği manzara değil. Geriye dönüşü olmayan bir yolda değiliz. Hiçbir şey için geç kalınmış değil. Yeter ki isteyelim. Şehir merkezinde bundan sonrası için yapılaşmaya izin verilmemesi gerekiyor.Şehirler “Meydanları “ ile varolurlar. Her şehir de eğer meydanına sahip çıkarsa markalaşır. En azından eldeki yeşil alanları korumamız lazım. . Diyeceksiniz ki zaten Yalova Yeşil & Mavi yol ile şehir merkezinden 5-10 km uzaklaşıldıkça doğa ile kucaklaşıyorsunuz. Ama şehir merkezinde yaşayanlar için akşamleyin yarım saatliğine bile olsa çocuğunu alıp götürme imkanı her zaman olmuyor. Şimdi belki pek önemli görünmeyecektir bu konu ama 10-20 yıl sonra yeşile olan ihtiyacımız daha çok artacak. Yalova’nın artan nüfusu ile geriye dönülemeyecek hataları yapmamak lazım.
Belediyelerimizin “Kentsel Doku” konusunda çalışmaları var.Elbette yerel yönetimler sorumluluk alanlarındaki yerler hakkında en güzelini yapmayı amaçlamaktadırlar. “Dünya sağlıklı kentleri” içerisinde yer alan Yalova’mızın bu özelliğini yitirmemesi lazım. Benim burada kaygım vatandaş olarak yeşil ile betonlaşma arasında kişisel rant derdine düşenlerin ileride geri dönülemez adımlarından dolayı hepimize verilecek olan zarara dikkat çekmek isteyişimdir. Belki bu günü kurtarırız ama yarının hesabını veremeyiz çocuklarımıza. Çünkü doğa kendisinden alınanı kat kat geri alacaktır. Asfalt ve beton yığını içerisine hapsolmuş ve ruh sağlığı gitgide bozulan nesillere bunun hesabını verebilecek miyiz.
Önce kaybolan sağlığımız, daha sonra kaybolan sağlığımız için kaybedeceğimiz servetimiz. Servetimizi kaybolacak sağlığımız için harcayacağımıza başta sağlığımızı kaybetmeden akla uygun davranmak , şehirlerimize, kasabalarımıza “Nefes aldırmak” daha akıl karı değil mi? Ortak aklın gereğini günümüzde plan tadilatlarında yapmamız gerekiyor. Aklın yolu da bir, sonucu da. Tüm taraflar birbirini kırmadan, dökmeden, empati yaparak yaklaşım sergilerlerse sonuç inanıyorum ki herkesi memnun edecektir. Sosyal medyadan 1-2 cümleden yola çıkılarak sert açıklamalar ve demeçler vermenin şehrimize kazandıracağı hiçbir şey yoktur. Şehirler 160 karaktere sığacak dar boyutuyla sosyal medya üzerinden tartışılmamalı, peşin hüküm verilmemeli. 2 oda bir salon Yalova’mızda tarafların bir araya gelip düşünce ve planlarını ifade etmelerinin ortak zemini kısa zamanda bulunmalıdır. Hepimiz bu şehir için en iyi olanı, en uygun olanı hedeflemiyor muyuz? Dolayısıyla “ Kent Meydanı” ile Spor camiası arasında bir tercih de yapılmış değilken , “Ortak Akıl” ile en iyi çözümün üretileceğine inanıyorum.Spora ve sporcuya , hele hele şehrimizin spor kulübü olan Yalovaspor’u zora sokacak hiçbir karara bu şehrin yöneticilerinin imza atacağına inanmıyorum.Bazıları bunu siyaset malzemesi yapmaya çalışacaktır ama olması gereken geleceğimizin teminatı gençlerimiz ve spor camiası olmadan bir şehrin olamayacağıdır. Kimsenin mağdur edilmeden , ama şehrin de üst ölçekli ihtiyaçlarının karşılanacağı yaklaşımların da sergilenmesi gereği de ortada.En iyi çözümün Ortak Akıl ile üretilebileceği inancıyla saygılarımı sunarım.