Arap baharı ve sonrasında yaşananlar ve şimdi gelinen noktada harap olmuş, yollara kadın, çocuk, yaşlı ve hasta düşerek mülteci konumundaki ülkeler. Milyonlarca ölü, yaralı ve adeta tükenmiş ülkeler . Bu ülkeler çok uzağımızda değil, hemen yanı başımızda komşularımız. Irak, Suriye… daha niceleri de bu manyetik akımla yok oluşun pençesindeler. Çok gerilere gitmeyeceğim ama nasıl bu noktaya gelindi sorusunun tek ve kestirme cevabı “ dış güçlerin iç çekişme ve nifak tohumlarından yararlanmaları “ ve sonrasında kan ve gözyaşı … Hep kardeşi kardeşe kırdırma politikası. Bu senaryo tüm Müslüman ülkelerde aynen yürürlükte.İnsan olma onuru ile kabul edemeyeceğimiz sahneler bizleri çok üzüyor, yüreğimiz yanıyor adeta.
Gelelim ülkemize… Her yönü ile gelinen gelişmişlik ve toplumsal refah bizi üst lige çıkartmışken, dünyada görülen ekonomik buhranların bizi minimum etkilediği, yıllık büyüme hızımız ile rekorlar kırarken, 7 Haziran seçimleri sonrasında terörün verdiği olumsuz durum ve gelinen nokta…İçimiz kan ağlarken nereden geldiği belli olmayan yüreğimize saplanmış hançer yüzü aşkın vatandaşımızın Ankara’da vefat etmesine neden oldu.Hepsi ipi dışarıda olan ve yerli taşeronların kullanıldığı oyunun parçaları.
Genel Seçimlerin yenileneceği şu günlerde aziz milletimizin ortaya koyduğu “koalisyon kurulması” iradesine karşı , gerçekleştirilemeyen hükümet ve seçim hükümeti ile yönetilmek zorunda kalışımız… İnanın bu günleri görebileceğimiz aklımın ucundan bile geçmezdi. 3 yaşındaki kız çocuğunun “ ben babamı istiyorum, neden babamı kapatıp götürüyorlar” haykırışına ne cevap verebiliriz ki? Yüreğimiz yanmıyor mu? Aynı şekilde kandırılıp, zorla dağa çıkarılan gençlerimizin de ölüm haberleri ile yüreği yananlar. Kaçamayıp zoraki olarak dağda kalmayı kim ister? Hangi ana baba buna razı olur… Ülkemizin,insanımızın şimdiye kadarki kazanımlarını kim kaybetmek ister?
Velhasıl aziz okurlarım, başımıza örülmeye çalışılan çorap, ülkemizin götürülmek istenen karanlık, kan, acı ve yok oluş kokan bu karanlık ellerin pençesine düşecek miyiz?
Konu artık “ Memleket Meselesi” . Koalisyon hükümeti denemesi gerçekleşmediğini hep birlikte yaşadık. 1 kasım’dan sonrada da aynı tablo olacak mı sorusu bile piyasaları allak bullak eder. Zaten 7 haziran sonrasından bu güne ekonomide ciddi problemlerin olmayışı hep 13 yıllık tek başına iktidarın mirası değil mi? Yine aynı tablo ile 1 kasımdan sonra karşılaşırsak inanın vahim ekonomik , siyasi sonuçlar doğacaktır. Tek parti iktidarı ile yönetilmeyen yıllar hep gerileme yılları olmadı mı?
Dolayısıyla artık “ Memleket meselesi” olarak konuya bakalım ve çevremizdeki ülkeler gibi ülkemizde de oynanmak istenen dış mihrakların oyununu görelim. Aynı gemide olunmanın verdiği bu sorumluluk bilinci içerisinde aziz milletimiz için en iyi olan sonuçların çıkmasını, birliğimizin, bütünlüğümüzün, kardeşliğimizin, mutlu ve kalkınmış refah ortamının yine geri geleceği günlerin temennisiyle saygılar sunuyorum.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İdris Durmuş
Memleket Meselesi
Arap baharı ve sonrasında yaşananlar ve şimdi gelinen noktada harap olmuş, yollara kadın, çocuk, yaşlı ve hasta düşerek mülteci konumundaki ülkeler. Milyonlarca ölü, yaralı ve adeta tükenmiş ülkeler . Bu ülkeler çok uzağımızda değil, hemen yanı başımızda komşularımız. Irak, Suriye… daha niceleri de bu manyetik akımla yok oluşun pençesindeler. Çok gerilere gitmeyeceğim ama nasıl bu noktaya gelindi sorusunun tek ve kestirme cevabı “ dış güçlerin iç çekişme ve nifak tohumlarından yararlanmaları “ ve sonrasında kan ve gözyaşı … Hep kardeşi kardeşe kırdırma politikası. Bu senaryo tüm Müslüman ülkelerde aynen yürürlükte.İnsan olma onuru ile kabul edemeyeceğimiz sahneler bizleri çok üzüyor, yüreğimiz yanıyor adeta.
Gelelim ülkemize… Her yönü ile gelinen gelişmişlik ve toplumsal refah bizi üst lige çıkartmışken, dünyada görülen ekonomik buhranların bizi minimum etkilediği, yıllık büyüme hızımız ile rekorlar kırarken, 7 Haziran seçimleri sonrasında terörün verdiği olumsuz durum ve gelinen nokta…İçimiz kan ağlarken nereden geldiği belli olmayan yüreğimize saplanmış hançer yüzü aşkın vatandaşımızın Ankara’da vefat etmesine neden oldu.Hepsi ipi dışarıda olan ve yerli taşeronların kullanıldığı oyunun parçaları.
Genel Seçimlerin yenileneceği şu günlerde aziz milletimizin ortaya koyduğu “koalisyon kurulması” iradesine karşı , gerçekleştirilemeyen hükümet ve seçim hükümeti ile yönetilmek zorunda kalışımız… İnanın bu günleri görebileceğimiz aklımın ucundan bile geçmezdi. 3 yaşındaki kız çocuğunun “ ben babamı istiyorum, neden babamı kapatıp götürüyorlar” haykırışına ne cevap verebiliriz ki? Yüreğimiz yanmıyor mu? Aynı şekilde kandırılıp, zorla dağa çıkarılan gençlerimizin de ölüm haberleri ile yüreği yananlar. Kaçamayıp zoraki olarak dağda kalmayı kim ister? Hangi ana baba buna razı olur… Ülkemizin,insanımızın şimdiye kadarki kazanımlarını kim kaybetmek ister?
Velhasıl aziz okurlarım, başımıza örülmeye çalışılan çorap, ülkemizin götürülmek istenen karanlık, kan, acı ve yok oluş kokan bu karanlık ellerin pençesine düşecek miyiz?
Konu artık “ Memleket Meselesi” . Koalisyon hükümeti denemesi gerçekleşmediğini hep birlikte yaşadık. 1 kasım’dan sonrada da aynı tablo olacak mı sorusu bile piyasaları allak bullak eder. Zaten 7 haziran sonrasından bu güne ekonomide ciddi problemlerin olmayışı hep 13 yıllık tek başına iktidarın mirası değil mi? Yine aynı tablo ile 1 kasımdan sonra karşılaşırsak inanın vahim ekonomik , siyasi sonuçlar doğacaktır. Tek parti iktidarı ile yönetilmeyen yıllar hep gerileme yılları olmadı mı?
Dolayısıyla artık “ Memleket meselesi” olarak konuya bakalım ve çevremizdeki ülkeler gibi ülkemizde de oynanmak istenen dış mihrakların oyununu görelim. Aynı gemide olunmanın verdiği bu sorumluluk bilinci içerisinde aziz milletimiz için en iyi olan sonuçların çıkmasını, birliğimizin, bütünlüğümüzün, kardeşliğimizin, mutlu ve kalkınmış refah ortamının yine geri geleceği günlerin temennisiyle saygılar sunuyorum.