Günümüzün hızla gelişen ve ilerleyen teknolojileri karşısında kültürel miras hep ötelenen, hatta yeterince önemsenmeyen bir konumda görüldü çoğu kez. Aslında özde şehirlerin kültürel mirasları üzerine inşa edilmesi gerekirken bu anlayıştan çok uzak yaklaşımların sıkça sergilendiğini görüyoruz. Hep maddi perspektifle hareket edildiğinden şehirlerin dokusu eksik kalıyor. Bunu gittiğimiz şehirlerde rahatlıkla algılıyoruz. Bir tarihi çeşmesi bile olmayan, geçmişten günümüze korunarak gelmiş tarihi yapıları olmayan şehirler nefes alır mı? Kenti ile özdeşleşmiş , kentin geçmişten günümüze gelen kültürel mirasını öne çıkartan şehirler hep diğerlerine göre ileridedir.Çünkü o şehirler geçmişi ile bağını korumuş ve geçmişten gelen mirasın üzerine pek çok şeyler eklemiştir.
Hemşehrilerini birbirine bağlayan aslında bu harçtır. Kültür her şeydir. Yemeklerden giyime, düğünlerde oynanan oyundan su içilen çeşmesine kadar hep tarihten gelen mirasa sahip olan kentler var olabilirler. Yoksa gökdelenler arasında yalnızlaşan insanımızı kentlerin kalabalıkları yer, yutar… Dedelerimizden miras kalan Osmanlı çeşmeleri ülkemizin çeşitli şehirlerinde hemen gözümüze çarpmıyor mu? Tabii ki eğer musluğundan su akmıyorsa bu da oradaki yerel yöneticilerin ayıbı olsa gerek. Su medeniyettir, medeniyet de sudur. O halde su medeniyeti mirasını özümseyememiş , şehrinde bunun gereğini yapamamış yerel yöneticiler için söyleyecek bir şey bulamıyorum.
Yerel kalkınmanın başlangıcı kentlerin kültürel miraslarının iyi değerlendirilip analiz edilmesi ile olmalıdır. Ayakları yere basmayan, geçmişi ile kopuk hangi yaklaşım olursa olsun başarısızlığa mahkumdur. Hemşehrisine dokunmak, onları anlamak öncelikle kültürel yapıyı bilmekte yatar. Bu yönüyle kültürel mirasın korunması, gelecek nesillere aktarılması şehirlerde bunun görsel alanda da yaşatılması yerel yöneticilerin öncelikli programında olmalıdır. O zaman başarı çıtası daha da yukarılara çıkacaktır. Bu konu çok kapsamlı ve yapılabilecek çok şey var.Yeter ki yeterince odaklanılsın ve gerçekten kalıcı bir şeyler yapılabilsin.
Başka bir yazımda buluşana kadar kalın sağlıcakla…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İdris Durmuş
Kentlerin Kültürel Mirasları
Günümüzün hızla gelişen ve ilerleyen teknolojileri karşısında kültürel miras hep ötelenen, hatta yeterince önemsenmeyen bir konumda görüldü çoğu kez. Aslında özde şehirlerin kültürel mirasları üzerine inşa edilmesi gerekirken bu anlayıştan çok uzak yaklaşımların sıkça sergilendiğini görüyoruz. Hep maddi perspektifle hareket edildiğinden şehirlerin dokusu eksik kalıyor. Bunu gittiğimiz şehirlerde rahatlıkla algılıyoruz. Bir tarihi çeşmesi bile olmayan, geçmişten günümüze korunarak gelmiş tarihi yapıları olmayan şehirler nefes alır mı? Kenti ile özdeşleşmiş , kentin geçmişten günümüze gelen kültürel mirasını öne çıkartan şehirler hep diğerlerine göre ileridedir.Çünkü o şehirler geçmişi ile bağını korumuş ve geçmişten gelen mirasın üzerine pek çok şeyler eklemiştir.
Hemşehrilerini birbirine bağlayan aslında bu harçtır. Kültür her şeydir. Yemeklerden giyime, düğünlerde oynanan oyundan su içilen çeşmesine kadar hep tarihten gelen mirasa sahip olan kentler var olabilirler. Yoksa gökdelenler arasında yalnızlaşan insanımızı kentlerin kalabalıkları yer, yutar… Dedelerimizden miras kalan Osmanlı çeşmeleri ülkemizin çeşitli şehirlerinde hemen gözümüze çarpmıyor mu? Tabii ki eğer musluğundan su akmıyorsa bu da oradaki yerel yöneticilerin ayıbı olsa gerek. Su medeniyettir, medeniyet de sudur. O halde su medeniyeti mirasını özümseyememiş , şehrinde bunun gereğini yapamamış yerel yöneticiler için söyleyecek bir şey bulamıyorum.
Yerel kalkınmanın başlangıcı kentlerin kültürel miraslarının iyi değerlendirilip analiz edilmesi ile olmalıdır. Ayakları yere basmayan, geçmişi ile kopuk hangi yaklaşım olursa olsun başarısızlığa mahkumdur. Hemşehrisine dokunmak, onları anlamak öncelikle kültürel yapıyı bilmekte yatar. Bu yönüyle kültürel mirasın korunması, gelecek nesillere aktarılması şehirlerde bunun görsel alanda da yaşatılması yerel yöneticilerin öncelikli programında olmalıdır. O zaman başarı çıtası daha da yukarılara çıkacaktır. Bu konu çok kapsamlı ve yapılabilecek çok şey var.Yeter ki yeterince odaklanılsın ve gerçekten kalıcı bir şeyler yapılabilsin.
Başka bir yazımda buluşana kadar kalın sağlıcakla…