Öncelikle gündeme ilişkin birkaç söz söyleme ihtiyacını hissediyorum.Üzeri örtülmeyecek ve şeffaf şekilde kamuoyu önünde cereyan eden ,mahkeme sürecine girmiş son gelişmelerin her şeyin açıklığa kavuşması ile nihayet bulacağına inanıyorum. Tamamıyla hukuksal zeminde konu ele alınarak adaletin yerini bularak kamuoyu vicdanı çerçevesinde yanlış yapan varsa yanına kar kalmayacağını söyleyebilirim. Sosyal medya ile yoğun bilgi kirliliği zamanla suların durulması ile daha rasyonel yaklaşımı kamuoyuna sunacaktır. Yetkililerin de konunun üzerine giderek kısa zamanda adaletin tecelli etmesi yönünde yoğun çaba göstermeleri ile uluslararası tezgahın önü alınmış olacaktır. Şimdilik bu kadarla yetineceğim.
Diğer konu Yalova Kent Konseyi yürütme kurulu olarak Bosna Hersek’e yaptığımız çalışma ziyareti. Sosyal medyada genişçe yer aldı. Birkaç cümle ile özetleyeceğim. Zira konu o kadar geniş ve detaylı ki sanırım birkaç köşe yazısını kaleme alacağım önümüzdeki süreçte. Ana başlıkları ile okurlarıma muhakkak gidip görmelerini, oradaki havayı solumalarını, suyunu içmelerini tavsiye ediyorum. Ata yurdu topraklarda ecdadımıza olan hayranlığım daha da arttı. Kardeş şehrimizle olan diyalog ve işbirliğinin arttırılmasında ciddi safhaların elde edilmesi diğer sevindirici yönü. İzlenim ve düşüncelerimi ilerleyen yazılarımda paylaşacağımdan şimdilik bu kadarı ile yetineceğim.
Yerel dinamiklerle alınan kararlar en doğru kararlardır. Dayatmacı yada üstten gelen hele hele hazımsızlık problemi ile alınan kararların doğru olması ve uygulanabilirliğinde nihai başarılı sonucun alınamayacağını net olarak söyleyebilirim. Oyunun kurallarının daha oyun oynanırken çiğnenerek bir taraf lehine “ben yaptım oldu” yaklaşımı sergilenmesi yapılabilecek en büyük hata olacaktır. Her taş yerinde ağırdır. Bu ağırlığı göremeyenlerin ithal ve sadece kişiye odaklı adeta kişiye yer açma çabalarının sonucun olumsuz olmasını tetikleyecektir. Yakın geçmişte yaşananlardan ders alınmadan başarısızlığa giden yolda yine aynı senaryoların uygulanmaya çalışılmasının mantıksal yönü yoktur. Olsa olsa hissi ve dayatmacı yaklaşım “ benim adamım olsun “ mantığı tarihin çöp sepetine atılmaya neden olacaktır. Konunun daha da vehim yönü “ şu nokta olmadı diğer nokta için deneyelim” yada pazarlık yapalım mantığıdır. Sadece ve sadece atılan ilk adımın pazarlıkta elini güçlendirmek için atıldığının biliniyor olması, hedefin değil gerçekleşmesi ihtimal dahilinde bile olmayacağının bilindiği halde bu adımın ilerleyen safhada daha alt bir nokta için şans artırma çabasının görülmeyeceğini düşünmek bence bayağı bir yaklaşım olacaktır. Bir de gelecekte (eğer bu senaryo sergilenip uygulamaya sokulursa ) herkes için bu yöntem öncelikle hedeflenecek , amaca giden yolda her şeyin mübah olacağı varsayımı maalesef hayat bulacaktır. O zaman görülecektir ki 9 değil 99 kişi bu yolu denemeye çalışacak o zaman dengeler altüst olacaktır. Değil birlikte yürüyecek kişileri bulmak, birbirinin yüzüne bakacak kişiler bile bulunamayacaktır. Çünkü hakkaniyet ve adalet uygulanmayan kararlarda kırmızı çizgiler çiğnenmiş, yoldan uzaklaşılmış olunacaktır. Kurumsallaşmış bir yapıda , o kadar basit ve düzmantık olmasa gerek bu kadar önemli kararların alınmasının yolu!
Kurumların ayakta kalması kurumsal kimliğin ön plana çıkması ile olur. Uygulamalar ve prosedür eğer kişiye özel yapılırsa kurumsal kimlik ortada kalmayacak , kimsenin çıkan sonuçtan memnun olmadığı hele hele gelecekte de bu kötü örneklerin büyüyen çığ misali yanlışlıklar yumağına dönüştürecektir. Bu yolda dik duruş sergileyenler için bu muamele ve kararların hakkaniyeti elbette oyuncular tarafından sorgulanacağı gibi kitlesel olarak ta kendilerine sorulacak olanlar için de hakkaniyetli tecelli etmemesinden ötürü tepkiye neden olacaktır. Sosyal medyanın bu derece etkin olduğu günümüzde kapalı kapılar ardından alınan adeta kişiye özel uygulamaların rağbet görmeyeceğini söyleyebiliriz. Kamu vicdanı önünde de doğru karşılanmayan kararların getirisi başarısızlık olacaktır. Daha net söylemle , yerel dinamiklerin dikkate alınmaması hem kamuoyuna alınan kararın sunulmasında hem de nihai sonucunun alınmasında maalesef hezimeti getirecektir. Hakkaniyet, liyakat, temsil ve en önemlisi yerel dinamiklerle iç içe olan kişilerin, ayak oyunları ile bertaraf edilmesi kamuoyu vicdanı önünde karar alıcıları zor duruma düşürecektir. Çünkü devam eden süreç içerisinde oyunun kuralı içerisinde oynanmaması, kişiye endeksli hele hele yerel dinamikler görmezden gelinerek atılacak adımlar ile doğru sonuca ulaşılamaz. Doğru elbette tek değildir. Ama yanlış olan da bu kadar bariz ortada ve herkesinde alınan kararın yanlışlığında hemfikir ise fazla söze gerek olmadığı ortadadır.
Daha net olarak şunu söyleyebilirim: Kimse kurumundan daha üstün ve vazgeçilmez değildir.Öncelik eğer kurumun devamlılığı ve başarı ise kişiye endeksli yaklaşım sergilenemez, sergilenmemeli. Hayatta öyle tecrübeler yaşandı ki özellikle ahde vefa göstermeyen yada bunu hafife alanlar için gün gelir alınan kararların yansıması ile yüzleşilir ama artık vakit geçmiştir.Bir helallik çok önemlidir. Hakkı olan, emeği olan hele hele bunu karşılık beklemeksizin on yıllardır yerine getirenler için bence kriterlerin önemli olanını geçmiş demektir. Gerisi olmazsa olmazların yerinde olduğunun prosedürünün tamamlanmasıdır. Zaten bu sebep sonuç ilişkisinde yıllar o kişiyi gerek mesleki tecrübesinde pişirmiş, gerekse de toplumun benimsediği bir pozisyondadır. Kamuoyu kişiyi üç aylık beş aylık geçmişi ile değil onyılları ile değerlendirmektedir. Bu açıdan bakıldığında sergilenen duruş ve topluma neleri kat bileceği üzerinde durulduğu zaman en iyi kararın verilmesi kolaylaşacaktır. Yoksa satranç müsabakası gibi senin piyonun, benim kalem derken kazanan taraf olmayacak, olamayacaktır.
Toplum için , bu toplumdan çıkan , özellikle gençlere, düşünenlere , bir şeyler yapma borcunda kendini hissedenlere , hele hele başarılı olabileceklerine inandıklarınıza fırsat verilmelidir. O zaman toplumla daha iyi bütünleşir, o zaman onların işi sizin üzerinizde yük olmaz, o zaman yerel yönetimlerde daha başarılı olursunuz. Amaç topyekün başarı ve aziz milletimize hizmet olduktan sonra zaten gerisi teferruat değil mi?
Yeni yılın sağlık mutluluk ve huzurla geçmesi temennisiyle , 2014’ün savaşların olmadığı, barışın hakim olduğu bir dünya dileği ile saygılarımı sunuyorum.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İdris Durmuş
Karar Almada Kırmızı Çizgiler!
Öncelikle gündeme ilişkin birkaç söz söyleme ihtiyacını hissediyorum.Üzeri örtülmeyecek ve şeffaf şekilde kamuoyu önünde cereyan eden ,mahkeme sürecine girmiş son gelişmelerin her şeyin açıklığa kavuşması ile nihayet bulacağına inanıyorum. Tamamıyla hukuksal zeminde konu ele alınarak adaletin yerini bularak kamuoyu vicdanı çerçevesinde yanlış yapan varsa yanına kar kalmayacağını söyleyebilirim. Sosyal medya ile yoğun bilgi kirliliği zamanla suların durulması ile daha rasyonel yaklaşımı kamuoyuna sunacaktır. Yetkililerin de konunun üzerine giderek kısa zamanda adaletin tecelli etmesi yönünde yoğun çaba göstermeleri ile uluslararası tezgahın önü alınmış olacaktır. Şimdilik bu kadarla yetineceğim.
Diğer konu Yalova Kent Konseyi yürütme kurulu olarak Bosna Hersek’e yaptığımız çalışma ziyareti. Sosyal medyada genişçe yer aldı. Birkaç cümle ile özetleyeceğim. Zira konu o kadar geniş ve detaylı ki sanırım birkaç köşe yazısını kaleme alacağım önümüzdeki süreçte. Ana başlıkları ile okurlarıma muhakkak gidip görmelerini, oradaki havayı solumalarını, suyunu içmelerini tavsiye ediyorum. Ata yurdu topraklarda ecdadımıza olan hayranlığım daha da arttı. Kardeş şehrimizle olan diyalog ve işbirliğinin arttırılmasında ciddi safhaların elde edilmesi diğer sevindirici yönü. İzlenim ve düşüncelerimi ilerleyen yazılarımda paylaşacağımdan şimdilik bu kadarı ile yetineceğim.
Yerel dinamiklerle alınan kararlar en doğru kararlardır. Dayatmacı yada üstten gelen hele hele hazımsızlık problemi ile alınan kararların doğru olması ve uygulanabilirliğinde nihai başarılı sonucun alınamayacağını net olarak söyleyebilirim. Oyunun kurallarının daha oyun oynanırken çiğnenerek bir taraf lehine “ben yaptım oldu” yaklaşımı sergilenmesi yapılabilecek en büyük hata olacaktır. Her taş yerinde ağırdır. Bu ağırlığı göremeyenlerin ithal ve sadece kişiye odaklı adeta kişiye yer açma çabalarının sonucun olumsuz olmasını tetikleyecektir. Yakın geçmişte yaşananlardan ders alınmadan başarısızlığa giden yolda yine aynı senaryoların uygulanmaya çalışılmasının mantıksal yönü yoktur. Olsa olsa hissi ve dayatmacı yaklaşım “ benim adamım olsun “ mantığı tarihin çöp sepetine atılmaya neden olacaktır. Konunun daha da vehim yönü “ şu nokta olmadı diğer nokta için deneyelim” yada pazarlık yapalım mantığıdır. Sadece ve sadece atılan ilk adımın pazarlıkta elini güçlendirmek için atıldığının biliniyor olması, hedefin değil gerçekleşmesi ihtimal dahilinde bile olmayacağının bilindiği halde bu adımın ilerleyen safhada daha alt bir nokta için şans artırma çabasının görülmeyeceğini düşünmek bence bayağı bir yaklaşım olacaktır. Bir de gelecekte (eğer bu senaryo sergilenip uygulamaya sokulursa ) herkes için bu yöntem öncelikle hedeflenecek , amaca giden yolda her şeyin mübah olacağı varsayımı maalesef hayat bulacaktır. O zaman görülecektir ki 9 değil 99 kişi bu yolu denemeye çalışacak o zaman dengeler altüst olacaktır. Değil birlikte yürüyecek kişileri bulmak, birbirinin yüzüne bakacak kişiler bile bulunamayacaktır. Çünkü hakkaniyet ve adalet uygulanmayan kararlarda kırmızı çizgiler çiğnenmiş, yoldan uzaklaşılmış olunacaktır. Kurumsallaşmış bir yapıda , o kadar basit ve düzmantık olmasa gerek bu kadar önemli kararların alınmasının yolu!
Kurumların ayakta kalması kurumsal kimliğin ön plana çıkması ile olur. Uygulamalar ve prosedür eğer kişiye özel yapılırsa kurumsal kimlik ortada kalmayacak , kimsenin çıkan sonuçtan memnun olmadığı hele hele gelecekte de bu kötü örneklerin büyüyen çığ misali yanlışlıklar yumağına dönüştürecektir. Bu yolda dik duruş sergileyenler için bu muamele ve kararların hakkaniyeti elbette oyuncular tarafından sorgulanacağı gibi kitlesel olarak ta kendilerine sorulacak olanlar için de hakkaniyetli tecelli etmemesinden ötürü tepkiye neden olacaktır. Sosyal medyanın bu derece etkin olduğu günümüzde kapalı kapılar ardından alınan adeta kişiye özel uygulamaların rağbet görmeyeceğini söyleyebiliriz. Kamu vicdanı önünde de doğru karşılanmayan kararların getirisi başarısızlık olacaktır. Daha net söylemle , yerel dinamiklerin dikkate alınmaması hem kamuoyuna alınan kararın sunulmasında hem de nihai sonucunun alınmasında maalesef hezimeti getirecektir. Hakkaniyet, liyakat, temsil ve en önemlisi yerel dinamiklerle iç içe olan kişilerin, ayak oyunları ile bertaraf edilmesi kamuoyu vicdanı önünde karar alıcıları zor duruma düşürecektir. Çünkü devam eden süreç içerisinde oyunun kuralı içerisinde oynanmaması, kişiye endeksli hele hele yerel dinamikler görmezden gelinerek atılacak adımlar ile doğru sonuca ulaşılamaz. Doğru elbette tek değildir. Ama yanlış olan da bu kadar bariz ortada ve herkesinde alınan kararın yanlışlığında hemfikir ise fazla söze gerek olmadığı ortadadır.
Daha net olarak şunu söyleyebilirim: Kimse kurumundan daha üstün ve vazgeçilmez değildir.Öncelik eğer kurumun devamlılığı ve başarı ise kişiye endeksli yaklaşım sergilenemez, sergilenmemeli. Hayatta öyle tecrübeler yaşandı ki özellikle ahde vefa göstermeyen yada bunu hafife alanlar için gün gelir alınan kararların yansıması ile yüzleşilir ama artık vakit geçmiştir.Bir helallik çok önemlidir. Hakkı olan, emeği olan hele hele bunu karşılık beklemeksizin on yıllardır yerine getirenler için bence kriterlerin önemli olanını geçmiş demektir. Gerisi olmazsa olmazların yerinde olduğunun prosedürünün tamamlanmasıdır. Zaten bu sebep sonuç ilişkisinde yıllar o kişiyi gerek mesleki tecrübesinde pişirmiş, gerekse de toplumun benimsediği bir pozisyondadır. Kamuoyu kişiyi üç aylık beş aylık geçmişi ile değil onyılları ile değerlendirmektedir. Bu açıdan bakıldığında sergilenen duruş ve topluma neleri kat bileceği üzerinde durulduğu zaman en iyi kararın verilmesi kolaylaşacaktır. Yoksa satranç müsabakası gibi senin piyonun, benim kalem derken kazanan taraf olmayacak, olamayacaktır.
Toplum için , bu toplumdan çıkan , özellikle gençlere, düşünenlere , bir şeyler yapma borcunda kendini hissedenlere , hele hele başarılı olabileceklerine inandıklarınıza fırsat verilmelidir. O zaman toplumla daha iyi bütünleşir, o zaman onların işi sizin üzerinizde yük olmaz, o zaman yerel yönetimlerde daha başarılı olursunuz. Amaç topyekün başarı ve aziz milletimize hizmet olduktan sonra zaten gerisi teferruat değil mi?
Yeni yılın sağlık mutluluk ve huzurla geçmesi temennisiyle , 2014’ün savaşların olmadığı, barışın hakim olduğu bir dünya dileği ile saygılarımı sunuyorum.