İçerisinde bulunduğumuz günlerde demokratik ortam dışında, özellikle demokrasinin kesintiye uğratılması yönünde düşüncelerin söyleme geçmesi çok düşündürücüdür. Aslında demokrasinin kesintiye uğratılması taleplerini sadece ve sadece siyasi başarısızlığını örtmeye çalışanların son çare olarak gördükleri girişimdir.

Kişilere göre değişen kurallara göre siyaset olmaz. Siyaset kurumsal bir yapıya sahiptir. Oyunun kuralları baştan belirlenmiş iken ve galip çıkan da belli olmuşken oyunun sonunda kurallar değiştirilemez. Demokrasi herkese, her zaman gerekli. Benim için olursa uygulansın, başkasına uygulanmasın deme lüksümüz yok. Bu adeta gündüz vakti güneş ışığının başkasına gitmesini engellemeğe çalışmak gibi bir şey. Güneş her zaman, herkese ulaşmalıdır. Benim güneşim, senin güneşin diye bir ayırım yapamayız. Zaman gelir yapılan yanlış uygulamaya biz maruz kalabiliriz. Geçmişte pek çok örnekleri var bunun. Önemli olan yanlış yapmamak. Yoksa yanlış yapıldıktan sonra iadeyi itibar şekilde kalıyor. Her kurum kendi sorumluluk alanına giren konularda en iyisi olabilmenin, başarıları ile dünyada kendisinden söz ettirebilme gayreti içerisinde olmalıdır. O zaman başarıdan söz edebiliriz. Dayatmacı ve olmazsa olmazlar ile yola çıkılarak yapılan her girişim ayakları yere basmayan ve gelip geçici, etkisiz, sadece görsellikte kalan etkisi olur. Kendisi de yıpranacaktır elbette. Çünkü Anayasa ile görev çerçevesi belirlenen kurumlar kendi mensuplarına da bu uygulamalarını ile iç dinamiklerini zedelemiş olurlar. Çünkü kanuni dayanaktan yoksun uygulama elbette kişisel yorumlamalarla meşruiyet tartışmasını getireceklerdir.

Demokrasinin çağımızın en büyük nimeti olduğu üzerinde hepimiz birleşmiyor muyuz? O halde bana uygulanacaksa demokrasi, başkasına uygulanacaksa antidemokratik uygulamanın tasvip edilmesi kadar yapılacak büyük yanlış yoktur. Sandığın tekrar halkın önüne geleceği gerçeği zaten iktidarların kim olursa olsun uygulamalarının halk için olmasını sağlayacaktır. Halkın istemediği uygulamalar ve marjinal politikalar zaten gündeme bile gelemeyecektir. Bu açıdan bakıldığında demokrasi herkes için, her zaman herkese uygulanmalıdır. Her Türk vatandaşının kanun önünde eşit haklara sahip olduğu düşünüldüğünde aslında pek çok sorun otomatik olarak ortadan kalkıyor. Bu gün çeşitli konularda meşruiyet tartışmalarına girilmesi toplumumuzu gerecektir. Kanunen meşru ve anayasa ile teminat altına alınmış kurumların yine anayasada öngörüldüğü şekilde prosedüre uygun her türlü irade beyanının da meşru olması kadar doğal bir şey yoktur. Bunun aksini düşünmek demokrasimizin temellerine dinamit koymak olacaktır. Temel dinamikler ancak bu şekilde ayakta kalabilir. Toplumu gererek, hele hele kuralsızlığı kural olarak önermenin getireceği hiçbir şey yoktur. Biz geleceğe bakalım. Nasıl daha müreffeh, nasıl daha güçlü ve önder bir ülke oluruz? Bunları düşünelim. Seçilen herkes seçildikten sonra siyasi kimliğini bırakıp halkının kendisine verdiği makama layık uygulamaları ile nasıl en iyi hizmeti verebileceğinin derdine düşmelidir.

Köy muhtarından Cumhurbaşkanına kadar her makam kutsaldır. Seçildikten sonra, siyaset artık seçim sandığının kapanması ile bitmiştir. Ta ki tekrar seçim dönemi başlayınca kadar. Parti rozeti çekmeceye bırakılıp temsil ettiği makamın rozeti takılmasıyla da bunu şeklen görebilmeliyiz. Bu uygulama dışında olanlar zaten bir sonraki seçimlerde seçmeni tarafından en ağır bedelle cezalandırılmaktadırlar. Bu vatan toprağı üzerinde yaşayan her bir vatandaşımızın en iyi hayat şartlarında yaşaması, gelecek nesillere daha iyi şartlar sunmak için demokrasimize en iyi şekilde sahip çıkmalıyız. Aslında demokrasinin en güzel yanı da burada.

Siyaset yapmak isteyenler için siyasi arena herkese açık. Siyaset yapan onlarca parti sayısı ile ülkemizde bu çok seslilik bence güzel. Ama siyasete girmeden siyaset yapmak oyunun kurallarına aykırı. Kuralsız sergilenecek hiçbir şey de uygulanabilir ve kabul edilebilir olamaz.