Bir gün çobanın biri koyunları otlatmak için dağları tepeleri aşar. En sonunda bir yere varır.Bir ağacın altına oturup koyunları otlatmaya başlar.Koyunlar otlarken bu çoban da başlar kavalını çalmaya... Bir süre sonra sıkılır ve kendi kendine der ki:Şu köylülere nasıl bir oyun oynasam? Sonra aklına bir fikir gelir. Başlar bağırmaya:” Yetişin köylüler yetişin kurt koyunlara saldırıyor! “ der demez köylüler koşa koşa gelirler ve etraflarına bakarlar ve derler ki: “Biz kurt murt göremiyoruz “ derler ve ayrılırlar oradan. Çoban bir kaç kere daha böyle yalan söyler en sonunda da der ki: “ Siz ne aptal köylülersiniz.Ben sizin gibi köylü görmedim yuh size nasıl da inandınız. “ der ve herkes çok sinirlenir.Başka bir gün sonra  koyun sürüsüne gerçekten kurt saldırır.Çoban başlar bağırmaya...:” Yetişin köylüler yetişin sürüye kurt saldırdı yetişin! “ der ama kimse aldırış etmez çünkü önceden de yalan söylediği için bir daha inanmazlar ve kurt sürünün yarısı yer yarısını götürür çoban ise oturup ağlamaklıdır. Eee ne demişler;  “ Yalan söylersen başına gelecekleri bilemezsin...”

Bu hikayeyi neden gündeme getirdim diye soracaksınız. Günümüzde iletişimin tüm kanalları o kadar yoğun şekilde yaşamımızda var ki. Dünyanın öbür ucundan atılan bir  tweet milyonlarca kişinin ekranına bir saniyede düşerken, neyin doğru neyin yalan olduğunun bile sorgulama imkanı olmadan binlerce kişi bir anda sokaklara dökülür oldu. Arap baharı ile başlayan sonrasında o ülkeleri adeta iç savaşa sürükleyen süreç çok iyi tahlil edilmeli. Milyonlarca insan öldü, şehirler, ülkeler yok oldu, taş üstünde taş kalmadı… Tüm bunlar dikkate alınmalı. Sosyal medyadan gelebilecek provakasyon ve toplumu yanlış yöne sürükleyebilecek kurgusal tuzaklara dikkat çekmek istiyorum.Çok uyanık ve gelen bilgileri her zaman sorular ve teyit eder konumda olmalıyız.

Gelelim günümüze. O kadar bilgi kirliliği var ki ! Neyin doğru  neyin yanlış olduğunu  ayırt etmede zorlanır olduk. Yalnız öyle söylemler ile karşılaşmaya başladık ki ne söyleyene yakışıyor ne de sözünün nereye gittiğinden söyleyen bi haber ! Çokça yanlış şeyler söyleniyor lakin vatandaşımız en iyi tahlili yapıyor. Millet iradesinin üzerinde hiçbir zor baskı altına alınamayacağı 15 Temmuzda net bir şekilde görüldü. Tankın üzerine çıkan görülür ama altına yatan şimdiye kadar görülmemişti. Bu aziz milletimizin kanında var. Cesaret vatan sevgisi ile birleşince kimse karşı duramıyor. Lakin algı operasyonları sahneye konulmak isteniyor. Geçti artık o günler… 250 ye yakın şehidimiz Çanakkale savaşındaki 250 bin şehidimizle aynı duygu ve düşünce içerisinde vatan için canlarını verdiler. Özetle gerçek alemde yapamadıklarını sanal alemde yapmaya çalışacaklar lakin bu milletin asker-millet olduğunu hala anlayamamışlar…Biz yine de çok dikkatli olacağız. Halkoylamasına kalan bu sayılı günlerde ne oyunlar tezgahlanırsa tezgahlansın içeride ve dışarıdaki düşmanlarımız emeline ulaşamayacaklar. Bizim içişlerimiz olan konuda dışarıdaki şer odaklarının bu müdahaleleri  “ Evet” söylemini daha da kuvvetlendiriyor… Adeta vatan için “ Evet” birleştirici rol oynar aldı. Terör örgütlerinin “ Hayır “ kampanyasına izin veren devletlerin tutumları karşısında bu bile başlıbaşına “ Evet” vermek için neden…Son günlerde özellikle Hayır adına söylemler çokça incitici oldu. “İzmir’den denize dökmek” ifadesini kullanan Konya milletvekilinin sözleri büyük tepki topladı, topluyor. En güzel cevabın sandıkta verileceğini biliyorum, fazla bir şey yazmayacağım bu konuda. Çünkü aziz vatandaşımızın yüreğine çok dokundu bu söz…

Anayasa değişiklik paketindeki maddeler önyargısız  incelendiğinde hepsi makul ve mantıklı. Hepsi gelecek adına ufuk açıcı, vizyon sağlıyor.Geleceğe daha heyacanla bakıyoruz. Hepimiz için daha kalkınmış, müreffeh, daha iyi günlerin milletimizi beklediğini biliyorum. Kişisel olarak kararım net; Evet…

Tabii ki 16 Nisan’da yapılacak olan halkoylamasında çıkacak irade ile son karar  aziz milletimizin.  Saygılarımla…