Hep son anda bir şeyler yapma, hep son anda çözüme gitme şeklinde çok yanlış bir yapıya sahibiz. 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin üzerinden 7 yıl geçti. Geriye baktığımızda birtakım aşamalara gelindiğini görüyorum. Ama istenen seviyeye gelinemedi maalesef.
Ben konunun bireysel boyutunu ele almak istiyorum. Kamu kurumlarının ve özel sektörün yaptıkları çalışmalara, ne aşamada olduklarına ve neler yapılması gerektirdiği konusuna bu yazımda girmeyeceğim. Daha geniş kapsamlı bir çalışma ile net çözümler üretmedikçe eleştirmek ya da eksiklikleri ortaya koymak pek yapıcı olmuyor. Yapıcı olabilmek için ise bilgi ve veri sahibi olmak gerekiyor. Yoksa işin kolayına gidip “Hiçbir şey yapılmıyor” demek insafsızlık olur. Çünkü emek ve çaba harcayan yetkililerin çabalarını görüyorum.
Depreme ne kadar hazırlıklıyız? Bu soruyu kendinize sormanızı isteyeceğim. Çocuklarımızla, ailemizle, mahallenizle belki de uykumuzun en tatlı anında yakalanacağımız, sokağımızda, işyerinde, belki de bir kamu kurumunda faturamızı öderken yakalanabileceğimiz deprem hayatın bir gerçeği mi acaba? Yoksa ilgilendirmiyor mu sizi? İşe buradan başlamak lazım.
Deprem bizi ne kadar ilgilendiriyor. Bizimle alakalı mı? Yoksa sadece devletin görevi mi bir şeyler yapmak? Konuya bu şekilde yaklaşırsak çözüme ulaşırız. Evimizin içinde alacağımız temel önlemler belki de yapılacak en büyük çalışma olacaktır. Çocuğumuzun yatak odasındaki kitaplık, elbise dolabı duvara monte edilmemişse ve depremde yavrumuzun üstüne düşecekse başka önlemler neye yarar ki? İşe evimizden başlamalıyız. Herkesin evinde alacağı önlemlerle inanınız ki depremden dolayı yaralanmaların büyük bir kısmını önlemiş oluruz. Bunun daha ayrıntılı ve teknik bilgilerini internette değişik kaynaklardan bulabilirsiniz.Örneğin www.ssgm.gov.tr/depkorunma.asp web adresinde Sivil Savunma Genel Müdürlüğü’nün teknik bir çalışması var. Buradan daha ayrıntılı bilgileri bulabilirsiniz.
Küçük ama önemli olması açısından bir örnek vermek istiyorum. Örneğin deprem çantası diye isimlendirdiğimiz ve içine koyacağımız her bir şeyin belki de hayatımızı kurtarabilecek önemde olduğunu düşündünüz mü? Küçük ama önemli. Bir düdük sizin hayatınızı kurtarabilir dersem güleceksiniz. Enkaz altında kaldığınızda düdüğünüz yanınızdaysa düdük ile kurtarma ekiplerine sesinizi duyurabilirsiniz. Yaşanan tecrübelerde hep bunlara rastladık maalesef.
Evimizin bizim katilimiz olmaması için bir an önce ev eşyalarından başlamak üzere tedbirlerimizi almalıyız. O kadar çok şey aklıma geliyor ki. Hepsini bu yazıda ele alıp siz değerli okurlarla paylaşabilmek imkânı yok. Burada deprem konusunda kişisel olarak ve aile bireyleri olarak üzerimize düşen çok şeyin olduğu hatırlatmasını yapmanın sorumluluğunu taşıyorum. Elbette binalarımızın sağlamlığı, depreme karşı dayanıklılığının olması en başta gelen önceliklerdir. Bununla alakalı gereken hassasiyeti göstereceğinizi biliyorum. Deprem durumunda evimizin hangi noktalarının daha güvenlikli olabileceğini, yaşam alanlarının nereleri olduğunu tespit etmemiz gerekiyor. Bunun yanında evimizdeki doğalgaz, tüp ve elektrik sisteminin devreden çıkartılmasının en basit çözümünü üretebilmeliyiz. Elektrikli ev aletlerinden yangına sebebiyet verebilecek kaçaklara karşı önlemler alınmalıdır. Deprem sonrası oluşabilecek yangın ve gaz sıkışmasını bu şekilde önlemiş oluruz.
Depremden önce, deprem sırasında ve depremden sonra olmak üzere alınacak tedbirlerin neler olduğu, bulunduğumuz yere göre neler yapılması gerektiği konusunda o kadar çok bilgi var ki. Örneğin depremde asansöre binmeli miyiz? Cevabını vermeyeceğim. Yukarıda belirttiğim web sayfasında var ayrıntılı bilgi.
Konunun diğer bir boyutu kişisel olarak önlemlerimizi almanın yeterli mi olduğudur. Elbette hayır. Mahallemizde oluşabilecek afetlere karşı neler yapılabileceği konusunda bir işbirliğinin sağlanması gerekliliğidir. Bunu şu anda içinde olmaktan gurur duyduğum YALOVA MAGDER ve MAG arkadaşlarım ile K77 en iyi şekilde yerine getirme çabası içinde olduğunu görüyorum. Tamamıyla gönüllü olarak ilimizde gayet duyarlı ve sorumluluk sahibi olan Yalovalılardan gurur duyuyorum. Çiftlikköy ilçesi ve Altınova ilçesinde de MAG birlikteliğinde gönüllülerin olmasından kıvanç duyuyorum. Birde görülmeyen destekçilerimize de teşekkür etmek istiyorum. Tüm tatbikat ve eğitimlerimizin yapılmasında kamuda ilgili tüm birim müdürleri ve çalışanlardan destek görmekteyiz. İl Sivil Savunma Müdürlüğü ve Afet Yönetim Merkezi yetkililerinin hassas çalışmaları ile Yalova’da iyi bir yere gelindi. Elbette yapılacak daha çok iş var. Ama çalışma azmi ve şevki ile bence iyi bir konumdayız. Konunun ayrıntısına gelecek yazılarımda ele alacağım. Burada iletmek istediğim her bir hemşerimizin nasıl katkıda bulunabilirim diye düşünmesi ve elbirliği ile her türlü afet karşısında en az zararla atlatabilmektir. İnsanımızın vicdanında zaten iyi duygular ve yardımseverlik var. Ama bu duyguların olması yetmiyor. Bu duyguların en iyi şekilde organize olması gereklidir. Bireysel olarak katkımız sınırlıdır ama iyi bir organize ile bu amaçla çalışan sivil toplum kuruluşlarına destek vermek en iyi sonucu verecektir.
“Gönüllülük mü Enayilik mi?“ adını taşıyan ve sitede yayınlanan 6 numaralı köşe yazımda gönüllülük hakkında görüşlerimi sizlerle paylaşmıştım. Tüm Yalovalıları gönüllü olmaya ve elbirliği ile afetlere karşı yardımlaşmaya çağırıyorum. Bu yardım kervanı belki bizim mahallemizde canlar kurtarır.
MAG konusunda ayrıntılı bilgi almak isteyenlere meil yoluyla bilgi gönderebilirim..Yada www.mag.org.tr web adresinden bilgi alabilirler. Afetsiz günler dileği ile saygılarımı sunuyorum.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İdris Durmuş
Depreme Ne Kadar Hazırlıklıyız?
Hep son anda bir şeyler yapma, hep son anda çözüme gitme şeklinde çok yanlış bir yapıya sahibiz. 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin üzerinden 7 yıl geçti. Geriye baktığımızda birtakım aşamalara gelindiğini görüyorum. Ama istenen seviyeye gelinemedi maalesef.
Ben konunun bireysel boyutunu ele almak istiyorum. Kamu kurumlarının ve özel sektörün yaptıkları çalışmalara, ne aşamada olduklarına ve neler yapılması gerektirdiği konusuna bu yazımda girmeyeceğim. Daha geniş kapsamlı bir çalışma ile net çözümler üretmedikçe eleştirmek ya da eksiklikleri ortaya koymak pek yapıcı olmuyor. Yapıcı olabilmek için ise bilgi ve veri sahibi olmak gerekiyor. Yoksa işin kolayına gidip “Hiçbir şey yapılmıyor” demek insafsızlık olur. Çünkü emek ve çaba harcayan yetkililerin çabalarını görüyorum.
Depreme ne kadar hazırlıklıyız? Bu soruyu kendinize sormanızı isteyeceğim. Çocuklarımızla, ailemizle, mahallenizle belki de uykumuzun en tatlı anında yakalanacağımız, sokağımızda, işyerinde, belki de bir kamu kurumunda faturamızı öderken yakalanabileceğimiz deprem hayatın bir gerçeği mi acaba? Yoksa ilgilendirmiyor mu sizi? İşe buradan başlamak lazım.
Deprem bizi ne kadar ilgilendiriyor. Bizimle alakalı mı? Yoksa sadece devletin görevi mi bir şeyler yapmak? Konuya bu şekilde yaklaşırsak çözüme ulaşırız. Evimizin içinde alacağımız temel önlemler belki de yapılacak en büyük çalışma olacaktır. Çocuğumuzun yatak odasındaki kitaplık, elbise dolabı duvara monte edilmemişse ve depremde yavrumuzun üstüne düşecekse başka önlemler neye yarar ki? İşe evimizden başlamalıyız. Herkesin evinde alacağı önlemlerle inanınız ki depremden dolayı yaralanmaların büyük bir kısmını önlemiş oluruz. Bunun daha ayrıntılı ve teknik bilgilerini internette değişik kaynaklardan bulabilirsiniz.Örneğin www.ssgm.gov.tr/depkorunma.asp web adresinde Sivil Savunma Genel Müdürlüğü’nün teknik bir çalışması var. Buradan daha ayrıntılı bilgileri bulabilirsiniz.
Küçük ama önemli olması açısından bir örnek vermek istiyorum. Örneğin deprem çantası diye isimlendirdiğimiz ve içine koyacağımız her bir şeyin belki de hayatımızı kurtarabilecek önemde olduğunu düşündünüz mü? Küçük ama önemli. Bir düdük sizin hayatınızı kurtarabilir dersem güleceksiniz. Enkaz altında kaldığınızda düdüğünüz yanınızdaysa düdük ile kurtarma ekiplerine sesinizi duyurabilirsiniz. Yaşanan tecrübelerde hep bunlara rastladık maalesef.
Evimizin bizim katilimiz olmaması için bir an önce ev eşyalarından başlamak üzere tedbirlerimizi almalıyız. O kadar çok şey aklıma geliyor ki. Hepsini bu yazıda ele alıp siz değerli okurlarla paylaşabilmek imkânı yok. Burada deprem konusunda kişisel olarak ve aile bireyleri olarak üzerimize düşen çok şeyin olduğu hatırlatmasını yapmanın sorumluluğunu taşıyorum. Elbette binalarımızın sağlamlığı, depreme karşı dayanıklılığının olması en başta gelen önceliklerdir. Bununla alakalı gereken hassasiyeti göstereceğinizi biliyorum. Deprem durumunda evimizin hangi noktalarının daha güvenlikli olabileceğini, yaşam alanlarının nereleri olduğunu tespit etmemiz gerekiyor. Bunun yanında evimizdeki doğalgaz, tüp ve elektrik sisteminin devreden çıkartılmasının en basit çözümünü üretebilmeliyiz. Elektrikli ev aletlerinden yangına sebebiyet verebilecek kaçaklara karşı önlemler alınmalıdır. Deprem sonrası oluşabilecek yangın ve gaz sıkışmasını bu şekilde önlemiş oluruz.
Depremden önce, deprem sırasında ve depremden sonra olmak üzere alınacak tedbirlerin neler olduğu, bulunduğumuz yere göre neler yapılması gerektiği konusunda o kadar çok bilgi var ki. Örneğin depremde asansöre binmeli miyiz? Cevabını vermeyeceğim. Yukarıda belirttiğim web sayfasında var ayrıntılı bilgi.
Konunun diğer bir boyutu kişisel olarak önlemlerimizi almanın yeterli mi olduğudur. Elbette hayır. Mahallemizde oluşabilecek afetlere karşı neler yapılabileceği konusunda bir işbirliğinin sağlanması gerekliliğidir. Bunu şu anda içinde olmaktan gurur duyduğum YALOVA MAGDER ve MAG arkadaşlarım ile K77 en iyi şekilde yerine getirme çabası içinde olduğunu görüyorum. Tamamıyla gönüllü olarak ilimizde gayet duyarlı ve sorumluluk sahibi olan Yalovalılardan gurur duyuyorum. Çiftlikköy ilçesi ve Altınova ilçesinde de MAG birlikteliğinde gönüllülerin olmasından kıvanç duyuyorum. Birde görülmeyen destekçilerimize de teşekkür etmek istiyorum. Tüm tatbikat ve eğitimlerimizin yapılmasında kamuda ilgili tüm birim müdürleri ve çalışanlardan destek görmekteyiz. İl Sivil Savunma Müdürlüğü ve Afet Yönetim Merkezi yetkililerinin hassas çalışmaları ile Yalova’da iyi bir yere gelindi. Elbette yapılacak daha çok iş var. Ama çalışma azmi ve şevki ile bence iyi bir konumdayız. Konunun ayrıntısına gelecek yazılarımda ele alacağım. Burada iletmek istediğim her bir hemşerimizin nasıl katkıda bulunabilirim diye düşünmesi ve elbirliği ile her türlü afet karşısında en az zararla atlatabilmektir. İnsanımızın vicdanında zaten iyi duygular ve yardımseverlik var. Ama bu duyguların olması yetmiyor. Bu duyguların en iyi şekilde organize olması gereklidir. Bireysel olarak katkımız sınırlıdır ama iyi bir organize ile bu amaçla çalışan sivil toplum kuruluşlarına destek vermek en iyi sonucu verecektir.
“Gönüllülük mü Enayilik mi?“ adını taşıyan ve sitede yayınlanan 6 numaralı köşe yazımda gönüllülük hakkında görüşlerimi sizlerle paylaşmıştım. Tüm Yalovalıları gönüllü olmaya ve elbirliği ile afetlere karşı yardımlaşmaya çağırıyorum. Bu yardım kervanı belki bizim mahallemizde canlar kurtarır.
MAG konusunda ayrıntılı bilgi almak isteyenlere meil yoluyla bilgi gönderebilirim..Yada www.mag.org.tr web adresinden bilgi alabilirler. Afetsiz günler dileği ile saygılarımı sunuyorum.