Çocuklarımıza miras olarak bırakabileceğimiz temiz bir çevre olmadıktan sonra hayat neyi ifade eder ki? Sağlığı bozulan yada bozulması için etken faktörlerin arttığı ortamın sorumlusu olmanın verdiği ağır yükü kim paylaşmak isteyebilir? Milyarlarca dolarınız olsun ama çocuğunuz hasta olsun. O para ile sağlığınız yerine gelmedikten sonra , yavaş yavaş ölüme gittikten sonra yaşanabilir bir çevre olmadıktan sonra ekonomik rantları düşünebilir miyiz? İstihdam, üretim , verimlilik gibi sözcüklerden önce çevrenin korunması gelmelidir. Çünkü tüm bunları çevreyi kirletmek pahasına elde ediyorsak çok daha fazlasını hemde nesiller boyu ödemek zorunda kalırız. Konuştuğumuz şey insan sağlığı. Bunun şakası yok. Geçiştiremezsiniz, ileriye öteleyemezsiniz. İnsanın sağlığının iyi olması için öncelikle yaşadığı çevrenin sağlık koşulları açısından uygun olması gereklidir. Kirlenmiş bir ortamdan elbette sağlıksız bir toplum çıkacaktır. Başta soluduğumuz havadan, içtiğimiz sudan başlayarak, tüm diğer dışsal etmenlerin yediğimiz gıda maddeleri üzerindeki kötü etkileri birleşerek bizleri ölüme adım adım götürmekte.
İngilizler’in çok enteresan lafları var: “ Türkler gençliklerinde para kazanmak adına sağlıklarını kaybederler. Yaşlılıklarında da kaybettikleri sağlıkları için paralarını kaybederler.”
Aslında artı değer ortaya çıkartmanın illede bir bedeli olmaması lazım. Çünkü çok daha ağır bedel ödendikten sonra pek de kıymeti kalmıyor. Hele hele sonuçları çevresel kirlenmeye dayalı olarak insan sağlığına dayanıyorsa , telafisi mümkün olmayan ve geri dönüşü olmayan bu tür yanlışlıklar karşısında toplumsal duyarlılık mekanizmasının hemen aktifleşmesi gerekiyor. Düşündüklerimizi sesli olarak dile getirip kamuoyunun dikkatinin bu konu üzerine odaklanmasını sağlamak toplumsal bir görev olarak değerlendiriyorum.Çevresel kirlenme çok kolay olur ama bunun telafi edilmesi, tekrar temiz bir çevre elde edilmesi çok daha uzun süre ve maliyetle olmaktadır. Elbette sanayi belli ölçüde çevresel zararı verecektir. Sıfır kirlenme seviyesine hiçbir teknoloji indirgeyemez. Ama burada kamuoyunun duyarlılığı önemli. Bizler yaşadığımız çevre konusunda duyarlı olursak geçmişte “ yaptım oldu “ zihniyetinin verdiği pek çok zararı önlemiş oluruz. Bakınız küresel ısınma diye yıllar boyu yazıldı, çizildi. Çoğumuz dikkate bile almadık. Konunun vahameti üzerinde kafa yormadık. Ütopik bulduk. Ama şimdi kapımıza kadar dayanmadı mı kuraklık? Çok uzak değil küresel ısınmanın vereceği zararlarla bizim neslimizin karşı karşıya kalması.” YIL 2070 SU YOK” diyoruz . Önlemler alınmaz ise , duyarlı olunmaz ise felaket kapımızda.
İnsan doğasının bile kabul edemediği çevresel kirlenme karşısında hepimizin yapacağı o kadar çok şey var ki ! Bir plastik maddesinin, pillerin doğaya verdiği zarar ve doğada zararlı olarak kaldıkları süre göz önüne alındığında çevrenin ne denli tehdit altında olduğunu çok daha iyi anlarsınız. Erozyonla ülkemiz topraklarından her yıl Kıbrıs adasının yüzeyini örtecek kadar miktarın akıp gitmesi ve bunun sonucu çölleşmenin her geçen gün kuraklığa yol açması artık bir tehdit.
Yalova gerçekten güzel. Her şeyimiz var. Yalova Valiliğinin web sitesinden (http://www.yalova.gov.tr/harita/harita.html) girdiğinizde karşımıza güzel fotoğraflar ve açıklamalarıyla desteklenen haritayı göreceksiniz. Bu güzellikler bence başka bir ilde toplu olarak göremezsiniz. Buna sahip çıkmak öncelikle korumakla olur elbette.
Çocuklarımıza miras bırakabileceğimiz bence en güzel şey temiz çevredir.Bu konuda son günlerde gündeme gelen bir konu üzerine dikkatinizi çekmek istiyorum.
Elektrik üretimi için kömür yada bunun türevi katı yakıta dayalı bir tesisin kurulması düşüncesini duyduğumda adeta şok oldum. Teknolojik olarak nasıl bir filtre sistemi getirirseniz getiriniz sonuçta buharın bile içerisinde toz zerrecikleri olacaktır. Bunu yüzde yüz yok edemeyeceğinize göre neden insan sağlığına yönelik olumsuzlukların tehdidi altında yaşayalım? Kaldı ki doğalgazla halen enerji üretimi yapılıyorken daha düşük maliyete indirgeme isteği karşısında insan sağlığı için binde bir bile risk artırıcı etkisi varsa kabullenemem. Zaten körfez bölgesindeki çevresel kirlenmenin etkisi ilimize kadar geliyorken bunun üzerine yeni risklerin gelmesi kabul edilebilir bir olgu olamaz.İşsizlik konusunda elbette istihdam artırıcı çalışmalar yapılması gerekiyor. Ama bunu çevreye zarar vermeden gerçekleştirmek lazım. Doğanın ekolojik sistemine gelecek en küçük bir kirlenme bizi geriye dönüşü olmayan bir yola sokar. Havası, suyu ve toprağı kirlenmiş bir çevrede konuşulacak zaten bir şey kalmayacaktır. Bu kıymetlerin değerini bilmeliyiz.
Çocuklarımızın rahatça nefes alabilecekleri, çiçeklerin ve meyvelerin yetiştiği, yemyeşil doğa harikası ilimizde çevre konusunda daha duyarlı olmalıyız. İlimizin doğası kirlendikten sonra geriye neyi kalır ki zaten?
Aslında yeşil-mavi yol söylemine de oldukça ters bir durum. Bu yolda termik santral türü bir tesisi hangi mantıkla yerleştirebiliriz ki? Alternatifi varken daha fazla çevre kirlenmesine yol açacak enerji üretimi konusuna Yalova kamuoyunun gerekli hassasiyeti göstereceğinden eminim.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İdris Durmuş
Çevresel Duyarlılık
Çocuklarımıza miras olarak bırakabileceğimiz temiz bir çevre olmadıktan sonra hayat neyi ifade eder ki? Sağlığı bozulan yada bozulması için etken faktörlerin arttığı ortamın sorumlusu olmanın verdiği ağır yükü kim paylaşmak isteyebilir? Milyarlarca dolarınız olsun ama çocuğunuz hasta olsun. O para ile sağlığınız yerine gelmedikten sonra , yavaş yavaş ölüme gittikten sonra yaşanabilir bir çevre olmadıktan sonra ekonomik rantları düşünebilir miyiz? İstihdam, üretim , verimlilik gibi sözcüklerden önce çevrenin korunması gelmelidir. Çünkü tüm bunları çevreyi kirletmek pahasına elde ediyorsak çok daha fazlasını hemde nesiller boyu ödemek zorunda kalırız. Konuştuğumuz şey insan sağlığı. Bunun şakası yok. Geçiştiremezsiniz, ileriye öteleyemezsiniz. İnsanın sağlığının iyi olması için öncelikle yaşadığı çevrenin sağlık koşulları açısından uygun olması gereklidir. Kirlenmiş bir ortamdan elbette sağlıksız bir toplum çıkacaktır. Başta soluduğumuz havadan, içtiğimiz sudan başlayarak, tüm diğer dışsal etmenlerin yediğimiz gıda maddeleri üzerindeki kötü etkileri birleşerek bizleri ölüme adım adım götürmekte.
İngilizler’in çok enteresan lafları var: “ Türkler gençliklerinde para kazanmak adına sağlıklarını kaybederler. Yaşlılıklarında da kaybettikleri sağlıkları için paralarını kaybederler.”
Aslında artı değer ortaya çıkartmanın illede bir bedeli olmaması lazım. Çünkü çok daha ağır bedel ödendikten sonra pek de kıymeti kalmıyor. Hele hele sonuçları çevresel kirlenmeye dayalı olarak insan sağlığına dayanıyorsa , telafisi mümkün olmayan ve geri dönüşü olmayan bu tür yanlışlıklar karşısında toplumsal duyarlılık mekanizmasının hemen aktifleşmesi gerekiyor. Düşündüklerimizi sesli olarak dile getirip kamuoyunun dikkatinin bu konu üzerine odaklanmasını sağlamak toplumsal bir görev olarak değerlendiriyorum.Çevresel kirlenme çok kolay olur ama bunun telafi edilmesi, tekrar temiz bir çevre elde edilmesi çok daha uzun süre ve maliyetle olmaktadır. Elbette sanayi belli ölçüde çevresel zararı verecektir. Sıfır kirlenme seviyesine hiçbir teknoloji indirgeyemez. Ama burada kamuoyunun duyarlılığı önemli. Bizler yaşadığımız çevre konusunda duyarlı olursak geçmişte “ yaptım oldu “ zihniyetinin verdiği pek çok zararı önlemiş oluruz. Bakınız küresel ısınma diye yıllar boyu yazıldı, çizildi. Çoğumuz dikkate bile almadık. Konunun vahameti üzerinde kafa yormadık. Ütopik bulduk. Ama şimdi kapımıza kadar dayanmadı mı kuraklık? Çok uzak değil küresel ısınmanın vereceği zararlarla bizim neslimizin karşı karşıya kalması.” YIL 2070 SU YOK” diyoruz . Önlemler alınmaz ise , duyarlı olunmaz ise felaket kapımızda.
İnsan doğasının bile kabul edemediği çevresel kirlenme karşısında hepimizin yapacağı o kadar çok şey var ki ! Bir plastik maddesinin, pillerin doğaya verdiği zarar ve doğada zararlı olarak kaldıkları süre göz önüne alındığında çevrenin ne denli tehdit altında olduğunu çok daha iyi anlarsınız. Erozyonla ülkemiz topraklarından her yıl Kıbrıs adasının yüzeyini örtecek kadar miktarın akıp gitmesi ve bunun sonucu çölleşmenin her geçen gün kuraklığa yol açması artık bir tehdit.
Yalova gerçekten güzel. Her şeyimiz var. Yalova Valiliğinin web sitesinden (http://www.yalova.gov.tr/harita/harita.html) girdiğinizde karşımıza güzel fotoğraflar ve açıklamalarıyla desteklenen haritayı göreceksiniz. Bu güzellikler bence başka bir ilde toplu olarak göremezsiniz. Buna sahip çıkmak öncelikle korumakla olur elbette.
Çocuklarımıza miras bırakabileceğimiz bence en güzel şey temiz çevredir.Bu konuda son günlerde gündeme gelen bir konu üzerine dikkatinizi çekmek istiyorum.
Elektrik üretimi için kömür yada bunun türevi katı yakıta dayalı bir tesisin kurulması düşüncesini duyduğumda adeta şok oldum. Teknolojik olarak nasıl bir filtre sistemi getirirseniz getiriniz sonuçta buharın bile içerisinde toz zerrecikleri olacaktır. Bunu yüzde yüz yok edemeyeceğinize göre neden insan sağlığına yönelik olumsuzlukların tehdidi altında yaşayalım? Kaldı ki doğalgazla halen enerji üretimi yapılıyorken daha düşük maliyete indirgeme isteği karşısında insan sağlığı için binde bir bile risk artırıcı etkisi varsa kabullenemem. Zaten körfez bölgesindeki çevresel kirlenmenin etkisi ilimize kadar geliyorken bunun üzerine yeni risklerin gelmesi kabul edilebilir bir olgu olamaz.İşsizlik konusunda elbette istihdam artırıcı çalışmalar yapılması gerekiyor. Ama bunu çevreye zarar vermeden gerçekleştirmek lazım. Doğanın ekolojik sistemine gelecek en küçük bir kirlenme bizi geriye dönüşü olmayan bir yola sokar. Havası, suyu ve toprağı kirlenmiş bir çevrede konuşulacak zaten bir şey kalmayacaktır. Bu kıymetlerin değerini bilmeliyiz.
Çocuklarımızın rahatça nefes alabilecekleri, çiçeklerin ve meyvelerin yetiştiği, yemyeşil doğa harikası ilimizde çevre konusunda daha duyarlı olmalıyız. İlimizin doğası kirlendikten sonra geriye neyi kalır ki zaten?
Aslında yeşil-mavi yol söylemine de oldukça ters bir durum. Bu yolda termik santral türü bir tesisi hangi mantıkla yerleştirebiliriz ki? Alternatifi varken daha fazla çevre kirlenmesine yol açacak enerji üretimi konusuna Yalova kamuoyunun gerekli hassasiyeti göstereceğinden eminim.