Günümüzde iletişim kanalları ve hızı o kadar arttı ki artık saniyeler içerisinde dünyanın öbür tarafındaki bir gelişmeyi anında haber alıp canlı izleyebiliyorsunuz. Cep telefonlarının teknolojik gelişimi ile doğru orantılı olarak artan bu iletişim ağında artık her an uyarıcıların etkisi altındayız. Bu etkileşimin her geçen gün daha da artacağını kestirmek zor değil. Çocukluğumuzda “Uzay Yolu “ filminde mürettebatın görüntülü telefonla aralarındaki görüşme acaba gerçekleşebilecek mi derdik. Şimdi elimizde cep telefonlarıyla daha da fazlasını yapıyoruz.
Teknolojik gelişme ve ilerleme kaçınılmazken biz bu tablonun neresindeyiz? Facebook , twitter gibi iletişim araçları ve daha bilemediğim diğer kanallar o kadar hızlı bilgi ve veri paylaşımı oluyor ki. Bunları etkin şekilde kullananların sayısı her geçen gün artıyor. Bir sanatçıyı, siyasetciyi twitter hesabından binlerce , onbinlerce takipçisi anlık olarak izliyor haberdar oluyor. Teknolojinin baş döndürücü ilerleyişine ayak uydurmak elbette gerekiyor. Bireysel ve toplumsal olarak bu gelişmelere ayak uyduramazsak kaybımız büyük olacaktır. Bilgi teknolojileri ve sanayisine değil uzak kalmak gelişmelerden haberdar olmayıp kendini adapte edemeyen ister şahıslar olsun ister işletmeler olsun rekabet gücü azalacak ve tarihin tozlu geçmişi içerisine hapsolacaktır.
Gençler bu açıdan gelişmeleri yakından takip ediyorlar, buna oldukça seviniyorum. Ama şunu da itiraf etmeliyim . Sabahın erken saatlerinde üzerinde okul üniformasıyla internet kafe önünde bekleşen , bilgisayar oyunu oynamak için adeta uyuşturucu gibi müptela olmuş öğrencilere de dikkat çekmek istiyorum. Okulda olması gerekirken internet kafelerde olan öğrencilerimiz için emniyet yetkililerinin dikkatlerini çekmek istiyorum. Benim gözüme takılıyor bu tür şeyler. İnanıyorum ki sizinde gözünüze takılıyordur. Gerekeni yapmaya çalışan emniyet yetkililerine bu açıdan ciddi görev düşüyor.
Konumuza gelirsek, bu iletişim zamanla etkileşime dönüşüyor. Bilgi ve haber kirliliği doğuyor. Bugün “A” denilen konu bir de bakmışsınız ki ” Z” imiş. Onun için haber almada çeşitli kanalların kullanılmasının gerekliliği önemini ortaya koyuyor. Kopyala yapıştır mantığı ile haberlerin aynı kaynaktan çıktığını kolaylıkla anlıyorsunuz. Basın emekçilerinin zor ve insanüstü gayretlerine dikkatlerinize çekmek istiyorum. Haber peşinde koşan basının işi zor. Ufacık yandan bir anlam çıkartılınca yaptıkları 99 iyi şey uçup gidiyor.Onların görevi olanı yazmak, olduğu gibi yazmak. Ama işine gelmeyenler için doğruların yazılması elbette işlerine gelmiyor. Basına burada haber almada ne denli toplumsal görev düştüğünün farkındayım. Kutuplaşmaya doğru giden ve adeta gruplaşma tehdidi ile karşı karşıya kalınmaması lazım. O zaman işte toplumun doğru haber alma hakkı üzerinde sis perdesi inecektir. Bu sis perdesi zamanla haberlerin süzgeçten geçirilmesini, bir zaman sonrada haberlerin sansürlenmesi riskini doğuracaktır. Bu da basının başına gelebilecek en büyük kötülüğü yine kendisine yapması anlamını taşıyacaktır. O da onun bunun adamı olma damgasıdır. Çünkü bir sefer bu damgayı yediniz mi yaşam boyu hep sorgulanırsınız ve dedikleriniz, yazdıklarınız o şüpheci gözü üzerinize toplarsınız. Hani derler ya “ Havada kuş tutsanız yaranamazsınız “ artık. İşte o zaman bilgi kirliliği ortaya çıkacaktır. O yazdıysa doğru, bu yazdıysa yanlış. Peki vatandaş hangisine inananacak, hangisini doğru olarak sayacak.
Gündemi yakından takip etmeye çalışan biri olarak özellikle yerel gündemde bu gruplaşmanın getireceği olumsuzlukların dikkatini çekmek istiyorum. İşin içine bir de yerel siyasiler ve yaklaşan seçim atmosferi girince daha da hassaslaşıyor konu. Toplumun doğru haber alma hakkı önünde ciddi erimenin önüne geçilmelidir. Bir gecede çıkarılan ikinci baskı gazete, bu baskıya cevap verilen diğer bir gazete baskısı derken sonu gelmeyecek karşılıklı atışma ve sözlerin faydadan çok zarar getireceğini düşünüyorum. Geleceğe dönük yatırım ve planlamalar konuşulmalıdır. Kişilere endekslenmeden planlar ve stratejiler üzerinde yoğunlaşılırsa zaten problem kalmayacaktır. Problemler ve çözüm yollarını konuşmadan kişilerin birbirlerine ait vurucu sözleri seçmence iltifat görmez. Elbette görev başında olanlar yaptıklarını anlatacaklardır. Muhalefette olan da yapılmayanları yada yanlışları gündeme getireceklerdir. Ama kişilik haklarına özelleştirdiğiniz zaman konuşulacak bir şey kalmıyor. İp kopuyor o zaman. Köprüler atıldığı zaman , son sözler söylendiği zaman bir arada aynı masayı paylaşamıyorsunuz. O zaman da mehter yürüyüşü Yalova için bir mahkumiyet oluyor. İki ileri bir geri.
Neyi öneriyorsunuz derseniz, gizili hiçbir şey kalmıyor. BU anlayışla bir gün yüzleşeceğiniz gerçekleri dikkate alıp seviyenin düşürülmeden, Yalova paydası etrafında toplanabilmek üzerine yine odaklanmayı öneriyorum. Bilgi kirliliğinin zamanla düşünce kirliliğine yol açacağı tehlikesi göz önünde olmalıdır. Tüm okurlarıma saygılarımı sunuyorum.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İdris Durmuş
Bilgi Kirliliği
Günümüzde iletişim kanalları ve hızı o kadar arttı ki artık saniyeler içerisinde dünyanın öbür tarafındaki bir gelişmeyi anında haber alıp canlı izleyebiliyorsunuz. Cep telefonlarının teknolojik gelişimi ile doğru orantılı olarak artan bu iletişim ağında artık her an uyarıcıların etkisi altındayız. Bu etkileşimin her geçen gün daha da artacağını kestirmek zor değil. Çocukluğumuzda “Uzay Yolu “ filminde mürettebatın görüntülü telefonla aralarındaki görüşme acaba gerçekleşebilecek mi derdik. Şimdi elimizde cep telefonlarıyla daha da fazlasını yapıyoruz.
Teknolojik gelişme ve ilerleme kaçınılmazken biz bu tablonun neresindeyiz? Facebook , twitter gibi iletişim araçları ve daha bilemediğim diğer kanallar o kadar hızlı bilgi ve veri paylaşımı oluyor ki. Bunları etkin şekilde kullananların sayısı her geçen gün artıyor. Bir sanatçıyı, siyasetciyi twitter hesabından binlerce , onbinlerce takipçisi anlık olarak izliyor haberdar oluyor. Teknolojinin baş döndürücü ilerleyişine ayak uydurmak elbette gerekiyor. Bireysel ve toplumsal olarak bu gelişmelere ayak uyduramazsak kaybımız büyük olacaktır. Bilgi teknolojileri ve sanayisine değil uzak kalmak gelişmelerden haberdar olmayıp kendini adapte edemeyen ister şahıslar olsun ister işletmeler olsun rekabet gücü azalacak ve tarihin tozlu geçmişi içerisine hapsolacaktır.
Gençler bu açıdan gelişmeleri yakından takip ediyorlar, buna oldukça seviniyorum. Ama şunu da itiraf etmeliyim . Sabahın erken saatlerinde üzerinde okul üniformasıyla internet kafe önünde bekleşen , bilgisayar oyunu oynamak için adeta uyuşturucu gibi müptela olmuş öğrencilere de dikkat çekmek istiyorum. Okulda olması gerekirken internet kafelerde olan öğrencilerimiz için emniyet yetkililerinin dikkatlerini çekmek istiyorum. Benim gözüme takılıyor bu tür şeyler. İnanıyorum ki sizinde gözünüze takılıyordur. Gerekeni yapmaya çalışan emniyet yetkililerine bu açıdan ciddi görev düşüyor.
Konumuza gelirsek, bu iletişim zamanla etkileşime dönüşüyor. Bilgi ve haber kirliliği doğuyor. Bugün “A” denilen konu bir de bakmışsınız ki ” Z” imiş. Onun için haber almada çeşitli kanalların kullanılmasının gerekliliği önemini ortaya koyuyor. Kopyala yapıştır mantığı ile haberlerin aynı kaynaktan çıktığını kolaylıkla anlıyorsunuz. Basın emekçilerinin zor ve insanüstü gayretlerine dikkatlerinize çekmek istiyorum. Haber peşinde koşan basının işi zor. Ufacık yandan bir anlam çıkartılınca yaptıkları 99 iyi şey uçup gidiyor.Onların görevi olanı yazmak, olduğu gibi yazmak. Ama işine gelmeyenler için doğruların yazılması elbette işlerine gelmiyor. Basına burada haber almada ne denli toplumsal görev düştüğünün farkındayım. Kutuplaşmaya doğru giden ve adeta gruplaşma tehdidi ile karşı karşıya kalınmaması lazım. O zaman işte toplumun doğru haber alma hakkı üzerinde sis perdesi inecektir. Bu sis perdesi zamanla haberlerin süzgeçten geçirilmesini, bir zaman sonrada haberlerin sansürlenmesi riskini doğuracaktır. Bu da basının başına gelebilecek en büyük kötülüğü yine kendisine yapması anlamını taşıyacaktır. O da onun bunun adamı olma damgasıdır. Çünkü bir sefer bu damgayı yediniz mi yaşam boyu hep sorgulanırsınız ve dedikleriniz, yazdıklarınız o şüpheci gözü üzerinize toplarsınız. Hani derler ya “ Havada kuş tutsanız yaranamazsınız “ artık. İşte o zaman bilgi kirliliği ortaya çıkacaktır. O yazdıysa doğru, bu yazdıysa yanlış. Peki vatandaş hangisine inananacak, hangisini doğru olarak sayacak.
Gündemi yakından takip etmeye çalışan biri olarak özellikle yerel gündemde bu gruplaşmanın getireceği olumsuzlukların dikkatini çekmek istiyorum. İşin içine bir de yerel siyasiler ve yaklaşan seçim atmosferi girince daha da hassaslaşıyor konu. Toplumun doğru haber alma hakkı önünde ciddi erimenin önüne geçilmelidir. Bir gecede çıkarılan ikinci baskı gazete, bu baskıya cevap verilen diğer bir gazete baskısı derken sonu gelmeyecek karşılıklı atışma ve sözlerin faydadan çok zarar getireceğini düşünüyorum. Geleceğe dönük yatırım ve planlamalar konuşulmalıdır. Kişilere endekslenmeden planlar ve stratejiler üzerinde yoğunlaşılırsa zaten problem kalmayacaktır. Problemler ve çözüm yollarını konuşmadan kişilerin birbirlerine ait vurucu sözleri seçmence iltifat görmez. Elbette görev başında olanlar yaptıklarını anlatacaklardır. Muhalefette olan da yapılmayanları yada yanlışları gündeme getireceklerdir. Ama kişilik haklarına özelleştirdiğiniz zaman konuşulacak bir şey kalmıyor. İp kopuyor o zaman. Köprüler atıldığı zaman , son sözler söylendiği zaman bir arada aynı masayı paylaşamıyorsunuz. O zaman da mehter yürüyüşü Yalova için bir mahkumiyet oluyor. İki ileri bir geri.
Neyi öneriyorsunuz derseniz, gizili hiçbir şey kalmıyor. BU anlayışla bir gün yüzleşeceğiniz gerçekleri dikkate alıp seviyenin düşürülmeden, Yalova paydası etrafında toplanabilmek üzerine yine odaklanmayı öneriyorum.
Bilgi kirliliğinin zamanla düşünce kirliliğine yol açacağı tehlikesi göz önünde olmalıdır. Tüm okurlarıma saygılarımı sunuyorum.