Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Yeni Yılınız Kutlu Olsun

Yazının Giriş Tarihi: 27.12.2022 14:53
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.12.2022 14:53

Yeni yıla girişi kutlamak amacıyla düzenlenen yaygın toplumsal ve kültürel törenlere yılbaşı diyoruz.

Yılbaşı, Noel değildir.

Noel, Hazreti İsa’nın doğum günü olarak kabul edilen bir yortu günüdür. Noel’in tarihi Hıristiyan mezheplerine göre değişir.

Genelde kabul gören görüş, Noel’in, 24/ 25 Aralık gecesi olduğudur.

Ancak, Ermeni Gregoryen Kilisesi ise Hazreti İsa’nın doğumunu 6 Ocak’ta kutlamayı sürdürür.

Noel gelenekleri çok çeşitli kaynaklara dayanır.

Romalılar, Hristiyanlıktan önce, 17 Aralık’taki Saturnalia (Satürn Şenliği) gününde çeşitli eğlenceler düzenlerler, birbirlerine armağanlar verirlerdi. Amaç, kışın karanlık günlerini şenlendirmekti. Yılın en kısa gününün gecesinde, aydınlığın gelmesini engelleyen kötü ruhlar kovulurdu. Sonraları, Hazreti İsa’nın doğum günü ile paganlıktan kalan bu şölen birleştirilerek 25 Aralık’ta kutlanmaya başladı. Noel kutlamalarında dostların ve aile bireylerinin birbirlerine karşılıklı armağanlar vermesi zamanla bir gelenek oldu.

Ayrıca, ölüme meydan okumayı simgeleyen yaprak dökmeyen yeşil ağaçların çeşitli süslerle bezenmesi de Noel gelenekleri arasındadır. Çam ağacı gibi, yaprak dökmeyen ağaçları ölümsüz yaşamın simgesi olarak kullanmak, eski Mısırlıların ve hatta Çinlilerin de ortak bir geleneğiydi. Avrupalı paganlar arasında yaygın olan ağaca tapınma, Hristiyanlığı benimsemelerinden sonra da sürdü. Sonsuz hayat inancı, evlere yeşil yapraklı ağaç koyma geleneğiyle varlığını korudu.

Dünyaca ünlü Sümerolog olan Dr. Muazzez İlmiye ÇIĞ, Noel âdeti kabul edilen çam ağacı süslemenin eski bir Türk âdeti olduğunu ve bu âdetin Türklerden Avrupa’ya oradan da dünyaya yayıldığını söylüyor.

Sayın ÇIĞ’a göre, Eski Türklerde yerin göbeğinden göğe kadar bir ağaç tasavvur ediliyor. “Hayat Ağacı” olarak tanımlanan bu ağaç, Sümerlerde de var. Bir ucunda “Gök Tanrı” duruyor.

İnanışa göre; 21- 22 Aralık gecesi, gece ve gündüz savaşır ve sonunda Güneş galip gelir. Bu zaferden sonra gelen dolunayda yeni yıl kutlanır. Eski Türkler, eski yılın bitip yeni bir yılın başladığı 21 Aralık’ ta, evlerine getirdikleri küçük bir akçam ağacının altına, onlara güzel şeyler verdi diye Tanrı’ya hediyeler koyuyorlar.  Dallarına da gelen yeni sene için Tanrı'dan diledikleri şeyler ve adak olarak istedikleri şeyler için paçavra veya kurdele bağlıyorlar. ( Akçam ağacı, yaz ve kış yapraklarını dökmediği için ona hayat ağacı gibi bir anlam atfedilmişti.)

Nardugan Bayramı olarak adlandırılan o gün, büyük şenlik yapıyorlar. Aileler toplanıyor, büyükler varsa ziyaret ediliyor, özel yemekler yeniliyor, güzel elbiseler giyiliyor. Bu adet daha sonra Türkler yoluyla Avrupa’ya geçiyor. Konunun Noel'le ve dinle ilgisi yok.

Burada küçük bir hatırlatma yapalım: Bir Türk bayramı olan Nardugan, Türkler henüz İslâmiyet ile tanışmadan önce kutlanan bir bayramdı. Nar güneş, dugan ise doğan anlamına gelir. Yani bu bayrama "doğan güneş" denir. Nar gibi kızardı ifadesindeki nardan kastedilen şey Güneş'tir. Yani; "Güneş gibi kızardı."

Sayın Muazzez İlmiye ÇIĞ’  a göre, yaprak dökmeyen ağaçları süslemenin Hazreti İsa’nın doğum günü kabul edilen Hıristiyan yortusuyla en ufak ilgisi yoktur.

Yıllar önce, bir televizyon kanalında, ilâhiyatçı bir Profesörden, “Çam ağacı üçgen şeklindedir. Bu üçgen Baba- Oğul-Kutsal Ruh’ u simgeler. Bu yüzden evlere çam ağacı sokulması günahtır” sözlerini hayretle izlediğimi hatırlıyorum.

“Çam Ağacı kesiliyor”  diye karşı çıkmak da anlamsızdır. Zira artık Çam Ağacı görünümlü sunî süs ağaçları kullanılıyor. Elbette kısa süreli bir eğlence için ormanlardan ağaç kesilmesi uygun bir davranış değildir!

Yeni bir yılın başlangıcı, herkes için geleceğe umut besleme, güven duyma vesilesidir. Bunun için çok kişi, takvim yılının değiştiği saati neşeyle kutlar.

Bilinen ilk yılbaşı kutlamaları, Babil’de bahar ılımına ( Mart ortası), Asur’da ise güz ılımına (Eylül ortası) en yakın ayda yapılırdı.

Mısırlılar, Fenikeliler ve Persler yılbaşını güz ılımında (24 Eylül), Yunanlılar ise M.Ö. V. yüzyıla kadar kış gündönümünde (21 Aralık) kutlardı.

Esasen yılbaşı bir takvim olayıdır ve dünyada tarih boyunca değişik takvimler kullanılmıştır. Bunların çoğunda takvim başlangıcı değişiktir.

Örneğin: Hindistan’da kullanılan Samvat Takvimi’nde, M.Ö. 57 yılının 23 Şubat günü;

Budha Takvimi’nde, M.Ö. 544 yılının Pisak ayının dolunay günü;

Selefkiler Takvimi’nde, Selefkoslar’ın Gazze Zaferi’nden sonra M.Ö. 312’de törenle Babil’e girişi takvim yıllarının başlangıcıdır.

Ayrıca, Mısır Takvimi, Babil Takvimi, Aztek Takvimi, Maya Takvimi, Musevi Takvimi, Hindu Takvimi, Çin Takvimi ve Tamil Takvimi gibi farklı özellikler gösteren takvimlerin kullanıldığını biliyoruz.

Çağdaş dünyada ve özellikle Avrupa’da müşterek ve kolektif hayatı kolaylaştırmak için, tarih içinde bir takım aşamalar geçiren Gregoryen Takvimi kullanılmaya başlandı. Hazreti İsa’nın doğumundan yüzyıllar öncesine dayanan bu takvim, en son 1572’de Papa XIII. Gregorius zamanında Astronom Chistopher Clavius tarafından bazı küçük değişikliklerle yeniden düzenlendiği için Gregoryen Takvimi olarak tanındı.

Ne var ki, bu takvimin başlangıcına, yani 1 Ocak’a, özellikle Hristiyanlar karşı çıktılar. Zira onlara göre 1 Ocak’taki yılbaşı kutlamaları, 24/25 Aralık gecesi yapılacak Hazreti İsa’nın doğum günü ( Noel ) kutlamalarını gölgede bırakacaktı.

Kiliseler, uzun süre yılbaşı kutlamalarına karşı çıkmalarına rağmen, sonunda olayı kabullenmek ve hoşgörüyle yaklaşmak gereğini duydular. Zira anladılar ki, 31 Aralık/ 1 Ocak gecesi yapılan kutlamaların dinî bir yönü yoktu.

Türkler, önceleri 12 Hayvanlı Türk Takvimi’ni kullanıyorlardı. Güneş yılına göre hesaplanan bu takvimden sonra Müslüman olunca, Hazreti Muhammet’in Mekke’den Medine’ye göçünü başlangıç alan Hicrî Takvim’i esas aldılar.

Ancak, Hicrî Takvim devlet işlerinde yetersiz kalıyordu. Bunun üzerine Türkler, Selçuklular döneminde bir süre Celâlî Takvimi’ni kullandılar. Burada, güneşin Koç burcuna girdiği gün (Nevruz), Türkler’ in asırlar öncesinden beri kullana geldiği şekilde yılbaşı kabul edilmişti. Nevruz geleneği, Osmanlı döneminde de sürdü.

Birinci Mahmut döneminde, Julius Takvimi’ne dayanan Rumî (Malî) Takvim’ e geçildi. Burada senenin başı 1 Mart’tı.

Şubat 1917’de, yani yine Osmanlı döneminde yapılan bir düzenlemeyle, tarih başlangıcı HİCRET aynı kalmak şartıyla, Gregoryen Takvimi ve yılı kabul edildi. Dikkatinizi çekerim, yılbaşı 1 Ocak oldu.

26 Aralık 1925’te ise Gregoryen Takvimi, Türkiye Cumhuriyeti’nin tek ve resmî takvimi olarak kabul edildi.

Bir kere daha hatırlayalım:

Yılbaşı’ nın Hazreti İsa’nın doğum günüyle, Noel’le ve Noel Baba’yla yakından uzaktan bir ilgisi yoktur, yeni yıla girişi kutlamak bir Hristiyan âdeti değildir. Yeni yıl kutlamaları Hristiyanlıktan çok önceleri takvim yılının uygulamaya konulmasıyla başlamıştır.

Noel Baba tiplemesi ise, 1800’lü yıllarda, tüketim kültürü bağlamında yaratılmış hayali bir kahramandır. Ancak eski Türklerde ve halen Türk dünyasında, yurda soğuk getiren ve Soğuk Hanı olarak da adlandırılan Ayaz Ata isimli bir figür var. Nardugan Bayramı'nın simgesi olan Ayaz Ata; Türk, Altay ve Orta Asya mitolojilerinde, özellikle Kazaklar'da ve Kırgızlar'da Soğuk Tanrısı olarak geçiyor.

Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi önceki dekanlarından merhum Prof. Dr. Zekeriya Beyaz’ ın, yılbaşı eğlencelerin din ile ilgisi konusunda, şu sözleri hâlâ kulaklarımdadır:

“…Bir insan normal olarak ‘Bir yılın sonuna geldik, yeni bir yıla giriyoruz’ deyip onu bir kutlama sebebi yaparsa, buna kimse bir şey diyemez, caiz olur. Neden günah olsun? Ailesi ve çocuklarıyla o gün daha iyi yemek yapıp ailece şenlik yaparlarsa, bu neden günah olsun?

İslâm’da örf ve âdetler meşrudur, muhteremdir. Toplumun kabulleri, halkın adetleri meşrudur.  Önemli olan temel İslâm esaslarına aykırı olmasın, açık haramları çiğnemesin.

Yılbaşı kutlamaları sebebiyle veya bir başka sebeple Müslümanlar, günah işlemekten sakınmalıdırlar. Meselâ, kumar oynamak, cinayet işlemek, zina yapmak, hırsızlık yapmak, vs... Her türlü büyük günahlardan uzak durmalıdırlar.

Dolayısıyla yılbaşı kutlamalarını da ona göre düşünmek gerekir. İnsanlara zararlı olan her şey, İslâm tarafından yasaklanmış ve haram kılınmıştır.”

***

Benim mantığım da, Prof. Dr. Zekeriya Beyaz’ ın açıklamasını aynen kabul ediyor.

YENİ YILDA:

Atatürk milliyetçiliğine bağlı, T.C. Anayasası başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, DEMOKRATİK, LAİK VE SOSYAL HUKUK DEVLETİ olma özelliklerinin asla yitirilmemesini;

Ülkemizde bireylerin adalet duygusuna duydukları saygı ve güvenin hiç eksilmemesini/ adalet mekanizmasının da uygulamalarıyla saygınlığına leke düşürmemesini;

Ülkemizin, bulunduğu coğrafyada ve tüm dünyada ekonomik ve siyasî yönden tam bağımsızlığını koruyarak saygınlığını yitirmemesini ve giderek arttırmasını;

Tüm akraba, dost ve arkadaşlarımın ( sonuçta bu satırları sabırla sonuna kadar okuyan herkesin) yeni yılının sağlık, mutluluk, huzur ve başarılarla dolu geçmesini dilerim.

SON SÖZ:

Sonuçta yeni yıl kutlamalarının din ile yakından uzaktan ilgisi yoktur, ister kutlayın ister kutlamayın, bu da kimseyi ilgilendirmez.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.