Gelişmişlik statüsünü kazanabilmek için tek yol sanayileşmekten mi geçer? HAYIR!
Gelişmek, fabrikalaşmak mı demek? ŞÜPHESİZ HAYIR!
Türkiye’nin en küçük ili olan Yalova, coğrafi konumu da dikkate alınarak bir sanayi kenti olabilir mi? Bence buna da KOCAMAN HAYIR!
Kalkınmışlığın simgesi, fabrika bacası değildir.
Bana göre kalkınmışlığın simgesi, sağlık ve insanca yaşama kalitesidir.
İçinde, insanın insanca yaşayacağı, çevreye duyarlı sağlıklı kent, amaç olmalıdır.
Her şeyin fabrika bacasıyla değerlendirilemeyeceğine dair bir örnek vermek isterim:
Portekiz’in başkenti Lizbon’un kuzeyindeki Fatima Kenti, fabrikalarıyla ünlü bir yer değildir. Mevcudu 8 000 olmasına rağmen, turist için 10 000 yatağı vardır. Bu, din turizminin esas alındığı kentin yıllık geliri milyonlarca dolarla ifade edilmektedir.
Geçmiş yıllar içinde, Devlet İstatistik Enstitüsü verilerinden yola çıkılarak bir değerlendirme yapılmış ve Türkiye’deki illerin zenginlikleri araştırılmıştı.
Bu değerlendirmeden aldığım notlarıma baktığımda, çok ilginç tespitlerle karşılaştım.
Bu araştırmaya göre, İstanbul dışında Marmara Bölgesi’nin diğer illeri, Anadolu’nun birçok ilinin gerisinde kaldığı görülüyor. Örneğin iki önemli sanayi üssü olan Bursa ve Kocaeli’ deki en zengin ailelerin geliri, Erzurum, Trabzon ve Kayserili zengin ailelerin gelirine yetişemiyor.
Bakıyoruz: Erzurum’un zenginliği ticaretten geliyor, tarım da önemini koruyor. Trabzon ise Rusya ve Orta Asya ülkeleri ile yapılan ticarette merkez konumunda… Kayserililer de daha çok perakende ticaretten para kazanıyor.
Kısaca devam edelim… Diğer illerimizden bazılarının zenginlik kaynakları şöyle tanımlanabilir: Denizli’nin zenginliğinin en önemli kaynağı ticaret ve tarımdır. Adana’nın tarımsal zenginliği yanında tarıma dayalı sanayi de gelişmiş durumdadır. Antalya’da turizmin yanı sıra en önemli kaynak tarımdır. Diyarbakır, Malatya, Konya ve Eskişehir’de zenginliğin esas kaynağı ticaret, tarım ve tarıma dayalı sanayidir.
Sanayi kenti olması durumunda Yalova, ne kazanır ne kaybeder bunun çok iyi düşünülmesi gerekir.
Yalova’nın sanayi kenti olması demek, öncelikle doğal dokunun bozulması, sonra istihdam alanlarının gelişmesi ve bölgeye göçün artması demektir.
Bu da, işsizliği giderek artıracaktır.
Yalova’da yaşayanlar, Yalova’ya iş bulmak için gelenlere iş bulmakla yükümlü değildir.
2000 yılında, Türkiye’nin sayılı sanayi bölgelerinden olan Kocaeli ‘nin Belediye Başkanı Sayın Sefa Sirmen’in, kurtuluş şenlikler sırasında Yalova’ya gelerek yaptığı konuşmayı çok iyi hatırlıyorum: “Yalova’da sanayinin gelişmesine izin verilmemeli, ancak mevcut sanayi de ıslah edilmeli” demişti.
Yeri gelmişken, geçmişte yapılmış bir çalışmayı da burada hatırlatmak istiyorum.
Yalova Ticaret ve Sanayi Odası tarafından, 28 Şubat 1996 gün ve 293 sayılı yazıyla, Yalova ilinde bir Organize Sanayi Bölgesi kurulması arz ve teklif edilmişti.
Bu yazı üzerine, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’ndan yer tespiti ile ilgili olarak bir teknik heyet geldi ve bu heyete OSB olarak, bugün sanayinin yoğun olarak bulunduğu Taşköprü bölgesi önerildi.
Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü, 27 Haziran 1997 günü, bir yazıyla önerilen bölgenin uygun görülmediğini belirtti. Bu yazının son paragrafı şöyle:
“…İlin güneyi ve batısı tamamen ormanlık alanlarla kaplı, geriye kalan eğimi yapılaşmaya müsait 1, 2 ve 3 ncü sınıf tarım alanlarından oluştuğu ve odanız (Yalova Ticaret ve Sanayi Odası) tarafından önerilen alanın da 1 ve 2 nci sınıf tarım arazilerinden oluşması, sulama sahasında olması, hâkim rüzgâr yönü itibariyle şehri olumsuz etkilemesinden dolayı uygun görülmemiştir.”
Buna rağmen…
Yalova İl Stratejik Plânı’ na göre, genel olarak Yalova’nın doğusu sanayi bölgesi, batısı turizm bölgesi olarak belirlenmiştir. Bu konuda, Yalova Valiliği de (geçmiş dönemde) sık sık açıklamalarda bulunmuştu.
Stratejik Plân’da, “…1998 yılında gerçekleştirilen Yalova Kongresi başta olmak üzere; Yalova’nın sürdürülebilir gelişme vizyonunun bilimsel ve katılımcı bir şekilde belirlenmesine yönelik çeşitli çalışmalar ve projeler yürütülmüştür” deniyor. (İlk Stratejik Plân, Sayfa 2)
Kısacası, bu plân hazırlanırken, 1998 yılında yapılan Yalova Kongresi’nde alınan kararlardan yararlanıldığı anlatılmak isteniyor.
Şimdi, Mimarlar Odası Yalova Temsilciliği’nin 1998 Yalova Kongresi sırasında hazırladığı “Planlama ve Kent Yönetimi Komisyonu Ön Raporu” na bir bakalım. İlk sayfadaki yazı hemen dikkati çekiyor:
“YALOVA ŞEHRİ, İŞSİZ İNSANLARIN İŞ BULMA ÜMİDİYLE GÖÇ EDECEKLERİ ŞEHİR OLMAKTAN ÇIKMALI, İNSANLARIMIZ ELDE ETTİKLERİ BİRİKİMLERİ HARCAYACAKLARI HUZUR KENTİ OLMALIDIR.”
Giderek kuraklık yaşanacağı ve su sıkıntısı çekileceğini unutmamak gerekir.
Su yaşam için öncelikle en büyük ihtiyaçtır.
Şimdilik bu kadar olsun.
Aydınlık ve esenlik dolu günler dilerim.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Yalova Ve Sanayi
Gelişmişlik statüsünü kazanabilmek için tek yol sanayileşmekten mi geçer? HAYIR!
Gelişmek, fabrikalaşmak mı demek? ŞÜPHESİZ HAYIR!
Türkiye’nin en küçük ili olan Yalova, coğrafi konumu da dikkate alınarak bir sanayi kenti olabilir mi? Bence buna da KOCAMAN HAYIR!
Kalkınmışlığın simgesi, fabrika bacası değildir.
Bana göre kalkınmışlığın simgesi, sağlık ve insanca yaşama kalitesidir.
İçinde, insanın insanca yaşayacağı, çevreye duyarlı sağlıklı kent, amaç olmalıdır.
Her şeyin fabrika bacasıyla değerlendirilemeyeceğine dair bir örnek vermek isterim:
Portekiz’in başkenti Lizbon’un kuzeyindeki Fatima Kenti, fabrikalarıyla ünlü bir yer değildir. Mevcudu 8 000 olmasına rağmen, turist için 10 000 yatağı vardır. Bu, din turizminin esas alındığı kentin yıllık geliri milyonlarca dolarla ifade edilmektedir.
Geçmiş yıllar içinde, Devlet İstatistik Enstitüsü verilerinden yola çıkılarak bir değerlendirme yapılmış ve Türkiye’deki illerin zenginlikleri araştırılmıştı.
Bu değerlendirmeden aldığım notlarıma baktığımda, çok ilginç tespitlerle karşılaştım.
Bu araştırmaya göre, İstanbul dışında Marmara Bölgesi’nin diğer illeri, Anadolu’nun birçok ilinin gerisinde kaldığı görülüyor. Örneğin iki önemli sanayi üssü olan Bursa ve Kocaeli’ deki en zengin ailelerin geliri, Erzurum, Trabzon ve Kayserili zengin ailelerin gelirine yetişemiyor.
Bakıyoruz: Erzurum’un zenginliği ticaretten geliyor, tarım da önemini koruyor. Trabzon ise Rusya ve Orta Asya ülkeleri ile yapılan ticarette merkez konumunda… Kayserililer de daha çok perakende ticaretten para kazanıyor.
Kısaca devam edelim… Diğer illerimizden bazılarının zenginlik kaynakları şöyle tanımlanabilir: Denizli’nin zenginliğinin en önemli kaynağı ticaret ve tarımdır. Adana’nın tarımsal zenginliği yanında tarıma dayalı sanayi de gelişmiş durumdadır. Antalya’da turizmin yanı sıra en önemli kaynak tarımdır. Diyarbakır, Malatya, Konya ve Eskişehir’de zenginliğin esas kaynağı ticaret, tarım ve tarıma dayalı sanayidir.
Sanayi kenti olması durumunda Yalova, ne kazanır ne kaybeder bunun çok iyi düşünülmesi gerekir.
Yalova’nın sanayi kenti olması demek, öncelikle doğal dokunun bozulması, sonra istihdam alanlarının gelişmesi ve bölgeye göçün artması demektir.
Bu da, işsizliği giderek artıracaktır.
Yalova’da yaşayanlar, Yalova’ya iş bulmak için gelenlere iş bulmakla yükümlü değildir.
2000 yılında, Türkiye’nin sayılı sanayi bölgelerinden olan Kocaeli ‘nin Belediye Başkanı Sayın Sefa Sirmen’in, kurtuluş şenlikler sırasında Yalova’ya gelerek yaptığı konuşmayı çok iyi hatırlıyorum: “Yalova’da sanayinin gelişmesine izin verilmemeli, ancak mevcut sanayi de ıslah edilmeli” demişti.
Yeri gelmişken, geçmişte yapılmış bir çalışmayı da burada hatırlatmak istiyorum.
Yalova Ticaret ve Sanayi Odası tarafından, 28 Şubat 1996 gün ve 293 sayılı yazıyla, Yalova ilinde bir Organize Sanayi Bölgesi kurulması arz ve teklif edilmişti.
Bu yazı üzerine, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’ndan yer tespiti ile ilgili olarak bir teknik heyet geldi ve bu heyete OSB olarak, bugün sanayinin yoğun olarak bulunduğu Taşköprü bölgesi önerildi.
Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü, 27 Haziran 1997 günü, bir yazıyla önerilen bölgenin uygun görülmediğini belirtti. Bu yazının son paragrafı şöyle:
“…İlin güneyi ve batısı tamamen ormanlık alanlarla kaplı, geriye kalan eğimi yapılaşmaya müsait 1, 2 ve 3 ncü sınıf tarım alanlarından oluştuğu ve odanız (Yalova Ticaret ve Sanayi Odası) tarafından önerilen alanın da 1 ve 2 nci sınıf tarım arazilerinden oluşması, sulama sahasında olması, hâkim rüzgâr yönü itibariyle şehri olumsuz etkilemesinden dolayı uygun görülmemiştir.”
Buna rağmen…
Yalova İl Stratejik Plânı’ na göre, genel olarak Yalova’nın doğusu sanayi bölgesi, batısı turizm bölgesi olarak belirlenmiştir. Bu konuda, Yalova Valiliği de (geçmiş dönemde) sık sık açıklamalarda bulunmuştu.
Stratejik Plân’da, “…1998 yılında gerçekleştirilen Yalova Kongresi başta olmak üzere; Yalova’nın sürdürülebilir gelişme vizyonunun bilimsel ve katılımcı bir şekilde belirlenmesine yönelik çeşitli çalışmalar ve projeler yürütülmüştür” deniyor. (İlk Stratejik Plân, Sayfa 2)
Kısacası, bu plân hazırlanırken, 1998 yılında yapılan Yalova Kongresi’nde alınan kararlardan yararlanıldığı anlatılmak isteniyor.
Şimdi, Mimarlar Odası Yalova Temsilciliği’nin 1998 Yalova Kongresi sırasında hazırladığı “Planlama ve Kent Yönetimi Komisyonu Ön Raporu” na bir bakalım. İlk sayfadaki yazı hemen dikkati çekiyor:
“YALOVA ŞEHRİ, İŞSİZ İNSANLARIN İŞ BULMA ÜMİDİYLE GÖÇ EDECEKLERİ ŞEHİR OLMAKTAN ÇIKMALI, İNSANLARIMIZ ELDE ETTİKLERİ BİRİKİMLERİ HARCAYACAKLARI HUZUR KENTİ OLMALIDIR.”
Giderek kuraklık yaşanacağı ve su sıkıntısı çekileceğini unutmamak gerekir.
Su yaşam için öncelikle en büyük ihtiyaçtır.
Şimdilik bu kadar olsun.
Aydınlık ve esenlik dolu günler dilerim.