Devlet Meteoroloji Müdürlüğü’nün yaptığı sağanak yağış uyarılarına rağmen pek çok şehir yağmura ve sele teslim oldu.
Zamanında önlem alınmadığı için, pek çok işyeri ve ev, su baskınları yüzünden zarar gördü.
Zarar gören yerlerden biri de, Yalova il merkezinde Safran Deresi civarıydı.
Her yağmurdan sonra, özellikle Safran Deresi civarında gezerim.
Özellikle 27/28 Ekim 2010 gecesi ve devamında yağan şiddetli yağmur nedeniyle, bu dere civarında taşkınlıklar yaşandı.
Bana göre bu taşkınlıkların nedeni, özellikle Fatih Caddesi üzerindeki köprü ile Uygulama Oteli yanındaki köprü arasında kalan bölgede ve yukarıya doğru, geçmişte dere yatağının içine ağaç dikilmesidir.
Ağaçlar, sulak alanlarda genellikle dere kenarlarına dikilir, dere yatağının içine değil.
Sözü geçen bölgeye bir bakın: ana dere yatağı, kenarları taş dizilerek belirli bir derinlikte yapılmış. Bu yatak böyle kalsaydı, bölgede taşkınlıklar olmazdı. Ancak, dere yatağının içinde, suyun akağı için dar ve derin olmayan bir yer ayrılmış, bunun iki tarafında kalan kısmı (geçmişin şartlarında) ağaçlandırılmış.
Dere, ağaçlandırılmış olduğu için estetik bakımdan güzel gibi görünse de, fonksiyonel ya da işlevsel değil. Bu bölümün derhal yeni taşkınlara karşı düzenlenmesi gerekir. Örneğin: dere yatağı içindeki ağaçlar artık kesilemeyeceği için, suyun aktığı “AKAK” derinleştirilmeli ve olabildiğince genişletilmeli. Ayrıca, suyun akışının şiddetli olduğu ve kıyıya çarptığı kavisli bölümlerde, taşkınlığa karşı önceden etkin önlemler alınmalı. Buralarda önlemler alınıyor ama bana göre son derece yetersiz… Ayrıca, suyun sıkıştığı köprü altları da derinleştirilebilir.
Uzmanlar, yıllardır uyarıyorlar; “artık seller ve kuraklıklar dönemine girdik, ılıman ve sakin geçecek bir dönem kalmadı”, diyorlar.
Uzunca bir süre önce yazdığım bir yazıdan alıntı yapacağım:
Artık, kuraklıklar ve seller dönemi yaşıyoruz. Düşünelim:
Kriz yönetiminden çok risk yönetimine ağırlık veriliyor mu?
Tehlike analizleri yapılıyor mu?
Yalova bölgesinde, tüm sel yatakları ve heyelan bölgeleri belirlendi mi?
“Yerleşime Uygunluk Haritaları” , erozyon dahil tüm afetleri dikkate alarak disiplinler arası bir çalışma yapıldı mı?
Kent merkezi ve kırsal alanlarda yapı ruhsatı verilirken, sel, heyelan gibi tehlikeler dikkate alınıyor mu?
Olası sel yataklarında mevcut tüm bina ve alt yapı tesisleri belirlendi mi?
Riskin artmasını engellemek için sel yataklarına müdahaleler engelleniyor mu? Örneğin hafriyat ve çöplerin dere yataklarına dökülmesinin önüne geçildi mi?
Yanlış köprü inşaatlarıyla dere kesitlerinin daraltılmasının önüne geçilecek “Köprü Yönetmeliği” var mı? Ve bu yönetmelik sık sık güncelleniyor mu?
Riskleri azaltmak için sel yatakları ıslah ediliyor mu?
Sel tehlikesi olan yerlerde sele özel tahliye, toplu bakım ve barınma konularını ele alan Afet Acil Yardım Plânları mevcut mu ve bunlar güncelleniyor mu?
Unutmayalım, yöneticilerin görevi günü kurtarmak değil, geleceği plânlamaktır.
NOT:
Yanlış anlamaları önlemek için, sonradan, yazıya küçük bir ilâve yapma gereği hissettim. Yukarıdaki metinde, "dere yatağı içindeki ağaçların kesilmesi" diye bir ifade ve anlam yoktur.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Yağmur Yağdı Böyle Oldu
Devlet Meteoroloji Müdürlüğü’nün yaptığı sağanak yağış uyarılarına rağmen pek çok şehir yağmura ve sele teslim oldu.
Zamanında önlem alınmadığı için, pek çok işyeri ve ev, su baskınları yüzünden zarar gördü.
Zarar gören yerlerden biri de, Yalova il merkezinde Safran Deresi civarıydı.
Her yağmurdan sonra, özellikle Safran Deresi civarında gezerim.
Özellikle 27/28 Ekim 2010 gecesi ve devamında yağan şiddetli yağmur nedeniyle, bu dere civarında taşkınlıklar yaşandı.
Bana göre bu taşkınlıkların nedeni, özellikle Fatih Caddesi üzerindeki köprü ile Uygulama Oteli yanındaki köprü arasında kalan bölgede ve yukarıya doğru, geçmişte dere yatağının içine ağaç dikilmesidir.
Ağaçlar, sulak alanlarda genellikle dere kenarlarına dikilir, dere yatağının içine değil.
Sözü geçen bölgeye bir bakın: ana dere yatağı, kenarları taş dizilerek belirli bir derinlikte yapılmış. Bu yatak böyle kalsaydı, bölgede taşkınlıklar olmazdı. Ancak, dere yatağının içinde, suyun akağı için dar ve derin olmayan bir yer ayrılmış, bunun iki tarafında kalan kısmı (geçmişin şartlarında) ağaçlandırılmış.
Dere, ağaçlandırılmış olduğu için estetik bakımdan güzel gibi görünse de, fonksiyonel ya da işlevsel değil. Bu bölümün derhal yeni taşkınlara karşı düzenlenmesi gerekir. Örneğin: dere yatağı içindeki ağaçlar artık kesilemeyeceği için, suyun aktığı “AKAK” derinleştirilmeli ve olabildiğince genişletilmeli. Ayrıca, suyun akışının şiddetli olduğu ve kıyıya çarptığı kavisli bölümlerde, taşkınlığa karşı önceden etkin önlemler alınmalı. Buralarda önlemler alınıyor ama bana göre son derece yetersiz… Ayrıca, suyun sıkıştığı köprü altları da derinleştirilebilir.
Uzmanlar, yıllardır uyarıyorlar; “artık seller ve kuraklıklar dönemine girdik, ılıman ve sakin geçecek bir dönem kalmadı”, diyorlar.
Uzunca bir süre önce yazdığım bir yazıdan alıntı yapacağım:
Artık, kuraklıklar ve seller dönemi yaşıyoruz. Düşünelim:
Kriz yönetiminden çok risk yönetimine ağırlık veriliyor mu?
Tehlike analizleri yapılıyor mu?
Yalova bölgesinde, tüm sel yatakları ve heyelan bölgeleri belirlendi mi?
“Yerleşime Uygunluk Haritaları” , erozyon dahil tüm afetleri dikkate alarak disiplinler arası bir çalışma yapıldı mı?
Kent merkezi ve kırsal alanlarda yapı ruhsatı verilirken, sel, heyelan gibi tehlikeler dikkate alınıyor mu?
Olası sel yataklarında mevcut tüm bina ve alt yapı tesisleri belirlendi mi?
Riskin artmasını engellemek için sel yataklarına müdahaleler engelleniyor mu? Örneğin hafriyat ve çöplerin dere yataklarına dökülmesinin önüne geçildi mi?
Yanlış köprü inşaatlarıyla dere kesitlerinin daraltılmasının önüne geçilecek “Köprü Yönetmeliği” var mı? Ve bu yönetmelik sık sık güncelleniyor mu?
Riskleri azaltmak için sel yatakları ıslah ediliyor mu?
Sel tehlikesi olan yerlerde sele özel tahliye, toplu bakım ve barınma konularını ele alan Afet Acil Yardım Plânları mevcut mu ve bunlar güncelleniyor mu?
Unutmayalım, yöneticilerin görevi günü kurtarmak değil, geleceği plânlamaktır.
NOT:
Yanlış anlamaları önlemek için, sonradan, yazıya küçük bir ilâve yapma gereği hissettim. Yukarıdaki metinde, "dere yatağı içindeki ağaçların kesilmesi" diye bir ifade ve anlam yoktur.