Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Tehcir Kanunu

Yazının Giriş Tarihi: 26.05.2016 09:23
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.05.2016 09:23

Tarih bilinci bir zihin kurgusudur; ancak bunun için alt yapı şarttır. Bu alt yapı için ise İSTEMEK, ÇALIŞMAK, ÖĞRENMEK ve BİLMEK gerekir.

Asla unutmayalım, okullar metodolojiyi verir, okuyup öğrenmek kişiye kalır. Sadece okulda öğretilen bilgilerle hayat sürdürülmez.

Tarihi olayları bütün ayrıntılarıyla doğru olarak öğrenebilmek ve bilmek, bu toprakları vatan yapanlara borçlu olduğumuz saygı ve minnetin gereğidir.

Toplumumuzun çok büyük kısmı hamaset destanlarıyla yetiniyor, doğru tarihi okuyup öğrenmeyi aklına bile getirmiyor, duyduğu her şeyi de gerçek zannediyor.

Sonuçta ne çekiyorsak, tarihimizi doğru olarak bilmediğimizden çekiyoruz. Bu tespitime yakın siyaset de dâhildir.

Birinci Dünya Savaşı günlerindeyiz. 27 Mayıs 1915 günü, Osmanlı Hükümeti, cephe gerisinde olay çıkaran Ermenilerin göç ettirilmesiyle ilgili bir kanun çıkardı. Şimdi, bu kanunun çıkmasına sebep olan olayları kısaca hatırlayalım.

Tarihlerinde hiçbir devletten ve hükümdardan görmedikleri ilgiyi Fatih Sultan Mehmet’le birlikte Osmanlı Devleti’nden gören Ermeniler, Osmanlı Devleti ve Türk Milleti’ne samimi bir şekilde bağlanmışlardı. Hukukî bir statü içinde seçkin bir cemaat durumunda olan Ermeniler, Osmanlı Devleti’nin her türlü nimetinden cömertçe istifade etmişler, çok önemli makam ve mevkilere gelmişlerdi.

Ne var ki, Türk- Ermeni ilişkileri giderek bozuldu. Dış tahriklere kapılan bir takım Ermeniler, Anadolu’nun değişik yerlerinde zaman zaman ayaklanmalar çıkarmaya başladılar.

Özellikle, Birinci Dünya Savaşı’nda Türk Milleti, çeşitli cephelerde dövüşürken, cephe gerisindeki köy ve kasabalara saldıran ayrılıkçı Ermeni çeteleri de korunmasız masum insanları vahşice katlediyorlardı.

O kadar ki, Doğu Cephesi’nde, Ruslara karşı yapılan askeri harekât tehlikeye düşer gibi oldu. Bunun üzerine, İçişleri Bakanlığı, 24 Nisan 1915 tarihinde yayınladığı bir emirle, komite merkezlerinin kapatılmasını, zararlı harekette bulunanların tutuklanmasını ve suçluların Divan-ı Harp’ e verilmesini istedi.

Ancak, bundan da bir sonuç alınamadı. Elebaşlarının ve teröristlerin tutuklanması, olayları yatıştıracak yerde daha da şiddetlendirdi. Ordu azami derecede tehlikeli bir durumdaydı ve zaman ilerleyip kesin tavır alınmadıkça devletin içten yıkılması muhtemeldi.

En son insani çare olarak, 27 Mayıs 1915 tarihli, “Sefer Vakti Hükümetin İcraatına Karşı Gelenler İçin Askeri Yönden Uygulanacak Tedbirler Hakkında Kanun”, yayınlandı.

Ermeniler arasındaki ünlü Tehcir Kanunu işte budur. Tehcir, bir yerden başka bir yere göç ettirmek, hicret ettirmek anlamı taşır. Fiilde bir sürgün anlamı yoktur. Görülüyor ki, Ermenilerin Avrupa ve ABD Parlamento’larında, sözde ( 24 Nisan, Soykırımı Anma Günü) olarak çıkarmaya çalıştıkları karar tasarıları, elebaşları ve teröristlerin tutuklanmalarına matuf olup, tehcirle ilgili değildir.

Osmanlı Hükümeti, 27 Mayıs 1915 tarihli kanunla; Ordu, Bağımsız Kolordu ve Tümen Komutanlıkları’ na, askeri sebeplere dayanarak, casusluk ve hainliklerini hissettikleri bölge halkını, tek tek veya toplu olarak memleketin diğer bölgelerine gönderebilmelerine yetki verdi. Bu kanunun yayınlandığı günlerde çıkardığı bazı kanunlarla da göç edenlerin ve kalanların can ve mal emniyetini sağlamak için büyük bir külfete de girdi.

Şimdi, bu kanunlarda belirtilen, alınacak önlemlerden bazılarını çok kısa olarak görelim:
- Nakledilen Ermeniler, taşınabilir bütün mallarını yanlarında götürebilirler.
- Yerleşme yerine gelen ahalinin, kesinlikle iskânına kadar beslenme ve muhtaç olanların evlerinin yapımı hükümete aittir.
- İskânı sağlanan her aileye geçmişteki ekonomik durumları göz önüne alınarak arazi verilecektir.
- Muhtaç durumda olanlara sermaye ve araç verilecektir.

Lozan Antlaşması’nın 31 nci maddesiyle konuya son verelim.

Bu maddeyle, bir zamanlar Osmanlı Devleti vatandaşı olan herkesin iki yıl içinde Türk vatandaşı olarak Türkiye’ye gelebileceği karara bağlandı.

Değerli okurlarım, bu (Sözde Ermeni Soykırımı) yasa tasarısını parlamentolarında kabul eden ülkelerin sayısı her geçen sene artmaktadır. O kadar ki, bu ülkelerin çoğunda, yasa gereği, Ermenilerin Türkleri kestiğini söylemek bile suç olmuştur.

Türk Milleti, bu konuda, her seviyede bilgili ve bilinçli olmalı, ayrıca uluslararası arenada hakkını savunmak için gerekeni yapmaktan asla kaçınmamalıdır.

***

GÖZÜME ÇARPANLAR:

1.Yalova kent merkezindeki Kapalı Pazar Yeri’ nde, değil soğuk ve rüzgârlı havalarda, normal ve güzel havalarda bile hava cereyanından durmak mümkün değil. Üst katları otopark olan binanın yapımında zannediyorum bu hava cereyanı olabileceği doğru hesaplanmamış. Bu binanın başka sorunları da olabilir. Konuyla ilgili yetkililerin bir araya gelerek bu soruna bir çözüm bulmaları gerekiyor.

2.Tonami Kavşağı’ndaki düzenlemeler artık bir an önce sonuçlandırılmalı…Mevcut düzenleme Yalova’ya uğramadan transit geçecek araçlar için uygun, ancak kavşaktaki (mevcut uygulamanın) Yalova trafiğine çözüm üretemeyeceği de son derece açık. İlâve düzenlemeler yapılmazsa, (mevcut durumuyla) bu kavşak ileride Yalova’ya büyük sorun çıkarır. Trafikte esas olan emniyettir, bu kavşakta yaya emniyeti hiç yok gibi, yoksa ben mi yanlış algılıyorum.

Tonami Meydanı ile ilgili birkaç küçük tespitimi daha belirteyim.

Meydanın tam ortasında çok güzel bir ağaç vardı, gerek Bursa gerek Çiftlikköy istikametinden gelişte bu meydandaki muhteşem ağaç hemen dikkati çekiyordu. Yanlış algılamadıysam, yeni yapılan üst geçiş yolu ağacın bulunduğu yerden geçmiyor ama o güzel ağaç yok, kesilmiş. Çok dikkatli bakıp anlamaya çalıştım, inşallah yanlış yorumlamıyorumdur.

3. Aldığım duyuma göre, trafikte acil durum nedeniyle, ambülânslar ve bazı özel kart sahibi kişiler Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü içinden geçiyormuş. Bir gen merkezinde böyle durum olamaz, bu da cinayetin bir başka türlüsüdür. Madem kavşak tamamlandı ve hizmete açıldı, Araştırma Enstitüsü topraklarından geçmenin önüne geçilmesi gerekir.

GÜNÜN SÖZÜ:

“Bir insanın yaşamından başka değerli bir şeyi yoksa o insanın yaşamının da değeri yoktur.”

ATATÜRK DİYOR Kİ:
“TÜRKİYE CUMHURİYETİ’Nİ KURAN TÜRKİYE HALKINA TÜRK MİLLETİ DENİR. .. NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!”
www.ahmetakyol.net

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.