Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Su Sorunu Büyüyecek / Stratejik Plân

Yazının Giriş Tarihi: 02.01.2007 00:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 02.01.2007 00:06

İdarecilik, günü kurtarmak ya da durumu idare etmek değildir; geleceği plânlamaktır.
Her idarecinin görevleri vardır; bu görevler yasalarla bellidir.
Ancak, bazı görevleri yasalar yazmaz, durum belirler. Yani, durumdan görev çıkarılır.


Kimseye görevini hatırlatmak, haddim değil.
Ne kimseye yaranmak, ne de kimseyi küçümsemek gibi bir amacım var.
Ben, bu köşede, toplumu ilgilendiren konulara değiniyor, düşüncelerimi toplumla paylaşıyorum.
Hepsi bu...


Anlatmak istediğim yönetim davranışları değil, genel bir tespit…


Örneğin, Belediye Başkanı Sayın Barbaros H. Binicioğlu, göreve başladığı günler içinde, Yalova’nın gelecekte su sorunu olmasın diye konuya ciddiyetle yaklaşmıştı. Bunu şahsen biliyorum. O dönemler, birkaç kez bu konu hakkında kendisiyle görüşmüştük.


Bu tespiti belirledikten sonra, konumuza gelelim.


Kesin olarak inanıyorum ki, Yalova gelecekte çok büyük su sorunu ile karşılaşacaktır.


“ Bugün, su sorunu vardır” demiyorum.
“İleride su sorunu olacaktır , bunun için şimdiden önlem almaya başlayalım”, diyorum.


“Sorun yoktur” demekle, giderek olgunlaşan sorun ortadan kalkmaz.
Artık, geleceği şimdiden düşünüp, bazı önlemler alma zamanı gelmiştir.
Olay çıkmadan önce önlem almak, hem de değişik alternatiflere göre hazırlıklı bulunmak, çağdaş insanın davranışıdır.


Amerikan, İngiliz ve Avustralyalı bilim adamları, ortak bir raporla dünyanın 10 yıl sonra, çevre felâketleri açısından geri dönülemez noktaya geleceğini duyurdular.


Uzmanların hazırladıkları projeksiyonda, Avrupa’da ilk çölleşmenin Türkiye’de olacağı görülüyor.
Korkarım, ancak iş işten geçtikten sonra, politika üretilmeye başlanacak.
Örneğin, kuraklık gibi meteorolojik bir afet yüzümüze tokat gibi vurunca, tarım politikaları oluşturulmak istenecek.


Ama, elde tarım ve hayvancılık için uygun alan kalmamış olacak.


Önceden, SU POLİTİKASI oluşturulmadığı ve siyasi rant uğruna tarım arazileri sanayi tesislerine peşkeş çekildiği için, çaresizlikten oradan oraya koşuşturulup durulacak.


Bugünler, bizim iyi günlerimiz. Böyle giderse, ileride bu günleri çok arayacağız.


Yalova’da, su sorunu konusunda, aklıma takılanlar var, bunları sizlerle paylaşmak istiyorum:


1.Bir bölgedeki yer altı suları, çok önemli bir yer tutar. Yer altı su kaynakları sınırlıdır.Normal olarak dağdan deniz seviyesine doğru akım olur. Tersi olursa, yani denizden kıyıya doğru su akımı olursa, derin kuyulardan tatlı değil, tuzlu su çıkar.


Yalova, Altınova bölgesinde, sanayi tesisleri dip sularını çektikçe, su dengesi bozulmaktadır.
1997 yılında, Yalova’da yapılan bir toplantıda, DSİ Bölge Müdürlüğü’nden bir yetkili, aynen şunları söylemişti :


“Taşköprü Ovası’nda, denizden itibaren 1- 1,5 km, Hersek Ovası’nda ise 2-3 km. tuzlanma vardır. Bu saha içinde derin kuyular açılmamalıdır.”


Bu bölge ile ilgili bir başka raporu daha hatırlamakta yarar var.
Yalova Valiliği ve Yalova Ticaret ve Sanayi Odası yayını olan Yalova Kongresi Sonuç Raporları(1998)’nda yazılanlara bir göz atalım:


“…Sanayinin yoğun olduğu Taşköprü bölgesinde zaman zaman sanayi kaynaklı emisyonların ( salım-sürüm) çevre sağlığı açısından ciddî ve tehditkâr boyutlara ulaştığı gözlemlenmektedir.


Yalova ilinin yer altı su potansiyeli olarak Hersek (Altınova) ve Taşköprü sahil ovaları yer almaktadır. Her iki ovada aşırı çekimler nedeniyle tuzlu su girişi mevcut olup, bu durum Hersek Ovası’nda 3-3,5 km’ye, Taşköprü Ovası’nda ise 1,5-2 km’ye ulaşmıştır.


Her iki ovada yer altı su kalitesi bozulmuş olup, içme suyu olarak kullanılmaya uygun değildir. Ovalarda hızla devam eden düzensiz yapılaşma ve sanayileşme çabaları yer altı su kalitesini olumsuz olarak etkilemektedir. Yalova’nın bu iki ova dışında kayda değer yer altı su potansiyeli yoktur.”


Bu durum, günümüzde herhalde daha da artmıştır.
Sahile sanayi tesisi yapılmasının en önemli sakıncalarından biri, tesislerin işte bu dip sularını yok etmeleridir.


Yer altı sulanın sorumsuzca kullanılması, sulu tarıma büyük zarar vermez mi ?
Kaldı ki, geçmiş senelerde, dağ köylerinde bile kuyu sularında 1- 2 metrelik düşüşlerin
yaşandığı basında yer almıştı.
Neden bu konu önemsenip, sahiplenilmiyor?


2. Yalova, kaynak suları bakımından zengindir. Reşadiye Suyu, Paşaköy Suyu, Yenimahalle Suyu, Hasanbaba Suyu hemen aklıma gelenlerden…
Tüm Yalova’nın, merkez, ilçe ve köyleriyle birlikte taranıp, kaynak sularının tespit edilmesi ve bu suların,Yalova’da meydana gelebilecek bir kuraklık durumunda, belirli bir plân dahilinde kullanılması gerekir.
Bu yönde yapılmış bir plân olduğunu duymadım.
Gecikmeksizin konuya el atmak gerekmez mi?


3. Yalova’da tarih boyunca suya duyulan ihtiyaç nedir diye incelediğimde, ilginç tespitlerim oldu.
Biliyoruz ki, Marmara Denizi’nin güneyindeki en eski yerleşim yerlerinden biri günümüzde Hersek Köyü civarında kurulmuş… Drepanum, daha sonra Helenopolis olarak adlandırılan bu yerleşim yerine, İmparator İustinianos I ( 527- 565), kemerlerle su getirmiş. Su kemeri kalıntıları, Hersek Köyü’ne giderken, sağ tarafta görülüyor. Bu suyun nereden alındığı ve kaynağının neresi olduğu hiç araştırıldı mı ?


4. Yalova’nın en eski yerleşim yerlerinden biri de, Çiftlikköy Sahil Mahallesi’ndeki Kara Kilise civarındaymış…Buranın su ihtiyacı da, Elmalık- Kâzımiye tarafından gelen su künkleriyle sağlanıyormuş. Biraz aranırsa, bu su kanalları ortaya çıkar. Ben, bazı yerlerde gördüm.
Bu suyun kaynağını araştırmak acaba kimsenin aklına geldi mi?


5. Eskiden, Osmanlı döneminde, Çapana Deresi’nden su kemerleri ve terazilerle gelen su, eski adı Paşa Limanı olan Üçreisler Mevkii’nde gemilere verilirmiş.
Muhtemelen Doğu Roma(Bizans) döneminden kalma bu sistem araştırılıp, su kaynağı değerlendirildi mi? Meraklısına…Kaynak yerinde duruyor.


6. Termal’de sıcak kaplıca suyu dışında soğuk su bulunmaz ve burada bir nevi kuraklık hüküm sürerken, Doğu Roma (Bizans) İmparatoru İustinianos I, kayaları oydurarak açtırdığı kanallar vasıtasıyla soğuk su getirerek buradaki kuraklığa son vermiş. Dönemin Termal Kaymakamı (günümüzde Rize Valisi) Sayın Kasım Esen ve Yalova Gazetesi sahibi değerli kardeşim Hayri Tezcan ile, saatlerce dağda yürüyerek bu kayalara oyulmuş kanalları izlemiş, suyun nereden ve nasıl geldiğini tespit etmiştik.
Bu su doğru Termal’e geliyor.


Gereken kontrol yapıldıktan ve Termal’e yeteri kadar su verildikten sonra, bu suyun fazlası, Gökçe Barajı’na bağlanamaz mı?


7. Yalova’nın su ihtiyacı, çok büyük ölçüde, Gökçe Barajı’ndan sağlanıyor.
Bir iddiaya göre, “Gökçe Barajı’nın ekonomik ömrü 40 yıldır ve Yalova’nın gelecekte de bir su sorunu yoktur.”
Ben, bu görüşe katılamıyorum.


Gökçe Barajı’nın hizmete giriş tarihi, 1989’dur. Ömrü, 40 seneden hesaplansa, 2029’da son bulacaktır. Yani, günümüzden 23 sene sonra...


Gökçe Barajı’nın yapımına, 1970’lerde artan nüfusla birlikte kendini gösteren içme ve kullanma suyunda önemli sıkıntılar ortaya çıkınca, başlanmış.


Yani, aşağı yukarı, ihtiyacın ortaya çıkışından itibaren 19 senede, Gökçe Barajı oluşmuş.


Bu hesaba göre, Yalovalı’nın önünde (23 – 19 = 4) sadece 4 sene var. Sonrası ne olacak, belli değil. Kısacası, 4 sene içinde, yeni barajın yapımı için karar verilmesi ve yapımına başlanması lâzım.


1996 yılının Mart ayında, Gökçe Barajı’nda bir basın toplantısı düzenleyen dönemin Yeşil Körfez Su Birliği Yönetimi, Gökçe Barajı’nın ömrünün 2013 yılına kadar olduğunu, açıklamıştı.


Bu durumda da, geriye sadece 7 yıl kalıyor.


Bu hesaba göre de, yeni baraj yapımı için elde yeterli zaman yok.


Baraj su toplama havzasında, barajın alüvyonlarla dolmasını engelleyecek önlemler alındığını, duymadım, bir yerde okumadım.


Toprak akıyor, biz ise hiçbir yapmadan bakıyoruz.


Çıplak gözle bakınca, barajdaki zeminin yüksekliği göze çarpıyor. Barajın zemini yoğun bir balçık tabakasıyla dolmuş durumda…


Bence, önce toprağın akması önlenmeli, sonra da akan toprak geri alınmalı...


Özellikle, derelerin barajlara aktığı bölümdeki topraklar alınırsa, hem barajın ömrü uzar, hem de buradan elde edilen topraktan yararlanılabilir. Yazları, suların azaldığı zamanlar, barajın su almayan bölümlerindeki topraklar alınarak, yağmur mevsiminde daha çok su toplanması sağlanabilir. Halen uygulanan duruma göre, derelerle gelen topraklar barajı dolduruyor; barajın su toplama kapasitesi giderek düşüyor ; yağmur mevsiminde de ‘ su fazla toplandı, tehlikeli olur’ diye, suyun bir kısmı açılan kapaklarla atılıyor.


Artık, bu konuda şimdiden bir çalışma içine girmek gerekmiyor mu?


8. Şu anda, Yeşil Körfez Su Birliği, Yuvacık Barajı’nın kurumasından dolayı, Karamürsel, Gölcük ve Değirmendere’ye su veriyor.


Kocaeli Bel. Bşk, İbrahim Karaosmanoğlu (AKP) diyor ki:


“…Gökçedere Barajı bize bağlıydı. O tarihte Yalova’da su sıkıntısı vardı. Onun için su hakkını onlara devretmiştik. Ama, şimdi bu hakkımızı yeniden kullanmaya başladık.” ( Hürriyet, 19.12.2006)


Ancak, Sayın Cengiz Koçal, “2005 yılından itibaren sözü edilen belediyelerin Gökçe Barajı’ndan su almaları mümkün değildir” diyor.


Baraj Raporlarını, Protokolleri, Prosedürü ve barajın yapımı sırasında geçen olayları çok iyi bildiğine emin olduğum Sayın Koçal’a inanıyorum.


Yalova’nın susuz kalan komşusuna yardım etmesi doğaldır ama, bu komşu, benim malıma göz dikerek, “ ben kendi hakkımı alıyorum” derse, herhalde ona verilecek bir cevap olmalıdır.


9. Ortaburun’da, Doğandere üzerine yapılan Enver Keskin Göleti, Yalova’da muhtemel susuzluk tehlikesine karşı kurtarıcı konumunda…2 milyon metreküp su toplama hacmi bulunan göletin, isale hattı ile Gökçe Barajı’na bağlanması gerekiyor.


Köy Hizmetleri, bu göletin yapımına 1994’te başlamış, 2004’te yapımı tamamlamıştı.
İsale hattının tamamlanması için ne bekleniyor?


10. Gökçedere Barajı yapılırken, Yalova’nın belli bir nüfusu vardı. Baraj yapımı sırasında, bölgede artacak nüfus yoğunluğu mutlaka düşünülmüştür.


Ancak, Yalova’nın nüfusunun beklenenden fazla arttığı görüşündeyim. Buna, devamlı artan konut yapılaşması, Kalıcı Konutlar, sanayi siteleri, Tersane yapımı, vb, ilâve edilirse, Gökçedere Barajı’nın mevcut kapasitesi bu artan yoğunluğu karşılayamayacaktır.


Ayrıca, baraj havzasında bulunan Üvezpınar ve Gökçedere mahallelerinde nüfus yoğunluğunu arttırma, yani yeni alanları imara açma teklifi var. Bu durum su havzasının genişletilmesi gerekirken, aksine daraltılmasına sebep oluyor.


Açılan orman yolları, hesapsızca kesilen ağaçlar, özellikle şahıs arazilerindeki açık alanların giderek genişlemesi, yaklaşan tehlikeyi gözler önüne seriyor.


Gökçedere Barajı’nın kapasitesi hesaplanırken, bölgedeki oluşumlar dikkate alınıyor mu ?


Ya da, bölgede yeni yerleşim yerleri oluşturulurken, bunların su ihtiyacının nereden ve nasıl karşılanacağı hesaplanıyor mu?


Yani, mevcut su rezervleri düşünülmeden, bölgede sanayi tesislerini arttırmanın ve konut yapımını teşvik etmenin, popülist politikacılık dışında bir anlamı var mı?


Hani, Yalova’da çevre önemliydi? Hani, Atatürk Yalova’da Yürüyen Köşk’le çevrecilik dersi vermişti?
Unutmayalım, burada önemli olan çevreye ya da doğaya saygıydı, yoksa bir köşkün yürütülmesinin hiçbir önemi yoktu.


11. Küresel ısınma ile birlikte, barajdaki rezervuardan fazla buharlaşma olacağını düşünmek çok yersiz olmayacaktır. Buharlaşmanın neden olduğu su kaybını bir ölçüde önlemek için olası metotlar şimdiden tespit edildi mi?


12. Kaba bir harita incelemesinde görülüyor ki , Gökçe Barajı’na su getiren dereler, genellikle Haydariye Köyü hudutları içinde doğuyor. Köylüler, bu dereleri ileride başka amaçla kullanma yönüne gidebilirler, zaman zaman gidiyorlar da…
Bu konuda da uzun vadeli düşünülüp, kalıcı gerekli önlemler alındı mı?


13. Gökçe Barajı’na gelen dereler üzerinde Alabalık çiftliklerinin olup olmadığı ve bu çiftliklerde kullanılan kimyasal maddelerin dere sularına karışıp karışmadığı incelendi mi?


14. Termal tesisleri atık sularının değil, Termal açık havuzunun deşarj sularının nereye aktığı konusunda bir inceleme yapıldı mı?


15. Baraj’a su getiren derelerin, hiç yağmur yağmaması durumunda, Baraj’a olan katkıları incelendi mi?


16. Gökçe Barajı’nın yapım safhasında ve şimdiki su tutma kapasitesi nedir? Aradaki farkı ortadan kaldıracak önlemler için şimdiye kadar neler yapıldı? Barajın su tutma havzasına su akıtan derelerin yıllık ve aylık ortalamaları nedir?


Baraja su akıtmayan dereler arasında, küçük kanal veya kanaletlerle beslenen, su toplama havuzları yapılamaz mı ?


17. Delmece Yaylası’na gitmeden, eteklerindeki krater gölü olan Dipsiz Göl’ün iki ayağı var. Bunlardan biri Teşvikiye’den akar, diğeri ise Kocadere’dir.
Kocadere’nin suyunun yaz ve kış hiç eksilmediği hiç dikkati çekmiş midir?
Kocadere’nin suyunun kullanılması için bir plân var mıdır?


18. Samanlı dağlarından denize akan Yalova derelerinin sularını tutmak için, sık sık bentler ve hatta uygun yerlerde küçük göletler ya da kanal veya kanaletlerle beslenen su toplama havuzları yapılamaz mı? Belirli bir tarım ve sulama programına göre yapılmış bu havuzlardaki sular, tarım, bağ ve bahçe sulamasında kullanılamaz mı? Yalova derelerinin kaç metre küp suyu, denize boşu boşuna akıyor?
Bu suların kullanılması neden düşünülmüyor?


19. Yer altı ve yerüstü sularının yetememesi durumunda, başka çare düşünüldü mü?
Örneğin, Yunan mühendisler, dünyanın ilk rüzgâr enerjisiyle çalışan, tuzdan arındırma tesisini inşa ettiklerini açıkladılar. Tesis, turizm sezonu sırasında kalabalıklaşan Yunan Adaları’ndaki su sıkıntısını hafifletmeyi; ayrıca acil durumlarda, afet bölgelerine içilebilir su sağlamayı amaçlıyor. Atina’nın hemen dışında, Elefsis Körfezi’ndeki tesis, günde 70 bin litre su üretebiliyor.
Nazari de olsa, Yalova’da böyle bir alternatif çalışma yapıldı mı?


20. Yer altı ve yerüstü sularının kullanımı dışında, bir de atık su kullanımı var.
Türkiye’de, burnumuzun dibindeki bir ilimizde, çevreye gösterilen duyarlık insanı mutlu ediyor. Bölgedeki fabrikaların çıkardığı atık su arıtılırken, şehrin atık suyunu taşıyan deredeki su da, su üretim tesislerinde arıtılarak, fabrikalara proses suyu (kullanma suyu) olarak özel bir şebekeyle dağıtılıyor. Proses suyu içilemiyor ve beşerî işlerde kullanılamıyor. Ancak, fiyat avantajı sebebiyle; üretim, yıkama, sulama vb, işlerde kullanılıyor.


Bu ilimizdeki Su Üretim Tesisi, doğal su kaynaklarının korunması ve atık suyun geri kazanımı konusunda diğer şehirlerimize örnek olacak nitelikte…(Bu ilin adını yazmıyorum, konuya ilgi duyan araştırıp bulabilir.)


21. Olası bir afet durumunda, Gökçe Barajı kullanılamayacak hale gelirse, nasıl önlem alınacağı ve değişik alternatifler hakkında bir çalışma yapıldı mı?


Değerli okurlarım,
Sürdürülebilir Çevre: gelecek kuşakların ihtiyaç duyacağı kaynakların varlığını ve kalitesini tehlikeye atmadan, hem bugünün hem de gelecek kuşakların çevresini oluşturan tüm çevresel değerlerin her alanda (sosyal, ekonomik, fizikî vb) ıslahı, korunması ve geliştirilmesi sürecidir.


Bugün, Yalova’da, çevre bilincinin gelişmiş olduğu bir toplum içinde ve sürdürülebilir sosyo/kültürel çevrede yaşadığımızı söylemek mümkün değildir.


O kadar ki, ekonomik çıkar ve siyasi rant, çevre bilincini silip atmıştır.


Yalova’ya ilk defa gelen bir yabancı, sadece gözlemleriyle, Yalova’da sürdürülebilir bir çevrenin varlığından söz edebilir mi?


Yalova’da sürdürülebilir bir çevre kalmamışsa, gelecek nesillerimizin geleceğini çalmış ve Yalova’ya kötülük yapmış olmuyor muyuz?


Yalova’da yapılmış ve yapılacak tüm yatırımlarda sürdürülebilir çevrenin devamını sağlamak, en öncelikli görevimiz değil mi?


İşsizliği önlemek ve istihdamı artırmak için, mutlaka doğal dokuyu katletmek mi gerekiyor? Bunun başka yolu yok mudur?


Artık Yalovalı, ciddi ciddi düşünmelidir:


Basitçe söyleyelim: çocuklarımıza yaşanabilir/sürdürülebilir bir çevre mi bırakacağız?


Yoksa, tarım alanlarına yapılmış Organize Sanayi Bölgeleri- sanayi tesisleri, turizm alanlarına yapılmış tersaneler, turist çekmek için tarım alanlarına yapılmış çok yıldızlı büyük oteller, birinci sınıf tarım ve turizm alanlarına kondurulmuş üniversite kampusları ve yeni yerleşime açılmış konut bölgeleriyle kaplı ( işsizliğin olmadığı) bir alan mı?


Tekrarlıyorum, Yalova İli’nin bir bütün olarak mevcut yer altı ve yerüstü su rezervleri, kentin gelecekte oluşturacağı olası yerleşim genişlemesi ve olası nüfus artışı dikkate alınarak, yeniden planlanmalı ve sürdürülebilir çevre göz önünde tutularak, yeni bir düzenlemeye geçilmelidir.


X X X


Hoş görülsün, yazım biraz uzun oldu ama, kısaca değineceğim güncel bir diğer konu daha var. O da, Stratejik Plân.
Bu konuda yapılanları ve açıklamaları, ilk günden itibaren takip ediyor ve konuyla ilgili her haberi ( diğer şehirler dahil) okuyorum.


5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile, 5302 sayılı İl Özel İdare İdaresi Kanunu, İl Özel İdareleri’ne Stratejik Plân yapma zorunluluğu getirdi.
Dile getirmek istediğim konu bu değil.


Bu konuda, Belediye’nin de ayrı bir çalışma içinde olması gerekir (di).
5393 sayılı Belediye Kanunu, 3 Temmuz 2005 tarihinde TBMM’de kabul edildi. Resmi Gazete’de yayım tarihi de 13 Temmuz 2005.


Bu kanunun 41 nci maddesi şu şekilde:
“Belediye Başkanı, mahalli idareler genel seçimlerinden itibaren altı ay içinde, kalkınma planı ve programı ile varsa bölge planına uygun olarak stratejik plan ve ilgili olduğu yıl başından önce de yıllık performans programı hazırlayıp Belediye Meclisi’ne sunar.
Stratejik Plân, Belediye Meclisi tarafından kabul edildikten sonra yürürlüğe girer.”


Aynı kanunun 56 nci maddesi de şu şekilde:
“ Belediye Başkanı, Stratejik Plân ve Performans Programı’na göre yürütülen faaliyetleri, belirlenmiş performans ölçütlerine göre hedef ve gerçekleştirme durumu ile meydana gelen sapmaların nedenlerini ve belediyenin borçlarının durumunu açıklayan faaliyet raporunu hazırlar.
Faaliyet Raporu, Nisan ayı toplantısında Belediye Başkanı tarafından Meclis’e sunulur. Raporun bir örneği İçişleri Bakanlığı’na gönderilir ve kamuoyuna açıklanır”


Kanun kısaca diyor ki, Belediye Başkanı’nın göreve geldiği sırada bir plânı olur. Başkan, neyi nasıl yapacaklarını bu plânda açıklar. Bu plân, Belediye Meclisi’nde kabul edilerek yürürlüğe girer. Bundan yapılan her şey bu plâna uygun yürütülür. Yapılan ve yapılmayanlar da şeffaf olarak kamuoyuna aktarılır. Belediye Başkanları, akıllarına esenleri yapamaz ve yaptıramaz.


Neredeyse yeni seçimler geldi. Ortada bu sözü edilen Stratejik Plân yok.
Ya da var da, ben mi duymadım?


DERLER Kİ: Aydın bir insanı kazanmak için (hakaret etmeden) onu tenkit et; cahil bir insanı kazanmak için ise onu methet…



Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.