Herhangi bir partiye sempati duymuyorum; herhangi bir partiyle bağım da yok.
T.C. Anayasası başlangıçta belirtilen temel ilkelere, Atatürk ilke ve devrimlerine gönülden inanıyorum.
Atatürk milliyetçiliğine, LAİK ve demokratik sosyal hukuk devletine karşı zihniyetten oldukça uzak olduğumu da belirtmem gerek.
Anayasada belirtildiği gibi, Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı “İstiklâl Marşı” dır; başkenti Ankara’ dır.
Türkiye Cumhuriyeti’ nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ ü, rehberim ve bana yol gösteren ışık olarak kabul ettim.
Atatürk’ ün belirttiği gibi “Ne Mutlu Türk’ üm Diyene” sözünü gururla söylüyorum.
Yine Atatürk’ ün belirttiği gibi, “ Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri de dildir. Türk Milleti’ ndenim diyen insan, her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz” sözüne yürekten katılıyorum.
Benim dilim, rüyam, duam Türkçe…
Televizyonlarda haber ve tartışma programlarını izlemeyi de sevmiyorum. Her konuşmacı ya iktidar partisinin sözcülüğünü yapıyor, ya da muhalefetin sözcülüğüne soyunuyor.
Sizi bilmem ama gazete okumaktan da soğudum.
Her gazete kendine göre yanlı, ya iktidar ya muhalefetten yana…
Eline kalem alan ya da bilgisayarın başına oturmuş köşe yazarları da, lâfı döndürüp dolaştırıp sempati duyduğu partinin borazanlığını yapıyor. Tabi, bu durumda da karşı partinin yaptığı her şey yanlış, en doğruyu sadece biz yaparız mantığı hâkim.
Bu tarz bana göre değil; böyle davrananlardan da hoşlanmıyorum!
Benim için kişiler değil, yapılanlar önemli… Kim yaparsa yapsın, doğru ve güzeli yapan benim için makbul olanı…
Basın mensuplarının hangi zor şartlar altında çalıştığını çok iyi biliyorum ve gerçek basın emekçilerine- gazetecilere sonsuz saygı duyuyorum.
Elime kalemi aldım ya da bilgisayarın başındayım diye aklıma geleni yazmadığım gibi, kişisel sorunlarımı da burada dile getirmiyor, kimseye hakaret etmemeye özen gösteriyor, yazılarımı bir silâh olarak kullanmamaya gayret ediyorum.
İçimden geldiği gibi yazdım.
Bu gün de böyle olsun!
ATATÜRK DİYOR Kİ:
“Matbuat hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz… Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır.”
“ Ne Mutlu Türk’üm Diyene”
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Siyasî Yazılar Üstüne
Siyasetle yatıyor, siyasetle kalkıyoruz.
Ne var ki, ben siyasetten hoşlanmıyorum.
Herhangi bir partiye sempati duymuyorum; herhangi bir partiyle bağım da yok.
T.C. Anayasası başlangıçta belirtilen temel ilkelere, Atatürk ilke ve devrimlerine gönülden inanıyorum.
Atatürk milliyetçiliğine, LAİK ve demokratik sosyal hukuk devletine karşı zihniyetten oldukça uzak olduğumu da belirtmem gerek.
Anayasada belirtildiği gibi, Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı “İstiklâl Marşı” dır; başkenti Ankara’ dır.
Türkiye Cumhuriyeti’ nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ ü, rehberim ve bana yol gösteren ışık olarak kabul ettim.
Atatürk’ ün belirttiği gibi “Ne Mutlu Türk’ üm Diyene” sözünü gururla söylüyorum.
Yine Atatürk’ ün belirttiği gibi, “ Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri de dildir. Türk Milleti’ ndenim diyen insan, her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz” sözüne yürekten katılıyorum.
Benim dilim, rüyam, duam Türkçe…
Televizyonlarda haber ve tartışma programlarını izlemeyi de sevmiyorum. Her konuşmacı ya iktidar partisinin sözcülüğünü yapıyor, ya da muhalefetin sözcülüğüne soyunuyor.
Sizi bilmem ama gazete okumaktan da soğudum.
Her gazete kendine göre yanlı, ya iktidar ya muhalefetten yana…
Eline kalem alan ya da bilgisayarın başına oturmuş köşe yazarları da, lâfı döndürüp dolaştırıp sempati duyduğu partinin borazanlığını yapıyor. Tabi, bu durumda da karşı partinin yaptığı her şey yanlış, en doğruyu sadece biz yaparız mantığı hâkim.
Bu tarz bana göre değil; böyle davrananlardan da hoşlanmıyorum!
Benim için kişiler değil, yapılanlar önemli… Kim yaparsa yapsın, doğru ve güzeli yapan benim için makbul olanı…
Basın mensuplarının hangi zor şartlar altında çalıştığını çok iyi biliyorum ve gerçek basın emekçilerine- gazetecilere sonsuz saygı duyuyorum.
Elime kalemi aldım ya da bilgisayarın başındayım diye aklıma geleni yazmadığım gibi, kişisel sorunlarımı da burada dile getirmiyor, kimseye hakaret etmemeye özen gösteriyor, yazılarımı bir silâh olarak kullanmamaya gayret ediyorum.
İçimden geldiği gibi yazdım.
Bu gün de böyle olsun!
ATATÜRK DİYOR Kİ:
“Matbuat hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz… Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır.”
“ Ne Mutlu Türk’üm Diyene”