Her gün, önce Yalova ve Haberci gazetelerini okur, sonra yerel haber sitelerine göz atarım.
Tüm köşe yazarlarının yazılarını ve güncel haberleri mutlaka okurum.
Yalova’da ne olup bitiyor, anlamaya çalışırım.
Son zamanlarda iki haberden artık sıkılmaya başladım.
Bunlardan biri Yürüyen Köşk’te yapılan toplantılar; ikincisi de Yeşil- Mavi Yol tanıtımları…
Açıklamak belki biraz ayıp olacak ama, Yürüyen Köşk’ün gerçek tarihini ortaya çıkaran benim... (Araştırma Enstitüsü sitesinde köşkün yürütülüş tarihi 11 Ağustos 1930 olması gerekirken, hâlâ yanlış olarak 11 Ağustos 1936 yazılı.Umarım bir gün düzeltirler.)
Yürüyen Köşk’ün ilk belgeselini, 1994 yılında TRT’de hazırlayan ve yayınlayan da benim.
Yürüyen Köşk’ün Atatürk’ün çevre mesajı olarak dünyaya tanıtılması gereğini her fırsatta dile getirenlerden biri de benim.
Diyeceksiniz ki, “Eee, ne oluyor?”
Eeesi şu?
Olay artık şirazesinden çıktı !..
Bir kere, Yürüyen Köşk’e motorlu araçla gidilmesi yanlış !..
Araştırma Enstitüsü, yalnız Türkiye’nin değil, Balkanlar’ın ve Orta Doğu’nun en büyük ve en önemli gen merkezi. !..
Adamların, “Buraya motorlu araç sokmayın” demekten dillerinde tüy bitti.
Kimsenin umurunda değil.
Atatürk, “doğayı olduğu gibi koruyun” mesajı vermek istemiş, biz köşkün yanına ağaçları keserek kafeterya yaptık !.. (İnanmayan, Yürüyen Köşk’ün bulunduğu yerde teşhir edilen büyük resimlere bakabilir !..)
Yürüyen Köşk’ün tanıtım amaçlı film, dizi ve belgesellerde gösterilmesi son derece uygun…
Tanıtım amaçlı gösterilmesi ideal…
Ama, mekân olarak kullanılması yanlış !..
Örneğin, “Kınalı Kuzular” dizisinde gördük. Bina, bu dizide “Yürüyen Köşk” olarak değil de, Binbaşı Asım’ın çalışma odası, bilmem kim hanımın salonu, ya da herhangi bir iç mekân olarak kullanıldı.
Kimse olayın üzerine gitmedi ama, müze olarak tescilli bir yapı, böyle alelade mekân olarak kullanılırsa suç olur!.. Kullanan da suçlu !.. Burada aklıma takılan konu şu: Dizi yetkilileri, burayı mekân olarak kullanma iznini kimden aldılar? (Tabii insanın aklına gelen çok şey olabilir. Örneğin, dizinin bütçesinde mekan için ayrılmış para var mı, varsa bu para ne oldu?)
Kafeterya, Yürüyen Köşk’ü ziyarete gelenlerin oturup biraz soluklanması ve bir çay veya meşrubat içerek dinlenmesi amacıyla yapılmıştı.
Burada yemek vermenin, tanıtım amaçlı toplantıların dışında, mahalle toplantılarının ya da hiç ilgisiz bir etkinliği yapmanın âlemi ne?
Atatürk’ün çevre mesajını tanıtacağım derken, çevreye zarar vermekten kaçınmak gerekmez mi?
Belediye Başkanı Sayın Barbaros H. Binicioğlu’nun, Yürüyen Köşk’ü Türkiye’nin ve dünyanın tanıdığı bir simge haline getirme çabasını herkes gibi ben de takdir ediyorum.
Ama, lütfen kantarın topuzunu kaçırmayalım !..
***
Yeşil- Mavi Yol konusuna gelince…
Bu konuda daha önce uzun uzun yazdığım için ayrıntıya girmeyeceğim.
Ancak, Yeşil- Mavi Yol’un Yalova’nın öncelikli konusu olduğuna ve Yalova’nın ekonomisine en ufak bir katkı sağlayacağına inanmıyorum.
Yalova’nın önceliklerini iyi belirlemek lâzım !..
Altınova- Yalova, Çınarcık- Armutlu yollarının emniyetsiz durumu ortada…Gün geçmiyor ki bir kaza olmasın !..Yerel gazetelerde bu konuda devamlı yapılan uyarıları kimse okumuyor mu?
Kalıcı konutların yolları istenilen gibi yapılmadı! (Depremin üzerinden 8 sene geçti, kalıcı konutların pek çok sorunu çözülmedi.)
Kentin ulaşım plânı yok!.. Trafik ışıkları, yaya geçiş yerleri, otopark gerçek bir bilinmeyen!..
Kent içi trafik, kent merkezini ilçe ve köylere bağlayan ulaşım düzeni, arapsaçı gibi!..
Örneğin, yeni yapılan Şehirlerarası Otobüs Terminali’nin giriş ve çıkışı, Yalova’nın en tehlikeli kavşağı…
Burada önce kavşak yapılmalı, sonra binanın yapımına geçilmeliydi!..
Bölgeye giriş çıkışta meydana gelebilecek bir ölümlü kazada, kimsenin vicdanı sızlamayacak mı?
Acıdır, Yalova’nın Cumhuriyet Meydanı yok!... Ne zaman düzenleme yapılacak Allah bilir!..
Öncelikleri iyi belirlemek gerekir diyorum ya!
Ulusal basından öğrendiğime göre, Yalova İl Genel Meclisi’nin Temmuz 2007 toplantısının ana konusu, Yalova köylerinin su sorunuymuş… Yalova’nın 43 köyünden 33’ünde içme suyu yokmuş.
Bu öncelikli bir konu değil midir?
Tekrar tekrar söylüyor ve yazıyorum. Kuraklık da bir afettir. Esas kuraklık ve yağışsız dönem gelecek sene başlayacak…
Pek çok şehirde, belediyeler, barajların su toplama kapasitelerini artırmak için çalışmaya başladılar bile…Pek çok şehirde, öncelikli konu, gelecekteki su sorununa çözüm bulmak!..
Şu kadar aylık suyumuz var, demek çözüm değil!
Yapılacak çok şey var ve biz boşuna zaman öldürüyoruz!..
Ayrıca, “Biz, Yalova’nın suyunu kimseye vermeyeceğiz” demek de, gerçekçi değil!
Yani şimdi, Başbakan RT Erdoğan, Belediye Başkanı’na bir telefon açsa ve ona, “İstanbul’a her gün iki tanker su vereceksin” dese, Başkan buna “Hayır” mı diyecek?
Ayrıca, su olan yerlerden su olmayan yerlere su alınması için hazırlık yapıldığını, duymayan kalmadı.
DSİ yetkilileri, daha 1997 yılında, Altınova’ daki sanayi tesislerinin yeraltı su kaynaklarını kuruttuklarını söylemişlerdi. Buna önlem alındı mı, yok…
Altınova’ daki sanayi tesisleri, bugün Gökçe Barajı’ndan belirli ve de önemli bir oranda su alıyorlar. Bölgede kuraklık arttıkça, bu tesisler aynı oranda su almaya devam edecekler mi?
Bunu şimdiden düzenlemek veya plânlamak, öncelik değil midir?
Altınova’da yapılan tersaneler, su ihtiyacını Ayazma Barajı’ndan mı alacaklar? Böyle bir baraj mı var?
Görülüyor ki, tersaneler bitince, bunlar da ihtiyaç duyacakları suyu Gökçe Barajı’ndan alacaklar!...
İnsanlarına yetmeyen su, sanayi tesislerine mi verilecek?
Şehrin önceliği diyoruz ya!
Susuzluğa karşı şimdiden önlem alınması, bu kentin birinci önceliği değil midir?
Konular bitmiyor ki !
Apaçık belli ki, önce liman, sonra da santral devreye girecek!..
Ne kadar modern teknoloji kullanılırsa kullanılsın, sonunda doğaya doğal olmayan atıklar verilecek!..
Ben, Yalova’nın geleceğini düşünüyorum.
Yalova’nın geleceği için endişe ediyorum.
Kanaatimce, Yalova’nın önceliği, toplum sağlığının ön plânda olduğu sürdürülebilir bir çevredir.
Türk ekonomisinin kalkınması için gerekli olan tesisler, Yalova’nın öncelikli konusu değildir ve olmamalıdır da…
Sağlıklı bir çevre olmazsa, orada hiçbir şey olmaz zaten…
Yalova’yı gelecek kuşaklardan emanet aldığımızı unutuyoruz.
Toplumu ilgilendirmesi gereken çok daha önemli konular dururken, Yürüyen Köşk’te yapılan toplantılar ve Yeşil- Mavi Yol haberlerinden neden çok sıkıldığım, herhalde şimdi daha iyi anlaşılmıştır.
www.ahmetakyol.net
(Sayın Nuri Taner’in yazdığı ‘Yalova Masalları’ isimli kitap, Ukrayna’da, öğrenci tezi olarak Ukrayna diline çevrilmiş. Bu çok önemli kültürel bir olaydır. Yalova kültürüne katkılarından dolayı kendisini kutluyorum.)
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Sıkıldım Artık
Her gün, önce Yalova ve Haberci gazetelerini okur, sonra yerel haber sitelerine göz atarım.
Tüm köşe yazarlarının yazılarını ve güncel haberleri mutlaka okurum.
Yalova’da ne olup bitiyor, anlamaya çalışırım.
Son zamanlarda iki haberden artık sıkılmaya başladım.
Bunlardan biri Yürüyen Köşk’te yapılan toplantılar; ikincisi de Yeşil- Mavi Yol tanıtımları…
Açıklamak belki biraz ayıp olacak ama, Yürüyen Köşk’ün gerçek tarihini ortaya çıkaran benim... (Araştırma Enstitüsü sitesinde köşkün yürütülüş tarihi 11 Ağustos 1930 olması gerekirken, hâlâ yanlış olarak 11 Ağustos 1936 yazılı.Umarım bir gün düzeltirler.)
Yürüyen Köşk’ün ilk belgeselini, 1994 yılında TRT’de hazırlayan ve yayınlayan da benim.
Yürüyen Köşk’ün Atatürk’ün çevre mesajı olarak dünyaya tanıtılması gereğini her fırsatta dile getirenlerden biri de benim.
Diyeceksiniz ki, “Eee, ne oluyor?”
Eeesi şu?
Olay artık şirazesinden çıktı !..
Bir kere, Yürüyen Köşk’e motorlu araçla gidilmesi yanlış !..
Araştırma Enstitüsü, yalnız Türkiye’nin değil, Balkanlar’ın ve Orta Doğu’nun en büyük ve en önemli gen merkezi. !..
Adamların, “Buraya motorlu araç sokmayın” demekten dillerinde tüy bitti.
Kimsenin umurunda değil.
Atatürk, “doğayı olduğu gibi koruyun” mesajı vermek istemiş, biz köşkün yanına ağaçları keserek kafeterya yaptık !.. (İnanmayan, Yürüyen Köşk’ün bulunduğu yerde teşhir edilen büyük resimlere bakabilir !..)
Yürüyen Köşk’ün tanıtım amaçlı film, dizi ve belgesellerde gösterilmesi son derece uygun…
Tanıtım amaçlı gösterilmesi ideal…
Ama, mekân olarak kullanılması yanlış !..
Örneğin, “Kınalı Kuzular” dizisinde gördük. Bina, bu dizide “Yürüyen Köşk” olarak değil de, Binbaşı Asım’ın çalışma odası, bilmem kim hanımın salonu, ya da herhangi bir iç mekân olarak kullanıldı.
Kimse olayın üzerine gitmedi ama, müze olarak tescilli bir yapı, böyle alelade mekân olarak kullanılırsa suç olur!.. Kullanan da suçlu !.. Burada aklıma takılan konu şu: Dizi yetkilileri, burayı mekân olarak kullanma iznini kimden aldılar? (Tabii insanın aklına gelen çok şey olabilir. Örneğin, dizinin bütçesinde mekan için ayrılmış para var mı, varsa bu para ne oldu?)
Kafeterya, Yürüyen Köşk’ü ziyarete gelenlerin oturup biraz soluklanması ve bir çay veya meşrubat içerek dinlenmesi amacıyla yapılmıştı.
Burada yemek vermenin, tanıtım amaçlı toplantıların dışında, mahalle toplantılarının ya da hiç ilgisiz bir etkinliği yapmanın âlemi ne?
Atatürk’ün çevre mesajını tanıtacağım derken, çevreye zarar vermekten kaçınmak gerekmez mi?
Belediye Başkanı Sayın Barbaros H. Binicioğlu’nun, Yürüyen Köşk’ü Türkiye’nin ve dünyanın tanıdığı bir simge haline getirme çabasını herkes gibi ben de takdir ediyorum.
Ama, lütfen kantarın topuzunu kaçırmayalım !..
***
Yeşil- Mavi Yol konusuna gelince…
Bu konuda daha önce uzun uzun yazdığım için ayrıntıya girmeyeceğim.
Ancak, Yeşil- Mavi Yol’un Yalova’nın öncelikli konusu olduğuna ve Yalova’nın ekonomisine en ufak bir katkı sağlayacağına inanmıyorum.
Yalova’nın önceliklerini iyi belirlemek lâzım !..
Altınova- Yalova, Çınarcık- Armutlu yollarının emniyetsiz durumu ortada…Gün geçmiyor ki bir kaza olmasın !..Yerel gazetelerde bu konuda devamlı yapılan uyarıları kimse okumuyor mu?
Kalıcı konutların yolları istenilen gibi yapılmadı! (Depremin üzerinden 8 sene geçti, kalıcı konutların pek çok sorunu çözülmedi.)
Kentin ulaşım plânı yok!.. Trafik ışıkları, yaya geçiş yerleri, otopark gerçek bir bilinmeyen!..
Kent içi trafik, kent merkezini ilçe ve köylere bağlayan ulaşım düzeni, arapsaçı gibi!..
Örneğin, yeni yapılan Şehirlerarası Otobüs Terminali’nin giriş ve çıkışı, Yalova’nın en tehlikeli kavşağı…
Burada önce kavşak yapılmalı, sonra binanın yapımına geçilmeliydi!..
Bölgeye giriş çıkışta meydana gelebilecek bir ölümlü kazada, kimsenin vicdanı sızlamayacak mı?
Acıdır, Yalova’nın Cumhuriyet Meydanı yok!... Ne zaman düzenleme yapılacak Allah bilir!..
Öncelikleri iyi belirlemek gerekir diyorum ya!
Ulusal basından öğrendiğime göre, Yalova İl Genel Meclisi’nin Temmuz 2007 toplantısının ana konusu, Yalova köylerinin su sorunuymuş… Yalova’nın 43 köyünden 33’ünde içme suyu yokmuş.
Bu öncelikli bir konu değil midir?
Tekrar tekrar söylüyor ve yazıyorum. Kuraklık da bir afettir. Esas kuraklık ve yağışsız dönem gelecek sene başlayacak…
Pek çok şehirde, belediyeler, barajların su toplama kapasitelerini artırmak için çalışmaya başladılar bile…Pek çok şehirde, öncelikli konu, gelecekteki su sorununa çözüm bulmak!..
Şu kadar aylık suyumuz var, demek çözüm değil!
Yapılacak çok şey var ve biz boşuna zaman öldürüyoruz!..
Ayrıca, “Biz, Yalova’nın suyunu kimseye vermeyeceğiz” demek de, gerçekçi değil!
Yani şimdi, Başbakan RT Erdoğan, Belediye Başkanı’na bir telefon açsa ve ona, “İstanbul’a her gün iki tanker su vereceksin” dese, Başkan buna “Hayır” mı diyecek?
Ayrıca, su olan yerlerden su olmayan yerlere su alınması için hazırlık yapıldığını, duymayan kalmadı.
DSİ yetkilileri, daha 1997 yılında, Altınova’ daki sanayi tesislerinin yeraltı su kaynaklarını kuruttuklarını söylemişlerdi. Buna önlem alındı mı, yok…
Altınova’ daki sanayi tesisleri, bugün Gökçe Barajı’ndan belirli ve de önemli bir oranda su alıyorlar. Bölgede kuraklık arttıkça, bu tesisler aynı oranda su almaya devam edecekler mi?
Bunu şimdiden düzenlemek veya plânlamak, öncelik değil midir?
Altınova’da yapılan tersaneler, su ihtiyacını Ayazma Barajı’ndan mı alacaklar? Böyle bir baraj mı var?
Görülüyor ki, tersaneler bitince, bunlar da ihtiyaç duyacakları suyu Gökçe Barajı’ndan alacaklar!...
İnsanlarına yetmeyen su, sanayi tesislerine mi verilecek?
Şehrin önceliği diyoruz ya!
Susuzluğa karşı şimdiden önlem alınması, bu kentin birinci önceliği değil midir?
Konular bitmiyor ki !
Apaçık belli ki, önce liman, sonra da santral devreye girecek!..
Ne kadar modern teknoloji kullanılırsa kullanılsın, sonunda doğaya doğal olmayan atıklar verilecek!..
Ben, Yalova’nın geleceğini düşünüyorum.
Yalova’nın geleceği için endişe ediyorum.
Kanaatimce, Yalova’nın önceliği, toplum sağlığının ön plânda olduğu sürdürülebilir bir çevredir.
Türk ekonomisinin kalkınması için gerekli olan tesisler, Yalova’nın öncelikli konusu değildir ve olmamalıdır da…
Sağlıklı bir çevre olmazsa, orada hiçbir şey olmaz zaten…
Yalova’yı gelecek kuşaklardan emanet aldığımızı unutuyoruz.
Toplumu ilgilendirmesi gereken çok daha önemli konular dururken, Yürüyen Köşk’te yapılan toplantılar ve Yeşil- Mavi Yol haberlerinden neden çok sıkıldığım, herhalde şimdi daha iyi anlaşılmıştır.
www.ahmetakyol.net
(Sayın Nuri Taner’in yazdığı ‘Yalova Masalları’ isimli kitap, Ukrayna’da, öğrenci tezi olarak Ukrayna diline çevrilmiş. Bu çok önemli kültürel bir olaydır. Yalova kültürüne katkılarından dolayı kendisini kutluyorum.)