Yalova Güneyköy’ün kuruluşunun 109 ncu yılı, 3 Temmuz 2005 günü düzenlenen coşkulu bir şenlikle kutlandı.
Aldığım ve bir başka kaynaktan doğrulanan habere göre, şenlikte yapılan bir konuşmada, Yalova’nın tarihini kaleme alanlara şiddetli bir şekilde çatılmış ve Güneyköy’de Milli Mücadele sırasında kurulan Şeyh Şamil Müfrezesi’nden hiç kimsenin bahsetmediğinden yola çıkılarak, sitemde bulunulmuş.
Önce, bir konuyu açıklığa kavuşturalım: Ben, tarihçi değilim ve hiçbir zaman böyle bir açıklamam olmadı. Ben, tarihi, özellikle de Türk tarihini okuyup incelemeyi çok seven bir insanım, hepsi bu… Okuduğum ve öğrendiklerimi ( profesyonelce değil, amatörce ) paylaşmaktan da büyük keyif alıyorum. Kurtuluş Savaşı’nda Yalova’da geçen olayları karınca kararınca inceleyen iki-üç kişiden biri olduğum için, kendimi bu iddiaya yanıt vermekle zorunlu hissettim.
Şeyh Şamil Müfrezesi’ni tanıtmak için yapılanları ve yazılanları, bu yazının son kısmına bırakarak, önce bu müfrezenin ne olduğunu görelim.
Mondros Ateşkesi’nin imzalanmasından sonra, Yalova köylerinde kurulan müfrezelerden biri de, söylenenlere göre, Şeyh Şamil Müfrezesi’ydi. Yalova’nın Reşadiye Köyü’nde ( günümüzde Güneyköy) Dağıstan’dan gelenler tarafından kurulmuştu.
Anlatılanlara göre, daha çok Bursa bölgesinde bulunan ve 174 ncü Alay Komutanı Yarbay Rahmi Bey’in emrinde, Birinci Anzavur ayaklanmasının bastırılmasında ( 25 Ekim – 30 Kasım 1919 ); Ali Fuat Paşa’yla Düzce isyanının bastırılmasında ( 13 Nisan -31 Mayıs 1920) görev yapan Şeyh Şamil Müfrezesi, 8 Temmuz 1920’de Yunanlılar’ın Bursa’yı işgali üzerine dağıldı.
Bu müfrezenin başında bulunan kişi, Esir Mehmet de denilen Mehmet Ersöz’dü. Mehmet Ersöz, anılarında o günleri şöyle anlatmıştı:
“…1304 (Milâdi 1886) doğumluyum. Babamın da adı Mehmet’ti. Biz, Kafkasyalılar’dan birkaç Alay, Rus Ordusu’nda iken Almanlar’a karşı savaşırken esir düştük. Onlar da bizi Türkiye’ye gönderdiler. Esir Mehmet lakabı buradan gelir.
…Birinci Dünya Savaşı bitmişti. Sonradan Bursa’da Müdafaa-i Milliye diye bir yer açıldı. Burada, Necati Bey ( ilk devrenin mebusu), Salih Paşa ( Erzurum mebusu), bir de Üsküplü Jandarma Albayı Mehmet Ali Bey bir teşkilât yaptılar. Rahmi Bey de Alay Komutanı idi. Mehmet Ali Bey, beni müfreze komutanı yaptı.
Sonra Şeyh Şamil Bölüğü kuruldu. İçlerinde hapisten çıkanlar da vardı.
Kısa süre sonra, Birinci Anzavur ayaklanması başladı. Bursa yolunu kestik. Anzavur’un adamlarıyla çarpıştık. Anzavur boynunda Kur’an ile geziyordu. Halkı padişahın isteklerine uymaya çağırıyordu. Çarpışma sonunda, Anzavur yakalanacağını anlayınca kaçtı. Ancak, aradan bir süre geçince tekrar ayaklandı. Biz de tekrar çatışmaya girdik. Aznavurcular, Rahmi Bey’i kurban keser gibi kestiler. Çerkez Ethem, Anzavur isyanını bastırdı. Anzavur yine kaçtı. Ali Fuat Paşa ile Düzce isyanına gittik. Onu bastırdık. Sonra İzmit’e yürüdük. Oradan da Bursa’ya geldik. Bursa henüz işgal edilmemişti.
Bursa’nın işgal edildiği günler içinde dağıldık. Güney Köyü’ne çekildim. Bir süre sonra, köy içinde davet edildiğim ( isim vermek istemiyorum) bir yerde tuzağa düşürüldüm.Bulunduğum odaya birden Yunanlı subaylar girerek beni esir aldılar. Esir düşmemden sonra 7 köy halkı göç etmiştir.
Yunanlılar beni öldürmediler. Gemlik’ten önce Bursa’ya, sonra da Mudanya’ya götürdüler. Ellerinde 3-4 ay kaldım. Atina’ya götüreceklerdi. Mudanya’da üç kişi kaçmaya muvaffak olduk. Mudanya’da çok Rus motoru vardı. Onlarla İstanbul’a, oradan da Adapazarı’na çıktık. Adapazarı’nda Kuva-yı Milliye’ye karşı savaşmışım diye beni tutukladılar. Prangalara bağladılar. Üç ay hapis yattıktan sonra, Kastamonu İstiklâl Mahkemesi’ne çıktım. Ancak, Ali Fuat Paşa ile Kâzım (Özalp) Bey’in telgraflarıyla kurtuldum. Hapisten çıkınca düzenli ordu kurulmuştu. Müfrezeler ve çeteler dağılmıştı. Bundan sonra herhangi bir harekete katılmadım.” ( Ayrıntılar ve daha fazla bilgi için Kurtuluş Savaşı’nda Yalova isimli kitabıma bakabilirsiniz)
Şeyh Şamil Müfrezesi’ni araştırırken, Esir Mehmet’in oğlu Sayın Nurettin Ersöz ve konuyu çok iyi bilen Güneyköy’ün tanınmış isimleriyle, örneğin Sayın Rasih Savaş ile uzun uzun konuştuk. Ayrıca, 1982 yılında Esir Mehmet ile yapılan görüşmenin ses bantlarını inceledim.
Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı yayınlarında da iyice araştırdıktan sonra, 1994 yılında, TRT’de bir tarih programında, konuyu işledim, hatta Güneyköy’de olayı ben anlattım. O dönem Güneyköy’ü Muhtarı yanılmıyorsan Rafet Bey idi.
Konu,1996 yılında yazdığım ve Yalova Gazetesi’nin okuyucularına hediye olarak verdiği ( Kurtuluş Savaşı’nda Yalova) isimli kitap ile 1998 yılında kaleme aldığım (Anılarla ve Belgelerle Kurtuluş Savaşı’nda Yalova) isimli kitapta, tüm ayrıntılarıyla mevcuttur.
Şeyh Şamil Müfreze Komutanı Esir Mehmet’in, ayrıca o günleri yaşayan ve bu müfrezede görev yapan pek çok kimsenin ses bandına anlattığı hatıraların deşifresi bende…Bu hatıraların hepsini yazamadığımı belirteyim.
Sayın Nuri Taner’in 1997 yılında yazdığı (Yalova’da Milli Mücadele Kahramanları) isimli kitapta konuyla ilgili bilgi vardır.
Haberci Gazetesi’nden İbrahim Yurdagül’ün , 2001 yılında yayınladığı ve bu sene yeni baskısını yaptığı (İşte Yalova) isimli kitapta, alıntılanan, az da olsa, konuyla ilgili bilgi bulunuyor.
Ayrıca, Güneyköy ile ilgili olduğu için belirteyim, rahmetli Şeyh Şerafettin’in önderliğinde yapılan göç ve faaliyetler hakkında da hem benim kitaplarımda, hem de Yalovalı arkadaşlarımın kitaplarında çok yararlı bilgiler var.
Zannediyorum bir parça ilgiyle istenilen bilgiler bulunabilir.
(Konumuzla hiç ilgisi olmamasına rağmen, Yürüyen Köşk ve verilen şiltler(!) konusuna bir başka yazımda değineceğimi belirtmek isterim.)
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Şeyh Şamil Müfrezesi
Yalova Güneyköy’ün kuruluşunun 109 ncu yılı, 3 Temmuz 2005 günü düzenlenen coşkulu bir şenlikle kutlandı.
Aldığım ve bir başka kaynaktan doğrulanan habere göre, şenlikte yapılan bir konuşmada, Yalova’nın tarihini kaleme alanlara şiddetli bir şekilde çatılmış ve Güneyköy’de Milli Mücadele sırasında kurulan Şeyh Şamil Müfrezesi’nden hiç kimsenin bahsetmediğinden yola çıkılarak, sitemde bulunulmuş.
Önce, bir konuyu açıklığa kavuşturalım:
Ben, tarihçi değilim ve hiçbir zaman böyle bir açıklamam olmadı. Ben, tarihi, özellikle de Türk tarihini okuyup incelemeyi çok seven bir insanım, hepsi bu…
Okuduğum ve öğrendiklerimi ( profesyonelce değil, amatörce ) paylaşmaktan da büyük keyif alıyorum.
Kurtuluş Savaşı’nda Yalova’da geçen olayları karınca kararınca inceleyen iki-üç kişiden biri olduğum için, kendimi bu iddiaya yanıt vermekle zorunlu hissettim.
Şeyh Şamil Müfrezesi’ni tanıtmak için yapılanları ve yazılanları, bu yazının son kısmına bırakarak, önce bu müfrezenin ne olduğunu görelim.
Mondros Ateşkesi’nin imzalanmasından sonra, Yalova köylerinde kurulan müfrezelerden biri de, söylenenlere göre, Şeyh Şamil Müfrezesi’ydi. Yalova’nın Reşadiye Köyü’nde ( günümüzde Güneyköy) Dağıstan’dan gelenler tarafından kurulmuştu.
Anlatılanlara göre, daha çok Bursa bölgesinde bulunan ve 174 ncü Alay Komutanı Yarbay Rahmi Bey’in emrinde, Birinci Anzavur ayaklanmasının bastırılmasında ( 25 Ekim – 30 Kasım 1919 ); Ali Fuat Paşa’yla Düzce isyanının bastırılmasında ( 13 Nisan -31 Mayıs 1920) görev yapan Şeyh Şamil Müfrezesi, 8 Temmuz 1920’de Yunanlılar’ın Bursa’yı işgali üzerine dağıldı.
Bu müfrezenin başında bulunan kişi, Esir Mehmet de denilen Mehmet Ersöz’dü.
Mehmet Ersöz, anılarında o günleri şöyle anlatmıştı:
“…1304 (Milâdi 1886) doğumluyum. Babamın da adı Mehmet’ti. Biz, Kafkasyalılar’dan birkaç Alay, Rus Ordusu’nda iken Almanlar’a karşı savaşırken esir düştük. Onlar da bizi Türkiye’ye gönderdiler. Esir Mehmet lakabı buradan gelir.
…Birinci Dünya Savaşı bitmişti. Sonradan Bursa’da Müdafaa-i Milliye diye bir yer açıldı. Burada, Necati Bey ( ilk devrenin mebusu), Salih Paşa ( Erzurum mebusu), bir de Üsküplü Jandarma Albayı Mehmet Ali Bey bir teşkilât yaptılar. Rahmi Bey de Alay Komutanı idi. Mehmet Ali Bey, beni müfreze komutanı yaptı.
Sonra Şeyh Şamil Bölüğü kuruldu. İçlerinde hapisten çıkanlar da vardı.
Kısa süre sonra, Birinci Anzavur ayaklanması başladı. Bursa yolunu kestik. Anzavur’un adamlarıyla çarpıştık. Anzavur boynunda Kur’an ile geziyordu. Halkı padişahın isteklerine uymaya çağırıyordu. Çarpışma sonunda, Anzavur yakalanacağını anlayınca kaçtı. Ancak, aradan bir süre geçince tekrar ayaklandı. Biz de tekrar çatışmaya girdik. Aznavurcular, Rahmi Bey’i kurban keser gibi kestiler. Çerkez Ethem, Anzavur isyanını bastırdı. Anzavur yine kaçtı. Ali Fuat Paşa ile Düzce isyanına gittik. Onu bastırdık. Sonra İzmit’e yürüdük. Oradan da Bursa’ya geldik. Bursa henüz işgal edilmemişti.
Bursa’nın işgal edildiği günler içinde dağıldık.
Güney Köyü’ne çekildim. Bir süre sonra, köy içinde davet edildiğim ( isim vermek istemiyorum) bir yerde tuzağa düşürüldüm.Bulunduğum odaya birden Yunanlı subaylar girerek beni esir aldılar. Esir düşmemden sonra 7 köy halkı göç etmiştir.
Yunanlılar beni öldürmediler. Gemlik’ten önce Bursa’ya, sonra da Mudanya’ya götürdüler. Ellerinde 3-4 ay kaldım. Atina’ya götüreceklerdi. Mudanya’da üç kişi kaçmaya muvaffak olduk. Mudanya’da çok Rus motoru vardı. Onlarla İstanbul’a, oradan da Adapazarı’na çıktık. Adapazarı’nda Kuva-yı Milliye’ye karşı savaşmışım diye beni tutukladılar. Prangalara bağladılar. Üç ay hapis yattıktan sonra, Kastamonu İstiklâl Mahkemesi’ne çıktım. Ancak, Ali Fuat Paşa ile Kâzım (Özalp) Bey’in telgraflarıyla kurtuldum. Hapisten çıkınca düzenli ordu kurulmuştu. Müfrezeler ve çeteler dağılmıştı. Bundan sonra herhangi bir harekete katılmadım.” ( Ayrıntılar ve daha fazla bilgi için Kurtuluş Savaşı’nda Yalova isimli kitabıma bakabilirsiniz)
Şeyh Şamil Müfrezesi’ni araştırırken, Esir Mehmet’in oğlu Sayın Nurettin Ersöz ve konuyu çok iyi bilen Güneyköy’ün tanınmış isimleriyle, örneğin Sayın Rasih Savaş ile uzun uzun konuştuk. Ayrıca, 1982 yılında Esir Mehmet ile yapılan görüşmenin ses bantlarını inceledim.
Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı yayınlarında da iyice araştırdıktan sonra, 1994 yılında, TRT’de bir tarih programında, konuyu işledim, hatta Güneyköy’de olayı ben anlattım. O dönem Güneyköy’ü Muhtarı yanılmıyorsan Rafet Bey idi.
Konu,1996 yılında yazdığım ve Yalova Gazetesi’nin okuyucularına hediye olarak verdiği ( Kurtuluş Savaşı’nda Yalova) isimli kitap ile 1998 yılında kaleme aldığım (Anılarla ve Belgelerle Kurtuluş Savaşı’nda Yalova) isimli kitapta, tüm ayrıntılarıyla mevcuttur.
Şeyh Şamil Müfreze Komutanı Esir Mehmet’in, ayrıca o günleri yaşayan ve bu müfrezede görev yapan pek çok kimsenin ses bandına anlattığı hatıraların deşifresi bende…Bu hatıraların hepsini yazamadığımı belirteyim.
Sayın Nuri Taner’in 1997 yılında yazdığı (Yalova’da Milli Mücadele Kahramanları) isimli kitapta konuyla ilgili bilgi vardır.
Haberci Gazetesi’nden İbrahim Yurdagül’ün , 2001 yılında yayınladığı ve bu sene yeni baskısını yaptığı (İşte Yalova) isimli kitapta, alıntılanan, az da olsa, konuyla ilgili bilgi bulunuyor.
Ayrıca, Güneyköy ile ilgili olduğu için belirteyim, rahmetli Şeyh Şerafettin’in önderliğinde yapılan göç ve faaliyetler hakkında da hem benim kitaplarımda, hem de Yalovalı arkadaşlarımın kitaplarında çok yararlı bilgiler var.
Zannediyorum bir parça ilgiyle istenilen bilgiler bulunabilir.
(Konumuzla hiç ilgisi olmamasına rağmen, Yürüyen Köşk ve verilen şiltler(!) konusuna bir başka yazımda değineceğimi belirtmek isterim.)