Çok değerli bilim adamı Prof. Dr. Mehmet Altay KÖYMEN’ in şu tespitine dikkatinizi çekerim:
“Başlangıçtan itibaren İslâm’ a kadar Türk tarihi için hâlâ en mühim eser : ‘ O. Franke, Geschichte des Chines, Reiches, I- IV, 1930- 1950, Berlin’ dir.”
Osmanlı tarihine gelince…
Osmanlı Devleti’ nin tarih sahnesine çıktığı yıllara ait (halen bilinen) güvenilir kaynak eser yok denecek gibidir.
O döneme ait olayları kaleme almış üç Romaio/ Rum ( Bizanslı, doğrusu Romalı) tarihçi Pachymeres, Nicephoras, Kantakousenos ile üç Arap seyyahı ve coğrafyacı İbn Batuta, İbn Said ve El- Umarî tanınan isimlerdir. Bunların da kitaplarında Osmanlılar hakkında bilgi ya yoktur ya da çok azdır ve yeterli değildir.
Örneğin Pachymeres, Bafeus Muharebesi’ ni anlattığı kitabında “Türkler” ya da “Osmanlılar” demez, “Otman ve adamları”, “göçebeler” gibi tanımlar kullanır.
Osmanlıların Kayı Boyu’ ndan olup olmadıkları bile belli değildir. Osman Gazi’ nin faaliyet sahasında Kayı Boyu’ ndan gruplara rastlanmıştır ama Osman ailesinin Kayı Boyu’ ndan çıkmış olduğuna dair kesin bir kanıt yoktur; olabilir de olmayabilir de…
Tarihçiler açısından Osmanlı Devleti’nin kuruluş yılları oldukça karanlıktır. Özellikle de Ertuğrul Gazi ile Osman Gazi dönemi söylencelerden ibarettir; o döneme ait olaylar bu kaynaklardan yola çıkılarak “Gerçek” ve “Doğru” olarak anlatılamaz!
Osmanlı kökenli tarih yazıcılarına ait varlığı bilinen en eski Osmanlı Tarihi, (söylencelere göre) Orhan Gazi’nin imamı İshak Fakih’in oğlu Yahşi Fakih’in “Menâkibnâmesi” dir. (Söylencelere göre) Yahşi Fakih, babasından duyduklarıyla yaklaşık 1405’te bir “Menâkibnâme” yazmıştır. Söylence diyerek söze girmemin nedeni, böyle bir eserin günümüzde mevcut olmadığıdır. Kayıp olduğu ifade edilmektedir. Çağdaş tarihçilerden bunu gören yoktur.
İlk dönemleri anlatan bir başka eser, 15 nci yüzyılın başlarında, yani Osman Gazi’ den yaklaşık 100 yıl sonra yazılmış olan Şair Ahmedî’nin “İskendernâmesi” dir.
Osman Gazi dönemine ait önemli bilgiler veren bir başka tarihçi, Aşıkpaşazâde’dir. Tarih kitaplarında yazılanlara göre, muhtemelen 1413 yılında Yahşi Fakih’in evinde misafir kalan Aşıkpaşazâde, burada Yahşi Fakih’in kitabını görüp okumuş, aradan yıllar geçtikten sonra (Fatih döneminde) yazmaya başladığı tarih kitabında, bu Menâkibnâme’den geniş ölçüde yararlanmıştır. Kısacası Osman Gazi’ den 160- 170 yıl sonra yazılmaya başlanan bu kitapta, duyulanlar yazıldığı yani duyumlardan yola çıkıldığı ve kaynak da verilmediği için doğal olarak anlatılanların gerçek ve doğruluğu yoruma tabidir. Artık nasıl anlarsanız!
Bu dönemi anlatan bir başka tarih kitabı Neşrî Tarihi, 1486 ve 1493 yılları arasında (yani Osman Gazi’den yıllar sonra) tamamlanmıştır.
Neşrî Tarihi’ nde bir bakıma Aşıkpaşazâde tekrarlanmış; İbn Kemal ve İdris, bu ikisini kaynak almıştır.
Şükrullâh, “Behcetü’t Tevârîh” adını verdiği tarih kitabını 1456- 1459 yılları arasında Farsça yazmıştır. Şükrullâh eserini yazarken Ahmedî'nin İskendernâme ve yazarı bilinmeyen Sahîhü't Tevârîh adlı eserlerden yararlanmıştır.
Behcetü't Tevârîh ise Zaîm Mîr Mehmed tarafından Câmiu't Tevârîh yazılırken kaynak olarak kullanılmıştır.
“Anonim Tevârih-i Âl-i Osman” lar da, sonraki yıllarda yazıldıkları ve çoğu zaman da menâkibnâmelere dayandıkları için, günümüzde, tarihi olayların değerlendirilmesinde tereddütlere neden olmaktadırlar.
Şikârî( ö: 1584), Karamannâme denen “Kitâb-ıTevârih-i Karamaniyye”yi, Karamanoğlu Alâüddin Bey’ in ( 1361- 1397) Yâricâni’ ye tamamlattığı bir “Şehnâme” den çevirmiştir.
Hayrullah Efendi ( ö: 1866) ise, “Devlet-i Âliyye-i Osmaniyye Tarihi” ni, Murat Hüdavendigâr’ ın ümerasından defterdar Cafer Beğ’ in oğlunun “Âl-i Selçuklu Tarihi” ne atıfla yazmıştır.
Kısacası, Osmanlının ilk kuruluş yılları, Osmanlı tarihçileri tarafından aradan en az 100 yıl geçtikten sonra, o da kulaktan dolma bilgilerle yazılmıştır.
Kişisel değerlendirmeme göre, Türk tarihçiler, Pachymeres gibi dönemin tarihçilerinin yazdıkları kitapların orijinal metinlerinden değil de, İngilizce veya Fransızcaya çevirilerinden yararlanmışlardır. Bu çevirilere sonradan yapılan ilâveler de yanlış değerlendirme ve yorumlara neden olmaktadır.
Osmanlının ilk günlerini özellikle Ertuğrul Gazi ile Osman Gazi dönemlerini öğrenmek için dönemi anlatan Ermeni, Süryani ve özellikle Roma/ Bizans imparatorluğu tarih yazıcılarının Romeko ( Grekçe değil) yazdıkları kitaplarla Karamanlika( Grekçe değil) yazılmış dönem kitaplarını incelemek gerekir.
GÜNCEL TESPİT:
Ardı ardına gelen şehit haberleri içimizi dağlamaya devam ediyor. Güzel ülkemizin birlik ve bütünlüğü için can veren şehitlerimizi en içten saygı ve rahmetle anıyorum. Nur içinde yatsınlar. Umarım haklarını bize helâl ederler.
Ülkemizi bu duruma düşürenlerin ve onları destekleyenlerin hak ettikleri cezayı aldıklarını görmek de inşallah herkese nasip olur!
ATATÜRK DİYOR Kİ: “NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!” www.ahmetakyol.net
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Osmanlı’nın İlk Dönem Tarihi
Çok değerli bilim adamı Prof. Dr. Mehmet Altay KÖYMEN’ in şu tespitine dikkatinizi çekerim:
“Başlangıçtan itibaren İslâm’ a kadar Türk tarihi için hâlâ en mühim eser : ‘ O. Franke, Geschichte des Chines, Reiches, I- IV, 1930- 1950, Berlin’ dir.”
Osmanlı tarihine gelince…
Osmanlı Devleti’ nin tarih sahnesine çıktığı yıllara ait (halen bilinen) güvenilir kaynak eser yok denecek gibidir.
O döneme ait olayları kaleme almış üç Romaio/ Rum ( Bizanslı, doğrusu Romalı) tarihçi Pachymeres, Nicephoras, Kantakousenos ile üç Arap seyyahı ve coğrafyacı İbn Batuta, İbn Said ve El- Umarî tanınan isimlerdir. Bunların da kitaplarında Osmanlılar hakkında bilgi ya yoktur ya da çok azdır ve yeterli değildir.
Örneğin Pachymeres, Bafeus Muharebesi’ ni anlattığı kitabında “Türkler” ya da “Osmanlılar” demez, “Otman ve adamları”, “göçebeler” gibi tanımlar kullanır.
Osmanlıların Kayı Boyu’ ndan olup olmadıkları bile belli değildir. Osman Gazi’ nin faaliyet sahasında Kayı Boyu’ ndan gruplara rastlanmıştır ama Osman ailesinin Kayı Boyu’ ndan çıkmış olduğuna dair kesin bir kanıt yoktur; olabilir de olmayabilir de…
Tarihçiler açısından Osmanlı Devleti’nin kuruluş yılları oldukça karanlıktır. Özellikle de Ertuğrul Gazi ile Osman Gazi dönemi söylencelerden ibarettir; o döneme ait olaylar bu kaynaklardan yola çıkılarak “Gerçek” ve “Doğru” olarak anlatılamaz!
Osmanlı kökenli tarih yazıcılarına ait varlığı bilinen en eski Osmanlı Tarihi, (söylencelere göre) Orhan Gazi’nin imamı İshak Fakih’in oğlu Yahşi Fakih’in “Menâkibnâmesi” dir. (Söylencelere göre) Yahşi Fakih, babasından duyduklarıyla yaklaşık 1405’te bir “Menâkibnâme” yazmıştır. Söylence diyerek söze girmemin nedeni, böyle bir eserin günümüzde mevcut olmadığıdır. Kayıp olduğu ifade edilmektedir. Çağdaş tarihçilerden bunu gören yoktur.
İlk dönemleri anlatan bir başka eser, 15 nci yüzyılın başlarında, yani Osman Gazi’ den yaklaşık 100 yıl sonra yazılmış olan Şair Ahmedî’nin “İskendernâmesi” dir.
Osman Gazi dönemine ait önemli bilgiler veren bir başka tarihçi, Aşıkpaşazâde’dir. Tarih kitaplarında yazılanlara göre, muhtemelen 1413 yılında Yahşi Fakih’in evinde misafir kalan Aşıkpaşazâde, burada Yahşi Fakih’in kitabını görüp okumuş, aradan yıllar geçtikten sonra (Fatih döneminde) yazmaya başladığı tarih kitabında, bu Menâkibnâme’den geniş ölçüde yararlanmıştır. Kısacası Osman Gazi’ den 160- 170 yıl sonra yazılmaya başlanan bu kitapta, duyulanlar yazıldığı yani duyumlardan yola çıkıldığı ve kaynak da verilmediği için doğal olarak anlatılanların gerçek ve doğruluğu yoruma tabidir. Artık nasıl anlarsanız!
Bu dönemi anlatan bir başka tarih kitabı Neşrî Tarihi, 1486 ve 1493 yılları arasında (yani Osman Gazi’den yıllar sonra) tamamlanmıştır.
Neşrî Tarihi’ nde bir bakıma Aşıkpaşazâde tekrarlanmış; İbn Kemal ve İdris, bu ikisini kaynak almıştır.
Şükrullâh, “Behcetü’t Tevârîh” adını verdiği tarih kitabını 1456- 1459 yılları arasında Farsça yazmıştır. Şükrullâh eserini yazarken Ahmedî'nin İskendernâme ve yazarı bilinmeyen Sahîhü't Tevârîh adlı eserlerden yararlanmıştır.
Behcetü't Tevârîh ise Zaîm Mîr Mehmed tarafından Câmiu't Tevârîh yazılırken kaynak olarak kullanılmıştır.
“Anonim Tevârih-i Âl-i Osman” lar da, sonraki yıllarda yazıldıkları ve çoğu zaman da menâkibnâmelere dayandıkları için, günümüzde, tarihi olayların değerlendirilmesinde tereddütlere neden olmaktadırlar.
Şikârî( ö: 1584), Karamannâme denen “Kitâb-ıTevârih-i Karamaniyye”yi, Karamanoğlu Alâüddin Bey’ in ( 1361- 1397) Yâricâni’ ye tamamlattığı bir “Şehnâme” den çevirmiştir.
Hayrullah Efendi ( ö: 1866) ise, “Devlet-i Âliyye-i Osmaniyye Tarihi” ni, Murat Hüdavendigâr’ ın ümerasından defterdar Cafer Beğ’ in oğlunun “Âl-i Selçuklu Tarihi” ne atıfla yazmıştır.
Kısacası, Osmanlının ilk kuruluş yılları, Osmanlı tarihçileri tarafından aradan en az 100 yıl geçtikten sonra, o da kulaktan dolma bilgilerle yazılmıştır.
Kişisel değerlendirmeme göre, Türk tarihçiler, Pachymeres gibi dönemin tarihçilerinin yazdıkları kitapların orijinal metinlerinden değil de, İngilizce veya Fransızcaya çevirilerinden yararlanmışlardır. Bu çevirilere sonradan yapılan ilâveler de yanlış değerlendirme ve yorumlara neden olmaktadır.
Osmanlının ilk günlerini özellikle Ertuğrul Gazi ile Osman Gazi dönemlerini öğrenmek için dönemi anlatan Ermeni, Süryani ve özellikle Roma/ Bizans imparatorluğu tarih yazıcılarının Romeko ( Grekçe değil) yazdıkları kitaplarla Karamanlika( Grekçe değil) yazılmış dönem kitaplarını incelemek gerekir.
GÜNCEL TESPİT:
Ardı ardına gelen şehit haberleri içimizi dağlamaya devam ediyor. Güzel ülkemizin birlik ve bütünlüğü için can veren şehitlerimizi en içten saygı ve rahmetle anıyorum. Nur içinde yatsınlar. Umarım haklarını bize helâl ederler.
Ülkemizi bu duruma düşürenlerin ve onları destekleyenlerin hak ettikleri cezayı aldıklarını görmek de inşallah herkese nasip olur!
ATATÜRK DİYOR Kİ:
“NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!”
www.ahmetakyol.net