Önemli Tarihi Günler ve Kurtuluş Günleri, Tarih Şuuru Açısından Önemlidir
Yazının Giriş Tarihi: 20.01.2011 15:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.01.2011 15:00
“Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenimin sınırı ne olursa olsun, ilk önce Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir. Dünyada, uluslar arası duruma göre böyle bir mücadelenin gerektirdiği manevi unsurlara sahip olmayan kişiler ve bu nitelikte kişilerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık yoktur.”
“Okul genç beyinlere; insanlığa hürmeti, millet ve memlekete sevgiyi, şerefi, bağımsızlığı öğretir.”
Yukarıdaki ifadeler Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e aittir.
Şüphesiz belirtilen amaçlara ulaşmak, ancak tarih bilincinin oluşmasıyla olur.
Tarih: bir hamaset destanı ya da sadece savaş ve barışlar değil, insanın ta kendisidir.
Tarih, yaşamın tamamını kapsayan, alabildiğince zengin ve büyük deneyimler sunan, geniş bir keşif dünyasıdır.
Tarihe saygı, yaşadığımız dünyaya saygıdır. Tarihi olayları bütün ayrıntılarıyla doğru olarak öğrenebilmek ve bilmek, sadece tarih bilgisini geliştirme yönünden değil, üzerinde dolaştığımız toprağa, soluduğumuz havaya, içtiğimiz suya, içinde yaşadığımız kültürel çevreye ve en önemlisi kanlarıyla bu toprakları vatan yapanlara borçlu olduğumuz saygı ve minnetin kaçınılmaz gereğidir.
Tarih, neden- sonuç ilişkileri kurmayı öğreterek, anlama yeteneğini geliştirir.
Tarih bilincine sahip olan demek: “Geçmişin yorumları, günün algılanması ve geleceğe ilişkin beklentiler arasında bağlantı kurmayı gerçekleştirmek” demektir.
Tarihimizi bilmemiz, hem de çok iyi bilmemiz gerek. Tarihini bilmeyen milletler, köksüz bir çınara benzerler, en ufak rüzgârda devrilirler.
Bunun için özellikle 19 Mayıs, 23 Nisan, 30 Ağustos, 29 Ekim ve kentlerin kurtuluş günlerinin etkinliklerle kutlanması o toplumda tarih bilincinin kökleşip yerleşmesinde önemli yer tutar.
Bu günler sadece bürokratların katıldığı özensiz ve zevksiz etkinliklerle kutlanırsa, toplumda ve özellikle de öğrencilerde böyle günlere karşı bir soğuma hissi yaratır.
Sıralı tüm makam ve mevkidekiler, sadece öğrencilerin değil, tüm toplumun adı geçen günlere yaklaşımını değiştirmek ve içten katılımını sağlamakla yükümlüdürler. Böyle günler alışılmış ve soğuk ritüellerle geçiştirilmemelidir.
Aksine günler hatta aylar öncesinden başlayacak hazırlıklarla tüm toplumun katılımları sağlanmalı, birlik ve beraberliğimize büyük katkı sağlayacak tarih bilincinin oluşturulmasına ön ayak olunmalıdır. Özellikle de öğrencilerin okul hayatını etkilemeyen hatta öğrencilere katkı sağlayacak yaratıcı ve yararlı etkinlikler düzenlenmelidir.
KISA KISA:
1. Bölgeye iş aramak için gelecek 60-70 bin vasıfsız işçi, iç göçü tetikleyecek ve bölgenin sosyal dokusunu bozacaktır. 2. Gökçedere Barajı, gelecekte bölgeye yapılması düşünülen 70- 80 fabrikanın, sanayi tesislerinin ve bölgeye gelmesi düşünülen 60- 70 bin kişinin su ihtiyacını karşılayabilecek midir? 3. Bir lider veya yönetici, herkes kendisini onayladığı zaman, “Ben nerede hata yapıyorum” diye düşünmelidir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Önemli Tarihi Günler ve Kurtuluş Günleri, Tarih Şuuru Açısından Önemlidir
“Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri öğrenimin sınırı ne olursa olsun, ilk önce Türkiye’nin bağımsızlığına, kendi benliğine milli geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etmek gereği öğretilmelidir. Dünyada, uluslar arası duruma göre böyle bir mücadelenin gerektirdiği manevi unsurlara sahip olmayan kişiler ve bu nitelikte kişilerden oluşan toplumlara hayat ve bağımsızlık yoktur.”
“Okul genç beyinlere; insanlığa hürmeti, millet ve memlekete sevgiyi, şerefi, bağımsızlığı öğretir.”
Yukarıdaki ifadeler Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e aittir.
Şüphesiz belirtilen amaçlara ulaşmak, ancak tarih bilincinin oluşmasıyla olur.
Tarih: bir hamaset destanı ya da sadece savaş ve barışlar değil, insanın ta kendisidir.
Tarih, yaşamın tamamını kapsayan, alabildiğince zengin ve büyük deneyimler sunan, geniş bir keşif dünyasıdır.
Tarihe saygı, yaşadığımız dünyaya saygıdır. Tarihi olayları bütün ayrıntılarıyla doğru olarak öğrenebilmek ve bilmek, sadece tarih bilgisini geliştirme yönünden değil, üzerinde dolaştığımız toprağa, soluduğumuz havaya, içtiğimiz suya, içinde yaşadığımız kültürel çevreye ve en önemlisi kanlarıyla bu toprakları vatan yapanlara borçlu olduğumuz saygı ve minnetin kaçınılmaz gereğidir.
Tarih, neden- sonuç ilişkileri kurmayı öğreterek, anlama yeteneğini geliştirir.
Tarih bilincine sahip olan demek: “Geçmişin yorumları, günün algılanması ve geleceğe ilişkin beklentiler arasında bağlantı kurmayı gerçekleştirmek” demektir.
Tarihimizi bilmemiz, hem de çok iyi bilmemiz gerek. Tarihini bilmeyen milletler, köksüz bir çınara benzerler, en ufak rüzgârda devrilirler.
Bunun için özellikle 19 Mayıs, 23 Nisan, 30 Ağustos, 29 Ekim ve kentlerin kurtuluş günlerinin etkinliklerle kutlanması o toplumda tarih bilincinin kökleşip yerleşmesinde önemli yer tutar.
Bu günler sadece bürokratların katıldığı özensiz ve zevksiz etkinliklerle kutlanırsa, toplumda ve özellikle de öğrencilerde böyle günlere karşı bir soğuma hissi yaratır.
Sıralı tüm makam ve mevkidekiler, sadece öğrencilerin değil, tüm toplumun adı geçen günlere yaklaşımını değiştirmek ve içten katılımını sağlamakla yükümlüdürler. Böyle günler alışılmış ve soğuk ritüellerle geçiştirilmemelidir.
Aksine günler hatta aylar öncesinden başlayacak hazırlıklarla tüm toplumun katılımları sağlanmalı, birlik ve beraberliğimize büyük katkı sağlayacak tarih bilincinin oluşturulmasına ön ayak olunmalıdır. Özellikle de öğrencilerin okul hayatını etkilemeyen hatta öğrencilere katkı sağlayacak yaratıcı ve yararlı etkinlikler düzenlenmelidir.
KISA KISA:
1. Bölgeye iş aramak için gelecek 60-70 bin vasıfsız işçi, iç göçü tetikleyecek ve bölgenin sosyal dokusunu bozacaktır.
2. Gökçedere Barajı, gelecekte bölgeye yapılması düşünülen 70- 80 fabrikanın, sanayi tesislerinin ve bölgeye gelmesi düşünülen 60- 70 bin kişinin su ihtiyacını karşılayabilecek midir?
3. Bir lider veya yönetici, herkes kendisini onayladığı zaman, “Ben nerede hata yapıyorum” diye düşünmelidir.