Kurak bir dönem geçiriyoruz. Ara sıra yağan yağmurlar yeterli değil. Bölgenin tek içme suyu barajı olan Gökçedere Barajı’nda doluluk oranı mevsim normallerinin çok altında… Yalova’da suya duyulan ihtiyaç giderek artıyor, su sorunu giderek büyüyor. Toplum genelde ilgisiz ve duyarsız. Yönetim kadrolarındaki kimi yetkili personel de, içinden çıktığı toplumdan farklı değil.
En az 10 seneden beri, dünyada kuraklığın Anadolu merkezli artacağı; mevsimlerin artık kuraklık ve sel taşkınları şekline dönüşeceği biliniyordu. Bu nedenle konu hakkında toplum aydınlatılmaya çalışılıyor ve önlem alınmaya başlanmasının gerektiği yönünde açıklamalar yapılıyordu.
Kabul etmek gerekir ki, tüm ikaz ve uyarılara rağmen, çok seyrek karşılaşılan istisnalar dışında, vatandaş (birey+ yöneticiler) SU DİSİPLİNİ denen şeyin ne olduğunu anlayamadı. Sıkıntı kendini gösterince, sonuç her zaman olduğu gibi geldi vatandaşa dayandı.
Açıklamaya bakın: “Yalova’da kişi başına düşen su ortalaması standartların çok üstünde... Bayramdan sonra tasarrufa gideceğiz !”
Neye göre yapıldığını anlayamadığım bu tespitin ve düşünülen hareket tarzının yanlış olduğunu değerlendiriyorum. Özellikle Yalova’da “Yağmur yağarsa içecek suyumuz var, yağmazsa içecek suyumuz yok” mantığı kanaatimce doğru değildir. Neden mi?
Yalova’nın kuzeyi ve batısı denizle çevrili… Samanlı Dağları’ndan 365 gün denize akan dereler var. Yalova’nın her yerinde boşa akan su kaynakları bulunuyor.
Ben, Anadolu’nun bazı köylerinde, “Suyunuz var mı?” diye sorduğumda, “Allah’a şükür suyumuz var” deyip, kuyudan çektikleri kurtlu suyu tülbentle süzüp içenler gördüm.
Tek ağacın olmadığı tarlalarda kavurucu sıcaklarda çalışan köylülerin, akşam köylerine dönerken, yolun kenarındaki çamurlu su birikintisine çılgın gibi koşarak, yüzü koyun yatıp o çamurlu suyu içtikleri anı yaşadım. Yunan adalarında, deniz suyundan nasıl içme suyu yapıldığını, otellerde ve sanayi tesislerinde bu arıtılmış deniz suyunun nasıl kullanıldığını biliyorum.
Şimdi, önce etrafında deniz, göl, dere ve su kaynakları bulunmayan köyleri , daha sonra da Yalova’da Fatih Caddesi’nde köprü üzerine çıkıp denize boşa akan dereyi gözünüzün önüne getirin. Başka ne diyeyim ?!..
Dereler denize akarken bakıp bakıp, “Suya ihtiyacımız var, tasarrufa gitmeliyiz” demek ne kadar ironik değil mi? Yalova’da neredeyse nereyi kazsan su çıkıyor, Yalovalı su sıkıntısı yaşıyor (!)
Su tasarrufu yapılacakmış? Neden? Biz ağacı - ormanı olmayan, denizi, denize akan dereleri, kaynak suları bulunmayan Afrika çöllerinde mi yaşıyoruz? Yalova’nın % 60’ı ormanla kaplı değil mi?
Belediye Meclis üyeleri, geçenlerde yerinde yaptıkları inceleme sonunda, Gökçedere Barajı’nın ana besleyicisi olan Nacaklı Deresi ile Elmalı Deresi’nden Gökçedere Barajı’na tek damla suyun gitmediğini, suyun tamamının kanallarla Orhangazi’ye bağlı Haydariye Köyü’ne yönlendirildiğini tespit ettiler. Eğer bu suyu Haydariye köylüleri kullanacaksa, devlet Gökçedere Barajı’nı neden yaptı?
Köylüler anlaşıldığı kadarıyla suyu kendi köylerine yönlendiren kanalları aylar önceden yapmışlar. Bunlara zamanında önlem alma, su azalınca “Kısıntıya gideceğiz” diye bu işte hiç suçu olmayan vatandaşı cezalandır. Oldu mu şimdi?
Gördükleri karşısında hayrete düşen CHP’li Belediye Meclis Üyesi Sayın Resul Morgül diyor ki: “Su sıkıntısı aylardır bilinmesine rağmen neden hiçbir yetkili çıkıp sorunu kaynağında yani suyun doğduğu yerde aramadı? Neden haftalardır belki de aylardır suyumuzun başkaları tarafından alınmasına seyirci kalındı? Sorunları doğru tespit edemezseniz nasıl doğru çözümler üreteceksiniz? Suyu daha başında kaybederseniz, sonra nerede bulacaksınız?” Su için, yağmur bulutlarını çekmesi için ağaca- ormana ihtiyaç var. Yalova bölgesinde ne kadar çok ağaç olursa, o kadar çok yağmur çeker, yer altı kaynakları doyar, barajlar dolar, dere kaynakları beslenir. Oysa, Yalova’da başta Güneyköy, Paşakent, Hamzalı, Esadiye, Soğucak ve Sugören gibi köylerde taş ocağı faaliyetleri ve bunlarda kapasite artırımı girişimleri hız kazandı. Bu durumda yüzlerce ağaç kesilecek ve bu taş ocaklarına bir de Yalovalının içme suyundan verilecek. Yalova Plâtformu’nun açıklamasına göre 192 bin ağaç kesilecek, her gün 117 ton su taş ocaklarına aktarılacakmış. Bundan, 10 ailenin bir ayda kullanacağı suyun, bir günde taş ocaklarına verilecek anlamı çıkar. Sonra da, “Vatandaş tasarruf yapsın” he mi?
AKP’li Belediye Meclis Üyesi Sayın Güven Yılmaz’ın açıklamasına göre, 11 köyün kullandığı su miktarı, Yalova vilayetinin kullandığı suyun yarısı… Köylerde su saati yok. Takıyor hortumu bütün bahçeyi suluyor. Bu kullanımın kontrol altına alınması şart.
Yalova’da yapılan sondajlar sonucu açılan su kuyuları var. 25 kuyu açılmış, 15 kuyudan su çıkmış. Ama henüz bağlantılar yapılmamış. Yalova Ziraat Odası Başkanı Sayın Şaban Beşli’nin açıklamasından öğrendiğimize göre, bu kuyulara “Dalgıç Pompası” lâzımmış. Bunun da ihalesinin yapılması gerekiyormuş. Neden beklenildiğini anlamak mümkün değil. Sayın Beşli’nin de belirttiği gibi, gerekirse ihaleden önce geçici pompalar bulunup kullanılmalı..Tabi bu kuraklık durumunda çiftçinin de işi zor. Üründe büyük zarar var.Tarım ürünlerinin sulanmasında kuraklık önlemi alınmamış görünüyor.(Belki alınan ancak yeterli olmayan önlemler vardır ama işte sonuç ortada…) Kısacası, hem önlemi zamanında alma, hem de sıkışınca vatandaşı tasarrufa zorla!..
Yaşanan kuraklık ve su seviyesinin düşük olması nedeniyle Yeşil Körfez Su Birliği, Dereağzı’nda gemilere su satışını yasakladı. Yalovalının içme suyu bu şekilde nasıl satılır, bunu anlayabilmiş değilim. Habere göre su, İstanbul’daki bir firmaya tonu 1 TL’den satılıyormuş. Yalova’da yaşayan vatandaş içme suyuna metreküp başına 1.85 TL veriyor. Şaka gibi…Buna 1 TL sabit geliri ekleyin. Ton başına 50 Krş. Atık Su Bedeli ile 3 TL Çevre Temizlik Vergisi’ni ekleyin ortaya çıkan tablo ilginç…Bir örnek verelim: 16 ton su satılsa Firma 16 TL ödeyecek; Yalovalı bir aile ayda 16 Ton su harcasa 47 TL ödeyecek. Umarım hesabımda bir yanlışlık yoktur.
Deniyor ki, “İçme suyuyla halılar, kilimler, apartman girişleri, merdivenler, araçlar yıkanıyor; ev ve iş yeri önleri, bahçeler sulanıyor.” Yalova merkezinde, örneğin Cumhuriyet Caddesi, Fatih Caddesi, İstanbul Caddesi, Yalı Caddesi , Gazipaşa Caddesi, Mimar Sinan Caddesi ve bunların ara sokaklarında halı ve kilim yıkayan kişiyi ben hiç görmedim. Bu bölgelerde yeterli bahçe zaten yok. Dış mahallelerde ve köylerde durum nasıl bilmiyorum. Evlerin giriş ve merdivenleri ile iş yeri önleri içme suyuyla yıkanıyor. Evlerin ve iş yerlerinin kuyusu yok ki, buradan çektiği suyla yıkasın.Bir iki kova suyun fazla bir mahzuru olacağını zannetmiyorum. Araç yıkama yerlerinde kuyu suyu var mı bilmiyorum. Yapmayın demekle olmuyor, önceden önlem almak gerek. İsraf değil bahsettiğim, elbette toplum suyun önemi konusunda bilinçlendirilmelidir.
Biraz da park ve bahçelere bakalım. Vatandaşa, “Suyu tasarrufla kullanın” diye uyarılar yapılıyor ama görünürdeki park ve bahçelerde (yanlış görmüyorsak) içme suyu kullanılıyor. Örneğin, Yalova’da “Osmanlı Parkı” olarak tanımlanan alanda çimen, çiçek ve ağaçlar fıskiyelerle veya ellerinde hortumlar olan görevlilerle sulanıyor. Burada görünürde kuyu yok, belli ki içme suyu kullanılıyor. Yalova Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nün konuya son derece duyarlı yaklaştığını düşünüyorum. Geçmiş senelerde bir ara kuyu suyu kullanıldığı yönünde duyumlar almıştım. Acaba Park ve Bahçeler Müdürlüğü kontrolündeki park ve bahçelerde son durum nedir? Buralarda hangi su (kuyu suyumu içme suyu mu) kullanılıyor? (Not: Kimseye bir şey sorduğum yok, ben sadece yüksek sesle düşünüyorum.)
Tersaneler yapılırken su ihtiyaçlarının Yalakdere üzerine yapılacak barajdan karşılanacağı belirtilmişti. Yanılmıyorsam adı da Ayazma Barajı’ydı. Sonuçta, sözü edilen baraj yapılmadı. Tersaneler ve sanayi tesisleri, sularını Gökçedere Barajı’ndan alıyorlar. Yani, içme suyu sanayi tesislerinde kullanılıyor. Oysa, bu tesisler sularını denizden arıtarak sağlayabilirler. (Yunan adalarını, Kıbrıs Rum Kesimi’ni örnek gösterebilirim.)
Tekrarlıyorum: Yöneticilerin yapacakları tek şey, herhalde “Su kısıtlamasına gitmek “olmamalı…Halkı su israfı konusunda bilinçlendirmek başka, (yapılması gerekenleri yapmadan) , halkı cezalandırmak başka!...
Yalova’da kişi başına su kullanımı ve tüketiminin dünya standartlarına göre çok yüksek olduğu ifade ediliyor. Bu konuda yapılan bir açıklamaya göre İstanbul’da kişi başına su kullanımı 180 litre, İngiltere’de 150 litre, Almanya’da 190 litre, Yalova’da 403 litreymiş.
Bu kıstas neye göre tespit edildi? AKP Milletvekili Sayın Temel Coşkun’un, “Gökçedere Barajı’nda kayıp- kaçak oranı % 60-70” diye açıklaması var. Yalova’da günlük harcanan su miktarı tespit edilirken kaçak ve kayıp su ile sanayi tesisleriyle tersanelere verilen sular; köylerde tarım ve bahçe sulaması ile kullanılan sular bu tüketime dahil mi?
Üç kişilik bir aile ayda 12 ton su kullansa, bu ayda 12 000 litre eder. Bu ailenin bir günde harcadığı su miktarı 400 litredir. Burada kişi başına düşen su miktarı da 135 litredir.Nereden çıktı kişi başına 403 litre ? Yeşil Körfez Su Birliği tarafından, barajdan bölgeye bir günde verilen su bellidir, dolayısıyla bir ayda verilen su da bellidir. Yalova Belediyesi’nin her ay topladığı içme suyu ücretlerinden kişilerin kentte harcadıkları su miktarı ortaya çıkar.
Yalova’da kişilerin günlük su tüketiminin olağandan fazla olduğunu hiç düşünmüyorum. Aksine, bölgeye dağıtılan suyun kontrol edilemediğini, bu durumun vatandaşın harcadığı su olarak algılandığı kanaati taşıyorum. Bu kanaatim doğruysa, hem tespit, hem de çözüm yanlış olur!..
Yalova’da su sorunu olarak yapılan açıklamalara bakıyorum, genelde hep bayramdan sonra su kesintisine gidileceği söyleniyor. Aklımdayken sorayım: Su kesintisi olursa, sanayi tesislerinde, tersanede, valilik ve belediye binasında da su kesintisi olacak mı?
Bir kere daha tekrarlayayım: Suları keserek vatandaşı cezalandırmak, işin kolayına kaçmak, idaresizliktir. Bugünkü durumu yıllar öncesinden görüp gerekli önlemleri almak gerekirdi. Toplumu susuz bırakmak çözüm değildir!..Ne yapılacaksa, bir başka işle uğraşmadan, mesaiye bağlı kalmadan, hemen yapılmalıdır!.. Su, toplum sağlığı açısından her şeyden daha çok önemlidir.
YALOVA’DA SU SORUNU İLE İLGİLİ ÖNERİLERİM
Yeşil Körfez Su Birliği yetkilileri, Gökçedere Barajı’na su taşıyan Elmalı ve Nacaklı derelerinin kaynağından itibaren baraja kadar olan güzergâhını ciddi olarak incelemeli, suyun akışını engelleyen kanalları kaldırmalı veya kaldırtmalıdır. Bu güzergâh sık sık kontrol edilmelidir. Suyun akışı, kaynağın çıktığı köyün tercihine bırakılamamalı, Bursa Valiliği ile derhal görüşülmeli, gerekirse hukukî yönden ne yapılacağına dair karar verilmelidir.
Baraja su taşıyan dere üzerinde alabalık çiftlikleri ve lokanta olup olmadığı mutlaka incelenmeli, eğer varsa, buralardan çıkan ve dereye karışan atıklar analiz edilmeli, sağlığa aykırı hususlar olup olmadığı tespit edilmelidir.
Baraja su taşıyan dereler üzerinde, kişisel amaçlı bazı uygulamalar, örneğin suyu kendi bölgesine çekmeye çalışan kişiler olabilir. Bunlara engel olmak gerekir. Gökçedere Barajı’nın kapasitesi ve ömrü bellidir. Kapasiteyi korumak ve barajın ömrünü uzatmak için çareler oluşturulmalıdır. Bir- iki sene önce, şiddetli bir yağıştan sonra, baraj yetkilileri, “Aşırı yağışlar nedeniyle baraj % 65 doluluk oranına erişti, fazla suyu tahliye edeceğiz” demişti. % 65 oranıyla baraj nasıl dolar?
Barajın etrafında Üvezpınar ve Gökçedere mahalleleri ile Termal Kaplıca tesisleri bulunuyor. Bu yerleşimlerin atıkları kanalizasyonlar ile baraja tesir etmeyecek şekilde, barajın ilerisinde dereye veriliyor. Burada da doğruluk derecesini tahkik edemediğim bir duyum aldım. Yağmur suları da bu yerleşimlerin kanalizasyon düzenine bağlandığı için, şiddetli yağışlarda kanalizasyon tertibatı yeterli olmuyor ve taşan kanalizasyon atıkları yağmur sularıyla birlikte baraja gidiyormuş. Kısacası, şiddetli yağışlarda baraja kanalizasyon atıkları karışıyormuş. İçtiğimiz suya yani… Bu konuda bir de Termal kaplıca tesislerinin durumu var. Kaplıcanın kanalizasyon tertibatı baraja etki etmeyecek şekilde barajın ilerisinde dereye veriliyormuş. Ancak, açık havuzun suyu temizlenmek için boşaltıldığında, kanalizasyon sistemi taşıyor, kapaklardan sızan havuzun suları ve dolayısıyla kanalizasyon atıkları baraja katılıyormuş. Toplum sağlığını ilgilendirdiği için Yalova Valiliği’nin, Yalova Belediye Başkanlığı’nın ve Termal Belediye Başkanlığı’nın (ayrı ayrı) konuya özel ilgi göstermeleri, iddialar doğruysa gerekli önlemleri almaları ve aldırmaları gerekir.
Bir de Gökçe Barajı’nın fiziki sağlığının korunması konusu var. Bu korumada esas, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinde belirtilen İçme ve Kullanma Suyu Temin Edilen Kıtaiçi Yüzeysel Sularla İlgili Kirletme yasaklarına uymaktır. Bu yasaklara göre, içme ve kullanma suyu rezervuarının maksimum su seviyesinden itibaren 300 m. genişliğindeki şerit, Mutlak Koruma Alanı’dır. İçme ve Kullanma Suyu projesine ve mevcut yapıların kanalizasyon sistemlerine ait mecburi teknik tesisler hariç olmak üzere, bu alanda hiçbir yapı yapılamaz. Bu alanda kalan mevcut yapılar dondurulmuştur. İçme ve kullanma suyu rezervuarlarının mutlak koruma alanı sınırlarından itibaren ( 13.02. 2008 değ) 700 genişliğindeki şerit, Kısa Mesafeli Koruma Alanı’dır. Kısa Mesafeli Koruma Alanı’nda: Turizm, iskân ve sanayi yerleşmelerine izin verilemez. Her türlü katı atık ve artıkların depolanmasına ve atılmasına izin verilemez. Sıvı ve katı yakıt depolarına izin verilemez. Bu alanda kalan mevcut yapılar dondurulmuştur. Dinlenme tesisi, akaryakıt istasyonu ve benzeri tesisler yapılamaz.
Bunlara ilâveten, Yalova İli 1/25 000 ölçekli İl Çevre Düzeni Plânı Açıklama Raporu’nun ilgili bölümlerinde “Su Toplama Havzaları, Yer altı Kaynakları ve Koruma Kuşaklarına İlişkin Hükümlere Uyulacağı” ve “Bu alandaki yapılaşma kararlarında Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği Hükümlerine Uyulacağı” hükme bağlanmıştır.
Gökçe Barajı koruma havzasını gözümüz gibi korumamız gerekirken, koruma alanlarında bazı tesisler yapıldığı, konunun mahkemeye intikal ettiği ancak yapılaşmanın devam ettiği yönünde duyumlar alıyorum. Eğer iddialar doğruysa, gelecekte, Gökçe Barajı Mutlak Koruma Alanı’na bitişik alanda çok sayıda turistik tesislerle karşılaşacağız demektir. İçme suyu havzasına yapılacak turistik tesisler ile diğer tesislerden çıkacak katı atıklar ve atık sular Gökçe Barajı’nda içme suyu kalitesinin bozulmasına sebep olabilecek ve bu durum insan ve çevre sağlığını tehdit edebilecektir. Bu da, su kalitesinin korunmasında büyük zafiyetler doğuracak, kısa sürede baraj içme suyu özelliğini kaybedecektir.
Yalova’nın içme ve kullanma suyu ihtiyacı Gökçedere Barajı’ndan sağlandığı için, tüm Yalovalı, çocuklarının sağlıklı geleceği için (ekonomik ve siyasi rant düşüncesi olmaksızın) bu barajı gözü gibi korumak zorundadır. Hepimiz, sağlıklı bir gelecek istiyorsak, çocuklarımızın sağlıklı bir ortamda yaşamalarını düşünüyorsak, Gökçe Barajı’nı koruma alanlarıyla birlikte gelecek kuşaklara sağlam ve kullanılabilir olarak teslim etmek zorundayız.
Küresel ısınma ile birlikte, barajdaki rezervuardan fazla buharlaşma olacağını düşünmek çok yersiz olmayacaktır. Buharlaşmanın neden olduğu su kaybını bir ölçüde önlemek için pek çok metot vardır. ABD’de ve Avrupa ülkelerinde bunlar uygulanmaktadır. Yeşil Körfez Su Birliği yetkilileri bu metotları inceleyerek, Yalova için en uygun olanını seçmeleri ve olası durumlar için alternatifler oluşturmaları gerekir.
Baraj su toplama havzası, giderek alüvyonlarla doluyor. Çıplak gözle bakınca, barajdaki zeminin yüksekliği göze çarpıyor. Barajın zemini yoğun bir balçık tabakasıyla dolmuş durumda…Bu durumda, önce toprağın akması önlenmeli, sonra da akan toprak geri alınmalıdır. Özellikle, derelerin baraja aktığı bölümdeki topraklar alınırsa, hem barajın ömrü uzar, hem de buradan elde edilen topraktan yararlanılabilir. Ayrıca, yazları, suların azaldığı zamanlar, barajın su almayan bölümlerindeki (tarım için çok bereketli olan) topraklar alınarak, yağmur mevsiminde daha çok su toplanması sağlanabilir. Halen uygulanan duruma göre, derelerle gelen topraklar barajı dolduruyor; barajın su toplama kapasitesi giderek düşüyor ; yağmur mevsiminde de ‘”Su fazla toplandı, tehlikeli olur” diye, suyun bir kısmı açılan kapaklarla atılıyor. Su toplama havzasının daha fazla su toplayabilmesi için önlemleri almakta gecikilmemelidir. Tabi, baraj su toplama havzasına hafriyat ve çöp de dökülmemelidir!..
Sakarya Üniversitesi ‘nden Doç. Dr. Emrah Doğan diyor ki: “”Fiziksel kayıplar için, olası kayıpların meydana gelebileceği yerlere su basıncı ölçebilen basınç sensorları yerleştirilebilir. Uzaktan algılama ile bu basınç sensorlarından gelen veriler, ana kumanda merkezine SCADA’ya aktarılıp buradan fiziksel kayıpların nerede ve ne kadar olabileceği kolaylıkla saptanabilmektedir. Bunun için bir SCADA merkezi derhal kurulmalı ve suyun takibi sağlanmalıdır.”
Dikkatinizi çekerim, sorunu tespit edip çözüm için kafa patlatanlar var!.. Yalova, kaynak suları bakımından zengindir. Reşadiye Suyu,Paşaköy Suyu, Yenimahalle Suyu, Hasanbaba Suyu hemen aklıma gelenlerden…Tüm Yalova’nın merkez, ilçe ve köyleriyle birlikte taranıp, kaynak sularının tespit edilmesi ve bu suların, Yalova’da meydana gelebilecek bir kuraklık durumunda, belirli bir plân dahilinde kullanılması gerekir.
Kuraklık ve sel baskınları artık beraber değerlendiriliyor. Uzmanların tespitlerine göre, artık seller ve kuraklıklar dönemine girdik, ılıman ve sakin geçecek bir dönem kalmadı!..Artık, giderek artan kuraklık ve seller dönemi yaşayacağız. Doğal olarak seller ve su taşkınları kuraklığın getirdiği sorunlara çözüm getiremeyecektir. Bu durumda, kriz yönetiminden çok risk yönetimine ağırlık verilmeli; olası tehlike analizleri yapılmalıdır. Derelerin su taşıma kapasiteleri artırılarak, dere yataklarının taşıyamayacağı taşkınlar, yeni yapılacak kanallarla yerleşim alanlarının dışında tutulmalı ve/veya yönlendirilmelidir. Dere yataklarındaki suyu tutmak için göletler ve gereken yerlere su depoları yapılmalıdır.
Kent merkezinde kanalizasyon sistemi ile yağmur suyu toplama sistemi birbirinden ayrılmalıdır. Böylece, kent içine yağan yağmur sularının boşu boşuna denize akmasının önüne geçilir.
Gökçedere Barajı’ndan dağıtım sırasındaki su kayıplarının önüne geçmek, gelecekte Yalova ve çevresinde yaşayanların su ihtiyacının karşılanmasında sorunlarla karşılaşmamak ve mevcut suyu etkin olarak kullanabilmek için, yıllar önce yapılmış su dağıtım tesisatının yeniden elden geçirilmesi zaruridir. Bu yenileştirme ile, yıllar önce yapılan dağıtım tesisatında oluşan su kaçağı ve kayıplarını önlemek mümkün olacaktır. Kent su şebekesinin yenilenmesi için Dünya Bankası’ndan kredi alınması konusu incelenmelidir. Olanak varsa, bu krediden yararlanılmalıdır. Bunu yapan şehirler vardır.
Şiddetli kuraklık nedeniyle, hane dışı alanlarda su kullanımına yaptırım getirilmelidir. Buna göre, ev dışında hortumla araç yıkama, kaldırım yıkama, cadde ve sokaklara su taşmasına sebep olan çim sulama sistemleri ve bahçe sulamasına Belediye Meclisi’nden karar çıkarılarak içme suyunun denetim dışı kullanımının önüne geçilmelidir. Tarımsal sulama için gerekli alternatifler üretilmeli, bunlar yer altı rezervleri ile takviye edilmeli, sonra da içme suyundan yararlanmaya derhal son verilmelidir.
İçme suyu dışında, hangi amaçla kullanılırsa kullanılsın, proses su ve deniz suyu arıtılarak kullanılması esas alınmalıdır. Bu sistemde, bölgedeki fabrikaların çıkardığı atık su arıtılırken, şehrin atık suyunu taşıyan sistemdeki su da, su üretim tesislerinde arıtılarak, fabrikalara proses suyu (kullanma suyu) olarak özel bir şebekeyle dağıtılabilir. Proses suyu içilmez ve beşerî işlerde kullanılmaz. Ancak, fiyat avantajı sebebiyle; üretim, yıkama, sulama vb, işlerde kullanılabilir.
Sanayi tesisleri ve tersaneler kendi sularını denizden almalıdırlar. (Belki belli bir oranda, personel için içme suyu verilebilir.)
SU DİSİPLİNİ, SU KAYNAKLARININ KORUNMASI ve SUYUN RASYONEL BİR ŞEKİLDE KULLANILMASI’ nda, particilik ve siyasi yaklaşımlar bir tarafa atılmalı; toplum sağlığı için müşterek hareket edilmelidir. “O parti şunu yaptı” “Bu parti şunu yapamadı” anlayışından arınmalıdır.
Artık Yalovalı, ciddi ciddi düşünmelidir.
(Konuyla ilgili ilk yazım, 8 Şubat 2001 tarihli Yalova Gazetesi’nde yayımlanan “Su Sorunu Büyüyecek” başlıklı yazıydı. Bu yazıyı devamlı geliştirerek tekrar tekrar yazdım. Ben konuyu önemsedim, nefesimi tükettim ama sesimi duyuramadım. Daha doğrusu ben bağırdım da, duymak isteyen olmadı. Düşüncelerimi pek çok (eski ve yeni) yetkili arkadaşa da şahsen ilettim. Yine de, zamanında gereken önlemler alınmadı!.. Yalova’da yaşamaktan mutluluk duyan sade bir vatandaş duyarlılığı ile daha fazla ne yapabilirim ki? )
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Kısıtlama Çözüm Değil
Kurak bir dönem geçiriyoruz. Ara sıra yağan yağmurlar yeterli değil. Bölgenin tek içme suyu barajı olan Gökçedere Barajı’nda doluluk oranı mevsim normallerinin çok altında… Yalova’da suya duyulan ihtiyaç giderek artıyor, su sorunu giderek büyüyor. Toplum genelde ilgisiz ve duyarsız. Yönetim kadrolarındaki kimi yetkili personel de, içinden çıktığı toplumdan farklı değil.
En az 10 seneden beri, dünyada kuraklığın Anadolu merkezli artacağı; mevsimlerin artık kuraklık ve sel taşkınları şekline dönüşeceği biliniyordu. Bu nedenle konu hakkında toplum aydınlatılmaya çalışılıyor ve önlem alınmaya başlanmasının gerektiği yönünde açıklamalar yapılıyordu.
Kabul etmek gerekir ki, tüm ikaz ve uyarılara rağmen, çok seyrek karşılaşılan istisnalar dışında, vatandaş (birey+ yöneticiler) SU DİSİPLİNİ denen şeyin ne olduğunu anlayamadı. Sıkıntı kendini gösterince, sonuç her zaman olduğu gibi geldi vatandaşa dayandı.
Açıklamaya bakın:
“Yalova’da kişi başına düşen su ortalaması standartların çok üstünde... Bayramdan sonra tasarrufa gideceğiz !”
Neye göre yapıldığını anlayamadığım bu tespitin ve düşünülen hareket tarzının yanlış olduğunu değerlendiriyorum. Özellikle Yalova’da “Yağmur yağarsa içecek suyumuz var, yağmazsa içecek suyumuz yok” mantığı kanaatimce doğru değildir. Neden mi?
Yalova’nın kuzeyi ve batısı denizle çevrili… Samanlı Dağları’ndan 365 gün denize akan dereler var. Yalova’nın her yerinde boşa akan su kaynakları bulunuyor.
Ben, Anadolu’nun bazı köylerinde, “Suyunuz var mı?” diye sorduğumda, “Allah’a şükür suyumuz var” deyip, kuyudan çektikleri kurtlu suyu tülbentle süzüp içenler gördüm.
Tek ağacın olmadığı tarlalarda kavurucu sıcaklarda çalışan köylülerin, akşam köylerine dönerken, yolun kenarındaki çamurlu su birikintisine çılgın gibi koşarak, yüzü koyun yatıp o çamurlu suyu içtikleri anı yaşadım.
Yunan adalarında, deniz suyundan nasıl içme suyu yapıldığını, otellerde ve sanayi tesislerinde bu arıtılmış deniz suyunun nasıl kullanıldığını biliyorum.
Şimdi, önce etrafında deniz, göl, dere ve su kaynakları bulunmayan köyleri , daha sonra da Yalova’da Fatih Caddesi’nde köprü üzerine çıkıp denize boşa akan dereyi gözünüzün önüne getirin. Başka ne diyeyim ?!..
Dereler denize akarken bakıp bakıp, “Suya ihtiyacımız var, tasarrufa gitmeliyiz” demek ne kadar ironik değil mi?
Yalova’da neredeyse nereyi kazsan su çıkıyor, Yalovalı su sıkıntısı yaşıyor (!)
Su tasarrufu yapılacakmış? Neden? Biz ağacı - ormanı olmayan, denizi, denize akan dereleri, kaynak suları bulunmayan Afrika çöllerinde mi yaşıyoruz? Yalova’nın % 60’ı ormanla kaplı değil mi?
Belediye Meclis üyeleri, geçenlerde yerinde yaptıkları inceleme sonunda, Gökçedere Barajı’nın ana besleyicisi olan Nacaklı Deresi ile Elmalı Deresi’nden Gökçedere Barajı’na tek damla suyun gitmediğini, suyun tamamının kanallarla Orhangazi’ye bağlı Haydariye Köyü’ne yönlendirildiğini tespit ettiler. Eğer bu suyu Haydariye köylüleri kullanacaksa, devlet Gökçedere Barajı’nı neden yaptı?
Köylüler anlaşıldığı kadarıyla suyu kendi köylerine yönlendiren kanalları aylar önceden yapmışlar. Bunlara zamanında önlem alma, su azalınca “Kısıntıya gideceğiz” diye bu işte hiç suçu olmayan vatandaşı cezalandır. Oldu mu şimdi?
Gördükleri karşısında hayrete düşen CHP’li Belediye Meclis Üyesi Sayın Resul Morgül diyor ki:
“Su sıkıntısı aylardır bilinmesine rağmen neden hiçbir yetkili çıkıp sorunu kaynağında yani suyun doğduğu yerde aramadı? Neden haftalardır belki de aylardır suyumuzun başkaları tarafından alınmasına seyirci kalındı? Sorunları doğru tespit edemezseniz nasıl doğru çözümler üreteceksiniz? Suyu daha başında kaybederseniz, sonra nerede bulacaksınız?”
Su için, yağmur bulutlarını çekmesi için ağaca- ormana ihtiyaç var. Yalova bölgesinde ne kadar çok ağaç olursa, o kadar çok yağmur çeker, yer altı kaynakları doyar, barajlar dolar, dere kaynakları beslenir. Oysa, Yalova’da başta Güneyköy, Paşakent, Hamzalı, Esadiye, Soğucak ve Sugören gibi köylerde taş ocağı faaliyetleri ve bunlarda kapasite artırımı girişimleri hız kazandı. Bu durumda yüzlerce ağaç kesilecek ve bu taş ocaklarına bir de Yalovalının içme suyundan verilecek. Yalova Plâtformu’nun açıklamasına göre 192 bin ağaç kesilecek, her gün 117 ton su taş ocaklarına aktarılacakmış. Bundan, 10 ailenin bir ayda kullanacağı suyun, bir günde taş ocaklarına verilecek anlamı çıkar.
Sonra da, “Vatandaş tasarruf yapsın” he mi?
AKP’li Belediye Meclis Üyesi Sayın Güven Yılmaz’ın açıklamasına göre, 11 köyün kullandığı su miktarı, Yalova vilayetinin kullandığı suyun yarısı… Köylerde su saati yok. Takıyor hortumu bütün bahçeyi suluyor. Bu kullanımın kontrol altına alınması şart.
Yalova’da yapılan sondajlar sonucu açılan su kuyuları var. 25 kuyu açılmış, 15 kuyudan su çıkmış. Ama henüz bağlantılar yapılmamış. Yalova Ziraat Odası Başkanı Sayın Şaban Beşli’nin açıklamasından öğrendiğimize göre, bu kuyulara “Dalgıç Pompası” lâzımmış. Bunun da ihalesinin yapılması gerekiyormuş. Neden beklenildiğini anlamak mümkün değil. Sayın Beşli’nin de belirttiği gibi, gerekirse ihaleden önce geçici pompalar bulunup kullanılmalı..Tabi bu kuraklık durumunda çiftçinin de işi zor. Üründe büyük zarar var.Tarım ürünlerinin sulanmasında kuraklık önlemi alınmamış görünüyor.(Belki alınan ancak yeterli olmayan önlemler vardır ama işte sonuç ortada…)
Kısacası, hem önlemi zamanında alma, hem de sıkışınca vatandaşı tasarrufa zorla!..
Yaşanan kuraklık ve su seviyesinin düşük olması nedeniyle Yeşil Körfez Su Birliği, Dereağzı’nda gemilere su satışını yasakladı. Yalovalının içme suyu bu şekilde nasıl satılır, bunu anlayabilmiş değilim. Habere göre su, İstanbul’daki bir firmaya tonu 1 TL’den satılıyormuş. Yalova’da yaşayan vatandaş içme suyuna metreküp başına 1.85 TL veriyor. Şaka gibi…Buna 1 TL sabit geliri ekleyin. Ton başına 50 Krş. Atık Su Bedeli ile 3 TL Çevre Temizlik Vergisi’ni ekleyin ortaya çıkan tablo ilginç…Bir örnek verelim: 16 ton su satılsa Firma 16 TL ödeyecek; Yalovalı bir aile ayda 16 Ton su harcasa 47 TL ödeyecek. Umarım hesabımda bir yanlışlık yoktur.
Deniyor ki, “İçme suyuyla halılar, kilimler, apartman girişleri, merdivenler, araçlar yıkanıyor; ev ve iş yeri önleri, bahçeler sulanıyor.”
Yalova merkezinde, örneğin Cumhuriyet Caddesi, Fatih Caddesi, İstanbul Caddesi, Yalı Caddesi , Gazipaşa Caddesi, Mimar Sinan Caddesi ve bunların ara sokaklarında halı ve kilim yıkayan kişiyi ben hiç görmedim. Bu bölgelerde yeterli bahçe zaten yok. Dış mahallelerde ve köylerde durum nasıl bilmiyorum. Evlerin giriş ve merdivenleri ile iş yeri önleri içme suyuyla yıkanıyor. Evlerin ve iş yerlerinin kuyusu yok ki, buradan çektiği suyla yıkasın.Bir iki kova suyun fazla bir mahzuru olacağını zannetmiyorum. Araç yıkama yerlerinde kuyu suyu var mı bilmiyorum. Yapmayın demekle olmuyor, önceden önlem almak gerek. İsraf değil bahsettiğim, elbette toplum suyun önemi konusunda bilinçlendirilmelidir.
Biraz da park ve bahçelere bakalım.
Vatandaşa, “Suyu tasarrufla kullanın” diye uyarılar yapılıyor ama görünürdeki park ve bahçelerde (yanlış görmüyorsak) içme suyu kullanılıyor. Örneğin, Yalova’da “Osmanlı Parkı” olarak tanımlanan alanda çimen, çiçek ve ağaçlar fıskiyelerle veya ellerinde hortumlar olan görevlilerle sulanıyor. Burada görünürde kuyu yok, belli ki içme suyu kullanılıyor. Yalova Park ve Bahçeler Müdürlüğü’nün konuya son derece duyarlı yaklaştığını düşünüyorum. Geçmiş senelerde bir ara kuyu suyu kullanıldığı yönünde duyumlar almıştım. Acaba Park ve Bahçeler Müdürlüğü kontrolündeki park ve bahçelerde son durum nedir? Buralarda hangi su (kuyu suyumu içme suyu mu) kullanılıyor? (Not: Kimseye bir şey sorduğum yok, ben sadece yüksek sesle düşünüyorum.)
Tersaneler yapılırken su ihtiyaçlarının Yalakdere üzerine yapılacak barajdan karşılanacağı belirtilmişti. Yanılmıyorsam adı da Ayazma Barajı’ydı. Sonuçta, sözü edilen baraj yapılmadı. Tersaneler ve sanayi tesisleri, sularını Gökçedere Barajı’ndan alıyorlar. Yani, içme suyu sanayi tesislerinde kullanılıyor. Oysa, bu tesisler sularını denizden arıtarak sağlayabilirler. (Yunan adalarını, Kıbrıs Rum Kesimi’ni örnek gösterebilirim.)
Tekrarlıyorum: Yöneticilerin yapacakları tek şey, herhalde “Su kısıtlamasına gitmek “olmamalı…Halkı su israfı konusunda bilinçlendirmek başka, (yapılması gerekenleri yapmadan) , halkı cezalandırmak başka!...
Yalova’da kişi başına su kullanımı ve tüketiminin dünya standartlarına göre çok yüksek olduğu ifade ediliyor. Bu konuda yapılan bir açıklamaya göre İstanbul’da kişi başına su kullanımı 180 litre, İngiltere’de 150 litre, Almanya’da 190 litre, Yalova’da 403 litreymiş.
Bu kıstas neye göre tespit edildi? AKP Milletvekili Sayın Temel Coşkun’un, “Gökçedere Barajı’nda kayıp- kaçak oranı % 60-70” diye açıklaması var. Yalova’da günlük harcanan su miktarı tespit edilirken kaçak ve kayıp su ile sanayi tesisleriyle tersanelere verilen sular; köylerde tarım ve bahçe sulaması ile kullanılan sular bu tüketime dahil mi?
Üç kişilik bir aile ayda 12 ton su kullansa, bu ayda 12 000 litre eder. Bu ailenin bir günde harcadığı su miktarı 400 litredir. Burada kişi başına düşen su miktarı da 135 litredir.Nereden çıktı kişi başına 403 litre ?
Yeşil Körfez Su Birliği tarafından, barajdan bölgeye bir günde verilen su bellidir, dolayısıyla bir ayda verilen su da bellidir. Yalova Belediyesi’nin her ay topladığı içme suyu ücretlerinden kişilerin kentte harcadıkları su miktarı ortaya çıkar.
Yalova’da kişilerin günlük su tüketiminin olağandan fazla olduğunu hiç düşünmüyorum. Aksine, bölgeye dağıtılan suyun kontrol edilemediğini, bu durumun vatandaşın harcadığı su olarak algılandığı kanaati taşıyorum. Bu kanaatim doğruysa, hem tespit, hem de çözüm yanlış olur!..
Yalova’da su sorunu olarak yapılan açıklamalara bakıyorum, genelde hep bayramdan sonra su kesintisine gidileceği söyleniyor. Aklımdayken sorayım: Su kesintisi olursa, sanayi tesislerinde, tersanede, valilik ve belediye binasında da su kesintisi olacak mı?
Bir kere daha tekrarlayayım: Suları keserek vatandaşı cezalandırmak, işin kolayına kaçmak, idaresizliktir. Bugünkü durumu yıllar öncesinden görüp gerekli önlemleri almak gerekirdi. Toplumu susuz bırakmak çözüm değildir!..Ne yapılacaksa, bir başka işle uğraşmadan, mesaiye bağlı kalmadan, hemen yapılmalıdır!.. Su, toplum sağlığı açısından her şeyden daha çok önemlidir.
YALOVA’DA SU SORUNU İLE İLGİLİ ÖNERİLERİM
Yeşil Körfez Su Birliği yetkilileri, Gökçedere Barajı’na su taşıyan Elmalı ve Nacaklı derelerinin kaynağından itibaren baraja kadar olan güzergâhını ciddi olarak incelemeli, suyun akışını engelleyen kanalları kaldırmalı veya kaldırtmalıdır. Bu güzergâh sık sık kontrol edilmelidir. Suyun akışı, kaynağın çıktığı köyün tercihine bırakılamamalı, Bursa Valiliği ile derhal görüşülmeli, gerekirse hukukî yönden ne yapılacağına dair karar verilmelidir.
Baraja su taşıyan dere üzerinde alabalık çiftlikleri ve lokanta olup olmadığı mutlaka incelenmeli, eğer varsa, buralardan çıkan ve dereye karışan atıklar analiz edilmeli, sağlığa aykırı hususlar olup olmadığı tespit edilmelidir.
Baraja su taşıyan dereler üzerinde, kişisel amaçlı bazı uygulamalar, örneğin suyu kendi bölgesine çekmeye çalışan kişiler olabilir. Bunlara engel olmak gerekir.
Gökçedere Barajı’nın kapasitesi ve ömrü bellidir. Kapasiteyi korumak ve barajın ömrünü uzatmak için çareler oluşturulmalıdır. Bir- iki sene önce, şiddetli bir yağıştan sonra, baraj yetkilileri, “Aşırı yağışlar nedeniyle baraj % 65 doluluk oranına erişti, fazla suyu tahliye edeceğiz” demişti. % 65 oranıyla baraj nasıl dolar?
Barajın etrafında Üvezpınar ve Gökçedere mahalleleri ile Termal Kaplıca tesisleri bulunuyor. Bu yerleşimlerin atıkları kanalizasyonlar ile baraja tesir etmeyecek şekilde, barajın ilerisinde dereye veriliyor. Burada da doğruluk derecesini tahkik edemediğim bir duyum aldım. Yağmur suları da bu yerleşimlerin kanalizasyon düzenine bağlandığı için, şiddetli yağışlarda kanalizasyon tertibatı yeterli olmuyor ve taşan kanalizasyon atıkları yağmur sularıyla birlikte baraja gidiyormuş. Kısacası, şiddetli yağışlarda baraja kanalizasyon atıkları karışıyormuş. İçtiğimiz suya yani…
Bu konuda bir de Termal kaplıca tesislerinin durumu var. Kaplıcanın kanalizasyon tertibatı baraja etki etmeyecek şekilde barajın ilerisinde dereye veriliyormuş. Ancak, açık havuzun suyu temizlenmek için boşaltıldığında, kanalizasyon sistemi taşıyor, kapaklardan sızan havuzun suları ve dolayısıyla kanalizasyon atıkları baraja katılıyormuş. Toplum sağlığını ilgilendirdiği için Yalova Valiliği’nin, Yalova Belediye Başkanlığı’nın ve Termal Belediye Başkanlığı’nın (ayrı ayrı) konuya özel ilgi göstermeleri, iddialar doğruysa gerekli önlemleri almaları ve aldırmaları gerekir.
Bir de Gökçe Barajı’nın fiziki sağlığının korunması konusu var. Bu korumada esas, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinde belirtilen İçme ve Kullanma Suyu Temin Edilen Kıtaiçi Yüzeysel Sularla İlgili Kirletme yasaklarına uymaktır. Bu yasaklara göre, içme ve kullanma suyu rezervuarının maksimum su seviyesinden itibaren 300 m. genişliğindeki şerit, Mutlak Koruma Alanı’dır. İçme ve Kullanma Suyu projesine ve mevcut yapıların kanalizasyon sistemlerine ait mecburi teknik tesisler hariç olmak üzere, bu alanda hiçbir yapı yapılamaz. Bu alanda kalan mevcut yapılar dondurulmuştur. İçme ve kullanma suyu rezervuarlarının mutlak koruma alanı sınırlarından itibaren ( 13.02. 2008 değ) 700 genişliğindeki şerit, Kısa Mesafeli Koruma Alanı’dır. Kısa Mesafeli Koruma Alanı’nda: Turizm, iskân ve sanayi yerleşmelerine izin verilemez. Her türlü katı atık ve artıkların depolanmasına ve atılmasına izin verilemez. Sıvı ve katı yakıt depolarına izin verilemez. Bu alanda kalan mevcut yapılar dondurulmuştur. Dinlenme tesisi, akaryakıt istasyonu ve benzeri tesisler yapılamaz.
Bunlara ilâveten, Yalova İli 1/25 000 ölçekli İl Çevre Düzeni Plânı Açıklama Raporu’nun ilgili bölümlerinde “Su Toplama Havzaları, Yer altı Kaynakları ve Koruma Kuşaklarına İlişkin Hükümlere Uyulacağı” ve “Bu alandaki yapılaşma kararlarında Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği Hükümlerine Uyulacağı” hükme bağlanmıştır.
Gökçe Barajı koruma havzasını gözümüz gibi korumamız gerekirken, koruma alanlarında bazı tesisler yapıldığı, konunun mahkemeye intikal ettiği ancak yapılaşmanın devam ettiği yönünde duyumlar alıyorum. Eğer iddialar doğruysa, gelecekte, Gökçe Barajı Mutlak Koruma Alanı’na bitişik alanda çok sayıda turistik tesislerle karşılaşacağız demektir. İçme suyu havzasına yapılacak turistik tesisler ile diğer tesislerden çıkacak katı atıklar ve atık sular Gökçe Barajı’nda içme suyu kalitesinin bozulmasına sebep olabilecek ve bu durum insan ve çevre sağlığını tehdit edebilecektir. Bu da, su kalitesinin korunmasında büyük zafiyetler doğuracak, kısa sürede baraj içme suyu özelliğini kaybedecektir.
Yalova’nın içme ve kullanma suyu ihtiyacı Gökçedere Barajı’ndan sağlandığı için, tüm Yalovalı, çocuklarının sağlıklı geleceği için (ekonomik ve siyasi rant düşüncesi olmaksızın) bu barajı gözü gibi korumak zorundadır. Hepimiz, sağlıklı bir gelecek istiyorsak, çocuklarımızın sağlıklı bir ortamda yaşamalarını düşünüyorsak, Gökçe Barajı’nı koruma alanlarıyla birlikte gelecek kuşaklara sağlam ve kullanılabilir olarak teslim etmek zorundayız.
Küresel ısınma ile birlikte, barajdaki rezervuardan fazla buharlaşma olacağını düşünmek çok yersiz olmayacaktır. Buharlaşmanın neden olduğu su kaybını bir ölçüde önlemek için pek çok metot vardır. ABD’de ve Avrupa ülkelerinde bunlar uygulanmaktadır. Yeşil Körfez Su Birliği yetkilileri bu metotları inceleyerek, Yalova için en uygun olanını seçmeleri ve olası durumlar için alternatifler oluşturmaları gerekir.
Baraj su toplama havzası, giderek alüvyonlarla doluyor. Çıplak gözle bakınca, barajdaki zeminin yüksekliği göze çarpıyor. Barajın zemini yoğun bir balçık tabakasıyla dolmuş durumda…Bu durumda, önce toprağın akması önlenmeli, sonra da akan toprak geri alınmalıdır.
Özellikle, derelerin baraja aktığı bölümdeki topraklar alınırsa, hem barajın ömrü uzar, hem de buradan elde edilen topraktan yararlanılabilir. Ayrıca, yazları, suların azaldığı zamanlar, barajın su almayan bölümlerindeki (tarım için çok bereketli olan) topraklar alınarak, yağmur mevsiminde daha çok su toplanması sağlanabilir. Halen uygulanan duruma göre, derelerle gelen topraklar barajı dolduruyor; barajın su toplama kapasitesi giderek düşüyor ; yağmur mevsiminde de ‘”Su fazla toplandı, tehlikeli olur” diye, suyun bir kısmı açılan kapaklarla atılıyor. Su toplama havzasının daha fazla su toplayabilmesi için önlemleri almakta gecikilmemelidir. Tabi, baraj su toplama havzasına hafriyat ve çöp de dökülmemelidir!..
Sakarya Üniversitesi ‘nden Doç. Dr. Emrah Doğan diyor ki: “”Fiziksel kayıplar için, olası kayıpların meydana gelebileceği yerlere su basıncı ölçebilen basınç sensorları yerleştirilebilir. Uzaktan algılama ile bu basınç sensorlarından gelen veriler, ana kumanda merkezine SCADA’ya aktarılıp buradan fiziksel kayıpların nerede ve ne kadar olabileceği kolaylıkla saptanabilmektedir. Bunun için bir SCADA merkezi derhal kurulmalı ve suyun takibi sağlanmalıdır.”
Dikkatinizi çekerim, sorunu tespit edip çözüm için kafa patlatanlar var!..
Yalova, kaynak suları bakımından zengindir. Reşadiye Suyu,Paşaköy Suyu, Yenimahalle Suyu, Hasanbaba Suyu hemen aklıma gelenlerden…Tüm Yalova’nın merkez, ilçe ve köyleriyle birlikte taranıp, kaynak sularının tespit edilmesi ve bu suların, Yalova’da meydana gelebilecek bir kuraklık durumunda, belirli bir plân dahilinde kullanılması gerekir.
Kuraklık ve sel baskınları artık beraber değerlendiriliyor. Uzmanların tespitlerine göre, artık seller ve kuraklıklar dönemine girdik, ılıman ve sakin geçecek bir dönem kalmadı!..Artık, giderek artan kuraklık ve seller dönemi yaşayacağız. Doğal olarak seller ve su taşkınları kuraklığın getirdiği sorunlara çözüm getiremeyecektir. Bu durumda, kriz yönetiminden çok risk yönetimine ağırlık verilmeli; olası tehlike analizleri yapılmalıdır. Derelerin su taşıma kapasiteleri artırılarak, dere yataklarının taşıyamayacağı taşkınlar, yeni yapılacak kanallarla yerleşim alanlarının dışında tutulmalı ve/veya yönlendirilmelidir. Dere yataklarındaki suyu tutmak için göletler ve gereken yerlere su depoları yapılmalıdır.
Kent merkezinde kanalizasyon sistemi ile yağmur suyu toplama sistemi birbirinden ayrılmalıdır. Böylece, kent içine yağan yağmur sularının boşu boşuna denize akmasının önüne geçilir.
Gökçedere Barajı’ndan dağıtım sırasındaki su kayıplarının önüne geçmek, gelecekte Yalova ve çevresinde yaşayanların su ihtiyacının karşılanmasında sorunlarla karşılaşmamak ve mevcut suyu etkin olarak kullanabilmek için, yıllar önce yapılmış su dağıtım tesisatının yeniden elden geçirilmesi zaruridir. Bu yenileştirme ile, yıllar önce yapılan dağıtım tesisatında oluşan su kaçağı ve kayıplarını önlemek mümkün olacaktır. Kent su şebekesinin yenilenmesi için Dünya Bankası’ndan kredi alınması konusu incelenmelidir. Olanak varsa, bu krediden yararlanılmalıdır. Bunu yapan şehirler vardır.
Şiddetli kuraklık nedeniyle, hane dışı alanlarda su kullanımına yaptırım getirilmelidir. Buna göre, ev dışında hortumla araç yıkama, kaldırım yıkama, cadde ve sokaklara su taşmasına sebep olan çim sulama sistemleri ve bahçe sulamasına Belediye Meclisi’nden karar çıkarılarak içme suyunun denetim dışı kullanımının önüne geçilmelidir.
Tarımsal sulama için gerekli alternatifler üretilmeli, bunlar yer altı rezervleri ile takviye edilmeli, sonra da içme suyundan yararlanmaya derhal son verilmelidir.
İçme suyu dışında, hangi amaçla kullanılırsa kullanılsın, proses su ve deniz suyu arıtılarak kullanılması esas alınmalıdır. Bu sistemde, bölgedeki fabrikaların çıkardığı atık su arıtılırken, şehrin atık suyunu taşıyan sistemdeki su da, su üretim tesislerinde arıtılarak, fabrikalara proses suyu (kullanma suyu) olarak özel bir şebekeyle dağıtılabilir. Proses suyu içilmez ve beşerî işlerde kullanılmaz. Ancak, fiyat avantajı sebebiyle; üretim, yıkama, sulama vb, işlerde kullanılabilir.
Sanayi tesisleri ve tersaneler kendi sularını denizden almalıdırlar. (Belki belli bir oranda, personel için içme suyu verilebilir.)
SU DİSİPLİNİ, SU KAYNAKLARININ KORUNMASI ve SUYUN RASYONEL BİR ŞEKİLDE KULLANILMASI’ nda, particilik ve siyasi yaklaşımlar bir tarafa atılmalı; toplum sağlığı için müşterek hareket edilmelidir. “O parti şunu yaptı” “Bu parti şunu yapamadı” anlayışından arınmalıdır.
Artık Yalovalı, ciddi ciddi düşünmelidir.
(Konuyla ilgili ilk yazım, 8 Şubat 2001 tarihli Yalova Gazetesi’nde yayımlanan “Su Sorunu Büyüyecek” başlıklı yazıydı. Bu yazıyı devamlı geliştirerek tekrar tekrar yazdım. Ben konuyu önemsedim, nefesimi tükettim ama sesimi duyuramadım. Daha doğrusu ben bağırdım da, duymak isteyen olmadı. Düşüncelerimi pek çok (eski ve yeni) yetkili arkadaşa da şahsen ilettim. Yine de, zamanında gereken önlemler alınmadı!.. Yalova’da yaşamaktan mutluluk duyan sade bir vatandaş duyarlılığı ile daha fazla ne yapabilirim ki? )