Söylence, insanın doğasında var, olmadan olmuyor. Geçmişten günümüze meydana gelen olaylar üzerine iyi ya da kötü söz edilir. Bu söz ediş kimi zaman somut belgelere dayanır, kimi zaman da hiçbir dayanağı yoktur. Söylenceler, hayal ürünü bile olsalar, yaratan insan topluluklarının duygularını yansıtırlar.
Argoda, “Yalova Kaymakamı” sözcüğü, kendine olduğundan fazla değer vererek çalım satan kişilere söylenir. Sıradanlıktan ciddiye alınma kurnazlığı da işin içine girebilir. Deyimle ilgili çeşitli söylenceler var.
Biri, Atatürk dönemine ait. Söylence bu ya, bir gün Yalova’ya yeni bir Kaymakam atanmış. Yeni Kaymakam, Yalova’ya vapurla gelmeye karar vermiş. Oysa aynı gün, Atatürk ya da o zamanki adıyla Gazi Paşa, özel yatıyla Yalova’ya gelecekmiş.
Halk iskelede toplanmış, hazırlıklar yapmakta, ortalığı süslemekteymiş. Yapılan bu hazırlıkların kendisi için olduğunu zanneden Kaymakam, iskeleye ayak basınca, durumu netleştirmek için hemen orada gözüne çarpan bir ayakkabı boyacısına sormuş; - Yeni Yalova Kaymakamını bekliyor değil mi bu insanlar ? Boyacı, umursamaz bir şekilde yanıtlamış kaymakamı, -Kim takar Yalova Kaymakamı’nı beyim, halk Gazi Paşa’yı bekliyor.
İkinci söylence birinciden biraz farklı… Yalova halkı kaymakamlık binasının önünde toplanmış, yeni kaymakamı karşılamak için hazırlıklar yapıyormuş. Vapurdan inen kaymakam, hemen iskelede gördüğü bir ayakkabı boyacısına yaklaşarak, toplanan kalabalığın ne yaptığını sormuş. Boyacı da, - Yeni Kaymakam gelecek beyim, onu karşılamak için toplandılar, demiş.
Kaymakam, bu durumdan memnun olmuş ama, boyacının konuya ilgi duymamasından da rahatsız olmuş. - Eee, peki bütün herkes orada toplanmış, sen hiç merak etmiyor musun onu, neden orada değilsin ? Boyacı küçümseyerek elini sallamış, - Amaaan, kim takar Yalova Kaymakamını ?
Bir başka söylenceye göre ise , olayın geçtiği sıralarda Yalova, İstanbul’un bir ilçesiymiş. Dönemin İstanbul Valisi, Yalova Kaymakamı ile görevleri ve yapılacaklar hakkında görüşmek için onu İstanbul’a davet etmiş. Vilayete çağrılan Kaymakam, resmi törenle karşılanma ümidiyle inmiş iskeleye… Hiçbir hazırlık göremeyince şaşırmış ve hemen orada gözüne çarpan bir ayakkabı boyacısının ağzını yoklayarak durumu öğrenme yolunu seçmiş: - Bugün, Yalova Kaymakamı gelecekmiş, haberin var mı? diye sormuş. Boyacının tavrı ise hiç de kaymakamın istediği gibi olmamış. - Kim takar Yalova Kaymakamını beyim.
Kısacası, bu ve buna benzer söylencelerde muhakkak bir ayakkabı boyacısı ve Yalova Kaymakamı var.
Herhalde, Yalova Kaymakamı, ayakkabı boyacısının davranışından büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Bu hayal kırıklığını bazı dostlarına anlatmış olmalı ki, zamanla kulaktan kulağa yayılan bu olay, anlatım değişikliklerine de uğrayarak, halkın dilinde milletin devlet adamlarına bakışını gösteren bir darbı mesel – atasözü haline geldi. Hâlâ, her fırsatta kullanıldığına göre, anlamını hiç yitirmediği anlaşılıyor.
Doğrusu, “Kim Takar Yalova Kaymakamını” sözünü kim, ne zaman, nerede, neden, kime karşı söylemiştir bilinmez ama bu deyiş, bugün Anadolu kültürünün bir unsurudur.
Anadolu’nun her yerinde bilinir ve söylenir.
Belki farklı farklı anlatılır.
Abartılmıştır belki, belki fazla duygusaldır.
Ama, halkın benimsediği bir halk ürünü olduğu için bizdendir.
Anadolu’da nasıl kullanıldığının bir örneğini hatırlamakta yarar var.
Basın Konseyi Yüksek Kurulu, Adıyaman Valisi‘nin Adıyaman’a bağlı Gerger ilçesinin iki köy halkına hitap ederken verdiği sözleri tutmadığı iddiasıyla, 27 Kasım 1995 tarihli Gerger-Fırat Gazetesi’nde “Kim Takar Yalova Kaymakamını! Kim Dinler Adıyaman Valisi’ni! “ başlıklı bir yazı yayınlayan gazete sahibinin uyarılmasına karar vermişti.
“Yalova Kaymakamı” konusunu ölümsüzleştirerek tarihe mal eden bir başka olayla bugünkü konumuzu sonlandıralım.
Orhan Kemal’in oynanan ilk oyununun adı, “İspinozlar” dır. “Balina” adlı öyküden oyunlaştırılan İspinozlar, 1964 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun Tepebaşı sahnesi’nde oynandıktan sonra, 1968 yılında da Ulvi Uraz Tiyatrosu’nda “Yalova Kaymakamı” adı ile oynanmış ve mevsimin en iyi oyunu ödülünü kazanmıştı.
Kanaatimce, Yalova’da uygun bir alana, Yalova Kaymakamı ile ayakkabı boyacısını bir arada gösteren, (Yalova Kaymakamı Anıtı) yapılabilir; anıtın kaidesinde de olay anlatılabilir.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Kim Takar Yalova Kaymakamını
Söylence, insanın doğasında var, olmadan olmuyor. Geçmişten günümüze meydana gelen olaylar üzerine iyi ya da kötü söz edilir. Bu söz ediş kimi zaman somut belgelere dayanır, kimi zaman da hiçbir dayanağı yoktur. Söylenceler, hayal ürünü bile olsalar, yaratan insan topluluklarının duygularını yansıtırlar.
Argoda, “Yalova Kaymakamı” sözcüğü, kendine olduğundan fazla değer vererek çalım satan kişilere söylenir. Sıradanlıktan ciddiye alınma kurnazlığı da işin içine girebilir. Deyimle ilgili çeşitli söylenceler var.
Biri, Atatürk dönemine ait. Söylence bu ya, bir gün Yalova’ya yeni bir Kaymakam atanmış. Yeni Kaymakam, Yalova’ya vapurla gelmeye karar vermiş. Oysa aynı gün, Atatürk ya da o zamanki adıyla Gazi Paşa, özel yatıyla Yalova’ya gelecekmiş.
Halk iskelede toplanmış, hazırlıklar yapmakta, ortalığı süslemekteymiş. Yapılan bu hazırlıkların kendisi için olduğunu zanneden Kaymakam, iskeleye ayak basınca, durumu netleştirmek için hemen orada gözüne çarpan bir ayakkabı boyacısına sormuş;
- Yeni Yalova Kaymakamını bekliyor değil mi bu insanlar ?
Boyacı, umursamaz bir şekilde yanıtlamış kaymakamı,
-Kim takar Yalova Kaymakamı’nı beyim, halk Gazi Paşa’yı bekliyor.
İkinci söylence birinciden biraz farklı…
Yalova halkı kaymakamlık binasının önünde toplanmış, yeni kaymakamı karşılamak için hazırlıklar yapıyormuş. Vapurdan inen kaymakam, hemen iskelede gördüğü bir ayakkabı boyacısına yaklaşarak, toplanan kalabalığın ne yaptığını sormuş. Boyacı da,
- Yeni Kaymakam gelecek beyim, onu karşılamak için toplandılar, demiş.
Kaymakam, bu durumdan memnun olmuş ama, boyacının konuya ilgi duymamasından da rahatsız olmuş.
- Eee, peki bütün herkes orada toplanmış, sen hiç merak etmiyor musun onu, neden orada değilsin ?
Boyacı küçümseyerek elini sallamış,
- Amaaan, kim takar Yalova Kaymakamını ?
Bir başka söylenceye göre ise , olayın geçtiği sıralarda Yalova, İstanbul’un bir ilçesiymiş.
Dönemin İstanbul Valisi, Yalova Kaymakamı ile görevleri ve yapılacaklar hakkında görüşmek için onu İstanbul’a davet etmiş.
Vilayete çağrılan Kaymakam, resmi törenle karşılanma ümidiyle inmiş iskeleye…
Hiçbir hazırlık göremeyince şaşırmış ve hemen orada gözüne çarpan bir ayakkabı boyacısının ağzını yoklayarak durumu öğrenme yolunu seçmiş:
- Bugün, Yalova Kaymakamı gelecekmiş, haberin var mı? diye sormuş.
Boyacının tavrı ise hiç de kaymakamın istediği gibi olmamış.
- Kim takar Yalova Kaymakamını beyim.
Kısacası, bu ve buna benzer söylencelerde muhakkak bir ayakkabı boyacısı ve Yalova Kaymakamı var.
Herhalde, Yalova Kaymakamı, ayakkabı boyacısının davranışından büyük bir hayal kırıklığına uğradı. Bu hayal kırıklığını bazı dostlarına anlatmış olmalı ki, zamanla kulaktan kulağa yayılan bu olay, anlatım değişikliklerine de uğrayarak, halkın dilinde milletin devlet adamlarına bakışını gösteren bir darbı mesel – atasözü haline geldi. Hâlâ, her fırsatta kullanıldığına göre, anlamını hiç yitirmediği anlaşılıyor.
Doğrusu, “Kim Takar Yalova Kaymakamını” sözünü kim, ne zaman, nerede, neden, kime karşı söylemiştir bilinmez ama bu deyiş, bugün Anadolu kültürünün bir unsurudur.
Anadolu’nun her yerinde bilinir ve söylenir.
Belki farklı farklı anlatılır.
Abartılmıştır belki, belki fazla duygusaldır.
Ama, halkın benimsediği bir halk ürünü olduğu için bizdendir.
Anadolu’da nasıl kullanıldığının bir örneğini hatırlamakta yarar var.
Basın Konseyi Yüksek Kurulu, Adıyaman Valisi‘nin Adıyaman’a bağlı Gerger ilçesinin iki köy halkına hitap ederken verdiği sözleri tutmadığı iddiasıyla, 27 Kasım 1995 tarihli Gerger-Fırat Gazetesi’nde “Kim Takar Yalova Kaymakamını! Kim Dinler Adıyaman Valisi’ni! “ başlıklı bir yazı yayınlayan gazete sahibinin uyarılmasına karar vermişti.
“Yalova Kaymakamı” konusunu ölümsüzleştirerek tarihe mal eden bir başka olayla bugünkü konumuzu sonlandıralım.
Orhan Kemal’in oynanan ilk oyununun adı, “İspinozlar” dır. “Balina” adlı öyküden oyunlaştırılan İspinozlar, 1964 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun Tepebaşı sahnesi’nde oynandıktan sonra, 1968 yılında da Ulvi Uraz Tiyatrosu’nda “Yalova Kaymakamı” adı ile oynanmış ve mevsimin en iyi oyunu ödülünü kazanmıştı.
Kanaatimce, Yalova’da uygun bir alana, Yalova Kaymakamı ile ayakkabı boyacısını bir arada gösteren, (Yalova Kaymakamı Anıtı) yapılabilir; anıtın kaidesinde de olay anlatılabilir.