Fırsat buldukça, Yalova Belediye Başkanlığı’nın Stratejik Plânı ile 2008- 2009 Performans Programı’nı inceliyorum.
Kısacası, Belediye Başkanlığı’nın 2009 yılına kadar ne yapacağına göz atıyorum.
İlgimi çeken konuları yeri geldiğince belirteceğim.
Bunlardan biri, tarihi Yalova Kâğıthanesi…
Yalova Belediyesi’nin 2008- 2009 Performans Programı’nda belirtildiğine göre, “Yalova’nın tanıtımına ve turistik gelişmesine katkıda bulunmak üzere Kimlik Binaları oluşturulması amacıyla, 2009 yılı sonuna kadar, Yalova’da kurulan ülkemizin ilk matbaası olan ‘Kağıthane-i Yalakabat’ binasının yeniden aslına uygun olarak yapılması için proje çalışması ve uygulama yapılması” kararı verilmiş.
Bilinen konudur ama tekrarlamakta yarar var.
Yalova’da Elmalık Köyü’nde 1745 yılında, bir Kâğıthane faaliyete geçerek kâğıt üretmiş.
Ancak, bu Kâğıthane, ülkemizin ve cumhuriyetimizin ilk Kâğıthanesi değil.
Türkler, tarih içinde kâğıdı çeşitli şekillerde elde etmişler ve kullanmışlar. Anadolu’ya yerleştikten sonra da kâğıt kullanımına devam eden Türkler, küçük çapta da olsa, kâğıt üretme çabasına girmişler.
12 nci yüzyılda Pamukkale Kâğıthanesi , 13 ncü yüzyılda İstanbul (Bizans ) Kâğıthanesi, 14 ncü yüzyılda Amasya Kâğıthanesi, 15 nci yüzyılda Bursa Kâğıthanesi, varlıkları bilinen ve çeşitli kaynaklarda adı geçen kâğıthanelerdir.
Osmanlı Devleti’nde, varlığını kesin olarak belgeleyebildiğimiz ilk kâğıt imalathanesi, 18 nci yüzyılın ortalarında Yalova’da kurulan kâğıthanedir.
Bunu kısaca açalım: Türkiye’de ilk Müslüman Türk matbaası İbrahim Müteferrika tarafından kuruluncaya kadar, kâğıt ihtiyacı ciddi şekilde hissedilmemişti. Gerçi hattatlarla azınlık matbaalarının kâğıda ihtiyaçları olmuştu, fakat hattatların ihtiyacı peyderpey Doğu ve Batı kâğıtlarıyla karşılanabiliyor ve ciddi bir şekilde devamlı kâğıt stokuna ihtiyaç duyulmuyordu. Azınlıklar, matbaalarının kâğıt ihtiyacını Batı’dan karşılıyorlardı. Dışarıdan gelen kâğıtlar, çok defa onların aracılığı ile Müslümanlar’ın eline geçtiğinden, kâğıt ihtiyacı azınlıklar için büyük bir mesele olmuyordu. Kaldı ki, onlarınkiler özel matbaalardı. Oysa, İbrahim Müteferrika’nın açtığı matbaa, devletindi. Sonra, bu ilk resmi matbaanın o zamana kadar pahalı olan yazma eserleri daha ucuza basmak ve herkesin almasını kolaylaştırmak gibi bir amacı vardı. Ucuz ve çok sayıda kâğıt ihtiyacı, ancak yeni kurulacak yerli bir kâğıthane ile sağlanabilirdi.
İbrahim Müteferrika, 1741 yılında, Yalova’da bir kâğıthane kurmak için teşebbüse geçti.
Kâğıthane için, Yalova’nın Elmalık Köyü’nde, Hırka Deresi üzerinde, Çardaklı Mevkii’nde bir yer beğenildi. Burası , Daüssaade Ağası Beşir Ağa’nın çiftliğindeydi. Hacı Mustafa Ağa, bu çiftliği Dergâh-ı Ali Cebecibaşı Elhaç İsmail Ağa’nın vefatından sonra almış, daha sonra çiftlik Darüssaade Ağası Beşir Ağa’nın evkafına dahil olmuştu.
Yalova Kâğıthanesi için yer seçildikten sonra, Lehistan’dan yani Polonya’dan kâğıt ustaları getirildi ve çalışmalar başladı.
Nigar Anafarta, “ Türkiye’de İlk Kâğıt” isimli araştırmasında, Raşid Tarihi isimli bir kitabın başında ve sonunda, Yalova’da kurulan bu kâğıt imalathanesiyle ilgili 1745 tarihi bulunduğunu belirtmiştir. Aynı kâğıt üzerinde, stilize bir cami ve (Yalakabad ) kelimesi olduğu da belirtilmektedir. Buradan yola çıkılırsa, Yalova’da kâğıt imal eden bu yerin, 1745’te kurulduğu ileri sürülebilir.
Yalova Kâğıthanesi’nde üretilen kâğıt hakkında, bir başka yerde bilgi yoktur. Yapılan çalışmalarda da, herhangi bir yerde Yalova Kağıthanesi’nde üretilen kağıt bulunamamıştır.
Kağıthane’ye gelince…
18 Nisan 1745 tarihli bir vesikada, Yalova Kâğıthanesi’ne ikinci bir dolap ilâve edildiği ve kâğıthanenin ihtiyaçlarının Tersane-i Amire, Cephane-i Amire ve Tophane-i Mamure’den karşılandığı belirtilmektedir.
Belgelerden anlaşıldığına göre, Kâğıthane, faaliyetini bir süre sürdürmüş.
Kâğıthaneye gerekli olan suyun muhafazasına özen gösterilmiş. Hırka Deresi’nin korunması için civarda oturanlar bazı sorumluluklardan muaf tutulmuş.
Ne var ki, 1760 senesinden sonra, kâğıthanenin faaliyetini sürdürüp sürdürmediği kesin olarak bilinmiyor. Elimizde Kâğıthanenin üretim bilgilerini içeren belgeler bulunmadığı için de Yalakabad (Yalova) Kâğıthanesi’nin ülkenin ihtiyacına ne kadar cevap verdiği saptanamıyor.
Anlaşılıyor ki, Yalakabad (Yalova) Kâğıthanesi, 10- 15 sene kadar çalıştıktan sonra kapanmış. Bunun Avrupa kâğıtları ile rekabet edememekten kaynaklandığı düşünülebilir. Ayrıca, Hırka Deresi suyunun yöre halkı tarafından kullanıldığı, böylece suyun kâğıthaneye yeterli olamamaya başladığı da mümkündür.
Bütün bu açıklamalardan sonra, Belediye Başkanlığı’nın Performans Programı’ndaki ifadelere dönersek…
Yalova Kâğıthanesi, ülkemizin ilk matbaası değildir. Yalova Kâğıthanesi, ülkemizin ilk Kâğıthanesi de değildir. Bu kâğıthanenin Yalova’nın Elmalık Köyü’nde kurulduğu bilinmektedir ama, ne yeri, ne yapısı kesin olarak bilinmemektedir. Şekli şemaili bilinmeyen bir yapı, aslına uygun olarak nasıl yapılacaktır? Ayrıca, o günün şartlarına göre sonradan uydurularak yapılmış bir bina ve yine uydurularak yapılmış içindeki tesis, nasıl “Kimlik Binası” olur?
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Kağıthane-İ Yalakabat
Fırsat buldukça, Yalova Belediye Başkanlığı’nın Stratejik Plânı ile 2008- 2009 Performans Programı’nı inceliyorum.
Kısacası, Belediye Başkanlığı’nın 2009 yılına kadar ne yapacağına göz atıyorum.
İlgimi çeken konuları yeri geldiğince belirteceğim.
Bunlardan biri, tarihi Yalova Kâğıthanesi…
Yalova Belediyesi’nin 2008- 2009 Performans Programı’nda belirtildiğine göre, “Yalova’nın tanıtımına ve turistik gelişmesine katkıda bulunmak üzere Kimlik Binaları oluşturulması amacıyla, 2009 yılı sonuna kadar, Yalova’da kurulan ülkemizin ilk matbaası olan ‘Kağıthane-i Yalakabat’ binasının yeniden aslına uygun olarak yapılması için proje çalışması ve uygulama yapılması” kararı verilmiş.
Bilinen konudur ama tekrarlamakta yarar var.
Yalova’da Elmalık Köyü’nde 1745 yılında, bir Kâğıthane faaliyete geçerek kâğıt üretmiş.
Ancak, bu Kâğıthane, ülkemizin ve cumhuriyetimizin ilk Kâğıthanesi değil.
Türkler, tarih içinde kâğıdı çeşitli şekillerde elde etmişler ve kullanmışlar.
Anadolu’ya yerleştikten sonra da kâğıt kullanımına devam eden Türkler, küçük çapta da olsa, kâğıt üretme çabasına girmişler.
12 nci yüzyılda Pamukkale Kâğıthanesi ,
13 ncü yüzyılda İstanbul (Bizans ) Kâğıthanesi,
14 ncü yüzyılda Amasya Kâğıthanesi,
15 nci yüzyılda Bursa Kâğıthanesi, varlıkları bilinen ve çeşitli kaynaklarda adı geçen kâğıthanelerdir.
Osmanlı Devleti’nde, varlığını kesin olarak belgeleyebildiğimiz ilk kâğıt imalathanesi, 18 nci yüzyılın ortalarında Yalova’da kurulan kâğıthanedir.
Bunu kısaca açalım: Türkiye’de ilk Müslüman Türk matbaası İbrahim Müteferrika tarafından kuruluncaya kadar, kâğıt ihtiyacı ciddi şekilde hissedilmemişti. Gerçi hattatlarla azınlık matbaalarının kâğıda ihtiyaçları olmuştu, fakat hattatların ihtiyacı peyderpey Doğu ve Batı kâğıtlarıyla karşılanabiliyor ve ciddi bir şekilde devamlı kâğıt stokuna ihtiyaç duyulmuyordu. Azınlıklar, matbaalarının kâğıt ihtiyacını Batı’dan karşılıyorlardı. Dışarıdan gelen kâğıtlar, çok defa onların aracılığı ile Müslümanlar’ın eline geçtiğinden, kâğıt ihtiyacı azınlıklar için büyük bir mesele olmuyordu. Kaldı ki, onlarınkiler özel matbaalardı. Oysa, İbrahim Müteferrika’nın açtığı matbaa, devletindi. Sonra, bu ilk resmi matbaanın o zamana kadar pahalı olan yazma eserleri daha ucuza basmak ve herkesin almasını kolaylaştırmak gibi bir amacı vardı. Ucuz ve çok sayıda kâğıt ihtiyacı, ancak yeni kurulacak yerli bir kâğıthane ile sağlanabilirdi.
İbrahim Müteferrika, 1741 yılında, Yalova’da bir kâğıthane kurmak için teşebbüse geçti.
Kâğıthane için, Yalova’nın Elmalık Köyü’nde, Hırka Deresi üzerinde, Çardaklı Mevkii’nde bir yer beğenildi. Burası , Daüssaade Ağası Beşir Ağa’nın çiftliğindeydi. Hacı Mustafa Ağa, bu çiftliği Dergâh-ı Ali Cebecibaşı Elhaç İsmail Ağa’nın vefatından sonra almış, daha sonra çiftlik Darüssaade Ağası Beşir Ağa’nın evkafına dahil olmuştu.
Yalova Kâğıthanesi için yer seçildikten sonra, Lehistan’dan yani Polonya’dan kâğıt ustaları getirildi ve çalışmalar başladı.
Nigar Anafarta, “ Türkiye’de İlk Kâğıt” isimli araştırmasında, Raşid Tarihi isimli bir kitabın başında ve sonunda, Yalova’da kurulan bu kâğıt imalathanesiyle ilgili 1745 tarihi bulunduğunu belirtmiştir. Aynı kâğıt üzerinde, stilize bir cami ve (Yalakabad ) kelimesi olduğu da belirtilmektedir. Buradan yola çıkılırsa, Yalova’da kâğıt imal eden bu yerin, 1745’te kurulduğu ileri sürülebilir.
Yalova Kâğıthanesi’nde üretilen kâğıt hakkında, bir başka yerde bilgi yoktur. Yapılan çalışmalarda da, herhangi bir yerde Yalova Kağıthanesi’nde üretilen kağıt bulunamamıştır.
Kağıthane’ye gelince…
18 Nisan 1745 tarihli bir vesikada, Yalova Kâğıthanesi’ne ikinci bir dolap ilâve edildiği ve kâğıthanenin ihtiyaçlarının Tersane-i Amire, Cephane-i Amire ve Tophane-i Mamure’den karşılandığı belirtilmektedir.
Belgelerden anlaşıldığına göre, Kâğıthane, faaliyetini bir süre sürdürmüş.
Kâğıthaneye gerekli olan suyun muhafazasına özen gösterilmiş. Hırka Deresi’nin korunması için civarda oturanlar bazı sorumluluklardan muaf tutulmuş.
Ne var ki, 1760 senesinden sonra, kâğıthanenin faaliyetini sürdürüp sürdürmediği kesin olarak bilinmiyor. Elimizde Kâğıthanenin üretim bilgilerini içeren belgeler bulunmadığı için de Yalakabad (Yalova) Kâğıthanesi’nin ülkenin ihtiyacına ne kadar cevap verdiği saptanamıyor.
Anlaşılıyor ki, Yalakabad (Yalova) Kâğıthanesi, 10- 15 sene kadar çalıştıktan sonra kapanmış. Bunun Avrupa kâğıtları ile rekabet edememekten kaynaklandığı düşünülebilir. Ayrıca, Hırka Deresi suyunun yöre halkı tarafından kullanıldığı, böylece suyun kâğıthaneye yeterli olamamaya başladığı da mümkündür.
Bütün bu açıklamalardan sonra, Belediye Başkanlığı’nın Performans Programı’ndaki ifadelere dönersek…
Yalova Kâğıthanesi, ülkemizin ilk matbaası değildir.
Yalova Kâğıthanesi, ülkemizin ilk Kâğıthanesi de değildir.
Bu kâğıthanenin Yalova’nın Elmalık Köyü’nde kurulduğu bilinmektedir ama, ne yeri, ne yapısı kesin olarak bilinmemektedir.
Şekli şemaili bilinmeyen bir yapı, aslına uygun olarak nasıl yapılacaktır?
Ayrıca, o günün şartlarına göre sonradan uydurularak yapılmış bir bina ve yine uydurularak yapılmış içindeki tesis, nasıl “Kimlik Binası” olur?
www.ahmetakyol.net