Heykel, herhangi bir insan, hayvan ya da nesnenin genellikle göründüğü ya da hayal edildiği şekilde taş, mermer veya ahşaptan yontularak, kalıba dökülerek veya yoğrulup pişirilerek şekillendirilmiş biçimidir.
İnsanın beline kadar yapılmış heykeline “Büst” denir.
Canlandırılan kompozisyonda birkaç heykel bir arada düşünülmüşse, bunun adı” Heykel Grubu” dur.
Bir kişiyi, bir düşünceyi ya da olayı anmak ve anımsatmak amacıyla yapılmış, sanat eseri değeri de taşıyan yapı, heykel ya da heykelsi kitleye “Anıt” denir.
Geleneksel tanıma göre bir yapıtın anıt sayılabilmesi için, kentsel ölçekte önem taşıması gerekir. Bir yapının anıt olabilmesi için göz önüne alınan temel ölçüt, onun tek başına ya da bir bütünün parçası olarak korunmaya değer görülmesidir. Korunmaya değer olma ölçütü yalnız bir mimarlık ürünü olarak değil, kentsel bir simge durumuna gelmiş olmaktır.
Amacım heykel sanatının tarihçesini anlatmak değil, bu sanat dalında günümüzde geçerli olan bazı değerleri vurgulamak!...
Hepimiz, gittiğimiz yerlerde çeşitli heykellerle karşılaşıyoruz.
Günümüzde zaman zaman karşılaştığımız bir heykel türü var. İki metrelik dört köşe bir kaide üzerine statik bir heykel konduruluyor. Önemli bir kahraman veya bilim adamını simgeleyen sade bir heykel veya yine aynı tip kaide üzerine, yine belli bir kişi ya da kahramanı at üzerinde gösteren sade bir kompozisyon..
Ben, üç boyutlu, dinamik bir kompozisyonla bir olayı anlatan heykel grupları ya da anıtları beğeniyorum.
Örneğin, Gelibolu Yarımadası’nda, 57 nci Alay Şehitliği’nin kapısı dışında torununu şehitliğe gezdirmeye getiren “Yaşlı Gazi ve Torunu Anıtı” nı ilk gördüğümde hayran olmuştum.
Beşiktaş’ta Barbaros Anıtı’nı, İstanbul Taksim’deki Atatürk Anıtı’nı, Ankara Ulus’taki Zafer Anıtı’nı, İzmir Konak’taki Atatürk Anıtı’nı gözünüzün önüne getirin, her biri ne kadar farklı ve güzel değil mi?
Beşiktaş’ta, Barbaros Bulvarı’ndan yukarı çıkarken, sağda park içinde, elinde bastonuyla banka oturmuş dinlenen Yahya Kemal Beyatlı’nın heykelini herkes hayranlıkla seyreder.
Beşiktaş’ta Akaretler Yokuşu’ndan Maçka’ya çıkarken sol kolda bulunan Vişnezade Parkı’nı hepinizin görmesini isterim.
Parktaki Şairler Sofası denilen yerdeki Behçet Necatıgil, Sabahattin Kudret Aksal, Melih Cevdet Anday, Neyzen Tevfik, Cahit Sıtkı Tarancı, Orhan Veli Kanık, Özdemir Asaf, Şair Nigar Hanım, Oktay Rifat, Necati Cumalı’nın heykelleri çok güzel ve insanı duygulandırıyor.
Mutlaka görülmesi gereken anıtlar arasında hemen aklıma gelenlerden bazıları da şunlar: Ankara’da Kara Harp Okulu önündeki 6 metre genişliğinde, 24 metre yüksekliğindeki “Atatürk ve Harbiyeli Anıtı”, Manisa’da 63 metre yüksekliğindeki “Atatürk ve Kuva-yı Milliye Anıtı”, Uşak’ta “Kuvayi Milliye ve Cumhuriyet Anıtı”.
Haydarpaşa’da, Gülhane Asker Hastanesi’nin yanındaki “İngiliz Kırım Savaşı Mezarlığı” da mutlaka görülmeli…Burada muhteşem eserler var. Gidin görün, bir ülke için can verenlere gösterilen ilgi ve özene şaşıracaksınız.
Yurt dışında anıt ve heykelleri insanı büyüleyen yerler arasında Viyana, Prag, Floransa, Münih ve Budapeşte sayılabilir.
Konuya ilgi duyanlara biraz Budapeşte’den bahsedeyim. Peşte’de Varosliget’te “Binyıl Anıtı” çok ünlüdür. Burada Macar tarihindeki ünlü Macar kralları ve ulusal önderlerin heykelleri bulunur. Buraya “Kahramanlar Meydanı” da deniyor. Her yıl sadece buraya görmek için milyonları bulan ziyaretçi geldiği ifade ediliyor. Yazılarımı takip edenler mutlaka hatırlayacaklardır, yıllar evvel Yalova Gazetesi’nde de yazmıştım, böyle bir yer neden Yalova’da da yapılmasın?!
Yalova’da deniz kıyısında veya diğer uygun yerlerde, bulunulan yerin anlamına uygun heykellerin olması, güzel olmaz mı?
Örneğin, Safalı Yılmaz Tüzünataç Halk Kütüphanesi’nin önüne, bahçe içine, kitap okuyan bir öğrenci heykeli yapılamaz mı?
Deniz kenarında, Balıkçı Barınağı’nın bulunduğu bölgeye, balık ağlarını onaran veya balık tutan balıkçıların heykelleri yapılamaz mı?
Termal denilince Atatürk’ten sonra akla gelen isimlerden biri de, Pandeli Usta’dır. Girişte sağda, seraların önünde uygun bir yere, Atatürk’ü Pandeli Usta’ya bir ağaç veya çiçeğin dikilişiyle ilgili talimatı verdiği pozisyonu bir heykel kompleksiyle canlandırılamaz mı?
Ben, ne yapılırsa yapılsın, başarılı olmak için FARKLI bir şeyler yapılması gerektiğine inananlardanım!..
Unutulmamalıdır ki, estetik ve fonksiyon beraber olduklarında bir anlam ifade eder.
www.ahmetakyol.net
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Heykel Sanatı ve Heykeller
Heykel, herhangi bir insan, hayvan ya da nesnenin genellikle göründüğü ya da hayal edildiği şekilde taş, mermer veya ahşaptan yontularak, kalıba dökülerek veya yoğrulup pişirilerek şekillendirilmiş biçimidir.
İnsanın beline kadar yapılmış heykeline “Büst” denir.
Canlandırılan kompozisyonda birkaç heykel bir arada düşünülmüşse, bunun adı” Heykel Grubu” dur.
Bir kişiyi, bir düşünceyi ya da olayı anmak ve anımsatmak amacıyla yapılmış, sanat eseri değeri de taşıyan yapı, heykel ya da heykelsi kitleye “Anıt” denir.
Geleneksel tanıma göre bir yapıtın anıt sayılabilmesi için, kentsel ölçekte önem taşıması gerekir. Bir yapının anıt olabilmesi için göz önüne alınan temel ölçüt, onun tek başına ya da bir bütünün parçası olarak korunmaya değer görülmesidir. Korunmaya değer olma ölçütü yalnız bir mimarlık ürünü olarak değil, kentsel bir simge durumuna gelmiş olmaktır.
Amacım heykel sanatının tarihçesini anlatmak değil, bu sanat dalında günümüzde geçerli olan bazı değerleri vurgulamak!...
Hepimiz, gittiğimiz yerlerde çeşitli heykellerle karşılaşıyoruz.
Günümüzde zaman zaman karşılaştığımız bir heykel türü var. İki metrelik dört köşe bir kaide üzerine statik bir heykel konduruluyor. Önemli bir kahraman veya bilim adamını simgeleyen sade bir heykel veya yine aynı tip kaide üzerine, yine belli bir kişi ya da kahramanı at üzerinde gösteren sade bir kompozisyon..
Ben, üç boyutlu, dinamik bir kompozisyonla bir olayı anlatan heykel grupları ya da anıtları beğeniyorum.
Örneğin, Gelibolu Yarımadası’nda, 57 nci Alay Şehitliği’nin kapısı dışında torununu şehitliğe gezdirmeye getiren “Yaşlı Gazi ve Torunu Anıtı” nı ilk gördüğümde hayran olmuştum.
Beşiktaş’ta Barbaros Anıtı’nı, İstanbul Taksim’deki Atatürk Anıtı’nı, Ankara Ulus’taki Zafer Anıtı’nı, İzmir Konak’taki Atatürk Anıtı’nı gözünüzün önüne getirin, her biri ne kadar farklı ve güzel değil mi?
Beşiktaş’ta, Barbaros Bulvarı’ndan yukarı çıkarken, sağda park içinde, elinde bastonuyla banka oturmuş dinlenen Yahya Kemal Beyatlı’nın heykelini herkes hayranlıkla seyreder.
Beşiktaş’ta Akaretler Yokuşu’ndan Maçka’ya çıkarken sol kolda bulunan Vişnezade Parkı’nı hepinizin görmesini isterim.
Parktaki Şairler Sofası denilen yerdeki Behçet Necatıgil, Sabahattin Kudret Aksal, Melih Cevdet Anday, Neyzen Tevfik, Cahit Sıtkı Tarancı, Orhan Veli Kanık, Özdemir Asaf, Şair Nigar Hanım, Oktay Rifat, Necati Cumalı’nın heykelleri çok güzel ve insanı duygulandırıyor.
Mutlaka görülmesi gereken anıtlar arasında hemen aklıma gelenlerden bazıları da şunlar:
Ankara’da Kara Harp Okulu önündeki 6 metre genişliğinde, 24 metre yüksekliğindeki “Atatürk ve Harbiyeli Anıtı”,
Manisa’da 63 metre yüksekliğindeki “Atatürk ve Kuva-yı Milliye Anıtı”,
Uşak’ta “Kuvayi Milliye ve Cumhuriyet Anıtı”.
Haydarpaşa’da, Gülhane Asker Hastanesi’nin yanındaki “İngiliz Kırım Savaşı Mezarlığı” da mutlaka görülmeli…Burada muhteşem eserler var. Gidin görün, bir ülke için can verenlere gösterilen ilgi ve özene şaşıracaksınız.
Yurt dışında anıt ve heykelleri insanı büyüleyen yerler arasında Viyana, Prag, Floransa, Münih ve Budapeşte sayılabilir.
Konuya ilgi duyanlara biraz Budapeşte’den bahsedeyim. Peşte’de Varosliget’te “Binyıl Anıtı” çok ünlüdür. Burada Macar tarihindeki ünlü Macar kralları ve ulusal önderlerin heykelleri bulunur. Buraya “Kahramanlar Meydanı” da deniyor. Her yıl sadece buraya görmek için milyonları bulan ziyaretçi geldiği ifade ediliyor. Yazılarımı takip edenler mutlaka hatırlayacaklardır, yıllar evvel Yalova Gazetesi’nde de yazmıştım, böyle bir yer neden Yalova’da da yapılmasın?!
Yalova’da deniz kıyısında veya diğer uygun yerlerde, bulunulan yerin anlamına uygun heykellerin olması, güzel olmaz mı?
Örneğin, Safalı Yılmaz Tüzünataç Halk Kütüphanesi’nin önüne, bahçe içine, kitap okuyan bir öğrenci heykeli yapılamaz mı?
Deniz kenarında, Balıkçı Barınağı’nın bulunduğu bölgeye, balık ağlarını onaran veya balık tutan balıkçıların heykelleri yapılamaz mı?
Termal denilince Atatürk’ten sonra akla gelen isimlerden biri de, Pandeli Usta’dır. Girişte sağda, seraların önünde uygun bir yere, Atatürk’ü Pandeli Usta’ya bir ağaç veya çiçeğin dikilişiyle ilgili talimatı verdiği pozisyonu bir heykel kompleksiyle canlandırılamaz mı?
Ben, ne yapılırsa yapılsın, başarılı olmak için FARKLI bir şeyler yapılması gerektiğine inananlardanım!..
Unutulmamalıdır ki, estetik ve fonksiyon beraber olduklarında bir anlam ifade eder.
www.ahmetakyol.net