Bugün, Türkiye’deki eğitim sistemi, gençleri üniversiteye yönlendiriyor.
Milli Eğitim Sistemi içindeki özel dershaneler de ( VARLIKLARINI HİÇ BİR ŞEKİLDE ANLAYAMADIĞIM BİR MANTIKLA) ön plana çıkıyor.
En büyük sorunlardan birinin işsizlik olduğu ülkemizde, gençler en zorlu yarışı üniversiteye girişte yaşıyorlar. Burada amaç, bir üniversiteye girebilmek... Dikkatinizi çekerim, amaç, hayata hazırlanmak, geleceği planlamak, bir iş sahibi olmak değil. Sadece üniversiteyi kazanmak... Zannediliyor ki, üniversite kazanınca her şey bitecek, iş sahası hazır, hiçbir iş sorunu olmayacak.
Ancak, bu yarışı kazanmakla da iş bitmiyor. Çünkü üniversite diploması günümüz iş dünyasında ŞART olmaktan ziyade AVANTAJ haline geldi.
Durumu fark ederek kendini yetiştirenler, yükseköğrenim gören kişilerin önüne kolayca geçebiliyor.
Örneğin, Türkiye’nin 3’üncü Cumhurbaşkanı olan rahmetli Celal Bayar’ın üniversite diploması yoktu. Merhum Rahmetli Vehbi Koç’un da, merhum Sakıp Sabancı’ nın da üniversite diploması yoktu, .
Kendini sürekli geliştiren ve Türkiye’deki pek çok ilkin altına büyük bir cesaretle imza atan bir iş insanımız, “ Diploma başarılı olmak için şart mı?” sorusuna şu cevabı vermişti:
“ Diploma başarıyı taçlandırıyor. Yani üniversite eğitimi almış başarılı bir kişi için üniversite diploması gerçekten bir taç gibidir. Ancak bu durum- üniversite diploması yoksa insan başarılı olamaz- anlamına kesinlikle gelmez. Zaten bu günün iş dünyasına bakıldığında da bu açıkça ortaya çıkıyor.
Her başarılı insan üniversite diplomasına sahip değil. Diğer taraftan üniversite mezunu olup da başarılı olamamış ya da işsiz çok sayıda genç var. Önemli olan insanın kendini geliştirmesi, yenilemesi ve bir amaç doğrultusunda bıkmadan çalışmasıdır. Bunları yapan bir gencin başarısına kimse engel olamaz.
Lise mezunu olanlar, kendilerine iş imkânı yaratacak okullara ve kurslara gidip kendilerini geliştirebilirler.
Bu gün, Türkiye’de çığ gibi büyüyen işsizler ordusunda yüz binlerce üniversite mezunu var. Eskiden ekmek aslanın ağzında derlerdi. Şimdi o ekmek aslanın midesinde. Hayat mücadelesini kazanmak için, canla başla çalışmak gerek.”
Dünyadaki çağdaş ülkelerde bizdeki gibi üniversiteye giriş sınavı yok. Dünyanın hiçbir çağdaş ülkesinde, bizde olduğu gibi, öğrenciler, bir üniversiteye girebilmek için eğitim/ öğretim yapmaya zorlanmıyor. Test yarışında kazanabilmek için yarıştırılmıyor. Normal lise eğitim/ öğretimi yanında, zorunlu gibi, paralı özel dershanelere gitmiyor.
Bu ezberci, analiz- sentez yapabilme becerilerinden yoksun, düşünmekten çok (EVET-HAYIR) diyen sisteme, toplumca bir türlü HAYIR diyemiyoruz. Aksine, saçma sapan nedenlerle övünecek bir şeyler bulmaya çalışıyoruz.
Ayrı bir dram da, lise son sınıf öğrencilerinin rapor alarak, üniversiteye çalışmak düşüncesiyle, okula gitmemeleri...
Yüz binlerce öğrencinin geleceği sadece ve sadece üniversite sınavına endekslenince, bu durumu kınamak gerçekten güç... Deniyor ki:
“ Üniversiteye girmek için eğitimi okullar değil, özel dershaneler verir. Sınavda başarılı olmak için okula gidilmez. Bunun için sağlık raporu gerekir. Bu rapor da ancak, ricayla, minnetle alınır.”
Düşünüyorum, sahteciliğe bu yaşta atılan çocuklarımız, kafalarına yerleştirilen bu anlayışla, yarın bu ülkeyi nasıl yönetecekler?
“ Lise son sınıf öğrencileri rapor alma haklarını kullanıyorlar” demek, doğrusu bana uygun bir düşünüş ve davranış olarak gelmiyor.
Bazı öğretmen arkadaşlarım, okullarda, sınıfta kalmanın hemen hemen olanaksız olduğunu, bu nedenle, öğrenciler için birinci öncelikli amacın dersi öğrenmek değil, okulda bulunmak olduğunu belirtiyorlar.
Kısacası mideler TOST, kafalar TEST ile dolu... Bana göre, ikisi de sağlıksız.
Yeni nesil geleceğimizin teminatıdır. Aydınlık Türkiye, bilgili ve çağdaş normlarda yetişen gençlerimizin elinde şekillenecek.
Gençlerimiz, bilgi, kültür ve vatan sevgileriyle Türkiye’yi temsil edecekler, Türkiye’nin geleceğini yönlendirecekler.
Tekrar ediyorum. Yeni nesli çok seviyor ve geleceğimizi teslim edeceğimiz evlatlarımız, çok iyi yetişsin istiyorum.
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.
Ne Mutlu Türk’ üm Diyene!
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Eğitim Sistemi
Bugün, Türkiye’deki eğitim sistemi, gençleri üniversiteye yönlendiriyor.
Milli Eğitim Sistemi içindeki özel dershaneler de ( VARLIKLARINI HİÇ BİR ŞEKİLDE ANLAYAMADIĞIM BİR MANTIKLA) ön plana çıkıyor.
En büyük sorunlardan birinin işsizlik olduğu ülkemizde, gençler en zorlu yarışı üniversiteye girişte yaşıyorlar. Burada amaç, bir üniversiteye girebilmek... Dikkatinizi çekerim, amaç, hayata hazırlanmak, geleceği planlamak, bir iş sahibi olmak değil. Sadece üniversiteyi kazanmak... Zannediliyor ki, üniversite kazanınca her şey bitecek, iş sahası hazır, hiçbir iş sorunu olmayacak.
Ancak, bu yarışı kazanmakla da iş bitmiyor. Çünkü üniversite diploması günümüz iş dünyasında ŞART olmaktan ziyade AVANTAJ haline geldi.
Durumu fark ederek kendini yetiştirenler, yükseköğrenim gören kişilerin önüne kolayca geçebiliyor.
Örneğin, Türkiye’nin 3’üncü Cumhurbaşkanı olan rahmetli Celal Bayar’ın üniversite diploması yoktu. Merhum Rahmetli Vehbi Koç’un da, merhum Sakıp Sabancı’ nın da üniversite diploması yoktu, .
Kendini sürekli geliştiren ve Türkiye’deki pek çok ilkin altına büyük bir cesaretle imza atan bir iş insanımız, “ Diploma başarılı olmak için şart mı?” sorusuna şu cevabı vermişti:
“ Diploma başarıyı taçlandırıyor. Yani üniversite eğitimi almış başarılı bir kişi için üniversite diploması gerçekten bir taç gibidir. Ancak bu durum- üniversite diploması yoksa insan başarılı olamaz- anlamına kesinlikle gelmez. Zaten bu günün iş dünyasına bakıldığında da bu açıkça ortaya çıkıyor.
Her başarılı insan üniversite diplomasına sahip değil. Diğer taraftan üniversite mezunu olup da başarılı olamamış ya da işsiz çok sayıda genç var. Önemli olan insanın kendini geliştirmesi, yenilemesi ve bir amaç doğrultusunda bıkmadan çalışmasıdır. Bunları yapan bir gencin başarısına kimse engel olamaz.
Lise mezunu olanlar, kendilerine iş imkânı yaratacak okullara ve kurslara gidip kendilerini geliştirebilirler.
Bu gün, Türkiye’de çığ gibi büyüyen işsizler ordusunda yüz binlerce üniversite mezunu var. Eskiden ekmek aslanın ağzında derlerdi. Şimdi o ekmek aslanın midesinde. Hayat mücadelesini kazanmak için, canla başla çalışmak gerek.”
Dünyadaki çağdaş ülkelerde bizdeki gibi üniversiteye giriş sınavı yok. Dünyanın hiçbir çağdaş ülkesinde, bizde olduğu gibi, öğrenciler, bir üniversiteye girebilmek için eğitim/ öğretim yapmaya zorlanmıyor. Test yarışında kazanabilmek için yarıştırılmıyor. Normal lise eğitim/ öğretimi yanında, zorunlu gibi, paralı özel dershanelere gitmiyor.
Bu ezberci, analiz- sentez yapabilme becerilerinden yoksun, düşünmekten çok (EVET-HAYIR) diyen sisteme, toplumca bir türlü HAYIR diyemiyoruz. Aksine, saçma sapan nedenlerle övünecek bir şeyler bulmaya çalışıyoruz.
Ayrı bir dram da, lise son sınıf öğrencilerinin rapor alarak, üniversiteye çalışmak düşüncesiyle, okula gitmemeleri...
Yüz binlerce öğrencinin geleceği sadece ve sadece üniversite sınavına endekslenince, bu durumu kınamak gerçekten güç... Deniyor ki:
“ Üniversiteye girmek için eğitimi okullar değil, özel dershaneler verir. Sınavda başarılı olmak için okula gidilmez. Bunun için sağlık raporu gerekir. Bu rapor da ancak, ricayla, minnetle alınır.”
Düşünüyorum, sahteciliğe bu yaşta atılan çocuklarımız, kafalarına yerleştirilen bu anlayışla, yarın bu ülkeyi nasıl yönetecekler?
“ Lise son sınıf öğrencileri rapor alma haklarını kullanıyorlar” demek, doğrusu bana uygun bir düşünüş ve davranış olarak gelmiyor.
Bazı öğretmen arkadaşlarım, okullarda, sınıfta kalmanın hemen hemen olanaksız olduğunu, bu nedenle, öğrenciler için birinci öncelikli amacın dersi öğrenmek değil, okulda bulunmak olduğunu belirtiyorlar.
Kısacası mideler TOST, kafalar TEST ile dolu... Bana göre, ikisi de sağlıksız.
Yeni nesil geleceğimizin teminatıdır. Aydınlık Türkiye, bilgili ve çağdaş normlarda yetişen gençlerimizin elinde şekillenecek.
Gençlerimiz, bilgi, kültür ve vatan sevgileriyle Türkiye’yi temsil edecekler, Türkiye’nin geleceğini yönlendirecekler.
Tekrar ediyorum. Yeni nesli çok seviyor ve geleceğimizi teslim edeceğimiz evlatlarımız, çok iyi yetişsin istiyorum.
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun.
Ne Mutlu Türk’ üm Diyene!