Devlet, hac ziyareti yapan vatandaşlarımıza hizmet vermek için, Şengül Uzuner ve Handan Kurtuluş adlarında iki hemşireyi, Mekke’ye götürmüştü.
Bu iki hemşire, kaldıkları otelin 5 Ocak 2006’da çökmesi üzerine, enkaz altında kalarak hayatlarını kaybetti.
Aileleri, çocuklarına “maluliyet maaşı” için başvuruda bulundu ama, “Mesaileri 16 00’da başlıyordu, olay 13 30’da oldu. Bu yüzden vazife malullüğü hükmü uygulanamaz” cevabı aldılar.
9 ay sonra Mekke’ye mezarları ziyarete giden aileleri, ikinci bir sürpriz bekliyordu. Diyanet yetkililerinin “işte burası” diyerek gösterdikleri mezarların başkalarına ait olduğu ortaya çıktı.
İnsanın bu haberi duyduğunda üzülmemesi mümkün mü?
Devletin verdiği görevi yerine getirmek için gittikleri yerde hayatlarını kaybeden hemşirelerimiz benim için şehittir.
Allah rahmet eylesin.
Nur içinde yatsınlar.
Bu vesileyle, Anadolu’da küçük bir sağlık ocağında görevli Ebe Döndü Çomak’ın hatıra defterinden bir bölümü sizlerle paylaşmak istiyorum:
“…Doktor yüzü görmeyen, senenin 6 ayında dış dünya ile her türlü irtibatı kesik olan bu masum insanlara elimden geldiğince yararlı olmaya çalışıyorum. Çevrede 10 tane tifolu yavru var. Doktor olmadığı için aileleriyle birlikte bu yavrular hayat umutlarını bana bağlamışlar. Onların yüzüne baktıkça üzüntüden kahroluyorum. Elimde çok az miktarda ilâç var. Yollar açılıncaya kadar bunları idare etmemin imkânı yok.
…Güç bir görev yüklendiğimin farkındayım. Ama kendimi çok kuvvetli hissediyorum. Bu kuvveti inancımdan alıyorum. İçimde, beni bu zavallı insanlara bağlayan garip bir his var. Medeniyetin her türlü nimetlerinden uzakta, inancım ve bu duygum için yaşıyorum. Halimden memnunum. Hayatım pahasına da olsa, bu insanları ölümle karşı karşıya bırakmayacağım.
…Tanrıya binlerce şükür, on yavru yeniden hayata kavuştu. Bu arada elimde ilâç da kalmadı. Üç gündür hastayım. Tifoya yakalandığımı sanıyorum. Yollar kapalı…Şehre inemem. Ayrıca çocukları da kontrol etmem gerekiyor. Her an, her dakika, ölüme biraz daha yaklaştığımı hissediyorum. Ölüm beni hiç ama hiç korkutmuyor. Görevini yapan insanların iç huzurunu duyuyorum. Burada bana inanan, beni seven insanların arasında rahatça ölebilirim.”
Bir kere daha belirteyim: Yukarıdaki satırlar, Ebe Döndü Çomak’a ait…
Ebe Döndü Çomak, görevinin dışında olduğu zamanlarda, bu satırları herhangi bir kimse okusun diye değil, kendi için kaleme almış. Görev aşkıyla dolu, yüreği sevgiyle çarpan bir insanın satırları bunlar…
Ebe Döndü Çomak’ın sonunu merak ettiğinizi biliyorum. O, Anadolu’nun en ücra köşesinde şifa dağıtmak için görev yaparken, yakalandığı tifodan kurtulamayarak vefat etti. Adı, Kahramanmaraş’ta Ağabeyli Sağlık Ocağı’na verildi.
Ebe Döndü Çomak, şöhretli ve popüler bir isim değildi, onun için tanınmıyor. Ama, çok değerli bir insandı. Onun gibi insanlar arttıkça, toplumun değeri yükselecektir. Saygı ve rahmetle anıyorum, nur içinde yatsın.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Ebe Döndü Çomak
Devlet, hac ziyareti yapan vatandaşlarımıza hizmet vermek için, Şengül Uzuner ve Handan Kurtuluş adlarında iki hemşireyi, Mekke’ye götürmüştü.
Bu iki hemşire, kaldıkları otelin 5 Ocak 2006’da çökmesi üzerine, enkaz altında kalarak hayatlarını kaybetti.
Aileleri, çocuklarına “maluliyet maaşı” için başvuruda bulundu ama, “Mesaileri 16 00’da başlıyordu, olay 13 30’da oldu. Bu yüzden vazife malullüğü hükmü uygulanamaz” cevabı aldılar.
9 ay sonra Mekke’ye mezarları ziyarete giden aileleri, ikinci bir sürpriz bekliyordu.
Diyanet yetkililerinin “işte burası” diyerek gösterdikleri mezarların başkalarına ait olduğu ortaya çıktı.
İnsanın bu haberi duyduğunda üzülmemesi mümkün mü?
Devletin verdiği görevi yerine getirmek için gittikleri yerde hayatlarını kaybeden hemşirelerimiz benim için şehittir.
Allah rahmet eylesin.
Nur içinde yatsınlar.
Bu vesileyle, Anadolu’da küçük bir sağlık ocağında görevli Ebe Döndü Çomak’ın hatıra defterinden bir bölümü sizlerle paylaşmak istiyorum:
“…Doktor yüzü görmeyen, senenin 6 ayında dış dünya ile her türlü irtibatı kesik olan bu masum insanlara elimden geldiğince yararlı olmaya çalışıyorum. Çevrede 10 tane tifolu yavru var. Doktor olmadığı için aileleriyle birlikte bu yavrular hayat umutlarını bana bağlamışlar. Onların yüzüne baktıkça üzüntüden kahroluyorum. Elimde çok az miktarda ilâç var. Yollar açılıncaya kadar bunları idare etmemin imkânı yok.
…Güç bir görev yüklendiğimin farkındayım. Ama kendimi çok kuvvetli hissediyorum. Bu kuvveti inancımdan alıyorum. İçimde, beni bu zavallı insanlara bağlayan garip bir his var. Medeniyetin her türlü nimetlerinden uzakta, inancım ve bu duygum için yaşıyorum. Halimden memnunum. Hayatım pahasına da olsa, bu insanları ölümle karşı karşıya bırakmayacağım.
…Tanrıya binlerce şükür, on yavru yeniden hayata kavuştu. Bu arada elimde ilâç da kalmadı. Üç gündür hastayım. Tifoya yakalandığımı sanıyorum. Yollar kapalı…Şehre inemem. Ayrıca çocukları da kontrol etmem gerekiyor. Her an, her dakika, ölüme biraz daha yaklaştığımı hissediyorum. Ölüm beni hiç ama hiç korkutmuyor. Görevini yapan insanların iç huzurunu duyuyorum. Burada bana inanan, beni seven insanların arasında rahatça ölebilirim.”
Bir kere daha belirteyim:
Yukarıdaki satırlar, Ebe Döndü Çomak’a ait…
Ebe Döndü Çomak, görevinin dışında olduğu zamanlarda, bu satırları herhangi bir kimse okusun diye değil, kendi için kaleme almış.
Görev aşkıyla dolu, yüreği sevgiyle çarpan bir insanın satırları bunlar…
Ebe Döndü Çomak’ın sonunu merak ettiğinizi biliyorum.
O, Anadolu’nun en ücra köşesinde şifa dağıtmak için görev yaparken, yakalandığı tifodan kurtulamayarak vefat etti.
Adı, Kahramanmaraş’ta Ağabeyli Sağlık Ocağı’na verildi.
Ebe Döndü Çomak, şöhretli ve popüler bir isim değildi, onun için tanınmıyor.
Ama, çok değerli bir insandı.
Onun gibi insanlar arttıkça, toplumun değeri yükselecektir.
Saygı ve rahmetle anıyorum, nur içinde yatsın.