ABD, Ortadoğu petrollerini ve/veya yer altı kaynaklarını kontrol etmek amacıyla, uzun vadede bir Kürt devletinden yana…
Bu amaç doğrultunda, Türkiye’nin Güneydoğusu, Irak’ın kuzeyi, Suriye’nin kuzeydoğusu, İran’ın kuzeybatısında Özerk Kürt bölgelerinin oluşturulması, bunun da ileride Federatif bir yapı içinde bir araya getirilmesi esas alınmış.
Türkiye Cumhuriyeti, 1923’te bir “Ulus Devlet” olarak kurulmuş; tek bayrak, tek dil, tek millet, tek devlet ilkesi esas alınmıştı.
Günümüzde bu yapı (Türkiye Cumhuriyeti kuruluş değerleri) saldırılara karşı direnmektedir.
Kimi çevrelerde Ulus Devlet anlayışı küçük görülmektedir.
Mevcut iktidar ve muhalefetin davranış ve söylemlerinden Güneydoğu Anadolu’nun millî devlet bünyesinden kopabileceği havası hissediliyor.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, başlangıçta bir takım kırmızı çizgilere sahipti. Buna göre, komşularının toprak bütünlüğü esastı ve her pozisyonda merkezî hükümetler muhataptı.
Görünen ya da yaratılan havaya göre, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sözü edilen kırmızı çizgilerden vazgeçti.
Örneğin, Irak Merkezî Yönetimi yerine, Kuzey Irak Kürt Özerk Bölgesi muhatap kabul ediliyor; bu Özerk bölgenin hamisi de Türkiye ve Amerika…
Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuzey Irak’ta artık kırmızı çizgileri yok.
Durum Suriye’de de farklı değil !..
Türkiye’deki mevcut iktidar, başlangıçta Suriye merkezi yönetimi ile iyi ilişkiler içindeyken, birden dönerek Suriye merkezi yönetimini dışladı ve ABD ile birlikte, muhalifleri desteklemeye başladı. Bu durumdan istifade eden PKK’nın bir bağlantısı olan PYD de, Suriye’nin kuzeyinde (Kamışlı- Afrin- Kobani- Amude- Derik ve El- Ayna’da) kendi yönetimini kurdu.
Türkiye’deki sözüm ona “Demokrasi Açılımı”nı ve “Resmi Dil” ile “Ulus Devlet Yapısı” na yapılan saldırıları hatırlayın!..
Şimdi, düşünün!..
Farkında mısınız, Türkiye Cumhuriyet, Ortadoğu’da, başta ABD olmak üzere, süper güçlerin enerji kaynaklarını kontrol edebileceği yeni bir devletin oluşumuna önderlik ediyor!.. Hem de zaman zaman insani duyguları istismar ederek.
Önce, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condoleezze Rice’ın, 2003 yılında, “Fas’tan Basra Körfezi’ne, oradan Orta Asya steplerine kadar 24 ülkenin rejimleri, sınırları ve haritaları değişecek” (7.8.2003 Washington Post) demesinin ardından;
2007 yılında dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Vaşhington ziyareti sırasında, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın ikinci ismi, Bakan Yardımcısı Don Fried’in, “Türkiye’nin Kürdistan Bölgesel Hükümeti ile işbirliği yapmasının daha iyi olacağını düşünüyorum” demesi;
Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, “Ortadoğu’yu yeniden biz inşa edeceğiz” sözlerinin ardında, bu yeni oluşturulan federatif yapı çıkmıyor mu?
www.ahmetakyol.net
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Biz İnşa Ediyoruz
ABD, Ortadoğu petrollerini ve/veya yer altı kaynaklarını kontrol etmek amacıyla, uzun vadede bir Kürt devletinden yana…
Bu amaç doğrultunda, Türkiye’nin Güneydoğusu, Irak’ın kuzeyi, Suriye’nin kuzeydoğusu, İran’ın kuzeybatısında Özerk Kürt bölgelerinin oluşturulması, bunun da ileride Federatif bir yapı içinde bir araya getirilmesi esas alınmış.
Türkiye Cumhuriyeti, 1923’te bir “Ulus Devlet” olarak kurulmuş; tek bayrak, tek dil, tek millet, tek devlet ilkesi esas alınmıştı.
Günümüzde bu yapı (Türkiye Cumhuriyeti kuruluş değerleri) saldırılara karşı direnmektedir.
Kimi çevrelerde Ulus Devlet anlayışı küçük görülmektedir.
Mevcut iktidar ve muhalefetin davranış ve söylemlerinden Güneydoğu Anadolu’nun millî devlet bünyesinden kopabileceği havası hissediliyor.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, başlangıçta bir takım kırmızı çizgilere sahipti. Buna göre, komşularının toprak bütünlüğü esastı ve her pozisyonda merkezî hükümetler muhataptı.
Görünen ya da yaratılan havaya göre, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sözü edilen kırmızı çizgilerden vazgeçti.
Örneğin, Irak Merkezî Yönetimi yerine, Kuzey Irak Kürt Özerk Bölgesi muhatap kabul ediliyor; bu Özerk bölgenin hamisi de Türkiye ve Amerika…
Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuzey Irak’ta artık kırmızı çizgileri yok.
Durum Suriye’de de farklı değil !..
Türkiye’deki mevcut iktidar, başlangıçta Suriye merkezi yönetimi ile iyi ilişkiler içindeyken, birden dönerek Suriye merkezi yönetimini dışladı ve ABD ile birlikte, muhalifleri desteklemeye başladı. Bu durumdan istifade eden PKK’nın bir bağlantısı olan PYD de, Suriye’nin kuzeyinde (Kamışlı- Afrin- Kobani- Amude- Derik ve El- Ayna’da) kendi yönetimini kurdu.
Türkiye’deki sözüm ona “Demokrasi Açılımı”nı ve “Resmi Dil” ile “Ulus Devlet Yapısı” na yapılan saldırıları hatırlayın!..
Şimdi, düşünün!..
Farkında mısınız, Türkiye Cumhuriyet, Ortadoğu’da, başta ABD olmak üzere, süper güçlerin enerji kaynaklarını kontrol edebileceği yeni bir devletin oluşumuna önderlik ediyor!.. Hem de zaman zaman insani duyguları istismar ederek.
Önce, dönemin ABD Dışişleri Bakanı Condoleezze Rice’ın, 2003 yılında, “Fas’tan Basra Körfezi’ne, oradan Orta Asya steplerine kadar 24 ülkenin rejimleri, sınırları ve haritaları değişecek” (7.8.2003 Washington Post) demesinin ardından;
2007 yılında dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Vaşhington ziyareti sırasında, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın ikinci ismi, Bakan Yardımcısı Don Fried’in, “Türkiye’nin Kürdistan Bölgesel Hükümeti ile işbirliği yapmasının daha iyi olacağını düşünüyorum” demesi;
Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, “Ortadoğu’yu yeniden biz inşa edeceğiz” sözlerinin ardında, bu yeni oluşturulan federatif yapı çıkmıyor mu?
www.ahmetakyol.net