1988’ den 1992’ ye kadar da Atina’ da Gennadius Kütüphanesi Direktörü olarak çalıştı. Bizans üzerine, dönemin kaynaklarını tarayarak pek çok kitap yazdı.
Yazdığı kitaplardan biri de “The Last Centuries of Byzantium, 1261-1453” (BİZANS’ ın Son Yüzyılları, 1261- 1453) adını taşıyordu.
Donald M. NICOL, kitabında, Osmanlı’ nın ilk günlerine ait şu ifadelere yer vermiştir:
***
13. yüzyıl sonundaki gazi beyliklerinin en küçüklerinden biri, Anadolu’ nun kuzeybatısında, doğu Bitinya’daki Sangarios ırmağından ( günümüzde Sakarya Nehri) geçen Bizans sınırının gerisindeydi. Başında, Bizanslıların Atman diye tanıdığı Osman vardı. Soyu konusunda güvenle söylenebilecek şey, Ertuğrul adlı birinin oğlu olduğundan ibarettir. Sonraki dönemlerde, ona daha şanlı bir soy ağacı yakıştırmak için birçok destanlar yaratılmıştır. Çünkü Osman ne de olsa, evrensel Konstantinopolis İmparatorluğunun mirasçısı olmuş ve 15- 16. Yüzyıllarda batı Avrupa’ ya dehşet salmış bir hanedanın kurucusuydu.
Avrupalı olsun Osmanlı olsun, daha sonraki tarihçiler, bu nedenle, Osman’ ın Peygamber’e (Hz. Muhammed’e), hatta Nuh’a kadar uzandığı söylenen yiğit geçmişine ve soyuna ilişkin anlatımlarla hem kendilerini, hem de okurlarını tatmin etmişlerdir.
Bu efsaneler tümüyle önemsiz değillerdir, çünkü 15. Yüzyıl öncesinde Osman’ ın ve halkının tarihçileri yoktu.
Gerçekten de, Osmanlıların, Bizanslılarla temasa geçinceye kadar bir tarihlerinin bulunmadığı bile söylenmiştir. Ancak, onlarla çağdaş Bizanslı tarihçiler bu halkın kökeni ve ataları hakkında pek az şey söylemişlerdir. Bizanslı tarihçiler, daha çok Osman’ ın ve savaşçılarının sınır boyunda yapıp ettiklerine ilgi duyuyorlardı; Osman’ ın soyundan gelenlerin, sonunda bütün Bizans İmparatorluğunu fethedeceğini bilmeleri ise beklenemezdi.
Osman’ ın babası Ertuğrul, söylendiğine göre, son Selçuklu sultanının hizmetinde bir gazi birliğine komuta ediyordu. Bizans sınırında, Dorylaion, yani Eskişehir yöresinde bir Bizans ve Moğol ordusunu yenmişti. Sultan da onu, Eskişehir’i tımar olarak vererek ödüllendirmişti.
Daha sonraki söylence, Ertuğrul’ un, sonuncu sultan tarafından, kendisine ardıl olacak kişi diye belirlendiği yolundadır; bu da, soyağacı yazarlarına, Osmanlılarla Selçuklular arasında yasal bir bağlantı kurmak olanağını sağlamıştır.
Ertuğrul, 1288’ de, kendi egemenliği altındaki yörenin çoğunu Osman’a, diğer bir deyişle Gazi Osman bin Ertuğrul’a bırakarak öldü.
Birkaç yıl içinde Osman, Sangarios ırmağının yukarı vadisine ve Bursa ile Nikaia (İznik) arasındaki topraklara akınlar yaparak, yavaş yavaş Bizans’ ın Bitinya ili içlerine doğru ilerledi.
İşte bu bölgedeyken adı Bizanslılarca ilk kez duyuldu.
1302 Temmuzunda, Bitinya’ daki Sangarios ırmağı boyunca uzanan sınırın savunulmasına yardım etmek üzere gönderilen bir kısım Alanlar Türklerce geriye püskürtüldüler. Başlarında Muzalon ailesinden biri vardı ve Bizans ordusunun toplam sayısal gücü 2 000’ den çok değildi. Türklerin sayısı ise 5 000 kadardı ve olaydan sadece 5 yıl kadar sonra yapıtını yazan Pakhymeres’ in Atman dediği bir gazinin komutasındaydılar.
Bu, Osmanlı Devleti’ nin kurucusu Osman’ ın adının kendi çağdaş bir kaynakta ilk kez anılmasıdır. Pakhymeres, onun ve savaşçılarının Nikomedia (İzmit) yakınında Bafeus’ ta 27 Temmuz 1302’ de Bizanslılara karşı nasıl çarpıştıklarını ve yapılan büyük savaşı nasıl kazandıklarını anlatır.
… Türkler, Bitinya’ ya yaptıkları bu ilk akın sonucunda bölgeye sürekli yerleşmiş değillerdi.
… Osmanlılar, mütevazı köklerinden nasıl olup da Anadolu’ daki daha büyük ve daha güçlü gazi beyliklerinin herhangi birinden daha büyük ün ve şan kazandılar. Bu, tarihçilerin karşısına bilmece gibi çıkmış bir sorudur.
***
ATATÜRK Diyor ki:
“ Ne Mutlu Türk’ üm Diyene!”
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Bir Yabancı Gözüyle Bafeus Muharebesi
1988’ den 1992’ ye kadar da Atina’ da Gennadius Kütüphanesi Direktörü olarak çalıştı. Bizans üzerine, dönemin kaynaklarını tarayarak pek çok kitap yazdı.
Yazdığı kitaplardan biri de “The Last Centuries of Byzantium, 1261-1453” (BİZANS’ ın Son Yüzyılları, 1261- 1453) adını taşıyordu.
Donald M. NICOL, kitabında, Osmanlı’ nın ilk günlerine ait şu ifadelere yer vermiştir:
***
13. yüzyıl sonundaki gazi beyliklerinin en küçüklerinden biri, Anadolu’ nun kuzeybatısında, doğu Bitinya’daki Sangarios ırmağından ( günümüzde Sakarya Nehri) geçen Bizans sınırının gerisindeydi. Başında, Bizanslıların Atman diye tanıdığı Osman vardı. Soyu konusunda güvenle söylenebilecek şey, Ertuğrul adlı birinin oğlu olduğundan ibarettir. Sonraki dönemlerde, ona daha şanlı bir soy ağacı yakıştırmak için birçok destanlar yaratılmıştır. Çünkü Osman ne de olsa, evrensel Konstantinopolis İmparatorluğunun mirasçısı olmuş ve 15- 16. Yüzyıllarda batı Avrupa’ ya dehşet salmış bir hanedanın kurucusuydu.
Avrupalı olsun Osmanlı olsun, daha sonraki tarihçiler, bu nedenle, Osman’ ın Peygamber’e (Hz. Muhammed’e), hatta Nuh’a kadar uzandığı söylenen yiğit geçmişine ve soyuna ilişkin anlatımlarla hem kendilerini, hem de okurlarını tatmin etmişlerdir.
Bu efsaneler tümüyle önemsiz değillerdir, çünkü 15. Yüzyıl öncesinde Osman’ ın ve halkının tarihçileri yoktu.
Gerçekten de, Osmanlıların, Bizanslılarla temasa geçinceye kadar bir tarihlerinin bulunmadığı bile söylenmiştir. Ancak, onlarla çağdaş Bizanslı tarihçiler bu halkın kökeni ve ataları hakkında pek az şey söylemişlerdir. Bizanslı tarihçiler, daha çok Osman’ ın ve savaşçılarının sınır boyunda yapıp ettiklerine ilgi duyuyorlardı; Osman’ ın soyundan gelenlerin, sonunda bütün Bizans İmparatorluğunu fethedeceğini bilmeleri ise beklenemezdi.
Osman’ ın babası Ertuğrul, söylendiğine göre, son Selçuklu sultanının hizmetinde bir gazi birliğine komuta ediyordu. Bizans sınırında, Dorylaion, yani Eskişehir yöresinde bir Bizans ve Moğol ordusunu yenmişti. Sultan da onu, Eskişehir’i tımar olarak vererek ödüllendirmişti.
Daha sonraki söylence, Ertuğrul’ un, sonuncu sultan tarafından, kendisine ardıl olacak kişi diye belirlendiği yolundadır; bu da, soyağacı yazarlarına, Osmanlılarla Selçuklular arasında yasal bir bağlantı kurmak olanağını sağlamıştır.
Ertuğrul, 1288’ de, kendi egemenliği altındaki yörenin çoğunu Osman’a, diğer bir deyişle Gazi Osman bin Ertuğrul’a bırakarak öldü.
Birkaç yıl içinde Osman, Sangarios ırmağının yukarı vadisine ve Bursa ile Nikaia (İznik) arasındaki topraklara akınlar yaparak, yavaş yavaş Bizans’ ın Bitinya ili içlerine doğru ilerledi.
İşte bu bölgedeyken adı Bizanslılarca ilk kez duyuldu.
1302 Temmuzunda, Bitinya’ daki Sangarios ırmağı boyunca uzanan sınırın savunulmasına yardım etmek üzere gönderilen bir kısım Alanlar Türklerce geriye püskürtüldüler. Başlarında Muzalon ailesinden biri vardı ve Bizans ordusunun toplam sayısal gücü 2 000’ den çok değildi. Türklerin sayısı ise 5 000 kadardı ve olaydan sadece 5 yıl kadar sonra yapıtını yazan Pakhymeres’ in Atman dediği bir gazinin komutasındaydılar.
Bu, Osmanlı Devleti’ nin kurucusu Osman’ ın adının kendi çağdaş bir kaynakta ilk kez anılmasıdır. Pakhymeres, onun ve savaşçılarının Nikomedia (İzmit) yakınında Bafeus’ ta 27 Temmuz 1302’ de Bizanslılara karşı nasıl çarpıştıklarını ve yapılan büyük savaşı nasıl kazandıklarını anlatır.
… Türkler, Bitinya’ ya yaptıkları bu ilk akın sonucunda bölgeye sürekli yerleşmiş değillerdi.
… Osmanlılar, mütevazı köklerinden nasıl olup da Anadolu’ daki daha büyük ve daha güçlü gazi beyliklerinin herhangi birinden daha büyük ün ve şan kazandılar. Bu, tarihçilerin karşısına bilmece gibi çıkmış bir sorudur.
***
ATATÜRK Diyor ki:
“ Ne Mutlu Türk’ üm Diyene!”