İçinde yaşanılan bir toplumda bireylerin birbirlerine karşı görevleri vardır; bir sosyal çember içinde ya da sosyal bir şemsiye altında yaşanıyorsa kimse, diğerlerine ve onların sorunlarına ilgisiz kalamaz, kalmamalıdır.
Ahlâk, insanın toplumun öteki bireylerine karşı ödevlerini içerir. Ahlâkın temel dayanağı, çıkar ilişkileri değil; insanın insana duyduğu saygının göstergesidir.
İnsan, insandır; birdir ve eşittir. Kimsenin kimseden insan olarak farkı yoktur!..
İçinde yaşanılan sosyal katmanın şekillendirdiği insan profili, dış görünüştür ve geçicidir.
Önemli olan, hangi sosyal ortamda bulunursa bulunsun karşısındaki insanın kendisiyle EŞ DEĞER İNSAN olduğunun bilincinde olmaktır !..
İçinde yaşanılan toplumda, maalesef sadece kendi yarar ve çıkarını düşünen insanlar da vardır. Bunlar her güzel ve iyi olana sadece kendilerinin lâyık olduğu inancındadırlar. Düşkün ve yoksun olanın elinden tutmak ve yardımlaşmak gibi insanî kavramlar, (sadece kendi kişisel çıkarlarını ön plânda tutan) kişiler için bir anlam taşımaz.
Önemli olan, (belki utancından, mahcubiyetinden ya da gururundan) içinde bulunduğu yoksun durumu açıklayamayan insana, onun durumunu önemseyip ve anlayıp, o kişi asla yardım dilemeden, karşılığını asla düşünmeden ona yardım elini uzatmaktır.
Unutmayalım: her eylemimiz bizi dışa belli eder. Bizim kim ve ne olduğumuzu gerçekten yansıtan söylediklerimizden çok yaptığımız eylemlerdir. Her bir eylemimiz amacımızı gösteren bir ifademizdir.
Yaşam’a ve yaşamaya özel bir anlam katmak için tüm güçleriyle çaba harcayan (kendilerini deşifre etmeyen) insanlara herkesin saygı göstermesi gerekir!...
***
Bir süredir Yalova’da değildim. Döndüğüm gün, yokluğu dikkatimi çekti. Kimden bahsettiğimi merak edenleriniz olabilir.
Çeşme Sokak ile Cumhuriyet Caddesi’nin köşesinde, köşedeki gözlükçü dükkânının pencere altı pervazına koyduğu ( artık kaçıncı el olduğunu asla bilemeyeceğim) eski- okunmuş kitaplar satan Eşref Amca’dan bahsediyorum.
Eskilerin İnşaatların Demirci Ustası, yeni neslin eski kitap satıcısı Eşref Kuru…
Eşref Amca’yı tanımayan Yalovalı var mı, bilmiyorum. Herhalde ondan kitap almayan, sergilediği kitapları merakla karıştırmayan Yalovalı yoktur. Ben Yalova’ya geleli 20 seneyi geçti, buna bir 10 sene daha koyalım, demek ki en az 30 senedir Yalovalıya kitap okuma sevgisi aşılayan bir kitap aşığıydı.
Yalova’da olduğum her gün mutlaka önünden bir veya iki kez geçer, her seferinde selâmlaşırdık.
Birilerinin onun mütevazı kitaplarını görmesini ve onlara dokunmasını özleyerek, belki de umutsuzluk ve yalnızlık içinde oturup beklerdi; otururken de çoğu zaman ya bilmece çözer ya da kitap okurdu.
Bir ara galiba 2004 yılında, ilgililer tüm kitaplarını toplamışlardı; yaşlı gözlerle köşeye oturup saatlerce hiç konuşamadığını çok iyi hatırlıyorum.
Hasta olup gelemediği günler olurdu, geldiği gün mutlaka hatırını sorar, kendisine dikkat etmesini söylerdim.
Bir süre sonra, artık devamlı gelmediğini fark ettim, sordum, “Nerede?” diye…
Önce rahatsızlığından dolayı ayağı kesilmiş, bir süre sonra da hayatını kaybetmiş!...
Başımdan aşağı kaynar sular döküldü, boğazıma bir şeyler düğümlendi.
Eşref Amca’yı pek fazla tanımıyordum ama o benim için Yalova’nın en güzel renklerinden biriydi.
Sonbahara girmek üzereyiz, ağaçların yaprakları sararmaya ve dökülmeye başladı.
Eşref Amca’yla birlikte Yalova’da bir renk daha soldu.!..
Allah’ın takdiri böyleymiş, nur içinde yatsın, mekânı cennet olsun!..
Vefat ettiğini duyduğumdan beri, Eşref Amca’nın köşe başında kitap satmaya çalıştığı yer, bana artık boş ve anlamsız geliyor.
KÜÇÜK BİR HATIRLATMA:
Vefa, önemli bir duygudur, Yalova’nın “Vefa” ya ihtiyacı var!..
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Bir Renk Daha Soldu
İçinde yaşanılan bir toplumda bireylerin birbirlerine karşı görevleri vardır; bir sosyal çember içinde ya da sosyal bir şemsiye altında yaşanıyorsa kimse, diğerlerine ve onların sorunlarına ilgisiz kalamaz, kalmamalıdır.
Ahlâk, insanın toplumun öteki bireylerine karşı ödevlerini içerir. Ahlâkın temel dayanağı, çıkar ilişkileri değil; insanın insana duyduğu saygının göstergesidir.
İnsan, insandır; birdir ve eşittir. Kimsenin kimseden insan olarak farkı yoktur!..
İçinde yaşanılan sosyal katmanın şekillendirdiği insan profili, dış görünüştür ve geçicidir.
Önemli olan, hangi sosyal ortamda bulunursa bulunsun karşısındaki insanın kendisiyle EŞ DEĞER İNSAN olduğunun bilincinde olmaktır !..
İçinde yaşanılan toplumda, maalesef sadece kendi yarar ve çıkarını düşünen insanlar da vardır. Bunlar her güzel ve iyi olana sadece kendilerinin lâyık olduğu inancındadırlar. Düşkün ve yoksun olanın elinden tutmak ve yardımlaşmak gibi insanî kavramlar, (sadece kendi kişisel çıkarlarını ön plânda tutan) kişiler için bir anlam taşımaz.
Önemli olan, (belki utancından, mahcubiyetinden ya da gururundan) içinde bulunduğu yoksun durumu açıklayamayan insana, onun durumunu önemseyip ve anlayıp, o kişi asla yardım dilemeden, karşılığını asla düşünmeden ona yardım elini uzatmaktır.
Unutmayalım: her eylemimiz bizi dışa belli eder. Bizim kim ve ne olduğumuzu gerçekten yansıtan söylediklerimizden çok yaptığımız eylemlerdir. Her bir eylemimiz amacımızı gösteren bir ifademizdir.
Yaşam’a ve yaşamaya özel bir anlam katmak için tüm güçleriyle çaba harcayan (kendilerini deşifre etmeyen) insanlara herkesin saygı göstermesi gerekir!...
***
Bir süredir Yalova’da değildim. Döndüğüm gün, yokluğu dikkatimi çekti. Kimden bahsettiğimi merak edenleriniz olabilir.
Çeşme Sokak ile Cumhuriyet Caddesi’nin köşesinde, köşedeki gözlükçü dükkânının pencere altı pervazına koyduğu ( artık kaçıncı el olduğunu asla bilemeyeceğim) eski- okunmuş kitaplar satan Eşref Amca’dan bahsediyorum.
Eskilerin İnşaatların Demirci Ustası, yeni neslin eski kitap satıcısı Eşref Kuru…
Eşref Amca’yı tanımayan Yalovalı var mı, bilmiyorum. Herhalde ondan kitap almayan, sergilediği kitapları merakla karıştırmayan Yalovalı yoktur. Ben Yalova’ya geleli 20 seneyi geçti, buna bir 10 sene daha koyalım, demek ki en az 30 senedir Yalovalıya kitap okuma sevgisi aşılayan bir kitap aşığıydı.
Yalova’da olduğum her gün mutlaka önünden bir veya iki kez geçer, her seferinde selâmlaşırdık.
Birilerinin onun mütevazı kitaplarını görmesini ve onlara dokunmasını özleyerek, belki de umutsuzluk ve yalnızlık içinde oturup beklerdi; otururken de çoğu zaman ya bilmece çözer ya da kitap okurdu.
Bir ara galiba 2004 yılında, ilgililer tüm kitaplarını toplamışlardı; yaşlı gözlerle köşeye oturup saatlerce hiç konuşamadığını çok iyi hatırlıyorum.
Hasta olup gelemediği günler olurdu, geldiği gün mutlaka hatırını sorar, kendisine dikkat etmesini söylerdim.
Bir süre sonra, artık devamlı gelmediğini fark ettim, sordum, “Nerede?” diye…
Önce rahatsızlığından dolayı ayağı kesilmiş, bir süre sonra da hayatını kaybetmiş!...
Başımdan aşağı kaynar sular döküldü, boğazıma bir şeyler düğümlendi.
Eşref Amca’yı pek fazla tanımıyordum ama o benim için Yalova’nın en güzel renklerinden biriydi.
Sonbahara girmek üzereyiz, ağaçların yaprakları sararmaya ve dökülmeye başladı.
Eşref Amca’yla birlikte Yalova’da bir renk daha soldu.!..
Allah’ın takdiri böyleymiş, nur içinde yatsın, mekânı cennet olsun!..
Vefat ettiğini duyduğumdan beri, Eşref Amca’nın köşe başında kitap satmaya çalıştığı yer, bana artık boş ve anlamsız geliyor.
KÜÇÜK BİR HATIRLATMA:
Vefa, önemli bir duygudur, Yalova’nın “Vefa” ya ihtiyacı var!..
ATATÜRK DİYOR Kİ:
“NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE…”
www.ahmetakyol.net
www.facebook.com/ahmet.akyol.1422