Büyük küçük fırtınaları önceden tahmin eder, gemicilere haber verirmiş.
***
Bir gün bir yerde, kırlangıç bakmış, tarlasına kenevir tohumu ekiyor bir adam.
Çağırmış yanına küçük kuşları:
“Bakın” demiş,
“Sizin kuyunuzu kazıyor şu adam. Bana göre hava hoş, çeker giderim buradan, ama korkarım sizin haliniz duman. Şu elin savurduğu tohumlar var ya, başınıza örülen birer çoraptır.
Gün gelip kenevir oldu mu, seyredin size kurulacak dolapları…
Ya ölüm ya zinden gayrı sizlere…
Kiminize kafes, kiminize tencere...
Onun için gelin dinleyin beni, yiyin şu tohumların hepsini. “
***
Yaz günü bilge kırlangıcı kim dinler!
Diledikleri yemi yemişler.
Tarladaki kenevirler büyümeye başlamışlar yeşil yeşil…
Kırlangıç bir kez daha uyarmaya çalışmış küçük kuşları…
“Koparın” demiş, “bu köklerden çıkan tohumcukları… Onlar büyüdüler mi kendinizi yok bilin.”
Kuşlar çok kızmışlar bizim kırlangıca, ” amma şom ağızlısın” demişler yüzüne baka baka.
“Hem o filizleri yolmak için kaç bin kuş lâzım sen bilir misin?”
***
Bu arada kenevir büyüdükçe büyümüş, kırlangıç kuşları bir kez daha uyarmış:
“Bakın, işler kötü, kötü tohum sonunda sicim oldu. Bu tohumları ekenler tuzaklar kurdu siz küçük kuşları avlamak için. Bugüne dek bana inanmadınız ama sonuna geldiniz yolun. Yakında kuş avlamaya başlayacaklar. Ya hiç çıkmayın yuvanızdan ya da göç edin başka bir yere. Uzaklara gidemeyiz derseniz, duvar deliklerine saklanıverin.”
Kuşlar yine aldırmamışlar.
Sürdürmüşler cıvıl cıvıl ötmelerini…
Ancak çok geçmeden söylenen olmuş.
Nice kafesler kuşlarla dolmuş.
***
La Fontaine, böyle yazmış kısaca…
Ben de kısaca aklıma geleni yazayım:
“Hep böyle kendi bildiğimizi okuruz, belâ başımıza gelmedikçe inanmayız.”
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun!
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Bir La Fontaine Öyküsü
Önceden bilirmiş bütün olacakları…
Büyük küçük fırtınaları önceden tahmin eder, gemicilere haber verirmiş.
***
Bir gün bir yerde, kırlangıç bakmış, tarlasına kenevir tohumu ekiyor bir adam.
Çağırmış yanına küçük kuşları:
“Bakın” demiş,
“Sizin kuyunuzu kazıyor şu adam. Bana göre hava hoş, çeker giderim buradan, ama korkarım sizin haliniz duman. Şu elin savurduğu tohumlar var ya, başınıza örülen birer çoraptır.
Gün gelip kenevir oldu mu, seyredin size kurulacak dolapları…
Ya ölüm ya zinden gayrı sizlere…
Kiminize kafes, kiminize tencere...
Onun için gelin dinleyin beni, yiyin şu tohumların hepsini. “
***
Yaz günü bilge kırlangıcı kim dinler!
Diledikleri yemi yemişler.
Tarladaki kenevirler büyümeye başlamışlar yeşil yeşil…
Kırlangıç bir kez daha uyarmaya çalışmış küçük kuşları…
“Koparın” demiş, “bu köklerden çıkan tohumcukları… Onlar büyüdüler mi kendinizi yok bilin.”
Kuşlar çok kızmışlar bizim kırlangıca, ” amma şom ağızlısın” demişler yüzüne baka baka.
“Hem o filizleri yolmak için kaç bin kuş lâzım sen bilir misin?”
***
Bu arada kenevir büyüdükçe büyümüş, kırlangıç kuşları bir kez daha uyarmış:
“Bakın, işler kötü, kötü tohum sonunda sicim oldu. Bu tohumları ekenler tuzaklar kurdu siz küçük kuşları avlamak için. Bugüne dek bana inanmadınız ama sonuna geldiniz yolun. Yakında kuş avlamaya başlayacaklar. Ya hiç çıkmayın yuvanızdan ya da göç edin başka bir yere. Uzaklara gidemeyiz derseniz, duvar deliklerine saklanıverin.”
Kuşlar yine aldırmamışlar.
Sürdürmüşler cıvıl cıvıl ötmelerini…
Ancak çok geçmeden söylenen olmuş.
Nice kafesler kuşlarla dolmuş.
***
La Fontaine, böyle yazmış kısaca…
Ben de kısaca aklıma geleni yazayım:
“Hep böyle kendi bildiğimizi okuruz, belâ başımıza gelmedikçe inanmayız.”
Gününüz aydınlık ve esenlik dolu olsun!