Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Ben Unutmadım, Unutamam

Yazının Giriş Tarihi: 12.08.2013 05:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.08.2013 05:00

17 Ağustos 1999 günü yaşadıklarımı unutamam.

Depremde tamamen enkaz haline gelmiş evimin önünde oturuyordum. Yaralı sol kolum sarılıydı, sağ ayağımda ezik ve yarıklar vardı ve kan bir türlü durmuyordu. Ayakta duramıyordum. Bir dozer ve vincin, apartmanımızda ölenlerin cesetlerini çıkarma çalışmalarını oturduğum yerden acı içinde izliyordum.

Telefonlar çalışmıyordu, kimseyle irtibat kuramamıştık. Durumumuzu yakınlarımıza iletemiyor, merak ettiğimiz akraba ve arkadaşlarımızın durumları hakkında bir bilgi alamıyorduk. Kimse ne yapacağını bilmiyor, kimse yol gösteremiyordu.

Olması gerekenler, ortada yoktu.

Yorgun, acılı, beş parasız ve en önemlisi çaresiz bir durumdaydık.

Akşamüzeri, Çiftlikköy Sahil Mahallesi’nde tuhaf bir koku duyulur oldu.

Her kafadan bir ses çıkıyordu. Kimi,

“Tüpraş yanıyormuş, bu koku oradan geliyor” diyor,

Kimi de,

“Aksa’nın tamamen yıkıldığını, depolardaki kimyevi maddelerin denize döküldüğünü ve havaya yayıldığını ” söylüyordu. Doğrusu kimse ne olduğunu bilmiyordu.

Bir süre sonra, korkulan oldu.

Zehirli bir gazın yayıldığı, 10-15 dakika sonra, Çiftlikköy Sahil Mahallesi’ne geleceği ve herkesin her şeyini bırakarak Yalova istikametine gitmesi gerektiği, bağıra çağıra dile getirilince, büyük bir panik başladı.

Arabasına binen arkasına bakmadan kaçıyordu.

Eşimle çaresizce ve acı içinde bakıştığımızı çok iyi hatırlıyorum.

Hem kullanacak arabam yoktu, hem de yürüyecek halim.

Ayakta bile duramıyordum.

Gaz kokusu giderek yoğunlaşıyor ve genzimizi yakıyordu.

Bulabildiğimiz bez ve havlu parçalarıyla ağzımızı- burnumuzu kapattık.

Herkes çaresizce kaçışırken, biz de olduğumuz yere çöktük.

Çaresizdik ve yapabileceğimiz başka hiçbir şey yoktu.

Eşim bir ara, hemen yakınımızdan geçmekte olan bir kamyon fark etti; önüne atıldı ve kollarını açarak, bağıra çağıra durdurdu.

Adının sonradan Osman olduğunu öğrendiğim Karadenizli bir genç, eşini, çocuklarını ve yakınlarını bir kamyona doldurmuş, bölgeden kaçıyordu.

Bizi de kamyonun arkasına bindirdiler.

Karamürsel- Yalova yoluna çıktık.

O günü unutmama imkân yok.

Hiçbir korku filminde öyle bir sahne görmedim.

Binlerce otomobil, Yalova istikametinde...

Ne var ki, 4-5 sıralı yol tıkanmış...Araçlar ilerleyemiyor.

Hava tuhaf bir renk almış, insanın genzini yakan o koku da giderek artıyor.

Tıkanan yolda, araç sahipleri panik içinde araçlarının kornalarını çalıyorlar.

Binlerce araç, aynı anda korna çalıyor.

Kadın- erkek, yaşlı- genç binlerce kişi, araçların arasından ve yanından Yalova’ya doğru kaçıyor.

Yaşlı insanlar, ayakta durmaya güçleri olmayan insanlar, korku içinde titreye titreye ağlayarak Yalova’ya gitmeye çalışıyorlar.

Böyle bir gün unutulabilir mi ?

Halkın korku içindeki çaresizliği ve çılgınca kaçışı unutabilir mi ?

Bindiğimiz kamyonun, yoldaki araçlara çarpa çarpa karşıya geçişini, köy yollarından Bursa yoluna çıkışımızı unutmamız mümkün mü ?

Geriye dönüp baktığımızda, gökyüzünün tuhaf rengini, Çiftlikköy üzerine gelmiş ve giderek Yalova’ya yaklaşan o korkunç ve acayip renkli bulut kümesinin görünüşünü unutmak mümkün mü ?

Bursa yönünden gelen yok ama, Yalova’dan Bursa istikametine yüzlerce araç panik içinde kaçıyor. Yüzlerde endişe var, korku var. Bu durum unutulur mu?

Bütün bunlardan sonra, durup geriye baktığımızda hiçbir şey olmamış gibi , her şey toz pembeymiş gibi davranmak mümkün mü ?

Geçmiş yıllarda yapılan bir televizyon programında, programa katılan konuklar böyle bir olay olmadığını yemin ederek anlattılar. Onlara göre hiçbir şey olmamıştı.

Yetkililerin açıklamalarına da ilgi ve ibretle takip ediyorum.

(NOT: Yukarıdaki yazıyı, 2000 yılından beri her sene yazıyorum. Yazdığım sürece, her sene mutlaka dile getireceğim ve unutturmayacağım.)

***


GÜNÜN TESPİTİ:

Afyonkarahisar’da daha önce bataklık olan ve kötü kokusuyla görünümünden dolayı halk arasında “Kokarçay” olarak bilinen Akarçay, modern çevre görünümüyle insanı kıskandırıyor.

Dere ağzı (bana göre) kapatılmış Yalova Deresi’nin Fatih Caddesi ile Gazipaşa Caddesi arasında kalan bölümüne bakın, ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız!..

***



NOT DEFTERİMDEN:

Yalova Deresi’nin Gazipaşa Caddesi köprüsünden hemen önceki iki yanına uzunca bir süre önce Seyir Plâtformları yapıldı. Bu plâtformların yapılmasına ihtiyaç mı vardı, neden yapıldı, kaça mal oldu, şimdi neden kullanılmıyor ?




KÜÇÜK BİR HATIRLATMA:

Vefa, önemli bir duygudur, Yalova’nın da “Vefa” ya ihtiyacı var!..

ATATÜRK DİYOR Kİ:

“NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE…”

www.ahmetakyol.net
www.facebook.com/ahmet.akyol.1422



Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.