Bizim önemli bir bayramımız var, adı Ulusal Egemenlik Bayramı…
Bu bayram çocuklara armağan edilince, adı da Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı oldu.
23 Nisan 1920’de TBMM’nin açıldığı gün, tam bağımsız bir toplumun temeli atılmış; TBMM ile, ihtilâli yönetecek yepyeni bir ulusal devlet kurulmuştu.
Atatürk’ün Nutuk’ta da belirttiği gibi, TBMM’de alınan ilk karar ise şuydu:
“Meclis’te toplanan ulusal iradeyi vatanın geleceğine egemen kılmak esas amaçtır. TBMM’nin üstünde bir güç yoktur.”
Günümüzde, Atatürk ilke ve inkılâplarından ya da moda bir tanımlamayla devrimlerinden giderek uzaklaşılmaktadır.
Son zamanlarda, Türk hükûmetlerinin, AB’ye girmek için olmadık tasarruflarda bulunduğunu biliyoruz.
AB’nin ise Türkiye’yi kendi bünyesine almak gibi bir amaç ve düşüncesi yok.
AB ülke başkanları zaten bunu açık açık söylüyorlar.
Çeşitli AB ülkelerinde yapılan referandumlarda da, o ülkelerin halkları, Türkiye’yi AB’de istemediklerini gösterdiler.
Türkiye’yi yönetenlerin bu konudaki ısrarlarını anlamakta güçlük çekiyorum.
AB, Türkiye’yi kendi ekonomik ve siyasi çıkarları doğrultusunda kullanmak istiyor.
Bunu anlamamak mümkün değil.
Bir başka konuya gelince…
AB’ye girildiğinde, AB Parlamentosu kararları, ulusal meclis kararlarından önde geliyor.
Bugün Türkiye’de, “Ben Atatürkçüyüm” diyen kimsenin Türkiye’nin AB’ye girmesini istemesi mümkün değil.
Zira, AB’ye girmekle, TBMM’nin üstünde bir güç kabul edilecektir.
Atatürk, gözünü hayatı boyunca mücadele ettiği emperyalist batıya değil, çağdaşlaşmaya dikmişti.
Bugün, Batı denen kavram, emperyalizmin, siyasetin adaletten önde geldiği, ekonomik çıkarların öne alındığı bir Hristiyan kulübüdür. O kadar ki, bu kulüpte, İslâm dini küçük görülmekte,hatta yer yer alay konusu bile edilmektedir.
Uyum yasaları Adalet ve Emniyet teşkilâtını zafiyete uğratıp, elini kolunu bağlarken, terör, gasp ve soygun aldı başını gidiyor. Büyük şehirlerimiz, emniyetli yer olduğu iddialarının tam aksine yaşanmaz hale geldi.
Millet artık geceleri dışarı çıkamaz, güpe gündüz cadde ve sokaklarda tek başına yürüyemez durumda…
Teröre ve kanlı örgüt elemanlarına övgü yağdıranlara, sözüm ona demokrasi ya da AB uyum yasaları yüzünden dokunulamıyor. Bu uyum yasalarına güvenen bir takım densizler, bölücü örgüt unsurlarına sahip çıkıyor, koruyor ve bu kan dökücülerin korunmasını talep ediyor.
Türkiye’yi bu duruma sokan, AB rüyası görenlerin tavırlarıdır.
Türkiye’yi bu duruma düşüren Avrupa Birliği’ni istemiyorum arkadaş.
Başlarım böyle AB’nin içine…
Doğrusu, 23 Nisan günü, Ulusal Egemenlik Bayramı’nda, AB yandaşlarının nasıl davranacağını gerçekten merak ediyorum.
Anlayan beri gelsin diyorum ya…
Gerçekten anlamıyorum.
Bugün sokakta gördüğünüz, her 10 kişiden dokuzu AB’ye karşı…
Böyle olmasına rağmen, AB güdümünde öyle olaylar oluyor ki, şaşırmamak mümkün değil.
Örneğin, Yalova’daki yerel yöneticilere yönelik AB eğitimleri devam ediyor.
Valilik ve AB Politikaları Enstitüsü tarafından Akdeniz Üniversitesi AB Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin katkılarıyla ortaklaşa yürütülen “Yerel Yöneticiler için AB Eğitimi” devam ediyor. Eğitime ildeki vali yardımcıları, kaymakamlar, kamu kurum ve kuruluş müdürleri, il genel meclis üyeleri katılıyor
Olaya bakın…
Yahu, Türk Milleti AB’ye girmeyi kabul etti mi ?
Etmedi…
Eee, ne bu telaş?
Çok bilinen bir konu ama, Atatürk’ün dediklerini bir daha hatırlatmakta yarar var:
“Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi.
Halbuki, hangi istiklâl vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin plânlarıyla yükselebilsin.
Tarih, böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir.”
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Anlayan Beri Gelsin
Bizim önemli bir bayramımız var, adı Ulusal Egemenlik Bayramı…
Bu bayram çocuklara armağan edilince, adı da Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı oldu.
23 Nisan 1920’de TBMM’nin açıldığı gün, tam bağımsız bir toplumun temeli atılmış; TBMM ile, ihtilâli yönetecek yepyeni bir ulusal devlet kurulmuştu.
Atatürk’ün Nutuk’ta da belirttiği gibi, TBMM’de alınan ilk karar ise şuydu:
“Meclis’te toplanan ulusal iradeyi vatanın geleceğine egemen kılmak esas amaçtır. TBMM’nin üstünde bir güç yoktur.”
Günümüzde, Atatürk ilke ve inkılâplarından ya da moda bir tanımlamayla devrimlerinden giderek uzaklaşılmaktadır.
Son zamanlarda, Türk hükûmetlerinin, AB’ye girmek için olmadık tasarruflarda bulunduğunu biliyoruz.
AB’nin ise Türkiye’yi kendi bünyesine almak gibi bir amaç ve düşüncesi yok.
AB ülke başkanları zaten bunu açık açık söylüyorlar.
Çeşitli AB ülkelerinde yapılan referandumlarda da, o ülkelerin halkları, Türkiye’yi AB’de istemediklerini gösterdiler.
Türkiye’yi yönetenlerin bu konudaki ısrarlarını anlamakta güçlük çekiyorum.
AB, Türkiye’yi kendi ekonomik ve siyasi çıkarları doğrultusunda kullanmak istiyor.
Bunu anlamamak mümkün değil.
Bir başka konuya gelince…
AB’ye girildiğinde, AB Parlamentosu kararları, ulusal meclis kararlarından önde geliyor.
Bugün Türkiye’de, “Ben Atatürkçüyüm” diyen kimsenin Türkiye’nin AB’ye girmesini istemesi mümkün değil.
Zira, AB’ye girmekle, TBMM’nin üstünde bir güç kabul edilecektir.
Atatürk, gözünü hayatı boyunca mücadele ettiği emperyalist batıya değil, çağdaşlaşmaya dikmişti.
Bugün, Batı denen kavram, emperyalizmin, siyasetin adaletten önde geldiği, ekonomik çıkarların öne alındığı bir Hristiyan kulübüdür. O kadar ki, bu kulüpte, İslâm dini küçük görülmekte,hatta yer yer alay konusu bile edilmektedir.
Uyum yasaları Adalet ve Emniyet teşkilâtını zafiyete uğratıp, elini kolunu bağlarken, terör, gasp ve soygun aldı başını gidiyor. Büyük şehirlerimiz, emniyetli yer olduğu iddialarının tam aksine yaşanmaz hale geldi.
Millet artık geceleri dışarı çıkamaz, güpe gündüz cadde ve sokaklarda tek başına yürüyemez durumda…
Teröre ve kanlı örgüt elemanlarına övgü yağdıranlara, sözüm ona demokrasi ya da AB uyum yasaları yüzünden dokunulamıyor. Bu uyum yasalarına güvenen bir takım densizler, bölücü örgüt unsurlarına sahip çıkıyor, koruyor ve bu kan dökücülerin korunmasını talep ediyor.
Türkiye’yi bu duruma sokan, AB rüyası görenlerin tavırlarıdır.
Türkiye’yi bu duruma düşüren Avrupa Birliği’ni istemiyorum arkadaş.
Başlarım böyle AB’nin içine…
Doğrusu, 23 Nisan günü, Ulusal Egemenlik Bayramı’nda, AB yandaşlarının nasıl davranacağını gerçekten merak ediyorum.
Anlayan beri gelsin diyorum ya…
Gerçekten anlamıyorum.
Bugün sokakta gördüğünüz, her 10 kişiden dokuzu AB’ye karşı…
Böyle olmasına rağmen, AB güdümünde öyle olaylar oluyor ki, şaşırmamak mümkün değil.
Örneğin, Yalova’daki yerel yöneticilere yönelik AB eğitimleri devam ediyor.
Valilik ve AB Politikaları Enstitüsü tarafından Akdeniz Üniversitesi AB Araştırma ve Uygulama Merkezi’nin katkılarıyla ortaklaşa yürütülen “Yerel Yöneticiler için AB Eğitimi” devam ediyor. Eğitime ildeki vali yardımcıları, kaymakamlar, kamu kurum ve kuruluş müdürleri, il genel meclis üyeleri katılıyor
Olaya bakın…
Yahu, Türk Milleti AB’ye girmeyi kabul etti mi ?
Etmedi…
Eee, ne bu telaş?
Çok bilinen bir konu ama, Atatürk’ün dediklerini bir daha hatırlatmakta yarar var:
“Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi.
Halbuki, hangi istiklâl vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin plânlarıyla yükselebilsin.
Tarih, böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir.”