Geçmişte yaşadığı çeşitli şehirlerde su sıkıntısı ve stresini çeken bir insan olarak, bir kere daha normal vatandaş uyarısında bulunmak istiyorum.
Global ısınma sonucu, hava sıcaklıkları giderek artacak. Barajlara su veren kaynaklar kururken, barajda bulunan sular da aşırı buharlaşma nedeniyle, beklenilmeyen anormal boyutlarda, eksilecek.
“Şu anda bir su sorunu yok” denerek, olay geçiştirilemez.
Bir takım önlemler alındığını biliyorum ama, kanaatim yapılan faaliyetlerin yeterli olmadığı yönünde…
Acil Eylem Plânları, susuzluk başladığında değil, şimdiden yürürlüğe girmelidir.
Örneğin, şu andan itibaren bir dahaki yağmur mevsimine (Ekim-Kasım ) kadar, hiç yağmur yağmayacağı, baraja su veren kaynakların kuruyabileceği göz önüne alınarak, “Acil Su Ekonomisi” uygulanmalıdır.
Sitemizde bu konuda son derece aydınlatıcı yazılar yayınlandı, uyarılarda bulunuldu.
Ne yazık ki, toplumun büyük kısmı, yaklaşan felâketin farkında değil.
Hâlâ sokakları, evlerin balkonlarını, araçlarını ya da sokağa serdikleri halılarını içme suyuyla yıkayanlar var.
Bu tarz insanlar, “parasını ben veriyorum, size ne?” mantığıyla hareket ediyor.
Oysa, Yalovalı’nın keyfi su harcama lüksü yoktur.
Bu tarz uygulamalara, partili-yetkili-bürokrat,vb. hiçbir torpil ve ayrım yapılmadan en ağır cezalar verilmelidir.
Çok su tüketimini düşürmek için, gerekirse (belirli dönemler için) suyun metre küp fiyatı arttırılmalıdır.
Şimdi, olayı özel kullanımdan, yani bireyden, bir başka toplu kullanım alanına kaydıralım.
Özellikle AKP’nin, Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde uyguladığı politikaları sonucu, tarım ve hayvancılık neredeyse iflâs etmiş durumda…
Yalova’nın pek çok köyünde tarım ve hayvancılık, zorlukla ayakta durmaya çalışıyor.
Hep beraber düşünelim…
Su olmadan tarım yapılabilir mi?
Yapılamaz.
Gelelim hayvancılığa…
Yem pahalı… Su da yetersiz olursa, ne olacak?
Su olmayınca hayvanlara yonca ot ekimi yapılamayacak.
Bu durumda köylü, samanı dahi parayla alacak.
Gel de bu olanaklarla geçin ve hayvancılık yap.
Tarım ve hayvancılık yapılamazsa ne olacak?
Köyden, kente göçe başlayacak.
Göçü önlemek için bir çalışma var mı?
Ben, bilene rastlamadım.
Oysa, tarım ve hayvancılıkla geçinen köylerimizin öncelikle su sorunu en ince ayrıntılarıyla tespit edilmeli, olası bir kuraklık durumunda zor durumda kalmamaları için şimdiden önlemler alınmalıdır.
Mutlaka ama mutlaka, her köy tek tek incelenerek, sulama göletleri ve boşuna akan dereler tekrar ele alınmalıdır.
Daha önce yazdığım bazı konuları istemeyerek de olsa, tekrarlayacağım:
Suların azaldığı zamanlar, barajın su almayan bölümlerindeki toprağın alınarak, yağmur mevsiminde daha çok su toplanmasını sağlamak için bir çalışmaya başlandı mı?
Sonuçlandığında Tersaneciler, suyu nereden alacaklar? Yalova halkının içme suyuna ortak mı olacaklar?
Sanayi tesislerinin harcadıkları su, barajdaki suyun azalması durumunda da yine aynı mı kalacak ? Bu durumda, sanayi tesislerinin kazancı mı, yoksa vatandaşın sağlığı mı ön plâna çıkacak?
Plânlamalara bu durum dahil edildi mi? Bir vatandaş olarak bunu bilmek hakkım, zannediyorum.
Gökçe Barajı’nda, buharlaşmanın neden olacağı su kaybını bir ölçüde önlemek için olası metotlar şimdiden tespit edildi mi, çalışmalara başlandı mı?
Termal tesisleri atık sularının değil, Termal açık havuzunun deşarj sularının nereye aktığı konusunda bir inceleme yapıldı mı?
Baraja su akıtmayan dereler arasında, küçük kanal veya kanaletlerle beslenen, su toplama havuzları yapılaması düşünüldü mü, düşünüldüyse şimdiye kadar ne yapıldı?
Düşünülmediyse, neden ? Sizce de, Yalova derelerinin metre küplerce suyu, denize boşu boşuna akmıyor mu? Daha ne bekleniyor?
Dipsiz Göl’den kaynaklanan ve hiç eksilmeyen Kocadere’nin suyunun kullanılması hakkında bir plân var mı?
Varsa, yapılan çalışmalar hangi aşamada; yoksa, neden bu konuda bir çalışma yapılmadı?
Türkiye’de, hemen burnumuzun dibindeki bir ilimizde, bölgedeki fabrikaların çıkardığı atık su arıtılırken, şehrin atık suyunu taşıyan deredeki su da, su üretim tesislerinde arıtılarak, fabrikalara proses suyu (kullanma suyu) olarak özel bir şebekeyle dağıtılıyor. Proses suyu içilemiyor ve beşerî işlerde kullanılamıyor. Ancak, fiyat avantajı sebebiyle; üretim, yıkama, sulama vb, işlerde kullanılıyor.
Bu ilimizdeki Su Üretim Tesisi, doğal su kaynaklarının korunması ve atık suyun geri kazanımı konusunda diğer şehirlerimize örnek olacak nitelikte…(Bu ilin adını yazmıyorum, konuya ilgi duyan araştırıp bulabilir.)
Daha önce de yazmıştım; Bu konuda herhangi bir çalışma yapıldığını duyan var mı? Varsa, bana şahsen söylemeyin, buraya yorum yaparak anlatın.
Olası bir afet durumunda, Gökçe Barajı kullanılamayacak hale gelirse, alınacak önlemler hakkında bir çalışma varsa, şüphesiz çok memnun olurum.
Tekrarlıyorum: Sorun çıkmadan önce önlem almak, hem de değişik alternatiflere göre hazırlıklı bulunmak, çağdaş insanlık davranışıdır.
xxx
Mavi-Yeşil Yol olarak tanımlanan yolun orman içi bölümlerinin, orman yangınlarını körükleyeceğinden endişeliyim.
Orman yangınlarında kullanılacak yangın söndürme ekip ve ekipmanlarıyla, (bir kuraklık ve susuzluk durumunda) söndürmede kullanılacak su ihtiyacının nasıl karşılanacağı konusunu da bayağı merak ediyorum.
xxx
Hâlâ, çeşitli medya organlarında YTL’den bahsediliyor. Oysa, 5 Mayıs 2007 tarihli Resmi Gazete’ye göre, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin para birimi olan Yeni Türk Lirası ve Yeni Kuruş’ta yer alan “Yeni” ibareleri kaldırıldı.
xxx
Yalova, kırsal alanda yaşayan kadın çiftçilerin tarımsal konulardaki performanslarının değerlendirildiği geleneksel “Kadın Çiftçiler Yarışması” bölge finalinde ev sahipliği yaptı.
Ancak, böyle bir yarışmanın, AKSA Sosyal Tesisleri’nde yapılmasındaki anlam ve mantığı asla kavrayamadım.
Böyle organizasyonların, çevre sağlığı açısından ciddî sorunlara neden olan sanayi tesisleri yerine, Tarım Bakanlığı’na bağlı kurumlarda yapılmasının daha uygun olduğunu, düşünüyorum.
Bana göre, Yalova’da böyle bir organizasyonun yapılacağı sadece iki yer vardır: Araştırma Enstitüsü ve TİGEM…
AKSA da nereden çıktı? Konuyla ilgisini anlayamadım.AKSA, neden ikide bir, ön plâna çıkarılıyor?
xxx
8 Mayıs 2007 tarihli Resmi Gazete’ye göre, 17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999 tarihlerinde meydana gelen depremler nedeniyle konutları yıkılan veya ağır hasar gören hak sahiplerine verilmek üzere Yalova İlinde inşa edilen ve Merkez Soğucak Bölgesi, 3001 ada, 1 parsel, 2. blokta bulunan 12 adet konutun,Bayındırlık ve İskan Müdürlüğünce lojman olarak kullanılmak üzere Yalova Valiliğine bedelsiz olarak devredilmesine karar verilmiş.
Haberi okuduğumda gözlerime inanamadım.
Daha sonra, konuyu soruşturunca, daha çarpıcı bir duyumla karşılaştım. Bana anlatılanlara göre, sözü edilen binalar, başlangıçtan itibaren boş tutulmuş ve depremde evlerini kaybedenlere tahsis yapılmamış. O civarda oturanlar, bu binaların lojman olarak ayrıldığını bu nedenle hiç tahsis yapılmadığını söylediler.
Böyle bir uygulama olabilir mi?
Bu konutlar, depremde evlerini kaybedenler için, DEPREMZEDELER İÇİN, yardım paralarıyla, yardım için yapıldı; nasıl lojman olur?
Burada Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü’nün ve hiçbir makamın en ufak bir tasarrufu olamaz, olmamalıdır.
Yapılan davranışı doğru bulmuyor ve kınıyorum.
Bu konuda çok daha ayrıntılı yazımı tamamlayınca, ileriki günler içinde yayınlayacağım.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ahmet Akyol
Alınan Önlemler Yeterli mi?
Geçmişte yaşadığı çeşitli şehirlerde su sıkıntısı ve stresini çeken bir insan olarak, bir kere daha normal vatandaş uyarısında bulunmak istiyorum.
Global ısınma sonucu, hava sıcaklıkları giderek artacak. Barajlara su veren kaynaklar kururken, barajda bulunan sular da aşırı buharlaşma nedeniyle, beklenilmeyen anormal boyutlarda, eksilecek.
“Şu anda bir su sorunu yok” denerek, olay geçiştirilemez.
Bir takım önlemler alındığını biliyorum ama, kanaatim yapılan faaliyetlerin yeterli olmadığı yönünde…
Acil Eylem Plânları, susuzluk başladığında değil, şimdiden yürürlüğe girmelidir.
Örneğin, şu andan itibaren bir dahaki yağmur mevsimine (Ekim-Kasım ) kadar, hiç yağmur yağmayacağı, baraja su veren kaynakların kuruyabileceği göz önüne alınarak, “Acil Su Ekonomisi” uygulanmalıdır.
Sitemizde bu konuda son derece aydınlatıcı yazılar yayınlandı, uyarılarda bulunuldu.
Ne yazık ki, toplumun büyük kısmı, yaklaşan felâketin farkında değil.
Hâlâ sokakları, evlerin balkonlarını, araçlarını ya da sokağa serdikleri halılarını içme suyuyla yıkayanlar var.
Bu tarz insanlar, “parasını ben veriyorum, size ne?” mantığıyla hareket ediyor.
Oysa, Yalovalı’nın keyfi su harcama lüksü yoktur.
Bu tarz uygulamalara, partili-yetkili-bürokrat,vb. hiçbir torpil ve ayrım yapılmadan en ağır cezalar verilmelidir.
Çok su tüketimini düşürmek için, gerekirse (belirli dönemler için) suyun metre küp fiyatı arttırılmalıdır.
Şimdi, olayı özel kullanımdan, yani bireyden, bir başka toplu kullanım alanına kaydıralım.
Özellikle AKP’nin, Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde uyguladığı politikaları sonucu, tarım ve hayvancılık neredeyse iflâs etmiş durumda…
Yalova’nın pek çok köyünde tarım ve hayvancılık, zorlukla ayakta durmaya çalışıyor.
Hep beraber düşünelim…
Su olmadan tarım yapılabilir mi?
Yapılamaz.
Gelelim hayvancılığa…
Yem pahalı… Su da yetersiz olursa, ne olacak?
Su olmayınca hayvanlara yonca ot ekimi yapılamayacak.
Bu durumda köylü, samanı dahi parayla alacak.
Gel de bu olanaklarla geçin ve hayvancılık yap.
Tarım ve hayvancılık yapılamazsa ne olacak?
Köyden, kente göçe başlayacak.
Göçü önlemek için bir çalışma var mı?
Ben, bilene rastlamadım.
Oysa, tarım ve hayvancılıkla geçinen köylerimizin öncelikle su sorunu en ince ayrıntılarıyla tespit edilmeli, olası bir kuraklık durumunda zor durumda kalmamaları için şimdiden önlemler alınmalıdır.
Mutlaka ama mutlaka, her köy tek tek incelenerek, sulama göletleri ve boşuna akan dereler tekrar ele alınmalıdır.
Daha önce yazdığım bazı konuları istemeyerek de olsa, tekrarlayacağım:
Suların azaldığı zamanlar, barajın su almayan bölümlerindeki toprağın alınarak, yağmur mevsiminde daha çok su toplanmasını sağlamak için bir çalışmaya başlandı mı?
Sonuçlandığında Tersaneciler, suyu nereden alacaklar? Yalova halkının içme suyuna ortak mı olacaklar?
Sanayi tesislerinin harcadıkları su, barajdaki suyun azalması durumunda da yine aynı mı kalacak ? Bu durumda, sanayi tesislerinin kazancı mı, yoksa vatandaşın sağlığı mı ön plâna çıkacak?
Plânlamalara bu durum dahil edildi mi? Bir vatandaş olarak bunu bilmek hakkım, zannediyorum.
Gökçe Barajı’nda, buharlaşmanın neden olacağı su kaybını bir ölçüde önlemek için olası metotlar şimdiden tespit edildi mi, çalışmalara başlandı mı?
Termal tesisleri atık sularının değil, Termal açık havuzunun deşarj sularının nereye aktığı konusunda bir inceleme yapıldı mı?
Baraja su akıtmayan dereler arasında, küçük kanal veya kanaletlerle beslenen, su toplama havuzları yapılaması düşünüldü mü, düşünüldüyse şimdiye kadar ne yapıldı?
Düşünülmediyse, neden ? Sizce de, Yalova derelerinin metre küplerce suyu, denize boşu boşuna akmıyor mu? Daha ne bekleniyor?
Dipsiz Göl’den kaynaklanan ve hiç eksilmeyen Kocadere’nin suyunun kullanılması hakkında bir plân var mı?
Varsa, yapılan çalışmalar hangi aşamada; yoksa, neden bu konuda bir çalışma yapılmadı?
Türkiye’de, hemen burnumuzun dibindeki bir ilimizde, bölgedeki fabrikaların çıkardığı atık su arıtılırken, şehrin atık suyunu taşıyan deredeki su da, su üretim tesislerinde arıtılarak, fabrikalara proses suyu (kullanma suyu) olarak özel bir şebekeyle dağıtılıyor. Proses suyu içilemiyor ve beşerî işlerde kullanılamıyor. Ancak, fiyat avantajı sebebiyle; üretim, yıkama, sulama vb, işlerde kullanılıyor.
Bu ilimizdeki Su Üretim Tesisi, doğal su kaynaklarının korunması ve atık suyun geri kazanımı konusunda diğer şehirlerimize örnek olacak nitelikte…(Bu ilin adını yazmıyorum, konuya ilgi duyan araştırıp bulabilir.)
Daha önce de yazmıştım; Bu konuda herhangi bir çalışma yapıldığını duyan var mı? Varsa, bana şahsen söylemeyin, buraya yorum yaparak anlatın.
Olası bir afet durumunda, Gökçe Barajı kullanılamayacak hale gelirse, alınacak önlemler hakkında bir çalışma varsa, şüphesiz çok memnun olurum.
Tekrarlıyorum: Sorun çıkmadan önce önlem almak, hem de değişik alternatiflere göre hazırlıklı bulunmak, çağdaş insanlık davranışıdır.
xxx
Mavi-Yeşil Yol olarak tanımlanan yolun orman içi bölümlerinin, orman yangınlarını körükleyeceğinden endişeliyim.
Orman yangınlarında kullanılacak yangın söndürme ekip ve ekipmanlarıyla, (bir kuraklık ve susuzluk durumunda) söndürmede kullanılacak su ihtiyacının nasıl karşılanacağı konusunu da bayağı merak ediyorum.
xxx
Hâlâ, çeşitli medya organlarında YTL’den bahsediliyor. Oysa, 5 Mayıs 2007 tarihli Resmi Gazete’ye göre, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin para birimi olan Yeni Türk Lirası ve Yeni Kuruş’ta yer alan “Yeni” ibareleri kaldırıldı.
xxx
Yalova, kırsal alanda yaşayan kadın çiftçilerin tarımsal konulardaki performanslarının değerlendirildiği geleneksel “Kadın Çiftçiler Yarışması” bölge finalinde ev sahipliği yaptı.
Ancak, böyle bir yarışmanın, AKSA Sosyal Tesisleri’nde yapılmasındaki anlam ve mantığı asla kavrayamadım.
Böyle organizasyonların, çevre sağlığı açısından ciddî sorunlara neden olan sanayi tesisleri yerine, Tarım Bakanlığı’na bağlı kurumlarda yapılmasının daha uygun olduğunu, düşünüyorum.
Bana göre, Yalova’da böyle bir organizasyonun yapılacağı sadece iki yer vardır: Araştırma Enstitüsü ve TİGEM…
AKSA da nereden çıktı? Konuyla ilgisini anlayamadım.AKSA, neden ikide bir, ön plâna çıkarılıyor?
xxx
8 Mayıs 2007 tarihli Resmi Gazete’ye göre, 17 Ağustos 1999 ve 12 Kasım 1999 tarihlerinde meydana gelen depremler nedeniyle konutları yıkılan veya ağır hasar gören hak sahiplerine verilmek üzere Yalova İlinde inşa edilen ve Merkez Soğucak Bölgesi, 3001 ada, 1 parsel, 2. blokta bulunan 12 adet konutun,Bayındırlık ve İskan Müdürlüğünce lojman olarak kullanılmak üzere Yalova Valiliğine bedelsiz olarak devredilmesine karar verilmiş.
Haberi okuduğumda gözlerime inanamadım.
Daha sonra, konuyu soruşturunca, daha çarpıcı bir duyumla karşılaştım. Bana anlatılanlara göre, sözü edilen binalar, başlangıçtan itibaren boş tutulmuş ve depremde evlerini kaybedenlere tahsis yapılmamış. O civarda oturanlar, bu binaların lojman olarak ayrıldığını bu nedenle hiç tahsis yapılmadığını söylediler.
Böyle bir uygulama olabilir mi?
Bu konutlar, depremde evlerini kaybedenler için, DEPREMZEDELER İÇİN, yardım paralarıyla, yardım için yapıldı; nasıl lojman olur?
Burada Bayındırlık ve İskân Müdürlüğü’nün ve hiçbir makamın en ufak bir tasarrufu olamaz, olmamalıdır.
Yapılan davranışı doğru bulmuyor ve kınıyorum.
Bu konuda çok daha ayrıntılı yazımı tamamlayınca, ileriki günler içinde yayınlayacağım.
www.ahmetakyol.net