Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

"Yargı Vatandaşın Güvendiği Yegane Güçtür"

Yalova Baro Başkanı Hakan Gergeroğlu Adli Yıl açılışı ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, "15 Temmuz Günü devlet sırtından vurulsa da devleti ve milleti ile bu ülke bir demokrasi zaferi kazanmıştır.

Haber Giriş Tarihi: 02.09.2016 10:29
Haber Güncellenme Tarihi: 01.01.1970 02:00
Kaynak: Haber Merkezi
yalovamiz.com
"Yargı Vatandaşın Güvendiği Yegane Güçtür"

Yargının görevi bu zaferi adaletle taçlandırmaktır" dedi.
Adli yıl açılışı dolayısıyla yazılı bir açıklama yayınlayan Yalova Baro Başkanı Hakan Gergeroğlu 15 Temmuz'da gerçekleşen darbe girişiminin Türkiye Cumhuriyeti Devletini yok etmeye yönelik gerçekleştirildiğini dile getirdi. Ardından ilan edilen OHAL ve yapılan yasal düzenlemelerin ise devletin kendini koruma refleksi olduğunu belirten Gergeroğlu, " Ancak devletin bu kapsamda yargıyı kullanması kabul edilemez. Adaletin devletin temeli olduğunu kabul ediyorsak yargının adaleti sağlamaktan başka hiçbir amacı olamaz. Yargı gerekirse vatandaşı  devletin gücüne karşı koruyacaktır. Devlet ve ona bağlı olarak devlet gücünü kullananlar, hukuktan ve adaletten uzaklaşarak yurttaşının hakkına zarar vermesi halinde, yargı bu adaleti sağlayacak vatandaşın güvendiği yegane güçtür" dedi.
Gergeroğlu açıklamasında şu sözlere yer verdi, "Yıllardan bu yana tüm Baroların Adli Yıl açılışına ilişkin açıklamalarında Adalet sisteminin sorunlarından bahsederken ortak bir sorunu tespit ederlerdi. Yargı sistemi içerisinde cemaat adı altında menfaat yapılanmaları. Bu yapılanmanın yargı sistemini her yıl daha fazla ele geçirmesi adaleti işlevsiz hale getirmiş ve bu yapı kendi dışında ki tüm adalet çalışanlarını pasifize ederek gelecek beklentilerini de köreltmiştir.

Bu yapılanmanın sadece adalet sistemi içerisinde değil tüm devlet mekanizmasında olduğu herkesin malumuydu, ancak 15 Temmuz Günü yaşananlar cemaat yapılanmasının  ülkemize ne kadar zarar verebileceği veya bu yapılanmanın devletin içine ne kadar sızdığını gözler önüne sermiştir.

Cemaat yapılanmasının bir menfaat yapılanması olduğu ve kendi menfaatleri için devleti soyabilecekleri, birçok insanın önüne geçmek için onların haklarına tecavüz edebilecekleri biliniyor, Ergenekon ile Balyoz davalarında olduğu gibi bu amaçları için yargıyı kullandıkları da aşikardı. Ama dereyi geçerken sırtına bindiği kurbağayı sokan akrep gibi Türkiye Cumhuriyeti Devletini yok edecek plan ve eylemler içine girebileceklerini kabuslarımızda görsek inanamazdık.

15 Temmuz Günü yaşananları anlamak aradan geçen 45 günden sonra bile mümkün değil. Emperyalist güçler tarafından Arap Baharı adı altında Irak, Mısır, Libya, Suriye laboratuarlarında geliştirilmiş ve uygulandığı ülkede iç savaş, kan ve yıkım getiren düzeneğin Türkiye'de de devreye sokulmak istendiği bu kadar aşikarken ve biz bu kalkışmanın PKK ve onun yandaşlarından olabileceğini tahmin ederken, Türk Ordusunun kendi meclis ve halkını bombalaması, yazılabilecek senaryonun en korkuncuydu.

Dindar ve yardım sever insanların iyi niyetlerini sömürerek doğan  cemaat yapılanmasının güçlendikçe ticaret, siyaset ve devlet  yapılanması haline geldiği ve bu yapının en üstündeki kişilerin Arap Baharı senaryosunu yazanların emir ve komutasında bu büyük organizasyonu sadece bir menfaat yapılanmasının çok ötesinde devleti yok etmeye yönelik bir vatan hainliği projesinin elemanları haline dönüştürmesi maalesef devletin en üst kademesinin dahi değerlendirmesinden kaçmıştır.

 15 Temmuzda yaşanan vahamet ve sonrasında alınan olağanüstü hal kararı, buna bağlı olarak yapılan yasal düzenlemeler devletin kendini koruma refleksi olarak değerlendirilebilir. Devletin kendini koruma refleksi kapsamında bu cemaat yapılanması içerisinde olan çalışanları açığa alması, askeri sistemle ile ilgili yeni düzenlemelere gitmesi  hep bu refleks kapsamında kabul edilebilir eylemlerdir. Ancak devletin bu kapsamda yargıyı kullanması kabul edilemez. Adaletin devletin temeli olduğunu kabul ediyorsak yargının adaleti sağlamaktan başka hiçbir amacı olamaz. Yargı gerekirse vatandaşı  devletin gücüne karşı koruyacaktır. Devlet ve ona bağlı olarak devlet gücünü kullananlar, hukuktan ve adaletten uzaklaşarak yurttaşının hakkına zarar vermesi halinde, yargı bu adaleti sağlayacak vatandaşın güvendiği yegane güçtür.

 15 Temmuz olayları sonrası on binlerce insan gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. Bu süre içerisinde, bu yargı sisteminin niteliği ve niceliği göz önüne alındığında adaletin kusursuz sağlandığı vatandaşın hakkının ihlal edilmediğini kabul etmek hayalperestlik olur. Devlet kendini korumak için görevini yapacaktır ancak yargıda devletin temelini sağlamlaştırmak için kendi görevini yapmak zorundadır. Elde kalan bu adalet çalışanı sayısı ile soruşturma dosyalarının eksiksiz yapılması mümkün değildir. Sadece güvenlik güçlerinin hazırladığı hazırlık dosyaları ile yetersiz delil ve inceleme ile insanların tutuklanması devleti bir hukuk devletinden uzaklaştırarak polis devleti haline getireceği göz ardı edilmemelidir. Adaletten uzaklaşmamak için bu dönemde savunmanın sesine daha çok ihtiyaç vardır. Avukatların savunma görevini yapması  olağanüstü hal kapsamında kısıtlanması, özellikle bu kısıtlamanın polisin yaptığı hazırlık soruşturması evresinde olması polis devleti tehlikesini daha da arttıracaktır.

 Ülkemiz tarihi birçok askeri darbe görmüş ve her darbe sonrası sıkıyönetim ve olağanüstü yönetimler yaşamıştır. Bu olağanüstü yönetimlerin hataları, doğruları hala tartışılsa da tartışılmayan bu dönemlerde yargı eliyle yapılan hatalar haksızlıkların hala toplum vicdanında bir yara olarak kalmasıdır. Bu dönemlerde binlerce öğretim görevlisinin mesleklerinden atılması, tutuklanması, sürgün edilmesi, on binlerce gencin sorgusuz sualsiz cezaevlerinde gördüğü baskı ve zulüm, siyasetçilerin asılması, küçük yaştaki çocuğu asmak için yaşının büyütülmesi, 'haksızlık olmasın diye bir sağdan bir soldan astık ' söylemi bugün hala toplumun hafızasında bir kara leke olarak durmaktadır. Maalesef bu kara leke yargı eliyle yaratılmıştır.

15 Temmuz Günü devlet sırtından vurulsa da devleti ve milleti ile bu ülke bir demokrasi zaferi kazanmıştır. Yargının görevi bu zaferi adaletle taçlandırmaktır. Bugün yapılacak hukuk ve adalet hatalarının yıllar sonra bu demokrasi zaferine gölgeler düşürmesine izin vermeyelim"

 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.