Hür parti Genel başkanı Yaşar Okuyan, Doğruyol Partisi İl Başkanı Mesut Cesur, Anavatan Partisi il Kadın Kolları başkanı Şule Tezcanlı, SHP İl Kadın Meclisi Başkanı Gülsen Büker ve Anavatan Partisi
Haber Giriş Tarihi: 07.03.2007 00:00
Haber Güncellenme Tarihi: 01.01.1970 02:00
Kaynak:
Haber Merkezi
yalovamiz.com
Hür parti Genel başkanı Yaşar Okuyan, Doğruyol Partisi İl Başkanı Mesut Cesur, Anavatan Partisi il Kadın Kolları başkanı Şule Tezcanlı, SHP İl Kadın Meclisi Başkanı Gülsen Büker ve Anavatan Partisi Altınova içe l Kadın Kolları başkanı Yıldız Hasibe Özyürek yaptığı yazılı açıklamalarda, 8 Mart Dünya kadınlar gününü kutladılar.
8 Mart’ı “Kadınlar olarak değil, tüm emekçilerle birlikte kutluyoruz. Hepimizin günü kutlu olsun” diyen SHP İl Kadın Meclisi Başkanı Gülsen Büker, açıklamasında “ 8 Mart Türkiye’de ve Dünyanın pek çok ülkesinde kadınların hak ve eşitlik isteklerini dile getirdikleri, kadın olmaktan dolayı yaşadıkları sorunlarına dikkat çektikleri, bir araya geldikleri bir gündür” dedi.
Büker açıklamasını şöyle sürdürdü: “ Bu tarihin uluslar arası düzeyde bir hal alması 1970’lere rastlamakta ve bu tarihe kaynaklık eden olay ve dünya kadınlarının ortak bir gün kutlama isteğinin gündeme gelişi 1800’lerin ortasına rastlar. 8 mart 1857’de New York’ta 40 bin kadar tekstil işçisi kadının “8 saatlik çalışma süresi ve eşit işe eşit ücret” istemi ile başlattığı grev, kadın hareketinin başlangıcı oldu. Yürüyüşe geçen kadın işçiler polis tarafından dağıtıldı. Çıkan kargaşada bazı kadınlar ezildi, bazıları gözaltına alındı. Kadın işçiler bu ilk direnişlerinden 51 yıl sonra 8 Mart 1908’de yine New York’ta yürüyüşe geçtiler. 1910 yılında sosyal demokrat partilerin Kopenhang’ta düzenlediği 17 ülkeden 100’e yakın kadın delegenin 11. Enternasyonal kadın konferansına kabul edildi. Türkiye’de ilk kez 1921 yılında sosyalist kadınlar tarafından “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlanan 8 Mart; 1975 yılında İlerici Kadınlar Derneği tarafından daha yaygın olarak kutlandı ve sokağa taşındı. Birleşmiş Milletler kadınlar On Yılı Programından, Türkiye de etkilenmiş ve 1975 yılında “Türkiye 1975 Kadın Kongresi” yapılmıştır. 1984’ten itibaren her yıl çeşitli etkinliklerle Dünya Kadınlar Günü kutlanmaktadır.Mücadele birdir. Emeğin içindedir kadın. Biz bu günü kadınlar olarak değil, tüm emekçilerle birlikte kutluyoruz. Hepimizin günü kutlu olsun.”
Anavatan Partisi Kadın Kolları başkanı Şule Tezcanlı ise yaptığı yazılı açıklamada; “Günümüzde kadının aile içinde ve toplumda konumu çok önemlidir. Kadın sadece doğurgan bir varlık değildir. Kadın sadece bir dişi değildir. Kadın önce “insan” dır. İnsan olmanın tüm değerlerine sahiptir. 08 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlarken ulu önder Atatürk’ümüzü bir kez daha sevgi ve saygıyla anıyoruz. Atamız Kadına hak ettiği değeri dünya da pek çok ülkeden evvel seçme ve seçilme hakkını vererek göstermiştir. Kadının hak ettiği değeri dünya görmesi bizatihi bildirmiştir. Teori de verilmesine verilmiştir bu haklar, Anayasamızda ve Kanunlarımızda açıkça bildirilmesine bildirilmiştir de uygulamada böyle midir? Kadın hak ettiği gibi mi yaşamaktadır? Buna “evet” cevabını vermeyi yürekten isterdim, ancak her gün gazetelerde, televizyonlarda, yazılı, basılı medyada görüyoruz, ezilen, şiddete maruz kalan, tecavüze uğrayan, sömürülen, tacize uğrayan, parasız pulsuz sokakta çocuklarıyla kapı önüne konan ve mağdur durumdayken hakkını aramasını bilmeyen kadınlarımızı, analarımızı, kızlarımızı içimiz burkularak izliyoruz. Varolan sorunlar ortadayken bizler neler yapabiliriz? Bu işi düzeltmek bizlere kalıyor. Gerek kırsal kesimdeki, gerekse metropollerde ki kadınlarımıza sesleniyorum, annelere sesleniyorum… Önce evlatlarımız kız-erkek diye ayırtmadan, milli değerlere ve vatana bağlı, saygılı, özgüven duyguları gelişmiş olarak aile içinde eğitip, sonra okul ve diğer eğitim kurumlarında eğitim öğretim yapmalarını sağlamak, çağdaş, dürüst bireyler olarak yetiştirilmelerini sağlamalıyız…
İlerde yetişkin bir birey olacak erkek çocuklarımızı, insana değer verecek, kadına değer verecek şekilde yetiştirmeliyiz, eğitmeliyiz. Ezilen, itilen, hakkını bilmeyen kadınlarımızı kanunlarla korumalıyız, sivil toplum örgütleriyle işbirliği ile haklarını öğrenmeleri için, kendilerine güvenmeleri için, üretken olmaları için, siyasette de var olmaları için elimizden ne geliyorsa yapmalıyız.Dileğim şudur ki “çok sesli bir toplum”, hakkını savunan, kendine güvenen, ezilmeyen, insan onuruna yakışan bir hayat süren, tutarlı, aktif bir hayatı, tutarsız, etik yoksunu, onur kırıcı ve pasif hayata dur diyecek kadınları her yerde görebilmek… Kadın, toplumda aktif ama bir tüketim aracına dönüşmeden, “insan” olarak yer alsın, o zaman ülkem şimdiki halinden daha güzel olacak…
Biz Anavatan Partisi Kadın Kolları olarak • Kadına yönelik her türlü şiddete karşı hayır diyoruz… • Yaşamın her alanında kadının sömürülmesine hayır diyoruz… • Eğitim haklarının sınırlanmasına hayır diyoruz… • Erkekle kadın arasında eşitsizlik, özgürlük, adalet istiyoruz… • Siyasette kadın olarak sadece oy vererek değil, parti yönetimlerinde, ülke yönetimlerinde söz sahibi olarak görmek istiyoruz…
Kadınlarımızla ilgili hiçbir partinin tüzüğünde yer almayan kadınlara verilen en az %33’lük kota bizim parti tüzüğümüzde yer almaktadır. Bunun tüm siyasi partilere örnek olmasını istiyor ve siyasi parti kanununda da emredici hükümler olarak yer alması gerektiğini düşünüyoruz. Tüm kadınlarımızı Anavatan Partisinde siyaset yapmaya davet ediyoruz. Bu vesile ile Dünya Kadınlar Gününü kutluyoruz”
Anavatan Partisi Altınova ilçe l Kadın Kolları başkanı Yıldız Hasibe Özyürek ise yaptığı yazılı açıklamada; “Uluslar arası sınırların büyük ölçüde kalktığı 21.yy bilgi çağında ilçemiz, ilimiz, ülkemiz, çeşitli uluslar arası toplulukların arasında yerini alması için diğer ülkelerde olduğu gibi sosyal,siyasal , ekonomik ve kültürel yapı bakımından belirli standartlara ulaşmak zorundadır.Hızlı gelişen dünyada bilgi toplumu, teknolojiyi kavrayan kullanan ve yenileyebilen her alanda yetişmiş insan gücünü çabasıyla olur.Ülkemizde dünyadaki bu değişimi ve gelişimi bilen bilgi toplumları içinde siz değerli kadınlarımızın desteği ile çalışmalarımıza devam etmekteyiz.Başarı ve yükselmek onur meselemizdir.Kadınlarımızın gayreti,birlik ve beraberliğimizle geleceğimiz çok daha parlak olacaktır.Tarih boyunca Türk kadının hak ve görevleri konusunu anlatırken Türkiye cumhuriyeti devrinde kanunlaşan kadın haklarımızın türk devrim hareketi olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde yapılmış olduğu ve Türkiye Büyük Millet meclisi’nin kabul ettiği kanunları tarihi bir anımız olarak Türk kadının şükran borcunun olduğunu hatırlatmayı borç bilirim.
Kadınlarımızın günü koşullarında verimli olarak çalışması geleceğe güvenle bakması Ülkemizdeki ve Dünyadaki insanlara mutluluk getirir inancıyla uluslar arası kutlanan 8 Mart Dünya kadınlar gününüzü kutlarım.Türkiye cumhuriyetinde bugün kanunlar karşısında erkek ve kadın hakkı gözetilmez.Eşit haklar ve vazifelerde Türk vatandaşı vardır.Atatürk’ün cumhurbaşkanlığı zamanında (1923-1938) sosyal inkılaplarında;kadınlarda düşünülmüş kadınlar tarafından büyük bir mücadele konusu olmadan kadın hakları erkeklerle eşit hale getirilmiştir.
Ülkemizin kadını 1930’lu yıllarda medeni ve siyasi, haklarınızı elde ettiniz.Aydın Türk kadınına iki türde vazife düşmektedir.Biri kendi haklarını vazife karşılığı kullanmak değeri bilmeyenlere öğretmek,geniş halk kitlelerine anlatmaktadır. Ülkemizin ve Dünya’nın bütün kadınları 8 Mart dünya kadınlar gününüz kutlu olsun. Sevgi ve saygılarımı sunarım” dedi.
Hürparti Genel Başkanı Yaşar Okuyan ise yaptığı yazılı açıklamada ”Türk kadını, Anadolu’nun Türkleşmesinde, vatan olmasında çok büyük bir rol oynamıştır. Daha On Dördüncü Yüzyılda, kadınlarımızın, o çağdaki ne Arap ne de feodal Avrupa dünyasında bir benzeri olmayan sosyal dayanışma örgütlerini kurarak, ulusal Türk kadın kimliğini kökleştirmiş bir geleneğe sahip olmamız, tarihi olarak en büyük övünç kaynağımızdır. Toplumsal hayatın her alanında varlığını güçlü bir şekilde hissettiren Türk kadını, bu toprakların gerçek sahibi ve efendisi olmuştur. Türk kadını, unutulduğu ve kafes arkasına mahkum edildiği çöküş/gerileyiş döneminden sonra, Kurtuluş Savaşı yıllarında destanlaşan kahramanlıkları ile boy göstermiştir. İşgal edilen vatan topraklarında katliamlara, aşağılanmalara maruz kalarak bu toprakları kanı ile sulamış olan Türk kadını olmasa idi, Kurtuluş Savaşı da kazanılamazdı. O’nu kah elde silah çarpışırken, kah cepheye mühimmat ve erzak taşırken, kah askere çorap, fanila örerken görüyoruz. Kurtuluş için kanını, terini, emeğini, şefkatini esirgemeyen Türk kadını, savaşın çoğu kez dikkat çekmeyen ama cephede dövüşenler kadar da katkısı olmuş ana unsurudur.
Genç Cumhuriyet’in harcında da Türk kadını, onun emeği, şefkati, katkısı vardır. Türk kadınına, kendisini hep büyük bir mütevazılık ile geride tutmasına rağmen, layık olduğu değeri veren ise, Gazi Mustafa Kemal olmuştur. Türk kadını, Büyük Önder Atatürk’ün talimatı ile, 1930’da yerel yönetimlerde, 1934’ten itibaren de milli iradenin oluşumunda söz sahibi olmuştur. Ne acıdır ki, Atatürk’ün sağlığında TBMM çatısı altında temsil edilen kadınlarımızın oranına, üstünden geçen onca seneye rağmen, hala ulaşılamamıştır. Atatürk’ün sağlığında TBMM çatısı altında kadınlarımızın temsil oranı % 4,6 iken, bugün % 4.4 oranında bu temsilin sürdürülüyor olması, Gazi’nin ölümünden sonra aldığımız yolun ne olduğunu gösteren önemli bir kanıttır. Avrupa – Asya ülkeleri arasında meclislerde kadınların temsil oranının %16-17 düzeyinde olduğu dikkate alındığında, 1934 yılında çoğu Avrupa ülkesinde dahi olmayan hakları Türk kadınlarına sağlayan Atatürk’ün bu alanda da ülke önüne koyduğu hedefin, Büyük Önder’in ölümünden sonra nasıl sulandırılmış olduğunu anlamamız için başka bir yoruma gerek yoktur. Çağdaşlaşmayı bir hedef olarak ülkemizin önüne koyan Atatürk’ün Türk kadınının özgürleşmesi, eğitilmesi, eşit bir yurttaş olarak toplumsal hayatın her alanında boy göstermesi için aldığı tedbirler sayesindedir ki, bugün ülkemizde bir çok alanda kadınlarımız çalışmakta, üretmekte, dünya ölçeğinde başarılara imza atmakta ve ülkenin gelişmesi, kalkınması, çağdaşlaşması için katkı koymaktadırlar. Cumhuriyetin, bağımsızlığın, laikliğin, millet bütünlüğünün azimli savunucuları olan Türk kadınları, O’nun eserinin de bekçisidirler. Türk kadınının Cumhuriyete ve Cumhuriyet’in temel değerlerine nasıl sahip çıktığını, Danıştay’da katledilen şehidimizin cenaze töreninde de gurur duyarak izlemiştik; başka zaman ve olaylarda da gururla izliyoruz.
Cumhuriyet’e, kanını, emeğini, terini ve şefkatini koymuş olan Türk kadını, siyasi hayat içinde adeta yedek akçe gibi tutulduğu için, başarılı olduğu iş alanlarında, örneğin eğitim, sağlık, akademik hayat, medya gibi, yönetici olarak yer almamakta ve dışlanmaktadır. Bu eşitsizliğin kaynağı siyasi hayattır, çözüm yeri de orası olacaktır. Siyasetin içinde, en temel birimlerden, yerel yönetimlere, yönetim kurulu üyeliklerinden, parti başkanlık divanlarına ve nihayet de TBMM üyeliklerine kadar, bütün düzeylerde kadınlarımız eşite yakın temsil edilme imkanını bulmadıkça da, bu sorunun aşılabileceğine inanmıyoruz.
Kadınlarımızın siyasette geri planda tutulmalarına neden olan bakış açısı, siyasi partiler kanununda da yer almakta ve “kadın kolları” kurulması hükmünü getirmektedir. Biz, HÜRPARTİ olarak, böylesi bir ayrımcılığı reddediyor ve “kadın kolları” kurmuyoruz. Partimize üye olan kadınların bütün birimlerde eşit olarak temsil edilmelerini hedef olarak alıp, yapılanmamızı da bunu temin etmek üzere şekillendiriyoruz.
Türk kadını siyasi hayatta dışlanma, seçimlerde angarya zamanı hatırlanma noktasından kurtulup, siyasi yaşamın doğrudan şekillenmesine katkı koymaya başladığı an, kadınlarımızın toplumsal hayatta önlerindeki tüm engellerin de birer birer yıkılacağı an olacağına inancımız tamdır.
İçinde yaşadığımız dönemde, Türk kadını, maalesef, ülkenin içine sürüklendiği tüm sorunların altında en ağır bedeli ödemek zorunda kalmaktadır. Türk kadını, hiç hak etmediği halde, iktidarın yönetemezliğinin, ekonomik krizin, giderek güvensizleşen şehir yaşamının, “töre” adı altında din ve geleneklerimizle de alakası olmayan vahşetin bedelini ödemek zorunda bırakılmaktadır.
Terör, her şeyden fazla Türk kadınını vurmakta, yaralamakta, acılar içerisinde bırakmaktadır. Terörün baş hedefi, bu anlamda, Türk kadınıdır. Şehirlerimizde de zaman zaman boy gösteren terör olaylarında ise, çoğu kez kadınlarımız doğrudan hedef olmaktadır.
Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu bölünme, parçalanma tehdidi karşısında yüreği kavrulan da Türk kadınıdır.
Ekonomik sıkıntılar, iflaslar, geçim sıkıntısı vb. olaylarda da, en büyük bedeli ödeyen, çocuklarının yoksulluk ve açlık ile karşı karşıya kalmasına isyan eden Türk kadınıdır. Mutfaktaki, tarladaki, işyerindeki ya da işsizliğin ızdırabı içindeki yangını birebir yaşayan kadınlarımızdır. Kadınlarımızın bu konuda döktüğü gizli yaşların bedduası, Ankara’da hayatı toz pembe göstermek için cambazlık yapanları kahredecektir.
İnsanlık dışı, köhne geleneklerin baskısı altında canlarını verenler de, yine Türk kadınları, kızlarıdır. Atatürk’ten sonra neden çağdaşlaşma yolunda hızımızın kesildiğini en açık gösteren de, bu vahşettir.
Hala, öğrenimsiz, eğitimsiz bırakılan kadınlarımız, kızlarımız var. Bunların sayısı ne acıdır ki milyonlarla ölçülüyor. İki büyük ihalede yapılan yolsuzluğun parasal karşılığını ayırdığınızda çözülecek bu sorun karşısında kaynak yok diyenlere kimse inanmasın, güvenmesin! Ülkemizde olmayan şey kaynak değil, siyasi irade eksikliğidir!
Baskıya uğrayan, en önce işinden atılan, şiddetin her türünde en kolay hedef seçilen de Türk kadınıdır. Bu sorunların çözülmesi için ne AB’den, ne de başkalarından ders almaya ihtiyacımız da yoktur. Gazi’nin Türkiye’si ile, günümüz Türkiye’sini her yönüyle kıyasladığımızda, aradaki derinleşen farkı da, anlayış eksikliğini de net olarak görüyoruz.
Güvensiz yaşamın bataklığına gömülen şehirlerimizde, hırsızlığın, kap-kaçın, gaspın, soygunun birinci derecede mağduru da Türk kadınıdır. Gün geçmiyor ki, şehirlerimizde yaygınlaşan suç bataklıklarının mağduru olan bir kadınımızın acı sonu haber olmasın! Suç üreten, adeta suçluyu koruyan yasal düzenlemelerin birinci derecede mağdurlarının kadınlarımız ve çocuklarımız olması, katlanamayacağımız acı bir gerçektir.
Türk kadını, bunların hiçbirisini hak etmemektedir.
Türk kadını, bütün bu tehdit, baskı, şiddet ve eşitsiz uygulamaların hedefi olmaktan kurtulduğu gün, ülkemizin de aydınlık, müreffeh ve sorunlarından kurtulmuş bir ülke olacağı gündür.
Cumhuriyet’in kurucusu Türk kadını, Cumhuriyet’in temel değerlerinin savunucusu Türk kadını, çağdaş bir Türkiye özleminin ısrarlı takipçisi Türk kadını... 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’n kutlu olsun” dedi.
Doğru Yol Partisi İl Başkanı Mesut Cesur ise açıklamasında “Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar günü hepimizinde bildiği gibi kadınların bir günle sınırlandırılmış günleri olamaz.Kadınlarımız hayatımızın her alanında erkeklerle beraber omuz omuza hayat mücadelelerini sürdürmektedir.Bu sebeple kadınlarımızın vefakar olmalarından dolayı yıl bir günü değil her günü el üstünde tutulması gerektiğine inanıyoruz.
Ancak ülkemizde kadının sosyal ve ekonomik şartlarının son derece kötü olduğunu gözlemliyoruz.
Yüksek öğrenim görmüş, bağımsız gelir elde eden az sayıdaki kadın dışındaki büyük çoğunluk zor bir hayat sürdürmektedir.
Özellikle kırsal alanda emeğin büyük çoğunluğunu kadınlar teşkil etmekte ve karın tokluğuna bir çalışma hayatına mahkum edilmektedirler.
Yine iktidarın üreticiye yönelik destek yerine kösteğe dayalı politikalarından en fazla etkilenen kadınlarımız olmuştur.
Öte yandan halen, kızların eğitim görmesine yönelik kimi engelleyici tutumlar, hem o kızlar ve aile çevresi için hem de ülkemiz için ciddi bir insani kayıp anlamına gelmektedir.
Şehirlerde yaşayan ev kadınları ve düşük ücretle çalışma hayatında yer alan kadınlar, gelirlerinin neredeyse tamamını geleneksel ev kadınlığı rollerini ikameye harcamakta, gerçek anlamda bir gelir elde edememektedirler.
Doğru Yol Partisi olarak biz Kadınların sosyal ve ekonomik hayata olduğu kadar siyasal hayata katılımını temin etmek ve şartlarını iyileştirmek amacıyla hazırladığımız projeyi toplumla paylaşarak uygulamaya taşımanın hazırlığı içindeyiz.
Bu ülke kadını ve erkeğiyle birlikte kuruldu ve yine birlikte geleceğe taşınacak.
8 Mart Kadınlar günü münasebetiyle tüm kadınlarımızın, dünya kadınlarının günü kutlu olsun” dedi.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
8 Mart’ı Kutladılar
Hür parti Genel başkanı Yaşar Okuyan, Doğruyol Partisi İl Başkanı Mesut Cesur, Anavatan Partisi il Kadın Kolları başkanı Şule Tezcanlı, SHP İl Kadın Meclisi Başkanı Gülsen Büker ve Anavatan Partisi
Hür parti Genel başkanı Yaşar Okuyan, Doğruyol Partisi İl Başkanı Mesut Cesur, Anavatan Partisi il Kadın Kolları başkanı Şule Tezcanlı, SHP İl Kadın Meclisi Başkanı Gülsen Büker ve Anavatan Partisi Altınova içe l Kadın Kolları başkanı Yıldız Hasibe Özyürek yaptığı yazılı açıklamalarda, 8 Mart Dünya kadınlar gününü kutladılar.
8 Mart’ı “Kadınlar olarak değil, tüm emekçilerle birlikte kutluyoruz. Hepimizin günü kutlu olsun” diyen SHP İl Kadın Meclisi Başkanı Gülsen Büker, açıklamasında “ 8 Mart Türkiye’de ve Dünyanın pek çok ülkesinde kadınların hak ve eşitlik isteklerini dile getirdikleri, kadın olmaktan dolayı yaşadıkları sorunlarına dikkat çektikleri, bir araya geldikleri bir gündür” dedi.
Büker açıklamasını şöyle sürdürdü: “ Bu tarihin uluslar arası düzeyde bir hal alması 1970’lere rastlamakta ve bu tarihe kaynaklık eden olay ve dünya kadınlarının ortak bir gün kutlama isteğinin gündeme gelişi 1800’lerin ortasına rastlar. 8 mart 1857’de New York’ta 40 bin kadar tekstil işçisi kadının “8 saatlik çalışma süresi ve eşit işe eşit ücret” istemi ile başlattığı grev, kadın hareketinin başlangıcı oldu. Yürüyüşe geçen kadın işçiler polis tarafından dağıtıldı. Çıkan kargaşada bazı kadınlar ezildi, bazıları gözaltına alındı. Kadın işçiler bu ilk direnişlerinden 51 yıl sonra 8 Mart 1908’de yine New York’ta yürüyüşe geçtiler. 1910 yılında sosyal demokrat partilerin Kopenhang’ta düzenlediği 17 ülkeden 100’e yakın kadın delegenin 11. Enternasyonal kadın konferansına kabul edildi. Türkiye’de ilk kez 1921 yılında sosyalist kadınlar tarafından “Emekçi Kadınlar Günü” olarak kutlanmaya başlanan 8 Mart; 1975 yılında İlerici Kadınlar Derneği tarafından daha yaygın olarak kutlandı ve sokağa taşındı. Birleşmiş Milletler kadınlar On Yılı Programından, Türkiye de etkilenmiş ve 1975 yılında “Türkiye 1975 Kadın Kongresi” yapılmıştır. 1984’ten itibaren her yıl çeşitli etkinliklerle Dünya Kadınlar Günü kutlanmaktadır.Mücadele birdir. Emeğin içindedir kadın. Biz bu günü kadınlar olarak değil, tüm emekçilerle birlikte kutluyoruz. Hepimizin günü kutlu olsun.”
Anavatan Partisi Kadın Kolları başkanı Şule Tezcanlı ise yaptığı yazılı açıklamada; “Günümüzde kadının aile içinde ve toplumda konumu çok önemlidir. Kadın sadece doğurgan bir varlık değildir. Kadın sadece bir dişi değildir. Kadın önce “insan” dır. İnsan olmanın tüm değerlerine sahiptir. 08 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlarken ulu önder Atatürk’ümüzü bir kez daha sevgi ve saygıyla anıyoruz. Atamız Kadına hak ettiği değeri dünya da pek çok ülkeden evvel seçme ve seçilme hakkını vererek göstermiştir. Kadının hak ettiği değeri dünya görmesi bizatihi bildirmiştir. Teori de verilmesine verilmiştir bu haklar, Anayasamızda ve Kanunlarımızda açıkça bildirilmesine bildirilmiştir de uygulamada böyle midir? Kadın hak ettiği gibi mi yaşamaktadır? Buna “evet” cevabını vermeyi yürekten isterdim, ancak her gün gazetelerde, televizyonlarda, yazılı, basılı medyada görüyoruz, ezilen, şiddete maruz kalan, tecavüze uğrayan, sömürülen, tacize uğrayan, parasız pulsuz sokakta çocuklarıyla kapı önüne konan ve mağdur durumdayken hakkını aramasını bilmeyen kadınlarımızı, analarımızı, kızlarımızı içimiz burkularak izliyoruz. Varolan sorunlar ortadayken bizler neler yapabiliriz? Bu işi düzeltmek bizlere kalıyor. Gerek kırsal kesimdeki, gerekse metropollerde ki kadınlarımıza sesleniyorum, annelere sesleniyorum… Önce evlatlarımız kız-erkek diye ayırtmadan, milli değerlere ve vatana bağlı, saygılı, özgüven duyguları gelişmiş olarak aile içinde eğitip, sonra okul ve diğer eğitim kurumlarında eğitim öğretim yapmalarını sağlamak, çağdaş, dürüst bireyler olarak yetiştirilmelerini sağlamalıyız…
İlerde yetişkin bir birey olacak erkek çocuklarımızı, insana değer verecek, kadına değer verecek şekilde yetiştirmeliyiz, eğitmeliyiz. Ezilen, itilen, hakkını bilmeyen kadınlarımızı kanunlarla korumalıyız, sivil toplum örgütleriyle işbirliği ile haklarını öğrenmeleri için, kendilerine güvenmeleri için, üretken olmaları için, siyasette de var olmaları için elimizden ne geliyorsa yapmalıyız.Dileğim şudur ki “çok sesli bir toplum”, hakkını savunan, kendine güvenen, ezilmeyen, insan onuruna yakışan bir hayat süren, tutarlı, aktif bir hayatı, tutarsız, etik yoksunu, onur kırıcı ve pasif hayata dur diyecek kadınları her yerde görebilmek… Kadın, toplumda aktif ama bir tüketim aracına dönüşmeden, “insan” olarak yer alsın, o zaman ülkem şimdiki halinden daha güzel olacak…
Biz Anavatan Partisi Kadın Kolları olarak
• Kadına yönelik her türlü şiddete karşı hayır diyoruz…
• Yaşamın her alanında kadının sömürülmesine hayır diyoruz…
• Eğitim haklarının sınırlanmasına hayır diyoruz…
• Erkekle kadın arasında eşitsizlik, özgürlük, adalet istiyoruz…
• Siyasette kadın olarak sadece oy vererek değil, parti yönetimlerinde, ülke yönetimlerinde söz sahibi olarak görmek istiyoruz…
Kadınlarımızla ilgili hiçbir partinin tüzüğünde yer almayan kadınlara verilen en az %33’lük kota bizim parti tüzüğümüzde yer almaktadır. Bunun tüm siyasi partilere örnek olmasını istiyor ve siyasi parti kanununda da emredici hükümler olarak yer alması gerektiğini düşünüyoruz. Tüm kadınlarımızı Anavatan Partisinde siyaset yapmaya davet ediyoruz. Bu vesile ile Dünya Kadınlar Gününü kutluyoruz”
Anavatan Partisi Altınova ilçe l Kadın Kolları başkanı Yıldız Hasibe Özyürek ise yaptığı yazılı açıklamada; “Uluslar arası sınırların büyük ölçüde kalktığı 21.yy bilgi çağında ilçemiz, ilimiz, ülkemiz, çeşitli uluslar arası toplulukların arasında yerini alması için diğer ülkelerde olduğu gibi sosyal,siyasal , ekonomik ve kültürel yapı bakımından belirli standartlara ulaşmak zorundadır.Hızlı gelişen dünyada bilgi toplumu, teknolojiyi kavrayan kullanan ve yenileyebilen her alanda yetişmiş insan gücünü çabasıyla olur.Ülkemizde dünyadaki bu değişimi ve gelişimi bilen bilgi toplumları içinde siz değerli kadınlarımızın desteği ile çalışmalarımıza devam etmekteyiz.Başarı ve yükselmek onur meselemizdir.Kadınlarımızın gayreti,birlik ve beraberliğimizle geleceğimiz çok daha parlak olacaktır.Tarih boyunca Türk kadının hak ve görevleri konusunu anlatırken Türkiye cumhuriyeti devrinde kanunlaşan kadın haklarımızın türk devrim hareketi olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde yapılmış olduğu ve Türkiye Büyük Millet meclisi’nin kabul ettiği kanunları tarihi bir anımız olarak Türk kadının şükran borcunun olduğunu hatırlatmayı borç bilirim.
Kadınlarımızın günü koşullarında verimli olarak çalışması geleceğe güvenle bakması Ülkemizdeki ve Dünyadaki insanlara mutluluk getirir inancıyla uluslar arası kutlanan 8 Mart Dünya kadınlar gününüzü kutlarım.Türkiye cumhuriyetinde bugün kanunlar karşısında erkek ve kadın hakkı gözetilmez.Eşit haklar ve vazifelerde Türk vatandaşı vardır.Atatürk’ün cumhurbaşkanlığı zamanında (1923-1938) sosyal inkılaplarında;kadınlarda düşünülmüş kadınlar tarafından büyük bir mücadele konusu olmadan kadın hakları erkeklerle eşit hale getirilmiştir.
Ülkemizin kadını 1930’lu yıllarda medeni ve siyasi, haklarınızı elde ettiniz.Aydın Türk kadınına iki türde vazife düşmektedir.Biri kendi haklarını vazife karşılığı kullanmak değeri bilmeyenlere öğretmek,geniş halk kitlelerine anlatmaktadır. Ülkemizin ve Dünya’nın bütün kadınları 8 Mart dünya kadınlar gününüz kutlu olsun. Sevgi ve saygılarımı sunarım” dedi.
Hürparti Genel Başkanı Yaşar Okuyan ise yaptığı yazılı açıklamada ”Türk kadını, Anadolu’nun Türkleşmesinde, vatan olmasında çok büyük bir rol oynamıştır. Daha On Dördüncü Yüzyılda, kadınlarımızın, o çağdaki ne Arap ne de feodal Avrupa dünyasında bir benzeri olmayan sosyal dayanışma örgütlerini kurarak, ulusal Türk kadın kimliğini kökleştirmiş bir geleneğe sahip olmamız, tarihi olarak en büyük övünç kaynağımızdır. Toplumsal hayatın her alanında varlığını güçlü bir şekilde hissettiren Türk kadını, bu toprakların gerçek sahibi ve efendisi olmuştur. Türk kadını, unutulduğu ve kafes arkasına mahkum edildiği çöküş/gerileyiş döneminden sonra, Kurtuluş Savaşı yıllarında destanlaşan kahramanlıkları ile boy göstermiştir. İşgal edilen vatan topraklarında katliamlara, aşağılanmalara maruz kalarak bu toprakları kanı ile sulamış olan Türk kadını olmasa idi, Kurtuluş Savaşı da kazanılamazdı. O’nu kah elde silah çarpışırken, kah cepheye mühimmat ve erzak taşırken, kah askere çorap, fanila örerken görüyoruz. Kurtuluş için kanını, terini, emeğini, şefkatini esirgemeyen Türk kadını, savaşın çoğu kez dikkat çekmeyen ama cephede dövüşenler kadar da katkısı olmuş ana unsurudur.
Genç Cumhuriyet’in harcında da Türk kadını, onun emeği, şefkati, katkısı vardır. Türk kadınına, kendisini hep büyük bir mütevazılık ile geride tutmasına rağmen, layık olduğu değeri veren ise, Gazi Mustafa Kemal olmuştur. Türk kadını, Büyük Önder Atatürk’ün talimatı ile, 1930’da yerel yönetimlerde, 1934’ten itibaren de milli iradenin oluşumunda söz sahibi olmuştur. Ne acıdır ki, Atatürk’ün sağlığında TBMM çatısı altında temsil edilen kadınlarımızın oranına, üstünden geçen onca seneye rağmen, hala ulaşılamamıştır. Atatürk’ün sağlığında TBMM çatısı altında kadınlarımızın temsil oranı % 4,6 iken, bugün % 4.4 oranında bu temsilin sürdürülüyor olması, Gazi’nin ölümünden sonra aldığımız yolun ne olduğunu gösteren önemli bir kanıttır. Avrupa – Asya ülkeleri arasında meclislerde kadınların temsil oranının %16-17 düzeyinde olduğu dikkate alındığında, 1934 yılında çoğu Avrupa ülkesinde dahi olmayan hakları Türk kadınlarına sağlayan Atatürk’ün bu alanda da ülke önüne koyduğu hedefin, Büyük Önder’in ölümünden sonra nasıl sulandırılmış olduğunu anlamamız için başka bir yoruma gerek yoktur. Çağdaşlaşmayı bir hedef olarak ülkemizin önüne koyan Atatürk’ün Türk kadınının özgürleşmesi, eğitilmesi, eşit bir yurttaş olarak toplumsal hayatın her alanında boy göstermesi için aldığı tedbirler sayesindedir ki, bugün ülkemizde bir çok alanda kadınlarımız çalışmakta, üretmekte, dünya ölçeğinde başarılara imza atmakta ve ülkenin gelişmesi, kalkınması, çağdaşlaşması için katkı koymaktadırlar. Cumhuriyetin, bağımsızlığın, laikliğin, millet bütünlüğünün azimli savunucuları olan Türk kadınları, O’nun eserinin de bekçisidirler. Türk kadınının Cumhuriyete ve Cumhuriyet’in temel değerlerine nasıl sahip çıktığını, Danıştay’da katledilen şehidimizin cenaze töreninde de gurur duyarak izlemiştik; başka zaman ve olaylarda da gururla izliyoruz.
Cumhuriyet’e, kanını, emeğini, terini ve şefkatini koymuş olan Türk kadını, siyasi hayat içinde adeta yedek akçe gibi tutulduğu için, başarılı olduğu iş alanlarında, örneğin eğitim, sağlık, akademik hayat, medya gibi, yönetici olarak yer almamakta ve dışlanmaktadır. Bu eşitsizliğin kaynağı siyasi hayattır, çözüm yeri de orası olacaktır. Siyasetin içinde, en temel birimlerden, yerel yönetimlere, yönetim kurulu üyeliklerinden, parti başkanlık divanlarına ve nihayet de TBMM üyeliklerine kadar, bütün düzeylerde kadınlarımız eşite yakın temsil edilme imkanını bulmadıkça da, bu sorunun aşılabileceğine inanmıyoruz.
Kadınlarımızın siyasette geri planda tutulmalarına neden olan bakış açısı, siyasi partiler kanununda da yer almakta ve “kadın kolları” kurulması hükmünü getirmektedir. Biz, HÜRPARTİ olarak, böylesi bir ayrımcılığı reddediyor ve “kadın kolları” kurmuyoruz. Partimize üye olan kadınların bütün birimlerde eşit olarak temsil edilmelerini hedef olarak alıp, yapılanmamızı da bunu temin etmek üzere şekillendiriyoruz.
Türk kadını siyasi hayatta dışlanma, seçimlerde angarya zamanı hatırlanma noktasından kurtulup, siyasi yaşamın doğrudan şekillenmesine katkı koymaya başladığı an, kadınlarımızın toplumsal hayatta önlerindeki tüm engellerin de birer birer yıkılacağı an olacağına inancımız tamdır.
İçinde yaşadığımız dönemde, Türk kadını, maalesef, ülkenin içine sürüklendiği tüm sorunların altında en ağır bedeli ödemek zorunda kalmaktadır. Türk kadını, hiç hak etmediği halde, iktidarın yönetemezliğinin, ekonomik krizin, giderek güvensizleşen şehir yaşamının, “töre” adı altında din ve geleneklerimizle de alakası olmayan vahşetin bedelini ödemek zorunda bırakılmaktadır.
Terör, her şeyden fazla Türk kadınını vurmakta, yaralamakta, acılar içerisinde bırakmaktadır. Terörün baş hedefi, bu anlamda, Türk kadınıdır. Şehirlerimizde de zaman zaman boy gösteren terör olaylarında ise, çoğu kez kadınlarımız doğrudan hedef olmaktadır.
Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu bölünme, parçalanma tehdidi karşısında yüreği kavrulan da Türk kadınıdır.
Ekonomik sıkıntılar, iflaslar, geçim sıkıntısı vb. olaylarda da, en büyük bedeli ödeyen, çocuklarının yoksulluk ve açlık ile karşı karşıya kalmasına isyan eden Türk kadınıdır. Mutfaktaki, tarladaki, işyerindeki ya da işsizliğin ızdırabı içindeki yangını birebir yaşayan kadınlarımızdır. Kadınlarımızın bu konuda döktüğü gizli yaşların bedduası, Ankara’da hayatı toz pembe göstermek için cambazlık yapanları kahredecektir.
İnsanlık dışı, köhne geleneklerin baskısı altında canlarını verenler de, yine Türk kadınları, kızlarıdır. Atatürk’ten sonra neden çağdaşlaşma yolunda hızımızın kesildiğini en açık gösteren de, bu vahşettir.
Hala, öğrenimsiz, eğitimsiz bırakılan kadınlarımız, kızlarımız var. Bunların sayısı ne acıdır ki milyonlarla ölçülüyor. İki büyük ihalede yapılan yolsuzluğun parasal karşılığını ayırdığınızda çözülecek bu sorun karşısında kaynak yok diyenlere kimse inanmasın, güvenmesin! Ülkemizde olmayan şey kaynak değil, siyasi irade eksikliğidir!
Baskıya uğrayan, en önce işinden atılan, şiddetin her türünde en kolay hedef seçilen de Türk kadınıdır. Bu sorunların çözülmesi için ne AB’den, ne de başkalarından ders almaya ihtiyacımız da yoktur. Gazi’nin Türkiye’si ile, günümüz Türkiye’sini her yönüyle kıyasladığımızda, aradaki derinleşen farkı da, anlayış eksikliğini de net olarak görüyoruz.
Güvensiz yaşamın bataklığına gömülen şehirlerimizde, hırsızlığın, kap-kaçın, gaspın, soygunun birinci derecede mağduru da Türk kadınıdır. Gün geçmiyor ki, şehirlerimizde yaygınlaşan suç bataklıklarının mağduru olan bir kadınımızın acı sonu haber olmasın! Suç üreten, adeta suçluyu koruyan yasal düzenlemelerin birinci derecede mağdurlarının kadınlarımız ve çocuklarımız olması, katlanamayacağımız acı bir gerçektir.
Türk kadını, bunların hiçbirisini hak etmemektedir.
Türk kadını, bütün bu tehdit, baskı, şiddet ve eşitsiz uygulamaların hedefi olmaktan kurtulduğu gün, ülkemizin de aydınlık, müreffeh ve sorunlarından kurtulmuş bir ülke olacağı gündür.
Cumhuriyet’in kurucusu Türk kadını, Cumhuriyet’in temel değerlerinin savunucusu Türk kadını, çağdaş bir Türkiye özleminin ısrarlı takipçisi Türk kadını... 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’n kutlu olsun” dedi.
Doğru Yol Partisi İl Başkanı Mesut Cesur ise açıklamasında “Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar günü hepimizinde bildiği gibi kadınların bir günle sınırlandırılmış günleri olamaz.Kadınlarımız hayatımızın her alanında erkeklerle beraber omuz omuza hayat mücadelelerini sürdürmektedir.Bu sebeple kadınlarımızın vefakar olmalarından dolayı yıl bir günü değil her günü el üstünde tutulması gerektiğine inanıyoruz.
Ancak ülkemizde kadının sosyal ve ekonomik şartlarının son derece kötü olduğunu gözlemliyoruz.
Yüksek öğrenim görmüş, bağımsız gelir elde eden az sayıdaki kadın dışındaki büyük çoğunluk zor bir hayat sürdürmektedir.
Özellikle kırsal alanda emeğin büyük çoğunluğunu kadınlar teşkil etmekte ve karın tokluğuna bir çalışma hayatına mahkum edilmektedirler.
Yine iktidarın üreticiye yönelik destek yerine kösteğe dayalı politikalarından en fazla etkilenen kadınlarımız olmuştur.
Öte yandan halen, kızların eğitim görmesine yönelik kimi engelleyici tutumlar, hem o kızlar ve aile çevresi için hem de ülkemiz için ciddi bir insani kayıp anlamına gelmektedir.
Şehirlerde yaşayan ev kadınları ve düşük ücretle çalışma hayatında yer alan kadınlar, gelirlerinin neredeyse tamamını geleneksel ev kadınlığı rollerini ikameye harcamakta, gerçek anlamda bir gelir elde edememektedirler.
Doğru Yol Partisi olarak biz Kadınların sosyal ve ekonomik hayata olduğu kadar siyasal hayata katılımını temin etmek ve şartlarını iyileştirmek amacıyla hazırladığımız projeyi toplumla paylaşarak uygulamaya taşımanın hazırlığı içindeyiz.
Bu ülke kadını ve erkeğiyle birlikte kuruldu ve yine birlikte geleceğe taşınacak.
8 Mart Kadınlar günü münasebetiyle tüm kadınlarımızın, dünya kadınlarının günü kutlu olsun” dedi.
En Çok Okunan Haberler