Çevko Eski Başkanı Arif Ekim, gündemde olan Islah OSB ile ilgili yazılı bir açıklama yaparak, “Islah Edilmiyor, Yalova Linç Ediliyor” dedi.
Haber Giriş Tarihi: 17.04.2012 00:00
Haber Güncellenme Tarihi: 01.01.1970 02:00
Kaynak:
Haber Merkezi
yalovamiz.com
Arif Ekim açıklamasında, “Yalova, Altınova sahillerinde tersaneler kurulması için adımlar atılmaya başladığından bugünlere, talihsiz bir süreç yaşamaya başladı. Sürecin kilometre taşları, tersanelerden sonra, kömür santrali ve Vopak kimyasal depolama tesisi kurulması girişimi ile döşendi, pekiştirildi.
Bu kararlar, bölgemizin depremsellik tehdidi dikkate alınmadan, birinci sınıf tarım alanları yok sayılarak, yeraltı ve yerüstü su kaynakları önemsenmeyerek, topografik ve iklimsel şartları hesaba katılmadan alınmıştır… Kısacası, doğanın koyduğu sınırlar önemsenmemiştir.
Bu talihsiz süreç, şimdilerde, iki kararla da hızlandırılmıştır: Bunlardan birisi, “Altınova İlçesi Hersek Köyü Kumluk Mevkiinden başlamak üzere Tavşanlı Belediyesi’ne kadar uzanan sahil bölgesinde 2004 yılından başlayarak”, “Islah OSB kurulması”nı istiyor. Diğeri ise, Taşköprü bölgesinde Aksa, Akkim vs. fabrikaların içinde yer aldığı bir alanda ikinci bir “Islah OSB kurulması” yönünde.
Tersane girişimleri başladığında, ÇED toplantılarında itirazlarımızı sıralarken de belirtmiştik, tersane girişimleri, ilimizin birinci sınıf tarım arazilerinin başında gelen Altınova’da imar baskısını getirecek ve bu tarımsal üretim açısından değerli araziyi kaybedeceğiz demiştik. Geçen zaman içinde, bu tür adımlar atıldı, bazı araziler el değiştirdi ve en son olarak da bugün “Islah OSB” denilerek, sınırları henüz tam tespit edilmemiş bir alan, sanayiye devredilecek. Böylelikle, arazilerini satmamakta direnen çiftçi de, cezalandırılmış olacak.
Aksa ve çevresine gelince: İmar Affı Kanunu yürürlüğe girdiğinde, kaçak yapılmış fabrikalar bu kanunun ilgili hükümlerinden yararlanarak fabrikalarını yasalaştırma gayreti içine girdiklerinde, “Sağlık Koruma Bandı” gerçeği ile karşılaşmış ve hukuka takılmışlardı. Vatandaşın arazisine, evine, barkına koruma bandı kuramazdınız ve bu mülkiyet hakkı ihlali anlamına gelmekteydi. Daha o tarihlerde, başta Aksa olmak üzere, sanayi şirketleri “OSB kurulsun” diye yaygara koparmaya başladılar. OSB kurulursa, 1.200 metre yarıçaplı alanda tesis edilmesi gereken sağlık koruma bandı, sanayi alanı içinde kalacağı için, hukuk engeline toslamayacaktı. Şimdi, “Islah OSB” kararı ile, sanayicilerimizin bu 26 yıllık hayali de gerçekleşmiş olacaktır. Mülkiyet mi, anayasa mı dediniz: geçin efendim, bunlar güçsüzlere uygulanır, güçlülere değil…
Tam burada bir hatırlatma daha yapalım: Bir vakitler ülkemizde OSB’ler, sermayedarların arsız talepleriyle, rast gele yerlere kurulabiliyordu. Sonuçta, mahalle aralarına, deniz ve göl kıyılarına, olmayacak yerlere kurulan OSB’lerin fayda değil zarar getirdiği kafalara dank etti, AB ülkelerindeki kuralların da teşvik etmesiyle, 1990’lı yılların ortasında bir dizi karar alındı: Önce, DPT bir dizi kriter yayınladı ve OSB kurulması istenilen alanlarda bu kriterlerin esas alınacağını duyurdu. Sonra, DPT kriterleri esas alınarak “OSB Yönetmeliği” ve daha sonra da kanunu yayınlandı ve mevzuat güçlendirildi. Gerçi, sermaye şirketlerinin lobi çalışmaları sonucu, söz konusu yönetmelik defalarca değiştirilmiş, kriterler de sulandırılmıştır. Ama, hem iç tepkiler hem de AB’ye uyum zorunluluğu, OSB konusunda kriterlerin genel çerçevede korunmasını da sağlamıştır.
AKP Hükümeti, geçtiğimiz yıl, bir dizi adına “torba” denilen, kimilerinin de “torba değil çuval” veya “çorba” dediği kanun çıkardı, yetmedi kanun hükmünde kararnameler ile de bütün mevzuatı keyfi bir şekilde alt-üst etti. “Islah OSB” bu torba kanunlardan birisinde iki madde ile karşımıza çıkmıştır.
12 Nisan 2011 gün ve 27903 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR” 6215 Sayılı kanunun 19. Maddesini aynen aktarıyorum:
12/4/2000 tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. “GEÇİCİ MADDE 8 – Bu maddenin yürürlük tarihinden önce mer’i plana göre yapılaşan sanayi tesislerinin bulunduğu alanlar için, bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içerisinde yapılan başvuruların, valilikçe uygun görülmesi halinde; hazırlanan gerekçe raporuna istinaden 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca plan onama yetkisi bulunan idarelerle alanın özelliklerine göre ilgili kurumların katılımıyla, vali başkanlığında oluşturulacak olan ıslah komisyonunun belirlediği ıslah şartları ve süresinin Bakanlık tarafından uygun görülmesi ile söz konusu alanlar OSB olarak değerlendirilebilir. Bakanlık, OSB yer seçimi komisyon üyesi olan kurum ve kuruluşlardan alacağı görüşler doğrultusunda OSB sınırlarını belirler. Tespit edilen ıslah şartları çerçevesinde, tüzel kişilik kazanan OSB’lerde, bu Kanunla getirilen tüm izin ve ruhsat yetkileri, ıslah çalışmaları tamamlanıncaya kadar genel mevzuat hükümlerine göre yürütülür. Süresi içinde ıslah şartlarını tamamlamayanlar OSB niteliklerini kaybederek sicilden terkin edilir. Bu maddenin yürütülmesine ilişkin usul ve esaslar OSB Uygulama Yönetmeliğinde belirlenir.”
Kanunun takip eden 20. maddesi, “İl ve ilçelerin sosyoekonomik durumları dikkate alınarak OSB’lerdeki parsellerin tamamen veya kısmen bedelsiz tahsisleri” ile ilgilidir ve konumuzun dışındadır.
Kısaca belirtelim: “Islah OSB”, 1990’ların ortalarından bugüne geliştirilmiş kriter ve mevzuatları yok sayarak, sanayicilerin keyfi taleplerini uygulamaya yönelik keyfi bir adımdır. Taşköprü için alınmış karar, önceden yapılmış çalışmaları, alınmış resmi kararları yok sayarak, bu keyfiliğin boyutunu ortaya koymaktadır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 1997 başlarında bir raporla aldığı “Yalova’da OSB kurulması için uygun yer yoktur” kararını hiçe saymak, bize göre, kanun devletinde değil, ancak aşiret devletinde örneği görülecek türden bir yaklaşımdır.
Hükümet, son teşvik kararı ile, tüm bölgelerde kimya sektörünü teşvik edeceğini duyurmuştur. Bu, Taşköprü’de tasarlanan “Islah OSB”nin kimya sektörü için tasarlandığını ve teşvik kapsamında değerlendirileceğini ortaya koymaktadır.
Teşvik denilince bir hatırlatma daha yapalım: 2009 yılında ilan edilen teşvik kararında, ilimize “Deri Sanayii” düşmüştü. Şimdiye kadar adım atılmadı, ama bu atılmayacağı anlamına gelmiyor ve vazgeçildiğine dair bir duyum da almış değiliz…
Yalova kamuoyu, kömür santrali kurulmasın, Vopak kimyasal depolaması yapılmasın diye didinirken, üstüne bu iki adet “Islah OSB” kararının gelmesi ve çalışmaların başlatılmış olmasını, vicdan sahibi kimsenin içine sindireceğini sanmıyorum.
Bu kararlar, “Islah” bahanesiyle, Yalova’nın linç edileceğini göstermektedir.
Şunu hepimiz öğrenmiş olmalıyız: Doğanın sınırlarına saygı göstermezseniz, doğa size – muhakkak – sınırlarını gösterir.. 1999 depremleri gösterdiydi, sanırım birileri bunu hala kavrayamadılar. Geçtiğimiz yıl Japonya’yı vuran deprem ve tsunami de gösterdi.
Yalova, daha ağır sonuçlar getirecek olan, yalnız deprem gibi bir felaket anında değil, olağan şartlarda da çevreye, insan sağlığına inanılmaz olumsuz etkileri olacak, mülkiyet hakkının gasp edilmesi demek olan bu kararlara karşı ayağa kalkmak zorundadır.
Bugün gerekeni yapmazsak, yarın yaşanılacak olan pişmanlıkların bir faydası olmayacağını bilelim” dedi.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
“Islah Edilmiyor, Yalova Linç Ediliyor”
Çevko Eski Başkanı Arif Ekim, gündemde olan Islah OSB ile ilgili yazılı bir açıklama yaparak, “Islah Edilmiyor, Yalova Linç Ediliyor” dedi.
Arif Ekim açıklamasında, “Yalova, Altınova sahillerinde tersaneler kurulması için adımlar atılmaya başladığından bugünlere, talihsiz bir süreç yaşamaya başladı. Sürecin kilometre taşları, tersanelerden sonra, kömür santrali ve Vopak kimyasal depolama tesisi kurulması girişimi ile döşendi, pekiştirildi.
Bu kararlar, bölgemizin depremsellik tehdidi dikkate alınmadan, birinci sınıf tarım alanları yok sayılarak, yeraltı ve yerüstü su kaynakları önemsenmeyerek, topografik ve iklimsel şartları hesaba katılmadan alınmıştır… Kısacası, doğanın koyduğu sınırlar önemsenmemiştir.
Bu talihsiz süreç, şimdilerde, iki kararla da hızlandırılmıştır: Bunlardan birisi, “Altınova İlçesi Hersek Köyü Kumluk Mevkiinden başlamak üzere Tavşanlı Belediyesi’ne kadar uzanan sahil bölgesinde 2004 yılından başlayarak”, “Islah OSB kurulması”nı istiyor. Diğeri ise, Taşköprü bölgesinde Aksa, Akkim vs. fabrikaların içinde yer aldığı bir alanda ikinci bir “Islah OSB kurulması” yönünde.
Tersane girişimleri başladığında, ÇED toplantılarında itirazlarımızı sıralarken de belirtmiştik, tersane girişimleri, ilimizin birinci sınıf tarım arazilerinin başında gelen Altınova’da imar baskısını getirecek ve bu tarımsal üretim açısından değerli araziyi kaybedeceğiz demiştik. Geçen zaman içinde, bu tür adımlar atıldı, bazı araziler el değiştirdi ve en son olarak da bugün “Islah OSB” denilerek, sınırları henüz tam tespit edilmemiş bir alan, sanayiye devredilecek. Böylelikle, arazilerini satmamakta direnen çiftçi de, cezalandırılmış olacak.
Aksa ve çevresine gelince: İmar Affı Kanunu yürürlüğe girdiğinde, kaçak yapılmış fabrikalar bu kanunun ilgili hükümlerinden yararlanarak fabrikalarını yasalaştırma gayreti içine girdiklerinde, “Sağlık Koruma Bandı” gerçeği ile karşılaşmış ve hukuka takılmışlardı. Vatandaşın arazisine, evine, barkına koruma bandı kuramazdınız ve bu mülkiyet hakkı ihlali anlamına gelmekteydi. Daha o tarihlerde, başta Aksa olmak üzere, sanayi şirketleri “OSB kurulsun” diye yaygara koparmaya başladılar. OSB kurulursa, 1.200 metre yarıçaplı alanda tesis edilmesi gereken sağlık koruma bandı, sanayi alanı içinde kalacağı için, hukuk engeline toslamayacaktı. Şimdi, “Islah OSB” kararı ile, sanayicilerimizin bu 26 yıllık hayali de gerçekleşmiş olacaktır. Mülkiyet mi, anayasa mı dediniz: geçin efendim, bunlar güçsüzlere uygulanır, güçlülere değil…
Tam burada bir hatırlatma daha yapalım: Bir vakitler ülkemizde OSB’ler, sermayedarların arsız talepleriyle, rast gele yerlere kurulabiliyordu. Sonuçta, mahalle aralarına, deniz ve göl kıyılarına, olmayacak yerlere kurulan OSB’lerin fayda değil zarar getirdiği kafalara dank etti, AB ülkelerindeki kuralların da teşvik etmesiyle, 1990’lı yılların ortasında bir dizi karar alındı: Önce, DPT bir dizi kriter yayınladı ve OSB kurulması istenilen alanlarda bu kriterlerin esas alınacağını duyurdu. Sonra, DPT kriterleri esas alınarak “OSB Yönetmeliği” ve daha sonra da kanunu yayınlandı ve mevzuat güçlendirildi. Gerçi, sermaye şirketlerinin lobi çalışmaları sonucu, söz konusu yönetmelik defalarca değiştirilmiş, kriterler de sulandırılmıştır. Ama, hem iç tepkiler hem de AB’ye uyum zorunluluğu, OSB konusunda kriterlerin genel çerçevede korunmasını da sağlamıştır.
AKP Hükümeti, geçtiğimiz yıl, bir dizi adına “torba” denilen, kimilerinin de “torba değil çuval” veya “çorba” dediği kanun çıkardı, yetmedi kanun hükmünde kararnameler ile de bütün mevzuatı keyfi bir şekilde alt-üst etti. “Islah OSB” bu torba kanunlardan birisinde iki madde ile karşımıza çıkmıştır.
12 Nisan 2011 gün ve 27903 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR” 6215 Sayılı kanunun 19. Maddesini aynen aktarıyorum:
12/4/2000 tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“GEÇİCİ MADDE 8 – Bu maddenin yürürlük tarihinden önce mer’i plana göre yapılaşan sanayi tesislerinin bulunduğu alanlar için, bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içerisinde yapılan başvuruların, valilikçe uygun görülmesi halinde; hazırlanan gerekçe raporuna istinaden 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu uyarınca plan onama yetkisi bulunan idarelerle alanın özelliklerine göre ilgili kurumların katılımıyla, vali başkanlığında oluşturulacak olan ıslah komisyonunun belirlediği ıslah şartları ve süresinin Bakanlık tarafından uygun görülmesi ile söz konusu alanlar OSB olarak değerlendirilebilir. Bakanlık, OSB yer seçimi komisyon üyesi olan kurum ve kuruluşlardan alacağı görüşler doğrultusunda OSB sınırlarını belirler.
Tespit edilen ıslah şartları çerçevesinde, tüzel kişilik kazanan OSB’lerde, bu Kanunla getirilen tüm izin ve ruhsat yetkileri, ıslah çalışmaları tamamlanıncaya kadar genel mevzuat hükümlerine göre yürütülür. Süresi içinde ıslah şartlarını tamamlamayanlar OSB niteliklerini kaybederek sicilden terkin edilir.
Bu maddenin yürütülmesine ilişkin usul ve esaslar OSB Uygulama Yönetmeliğinde belirlenir.”
Kanunun takip eden 20. maddesi, “İl ve ilçelerin sosyoekonomik durumları dikkate alınarak OSB’lerdeki parsellerin tamamen veya kısmen bedelsiz tahsisleri” ile ilgilidir ve konumuzun dışındadır.
Kısaca belirtelim: “Islah OSB”, 1990’ların ortalarından bugüne geliştirilmiş kriter ve mevzuatları yok sayarak, sanayicilerin keyfi taleplerini uygulamaya yönelik keyfi bir adımdır. Taşköprü için alınmış karar, önceden yapılmış çalışmaları, alınmış resmi kararları yok sayarak, bu keyfiliğin boyutunu ortaya koymaktadır. Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 1997 başlarında bir raporla aldığı “Yalova’da OSB kurulması için uygun yer yoktur” kararını hiçe saymak, bize göre, kanun devletinde değil, ancak aşiret devletinde örneği görülecek türden bir yaklaşımdır.
Hükümet, son teşvik kararı ile, tüm bölgelerde kimya sektörünü teşvik edeceğini duyurmuştur. Bu, Taşköprü’de tasarlanan “Islah OSB”nin kimya sektörü için tasarlandığını ve teşvik kapsamında değerlendirileceğini ortaya koymaktadır.
Teşvik denilince bir hatırlatma daha yapalım: 2009 yılında ilan edilen teşvik kararında, ilimize “Deri Sanayii” düşmüştü. Şimdiye kadar adım atılmadı, ama bu atılmayacağı anlamına gelmiyor ve vazgeçildiğine dair bir duyum da almış değiliz…
Yalova kamuoyu, kömür santrali kurulmasın, Vopak kimyasal depolaması yapılmasın diye didinirken, üstüne bu iki adet “Islah OSB” kararının gelmesi ve çalışmaların başlatılmış olmasını, vicdan sahibi kimsenin içine sindireceğini sanmıyorum.
Bu kararlar, “Islah” bahanesiyle, Yalova’nın linç edileceğini göstermektedir.
Şunu hepimiz öğrenmiş olmalıyız: Doğanın sınırlarına saygı göstermezseniz, doğa size – muhakkak – sınırlarını gösterir.. 1999 depremleri gösterdiydi, sanırım birileri bunu hala kavrayamadılar. Geçtiğimiz yıl Japonya’yı vuran deprem ve tsunami de gösterdi.
Yalova, daha ağır sonuçlar getirecek olan, yalnız deprem gibi bir felaket anında değil, olağan şartlarda da çevreye, insan sağlığına inanılmaz olumsuz etkileri olacak, mülkiyet hakkının gasp edilmesi demek olan bu kararlara karşı ayağa kalkmak zorundadır.
Bugün gerekeni yapmazsak, yarın yaşanılacak olan pişmanlıkların bir faydası olmayacağını bilelim” dedi.
En Çok Okunan Haberler