Yalova Çevre Koruma Derneği eski başkanı Yazar Arif Ekim yaptığı açıklamada Yalova’da son günlerde gelişen olaylara ilişkin ayrıntılı bir açıklama yaptı.Ekim’in açıklaması şöyle:” Yalova altı sene
Haber Giriş Tarihi: 12.07.2005 00:00
Haber Güncellenme Tarihi: 01.01.1970 02:00
Kaynak:
Haber Merkezi
yalovamiz.com
Yalova Çevre Koruma Derneği eski başkanı Yazar Arif Ekim yaptığı açıklamada Yalova’da son günlerde gelişen olaylara ilişkin ayrıntılı bir açıklama yaptı.
Ekim’in açıklaması şöyle:” Yalova altı sene önce bir deprem felaketi yaşayıp, 358 binası enkaz haline, yaklaşık 1600 binası da ağır hasar alarak yıkıma dönüşmedi mi? Bu olayda resmi kayıtlara göre 2.500, gayrı resmi tespitlere göre de yaklaşık 3.400 insanını kaybetmedi mi?
Yine deprem sırasında 5.000 yaralı vermedi mi? 1999 depremlerinden önce de Yalova insanı, yaklaşmakta olan Marmara depremleri ile ilgili olarak defalarca uyarılmış olmasına rağmen, ki bu uyarı girişimlerinden en sonuncusu da Yalova Kongresi sırasında Mayıs 1998’de düzenlenen ve dört üniversite hocasının katılımı ile gerçekleştirilen toplantıdır, aymazlık hakim olmuş ve neticede de böylesi bir felaket yaşanmıştır. Tabii ki, bu aymazlık sadece Yalova’ya özgü de değildir; ülkemizin her tarafında hakim bir görüntüdür. 1999 depreminden itibaren başlatılan ve hala da sürdürülen onca bilimsel çalışma ile hem Kuzey Anadolu Fay hattını daha iyi tanıyoruz, hem de yöremizin jeolojik özelliklerini geçmişe oranla çok daha iyi biliyoruz. Üstelik, Türkiye ve dünyanın çeşitli ülkelerinden onlarca bilim adamının yürüttüğü bu çalışmalarla, detayda farklı görüşler olsa dahi, önümüzdeki süreçte yaşanacak Marmara depreminde Yalova bölgesinin taşıdığı risk de artık çok net bir şekilde ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Bu bilgiler, devletin konu ile ilgili tüm birimleri başta olmak üzere, ülkemizin saygın akademik kuruluşları olan TÜBİTAK-MAM, İTÜ, ODTÜ, İÜ, BÜ gibi kurumlarında, TMMOB’ne bağlı başta jeoloji ve jeofizik olmak üzere çeşitli mühendis odaları gibi sivil toplum kuruluşları ile konuyu takip eden yazar ve gazetecilerde de bulunmaktadır. Hatta, askeri birimlerde de bu bilgilerin tamamının olduğunu ve yaklaşan afet konusunda en iyi hazırlık yapan resmi kurumun da askerler olduğunu da biliyoruz.
Bütün bunlara rağmen, Altınova ilçemizin kıyı şeridinde gemi tersaneleri yapılması konusundaki inat ve ısrarı anlamak mümkün değildir. Anlamak mümkün değildir çünkü, Kuzey Anadolu Fayının tam da üzerine 65 metre su derinliğini bulacak şekilde ve doğal kıyı şeridinden itibaren 300-500 metre ileriye doğru dolgu yapılacak olmasının izahını yapacak bir babayiğit bugüne kadar ortaya çıkmamıştır.
Konu ile ilgili düzenlenen ÇED halkı bilgilendirme toplantılarında defalarca ifade etmeme rağmen, hala böylesi hassas bir konuda ilgili bir yer bilimleri fakültesinden böylesi bir dolgunun fayın tam üzerinde yapılabilir olduğuna dair bir resmi rapor alınamayışının da izahı mümkün değildir. 9 Eylül Üniversitesi Su Ürünleri Enstitüsü tarafından düzenlenen bir rapor ise, bu niteliği taşımadığı açık olan bir rapordur ve içeriği itibariyle de jeolojik ve jeofizik bir rapor değildir, yerine de ikame edilemez.
1999 depreminde yörede özellikle deniz dibinde yaşanılanlar, hemen hemen tamamıyla bilinmektedir. Körfezde deniz dibi derinlik haritası büyük ölçüde değişmiştir. Öylesi bir değişiklik yaşanmıştır ki, Körfez Köprüsü olarak bilinen ve Hersek Köyü sınırları içinde Yalova tarafı ile birleşecek şekilde tasarlanmış olan köprünün Hersek tarafında deniz içinde planlanmış olan ayağının oturacağı zeminde 17 metre çökme yaşandığı resmi kayıtlara geçmiş, bunun neticesi olarak da proje bütünüyle değiştirilmiş ve maliyet artışı nedeniyle köprü yapımı da ertelenmiştir.
Kuzey Anadolu Fayının Yalova sınırları içinde karadan geçtiği tek yer de bu bölgedir. Başta Bayındırlık Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü heyeti olmak üzere, rahmetli Aykut Barka ve başka onlarca bilim adamı da yörede deprem sonrasında çalışma yapmış ve fayın haritasını tam olarak çıkartmışlardır. 1999 depremi öncesi yöre ile ilgili çok net bilgi ve belgeler elimizde bulunmazken, şimdi kısmen kırılmış ama bu fayın diğer parçaları üzerinde yaşanan 4-6 metrelik atımın bu yörede aynı oranda yaşanmamış olduğu da yapılan ölçümlerle ortaya konulmuştur: Gölcük’te 480 cm. yer değiştirme hesaplanırken, Hersek’te bu değişim 60 cm. olarak hesaplanmıştır. Kısacası, bilim adamlarının yaptığı çalışmaları dikkate aldığımızda, yöre deprem riskini üzerinden atmış değildir.Yine, 1999 depreminde Gölcük ve Değirmendere’de denize gömülen yerleri de unutmayalım.
Bütün bunlara rağmen, işin içinde bazı siyasilerin de olduğunu bildiğimiz, müthiş bir rant beklentisi öne çıkarılmış, işsizlik istismarı da yapılarak, adeta Yalova için bir kurtuluş modeli olarak gemi tersaneleri yapımı dehşetli bir yaygara ile savunulmuştur. Gelin şimdi, yukarıda özetlediğim gerçekleri de unutmadan, şimdi yaşanan şu olayların açıklamasını yapın bakalım: Geçtiğimiz günlerde Bayındırlık Bakanlığı’nca onaylanarak askıya çıkartılan “Yalova-Altınova-Hersek Tersane Amaçlı Dolgu Alanı 1/1.000 Ölçekli Uygulama İmar Planı” ne anlama geliyor? Üstelik bu dolgu plan taslağı ekinde herhangi bir jeolojik rapor da bulunmamaktadır. Dahası, yine aynı Bakanlığın Afet İşleri Genel Müdürlüğü, özel bir firmaya yaptırılmış olan jeolojik-jeoteknik etüt raporunun da “Uygun Olmayan Alanlar olarak” belirlenmiş alanlar içinde yer aldığı için kabul edilmediğini çok kibar bir üslupla ifade etmektedir. Aynı Bakanlığın bir birimi jeolojik rapor olmadan dolgu planı yapıyor ve askıya çıkarıyor, diğer bir birimi de bu yörenin böylesi bir dolgu için uygun olmayan alan olduğunu bir kez daha belgeliyor. Bu çelişki nasıl oluşuyor ve böylesi bir risk varken Bakanlığın bir birimi dolgu planını hazırlayıp nasıl Bakanlık onayına sunuyor?
Bu iş, görüldüğü gibi, şaibelidir ve iğrenç kokular yükselmektedir. Savcılığı açık olarak, ucu Bakanlık bürokrasisi ve hatta bizzat Bakan beyefendiye dokunsa da, soruşturmaya davet ediyorum. Bilim ve aklı yitirdik mi? Öyle anlaşılıyor ki yitirmişiz. Yoksa, bu ülkede tersane de olacak, sanayi de. Ama, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede, tersane yapmak için deprem riski çok açık olarak tanımlanmış olan Altınova sahillerinden başka bir yer bulamadınız mı?
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
“Yalova’da Deprem Olmadı Mı?”
Yalova Çevre Koruma Derneği eski başkanı Yazar Arif Ekim yaptığı açıklamada Yalova’da son günlerde gelişen olaylara ilişkin ayrıntılı bir açıklama yaptı.Ekim’in açıklaması şöyle:” Yalova altı sene
Yalova Çevre Koruma Derneği eski başkanı Yazar Arif Ekim yaptığı açıklamada Yalova’da son günlerde gelişen olaylara ilişkin ayrıntılı bir açıklama yaptı.
Ekim’in açıklaması şöyle:” Yalova altı sene önce bir deprem felaketi yaşayıp, 358 binası enkaz haline, yaklaşık 1600 binası da ağır hasar alarak yıkıma dönüşmedi mi? Bu olayda resmi kayıtlara göre 2.500, gayrı resmi tespitlere göre de yaklaşık 3.400 insanını kaybetmedi mi?
Yine deprem sırasında 5.000 yaralı vermedi mi? 1999 depremlerinden önce de Yalova insanı, yaklaşmakta olan Marmara depremleri ile ilgili olarak defalarca uyarılmış olmasına rağmen, ki bu uyarı girişimlerinden en sonuncusu da Yalova Kongresi sırasında Mayıs 1998’de düzenlenen ve dört üniversite hocasının katılımı ile gerçekleştirilen toplantıdır, aymazlık hakim olmuş ve neticede de böylesi bir felaket yaşanmıştır. Tabii ki, bu aymazlık sadece Yalova’ya özgü de değildir; ülkemizin her tarafında hakim bir görüntüdür. 1999 depreminden itibaren başlatılan ve hala da sürdürülen onca bilimsel çalışma ile hem Kuzey Anadolu Fay hattını daha iyi tanıyoruz, hem de yöremizin jeolojik özelliklerini geçmişe oranla çok daha iyi biliyoruz. Üstelik, Türkiye ve dünyanın çeşitli ülkelerinden onlarca bilim adamının yürüttüğü bu çalışmalarla, detayda farklı görüşler olsa dahi, önümüzdeki süreçte yaşanacak Marmara depreminde Yalova bölgesinin taşıdığı risk de artık çok net bir şekilde ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Bu bilgiler, devletin konu ile ilgili tüm birimleri başta olmak üzere, ülkemizin saygın akademik kuruluşları olan TÜBİTAK-MAM, İTÜ, ODTÜ, İÜ, BÜ gibi kurumlarında, TMMOB’ne bağlı başta jeoloji ve jeofizik olmak üzere çeşitli mühendis odaları gibi sivil toplum kuruluşları ile konuyu takip eden yazar ve gazetecilerde de bulunmaktadır. Hatta, askeri birimlerde de bu bilgilerin tamamının olduğunu ve yaklaşan afet konusunda en iyi hazırlık yapan resmi kurumun da askerler olduğunu da biliyoruz.
Bütün bunlara rağmen, Altınova ilçemizin kıyı şeridinde gemi tersaneleri yapılması konusundaki inat ve ısrarı anlamak mümkün değildir. Anlamak mümkün değildir çünkü, Kuzey Anadolu Fayının tam da üzerine 65 metre su derinliğini bulacak şekilde ve doğal kıyı şeridinden itibaren 300-500 metre ileriye doğru dolgu yapılacak olmasının izahını yapacak bir babayiğit bugüne kadar ortaya çıkmamıştır.
Konu ile ilgili düzenlenen ÇED halkı bilgilendirme toplantılarında defalarca ifade etmeme rağmen, hala böylesi hassas bir konuda ilgili bir yer bilimleri fakültesinden böylesi bir dolgunun fayın tam üzerinde yapılabilir olduğuna dair bir resmi rapor alınamayışının da izahı mümkün değildir. 9 Eylül Üniversitesi Su Ürünleri Enstitüsü tarafından düzenlenen bir rapor ise, bu niteliği taşımadığı açık olan bir rapordur ve içeriği itibariyle de jeolojik ve jeofizik bir rapor değildir, yerine de ikame edilemez.
1999 depreminde yörede özellikle deniz dibinde yaşanılanlar, hemen hemen tamamıyla bilinmektedir. Körfezde deniz dibi derinlik haritası büyük ölçüde değişmiştir. Öylesi bir değişiklik yaşanmıştır ki, Körfez Köprüsü olarak bilinen ve Hersek Köyü sınırları içinde Yalova tarafı ile birleşecek şekilde tasarlanmış olan köprünün Hersek tarafında deniz içinde planlanmış olan ayağının oturacağı zeminde 17 metre çökme yaşandığı resmi kayıtlara geçmiş, bunun neticesi olarak da proje bütünüyle değiştirilmiş ve maliyet artışı nedeniyle köprü yapımı da ertelenmiştir.
Kuzey Anadolu Fayının Yalova sınırları içinde karadan geçtiği tek yer de bu bölgedir. Başta Bayındırlık Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü heyeti olmak üzere, rahmetli Aykut Barka ve başka onlarca bilim adamı da yörede deprem sonrasında çalışma yapmış ve fayın haritasını tam olarak çıkartmışlardır. 1999 depremi öncesi yöre ile ilgili çok net bilgi ve belgeler elimizde bulunmazken, şimdi kısmen kırılmış ama bu fayın diğer parçaları üzerinde yaşanan 4-6 metrelik atımın bu yörede aynı oranda yaşanmamış olduğu da yapılan ölçümlerle ortaya konulmuştur: Gölcük’te 480 cm. yer değiştirme hesaplanırken, Hersek’te bu değişim 60 cm. olarak hesaplanmıştır. Kısacası, bilim adamlarının yaptığı çalışmaları dikkate aldığımızda, yöre deprem riskini üzerinden atmış değildir.Yine, 1999 depreminde Gölcük ve Değirmendere’de denize gömülen yerleri de unutmayalım.
Bütün bunlara rağmen, işin içinde bazı siyasilerin de olduğunu bildiğimiz, müthiş bir rant beklentisi öne çıkarılmış, işsizlik istismarı da yapılarak, adeta Yalova için bir kurtuluş modeli olarak gemi tersaneleri yapımı dehşetli bir yaygara ile savunulmuştur. Gelin şimdi, yukarıda özetlediğim gerçekleri de unutmadan, şimdi yaşanan şu olayların açıklamasını yapın bakalım: Geçtiğimiz günlerde Bayındırlık Bakanlığı’nca onaylanarak askıya çıkartılan “Yalova-Altınova-Hersek Tersane Amaçlı Dolgu Alanı 1/1.000 Ölçekli Uygulama İmar Planı” ne anlama geliyor? Üstelik bu dolgu plan taslağı ekinde herhangi bir jeolojik rapor da bulunmamaktadır. Dahası, yine aynı Bakanlığın Afet İşleri Genel Müdürlüğü, özel bir firmaya yaptırılmış olan jeolojik-jeoteknik etüt raporunun da “Uygun Olmayan Alanlar olarak” belirlenmiş alanlar içinde yer aldığı için kabul edilmediğini çok kibar bir üslupla ifade etmektedir. Aynı Bakanlığın bir birimi jeolojik rapor olmadan dolgu planı yapıyor ve askıya çıkarıyor, diğer bir birimi de bu yörenin böylesi bir dolgu için uygun olmayan alan olduğunu bir kez daha belgeliyor. Bu çelişki nasıl oluşuyor ve böylesi bir risk varken Bakanlığın bir birimi dolgu planını hazırlayıp nasıl Bakanlık onayına sunuyor?
Bu iş, görüldüğü gibi, şaibelidir ve iğrenç kokular yükselmektedir. Savcılığı açık olarak, ucu Bakanlık bürokrasisi ve hatta bizzat Bakan beyefendiye dokunsa da, soruşturmaya davet ediyorum. Bilim ve aklı yitirdik mi? Öyle anlaşılıyor ki yitirmişiz. Yoksa, bu ülkede tersane de olacak, sanayi de. Ama, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede, tersane yapmak için deprem riski çok açık olarak tanımlanmış olan Altınova sahillerinden başka bir yer bulamadınız mı?
En Çok Okunan Haberler