CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce bu kez Fizik Öğretmeni Muharrem ince olarak 24 Kasım Öğretmenler günü nedeniyle, yalovamiz.com’a köşe yazısı yazdı. İnce’nin köşe yazısı şöyle:
Haber Giriş Tarihi: 23.11.2005 00:00
Haber Güncellenme Tarihi: 01.01.1970 02:00
Kaynak: Haber Merkezi
yalovamiz.com
CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce bu kez Fizik Öğretmeni Muharrem ince olarak 24 Kasım Öğretmenler günü nedeniyle, yalovamiz.com’a köşe yazısı yazdı.
İnce’nin köşe yazısı şöyle: ÖĞRETMENLER NE İSTİYOR? Öğretmenler, ülkemizin geleceği için üzerlerine düşen görevlerin, aldıkları sorumlulukların bilincindedir. Görevlerine bağlılık, idealizm ve fedakarlık onların yaşamının temel değeridir. Onlar, sahip oldukları bu değerlerin gereğini yerine getirirken, övülmek, kutlanmak istemiyorlar. Çünkü, onlar, ne yapmaları gerekiyorsa onu yapıyorlar. Onların istediği, çağdaş bir ülkenin, aklın ve bilimin ışığında bir eğitim için ne yapılması gerekiyorsa onu yapmasıdır.
• Onlar, 50-60 kişilik sınıflarda ders yapmak istemiyorlar. Yeterli sayıda okul ve derslik istiyorlar. Sınıflarındaki öğrenci sayısının her biriyle özel iletişim kurabilecekleri şekilde olmasını istiyorlar. Çalışma koşullarının, eğitim ve öğretimin istenilen en yüksek derecedeki verimi sağlayabilmesi için, kendilerinin tümüyle mesleki uğraşlarına verecek şekilde düzenlenmesini istiyorlar. Veliler karşısında okulları için para toplayan tahsildar olmak istemiyorlar.
• Eğitim araç ve gereçlerinin, hem kendileri hem de öğrencileri için daha ucuz ve kolay elde edilebilir olmasını istiyorlar.
• Eğitim programlarının geliştirilmesinde, uygun eğitim araç ve gereçlerinin belirlenmesinde görüşlerinin alınmasının göz ardı edilmemesini istiyorlar.
• İnsanca yaşayabilecekleri, ikinci bir iş yapmayı gerektirmeyecek bir ücret istiyorlar.
• Mesleki statülerinin, Milli Eğitim Temel Kanununda belirlenen amaçlara ulaşmayı sağlayacak bir saygınlığa sahip olmasını istiyorlar.
• Eğitimde önce niceliğin değil, niteliğin ulaşılması gereken ilk hedef olmasını sonra niceliğin geliştirilmesinin hedeflenmesini istiyorlar. Bu nedenle öğretmen olmadıkları halde öğretmen atamalarının durdurulmasını, eğitim öğretime uygun olmayan okulların eğitim-öğretim hizmetine sunulmamasını istiyorlar. Çünkü biliyorlar ki, yanlış ve eksik eğitimin faturasının bedeli ağırdır.
• İstiyorlar ki bugün eğitimin planlanmasından sorumlu insanlar, bu ülkenin en seçkin, başarılı, donanımlı insanları olsun. Kendilerine emir veren, eğitim ve öğretimdeki pozisyonunu yönlendiren kişinin kendilerinden daha donanımlı, deneyimli ve başarılı olmasını istiyorlar. Siyasi partilerin örgütlerinden talimatlar alan kişiler olsun istemiyorlar.
• Onlar, gelecekte bu mesleği sürdürecek olanlar için belirlenen politikaların saptanmasında önceliğin, öğretmenlik için gerekli moral, düşünsel ve fiziksel nitelikleri taşıyan, istenilen beceri ve bilgiye sahip kişilerin seçilmesi ve uygun eğitim ortamlarında yetiştirilmesini istiyorlar. Yeterli hocası dahi bulunmayan bir tür tabela fakültelerde öğretmen yetiştirilmesini doğru bulmuyorlar. Pedagojik formasyonlarını bir üniversiteden alınmasını, hızlandırılmış, parası ödenerek gösterilmelik biçimde edinmiş yada bakanlığın düzenlediği kurslardan alınmasını değil.
• Bir öğretmeni yetiştirmenin amacının, istihdam garantisi değil, onun genel bilgilerini ve kişisel kültürünü, eğitme ve öğretme yeteneğini gerek öğretim yoluyla gerekse örnek kişiliğiyle toplumsal, kültürel, ekonomik kalkınmaya katkı olarak sunması olmalıdır. Sadece sıradan bir personel, bordro sahibi kişiler olarak görülmek istemiyorlar.
• Eğitimi planlayanların, temel politikaları belirleyenlerin karar alırken, onları yok sayan tavırlarından vazgeçmelerini, kendilerinin de kararın bir parçası olmasını istiyorlar.
• Öğretmenliğe başlarken stajyerliğin, yani mesleğe hazırlanmanın tam olarak uygulanmasını istiyorlar. Göreve başladıklarında, doğrudan sınıfta görev almalarının yanlış olduğunu, pedagojik niteliklerinin geliştirilmesi için desteklenmelerini istiyorlar. Bu yapılmadığı halde oluşan yanlışlardan, başarısızlıklardan kendilerinin sorumlu tutulmasını istemiyorlar.
• Mesleki kusurlarının soruşturulmasında, her şeyin açık olmasını, gerekli cezanın belirlenmesinde öğretmen örgütlerinin ve bakanlığın ortak bir anlayış geliştirmesini istiyorlar. Soruşturma dosyasına her zaman ulaşabilmek istiyorlar.
Bir bölümünü yukarıda sıraladığım isteklerin hiçbiri gözardı edebilecek nitelikte değildir. Bu ve buna benzer istekleri eksiksiz biçimde yerine getirmedikçe, öğretmenlerimizle istediğimiz bir ilişkiyi kuramayız.
6-8 Şubat 2003 OECD Eğitim Bakanları Toplantısında “Yeni Eğitim Politika Sorunları” başlıklı toplantının Mesleğin statüsünün ve çekiciliğinin artırılması” başlığı altında şunlar söylenmektedir:
• “Öğretmenliğinin çekiciliğinin artırabilmesinin direkt bir yolu, maaşların artırılmasıdır. Resmi sektörün bütçe sıkıntılarının bulunduğu ortamlarda, en azından bazı öğretmenlere daha yüksek maaş ödeyerek bunun sınırlı bir ölçüde gerçekleştirilmesi sağlanabilir. Bu uygulama, ulusal düzeyde maaş sistemlerinin bulunduğu ülkelerde zor olabilir ancak (kriterler oluşturularak);
• Daha üstün nitelikler taşıdığı tespit edilen, Öğretmen sayısının yetersiz olduğu alanlarda uzman olan, atamaların cazip olmadığı coğrafi bölgelerde görev alan kişilere yükseltilmiş maaşlar ödenebilir. İş veren tarafından çalışma ortamlarının şartları iyileştirilerek öğretmenlere olumlu sinyaller gönderilebilir: Daha iyi öğretmenler odası ve sınıflar, daha yüksek kalitede ve sürekli mesleki gelişim imkanları.
• Öğretmenlerin statüsü öğretmenlerin çalışmalarının (iş yükünün) yeniden organize edilmesi yoluyla da geliştirilebilir. Bu, öğretmenlerin daha üstün nitelikler kazanmaya konsantre olmalarını ve daha rutin idari görevlerin (halen öğretmenlerin iş yükünün % 20’sini oluşturduğu tahmin edilmektedir.) azaltılmasını sağlayabilir. Öğretmenlerin genel iş yükü, öğrencilere tanınan seçenekler dizisinde bir takım kısıtlamalara gidilerek azaltılabilir. Böylelikle elde edilen tasarruflarla, öğretmenlerin yüz yüze eğitim verme saatlerini azaltma, hazırlık ve mesleki gelişimleri için daha fazla zaman tanıma veya öğretmenlere daha yüksek maaş ödenmesi sağlanabilir.
• Öğretmelerin statüsü, öğretmenlerden beklenen mesleki yeterlilik düzeylerinin artırılmasıyla yükseltilebilir. Bu da aşağıda belirtilen yollarla sağlanabilir:
• Mesleki uygulamalarda yalnızlığın (izolasyonun) azaltılarak, mesleki becerilerin ortak destekle oluşturulabileceği ekip ruhu ile çalışma yöntemlerinin geliştirilmesi,
• Mesleğin uzmanlık bilgisini teşkil eden “pedagojik” bilginin daha açık şekilde tanımlanması ve geliştirilmesi,
• Öğretmenlerin daha zor öğrencilerle daha iyi başa çıkabilmek için hazırlıklı olmalarının sağlanması.
• Kendileri ve anlık dikkat ve kısa mesajlar yoluyla iletişim kuran “kitle” jenerasyonu arasındaki kuşaklar arası farklılıklarla daha iyi baş edebilmeleri için öğretmenlerin daha iyi hazırlanması.”
Bu kararların altında Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanının imzası da bulunmaktadır. Eğer 24 Kasım’ı özüne uygun biçimde kutlayacaksak bunlar en kısa zamanda yerine getirilmelidir. Bütün öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
“Öğretmenlerin Hakları Yoktur!”
CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce bu kez Fizik Öğretmeni Muharrem ince olarak 24 Kasım Öğretmenler günü nedeniyle, yalovamiz.com’a köşe yazısı yazdı. İnce’nin köşe yazısı şöyle:
CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce bu kez Fizik Öğretmeni Muharrem ince olarak 24 Kasım Öğretmenler günü nedeniyle, yalovamiz.com’a köşe yazısı yazdı.
İnce’nin köşe yazısı şöyle:
ÖĞRETMENLER NE İSTİYOR?
Öğretmenler, ülkemizin geleceği için üzerlerine düşen görevlerin, aldıkları sorumlulukların bilincindedir. Görevlerine bağlılık, idealizm ve fedakarlık onların yaşamının temel değeridir. Onlar, sahip oldukları bu değerlerin gereğini yerine getirirken, övülmek, kutlanmak istemiyorlar. Çünkü, onlar, ne yapmaları gerekiyorsa onu yapıyorlar. Onların istediği, çağdaş bir ülkenin, aklın ve bilimin ışığında bir eğitim için ne yapılması gerekiyorsa onu yapmasıdır.
• Onlar, 50-60 kişilik sınıflarda ders yapmak istemiyorlar. Yeterli sayıda okul ve derslik istiyorlar. Sınıflarındaki öğrenci sayısının her biriyle özel iletişim kurabilecekleri şekilde olmasını istiyorlar. Çalışma koşullarının, eğitim ve öğretimin istenilen en yüksek derecedeki verimi sağlayabilmesi için, kendilerinin tümüyle mesleki uğraşlarına verecek şekilde düzenlenmesini istiyorlar. Veliler karşısında okulları için para toplayan tahsildar olmak istemiyorlar.
• Eğitim araç ve gereçlerinin, hem kendileri hem de öğrencileri için daha ucuz ve kolay elde edilebilir olmasını istiyorlar.
• Eğitim programlarının geliştirilmesinde, uygun eğitim araç ve gereçlerinin belirlenmesinde görüşlerinin alınmasının göz ardı edilmemesini istiyorlar.
• İnsanca yaşayabilecekleri, ikinci bir iş yapmayı gerektirmeyecek bir ücret istiyorlar.
• Mesleki statülerinin, Milli Eğitim Temel Kanununda belirlenen amaçlara ulaşmayı sağlayacak bir saygınlığa sahip olmasını istiyorlar.
• Eğitimde önce niceliğin değil, niteliğin ulaşılması gereken ilk hedef olmasını sonra niceliğin geliştirilmesinin hedeflenmesini istiyorlar. Bu nedenle öğretmen olmadıkları halde öğretmen atamalarının durdurulmasını, eğitim öğretime uygun olmayan okulların eğitim-öğretim hizmetine sunulmamasını istiyorlar. Çünkü biliyorlar ki, yanlış ve eksik eğitimin faturasının bedeli ağırdır.
• İstiyorlar ki bugün eğitimin planlanmasından sorumlu insanlar, bu ülkenin en seçkin, başarılı, donanımlı insanları olsun. Kendilerine emir veren, eğitim ve öğretimdeki pozisyonunu yönlendiren kişinin kendilerinden daha donanımlı, deneyimli ve başarılı olmasını istiyorlar. Siyasi partilerin örgütlerinden talimatlar alan kişiler olsun istemiyorlar.
• Onlar, gelecekte bu mesleği sürdürecek olanlar için belirlenen politikaların saptanmasında önceliğin, öğretmenlik için gerekli moral, düşünsel ve fiziksel nitelikleri taşıyan, istenilen beceri ve bilgiye sahip kişilerin seçilmesi ve uygun eğitim ortamlarında yetiştirilmesini istiyorlar. Yeterli hocası dahi bulunmayan bir tür tabela fakültelerde öğretmen yetiştirilmesini doğru bulmuyorlar. Pedagojik formasyonlarını bir üniversiteden alınmasını, hızlandırılmış, parası ödenerek gösterilmelik biçimde edinmiş yada bakanlığın düzenlediği kurslardan alınmasını değil.
• Bir öğretmeni yetiştirmenin amacının, istihdam garantisi değil, onun genel bilgilerini ve kişisel kültürünü, eğitme ve öğretme yeteneğini gerek öğretim yoluyla gerekse örnek kişiliğiyle toplumsal, kültürel, ekonomik kalkınmaya katkı olarak sunması olmalıdır. Sadece sıradan bir personel, bordro sahibi kişiler olarak görülmek istemiyorlar.
• Eğitimi planlayanların, temel politikaları belirleyenlerin karar alırken, onları yok sayan tavırlarından vazgeçmelerini, kendilerinin de kararın bir parçası olmasını istiyorlar.
• Öğretmenliğe başlarken stajyerliğin, yani mesleğe hazırlanmanın tam olarak uygulanmasını istiyorlar. Göreve başladıklarında, doğrudan sınıfta görev almalarının yanlış olduğunu, pedagojik niteliklerinin geliştirilmesi için desteklenmelerini istiyorlar. Bu yapılmadığı halde oluşan yanlışlardan, başarısızlıklardan kendilerinin sorumlu tutulmasını istemiyorlar.
• Mesleki kusurlarının soruşturulmasında, her şeyin açık olmasını, gerekli cezanın belirlenmesinde öğretmen örgütlerinin ve bakanlığın ortak bir anlayış geliştirmesini istiyorlar. Soruşturma dosyasına her zaman ulaşabilmek istiyorlar.
Bir bölümünü yukarıda sıraladığım isteklerin hiçbiri gözardı edebilecek nitelikte değildir. Bu ve buna benzer istekleri eksiksiz biçimde yerine getirmedikçe, öğretmenlerimizle istediğimiz bir ilişkiyi kuramayız.
6-8 Şubat 2003 OECD Eğitim Bakanları Toplantısında “Yeni Eğitim Politika Sorunları” başlıklı toplantının Mesleğin statüsünün ve çekiciliğinin artırılması” başlığı altında şunlar söylenmektedir:
• “Öğretmenliğinin çekiciliğinin artırabilmesinin direkt bir yolu, maaşların artırılmasıdır. Resmi sektörün bütçe sıkıntılarının bulunduğu ortamlarda, en azından bazı öğretmenlere daha yüksek maaş ödeyerek bunun sınırlı bir ölçüde gerçekleştirilmesi sağlanabilir. Bu uygulama, ulusal düzeyde maaş sistemlerinin bulunduğu ülkelerde zor olabilir ancak (kriterler oluşturularak);
• Daha üstün nitelikler taşıdığı tespit edilen, Öğretmen sayısının yetersiz olduğu alanlarda uzman olan, atamaların cazip olmadığı coğrafi bölgelerde görev alan kişilere yükseltilmiş maaşlar ödenebilir. İş veren tarafından çalışma ortamlarının şartları iyileştirilerek öğretmenlere olumlu sinyaller gönderilebilir: Daha iyi öğretmenler odası ve sınıflar, daha yüksek kalitede ve sürekli mesleki gelişim imkanları.
• Öğretmenlerin statüsü öğretmenlerin çalışmalarının (iş yükünün) yeniden organize edilmesi yoluyla da geliştirilebilir. Bu, öğretmenlerin daha üstün nitelikler kazanmaya konsantre olmalarını ve daha rutin idari görevlerin (halen öğretmenlerin iş yükünün % 20’sini oluşturduğu tahmin edilmektedir.) azaltılmasını sağlayabilir. Öğretmenlerin genel iş yükü, öğrencilere tanınan seçenekler dizisinde bir takım kısıtlamalara gidilerek azaltılabilir. Böylelikle elde edilen tasarruflarla, öğretmenlerin yüz yüze eğitim verme saatlerini azaltma, hazırlık ve mesleki gelişimleri için daha fazla zaman tanıma veya öğretmenlere daha yüksek maaş ödenmesi sağlanabilir.
• Öğretmelerin statüsü, öğretmenlerden beklenen mesleki yeterlilik düzeylerinin artırılmasıyla yükseltilebilir. Bu da aşağıda belirtilen yollarla sağlanabilir:
• Mesleki uygulamalarda yalnızlığın (izolasyonun) azaltılarak, mesleki becerilerin ortak destekle oluşturulabileceği ekip ruhu ile çalışma yöntemlerinin geliştirilmesi,
• Mesleğin uzmanlık bilgisini teşkil eden “pedagojik” bilginin daha açık şekilde tanımlanması ve geliştirilmesi,
• Öğretmenlerin daha zor öğrencilerle daha iyi başa çıkabilmek için hazırlıklı olmalarının sağlanması.
• Kendileri ve anlık dikkat ve kısa mesajlar yoluyla iletişim kuran “kitle” jenerasyonu arasındaki kuşaklar arası farklılıklarla daha iyi baş edebilmeleri için öğretmenlerin daha iyi hazırlanması.”
Bu kararların altında Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanının imzası da bulunmaktadır. Eğer 24 Kasım’ı özüne uygun biçimde kutlayacaksak bunlar en kısa zamanda yerine getirilmelidir.
Bütün öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyorum.
En Çok Okunan Haberler