Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

İnce’den Kapsamlı Eğitim Raporu

CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce “ Orta Öğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” yeni ders programı konusunda ayrıntılı bir rapor hazırladı. İnce, Raporunda, AKP’nin iktidara geldiği günden bu yana

Haber Giriş Tarihi: 31.05.2005 00:00
Haber Güncellenme Tarihi: 01.01.1970 02:00
Kaynak: Haber Merkezi
yalovamiz.com

CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce “Orta Öğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ” yeni ders programı konusunda ayrıntılı bir rapor hazırladı. İnce, Raporunda, AKP’nin  iktidara geldiği günden bu yana toplumda  gerilim yaratan  tartışmaların büyük çoğunluğu eğitim ve bilim konularında yapılmakta olduğunu vurgulayarak” TUBİTAK, YÖK Yasası, Meslek Liseleri, İmam Hatipler, Müfredat programları bunların başında gelmektedir. Dikkat edilirse bu tartışmaların temel noktası, AKP’nin dini referansları egemen kılma gayretinden kaynaklanmaktadır.” dedi. 

İnce, Anayasa ve yasa değişiklikleri yeterince tartışılmasına rağmen, yönetmelik değişiklikleri ile müfredat programı değişiklikleri  yeterince bilinmemekte olduğunu söyleyerek “  Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik’in Bakanlığı döneminde 60 yönetmelik değiştirilmiş olup, sadece Ders Kitapları Yönetmeliği yedi kez değiştirilmiştir.” dedi. İnce’nin hazırladığı raporun ayrıntısı ve tam metni şöyle:
 

1. 1.     MEVCUT DURUM

 İlköğretim 1,2,3,4,5’inci sınıflarının müfredatı hazır ve şuanda pilot okullarda uygulanmaktadır. 9 ilde  100’den okulda bu uygulama gerçekleştirilmektedir. 6,7 ve 8’inci sınıflar için herhangi bir değişiklik henüz gerçekleşmemişken, bugün ortaöğretimin 9,10,11 ve 12’nci sınıflarındaki Din Kültürü  ve Ahlak Bilgisi Müfredatını tartışmaktayız. Halbuki müfredatlar bir bütünlük içerir. İlköğretimi tamamlamaksızın liseye geçmek, iyi niyetle açıklanamaz.

2. 2.     MÜFREDAT HAZIRLAMA SÜRECİNDE EKSİK BULDUĞUMUZ NOKTALAR:

1- 1-     Müfredat programları stratejik araçlardır. Ulusal uzlaşma olmadan, kapalı kapılar ardında yapılan hazırlıklar ülkenin sorununu çözmeyecektir. Bu çalışmaların her aşaması kamuoyunca paylaşılmalıdır. Bu yapılmamıştır. Ders programlarını internette paylaşıma sunmak, bu görevi yerine getirmez.
2- 2-     Milli Eğitim Bakanı bir kez olsun Mecliste bu konuyla ilgili bilgi vermemiştir. Komisyon üyeleri bilgilendirilmemiştir. “Müfredat hazırlamak ve uygulamak Bakanlığın asli işidir” denilmekte. Bu nedenle bilgi verme zorunluluğu olmadığı ileri sürülmektedir. Ancak okul yapımı da Bakanlığın asli işi olmasına rağmen herkesten yardım istenmektedir.
3- 3-     Bizim öğretmenlerimiz neredeyse %90 söyleme-anlatma dışında eğitim teknolojisi kullanamaz. Veli de öğrenci de öğretmenin sınıf içindeki rolünü yerine getirmede buna bakar. Veli beklentisini değiştirmeden, öğrencinin öğretmen imgesini değiştirmeden nasıl başarılı olacaksınız?
4- 4-     İlköğretim müfredatlarının uygulandığı pilot okullara kendilerince başarılı buldukları öğretmenleri görevlendirerek, bu okulların ihtiyaçlarını eksiksiz karşılayarak, bu müfredatı başarılı kılmak için ne gerekiyorsa yaparak başarılıyız denilemez. Özellikle yeni müfredatların uygulandığı okullar eskiden ne ise, o olmalıydılar. Öğretmeniyle, fiziki donanımlarıyla v.s.
5- 5-     Bu iktidar döneminde yapılan değişiklikle çocuğunu okula göndermeyen veliye verilen hapis cezası kaldırılmıştır. Ayrıca önemli bir mazereti olup ta bir dönem okula gidip, diğer dönem gidemeyen öğrenciler için sınıf geçme kolaylaştırılmıştır.
6- 6-     Veli ve öğretmenler, müfredat programlarına kuşkuyla bakmakta. Böyle bir ortamda başarı mümkün değildir.

3. 3.     DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ PROGRAMI ÜZERİNE

1. 1.      Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi programları bugün olduğu gibi dün de çeşitli tartışmaların gerekçesi gösterilmiştir. Özellikle Din derslerinin Anayasa güvencesinde olması sorunun bir yayınını oluştururken , müfredatı ise bir başka sorun olarak algılanmıştır.
2. 2.      Müfredatın sorun olarak algılanması bu derslerin “bir dini öğreten” dersler olmamasından kaynaklanıyordu. Ama buna karşılık, bu dersin öğretmenleri çoğunlukla İlahiyat eğitimi almış, din kültürünü islam kültürü olarak anlayan, anlatan öğretmenlerdir. Çünkü onlar böyle yetiştirilmektedir.
3. 3.      Diğer yandan, öğretmenlerin bu yönelimi, bazı inanç gruplarınca hoş karşılanmamakta ve bu dersin Anayasal zorunluluktan çıkarılması talep edilmektedir. (Örneğin, Aleviler bunu söylemektedir. Alevilerin bu istekleri karşısında ise Milli Eğitim bu dersin her hangi bir dini anlatmadığını bugüne kadar ileri sürmekteydi. Yeni program bunun gerçekçi olmadığını ortaya koymuştur.)
4. 4.      Bazı gruplar bu derslerin bugüne kadar ki içeriğini dine ve islama hakaret olarak yorumlamaktadır. Bu dersin kitapları üzerine bir çalışma yapan Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden bir hoca (Prof.Dr.Hayri Kırbaşoğlu) şunları yazıyor: “6 kitapta toplam 50’ye yakın Atatürk resminin yerleştirilmiş olması, Din ve Ahlak’a dair bir eser için izah edilebilir bir şey değildir.” Devamında yazar, kitaplardaki aile resimlerinde başörtülü birine yer verilmemiş olmasını da eleştirmekte, ve ilköğretimin 6. sınıflarının kitaplarının neden “namaz” konusuyla başladığına şaşırmaktadır.
5. 5.      Görüldüğü gibi  Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi programları bugüne kadar kimseye yaranamamıştır. Açıkça söylemek gerek, bu programları da savunan kimse olmamıştır.
6. 6.      Durum buyken, “çoklu zeka” “oluşturmacı eğitim”  modellerini benimsediğini söyleyen TTK, bu programı da bu çerçevede hazırladığını programın temel yaklaşımı kısmında belirtmektedir. (s.11) Bununla amaçlanan “öğrencilerin din ve ahlâkla ilgili konuların öğrenilme sürecinde aktif katılımcı olmaları esas alınmaktır.” Devamında  “Din ve ahlâk konularını öğrenme aktif bir süreç olarak ele alınmıştır. Programda, öğrencilerin araştırma yapabilecekleri, keşfedebilecekleri, problem çözebilecekleri, çözüm ve yaklaşımlarını paylaşıp tartışabilecekleri ortamların sağlanmasının önemi vurgulanmıştır.” denilmektedir.
7. 7.      Yeni Program, geçmişin çok eleştirilen  sorunlarını ortadan kaldırmamaktadır. Bir yandan islami içerik verilmeye çalışılırken programa, bu kez islami öğretime  “kısacası din eğitimine” yabancı oluşturmacılık eğitim anlayışı ve buna uygun öğretim modelleri, teknolojileri benimsenmektedir. Bu model ezberin karşısındadır. Bu öğretmen, namazı sorgulatabilir mi? Neden secdeye eğiliyoruz da sağa sola eğilmiyoruz? Allah neden sağa-sola eğilmemizi istememektedir? Bu tür soruları sorduracak mı? Hayır.
8. 8.      Denilmektedir ki programın hazırlanmasında “gerek İslâm gerekse diğer dinler hakkında bilimsel ve araştırmaya dayalı bilgi ön planda tutulmuş, batıl ve hurafeye dayalı yanlış bilgilerden uzak durulmuştur. İslâm'la ilgili bilgilerde; Kur'an merkezli, birleştirici ve  mezhepler üstü bir yaklaşım benimsenerek  İslâm kaynaklı bütün dinsel oluşumları kuşatacak kök değerler öne çıkarılmış; inanç, ibadet ve ahlâk alanlarıyla ilgili bu değerlerin Kur'an'la ve Hz. Peygamberin çabalarıyla oluşturulmuş ve bütün Müslümanları birleştiren ortak paydalar olmasına özen gösterilmiştir.” Bu değerlendirmenin gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Birincisi bu ortak paydaları kim belirlemiştir ve nasıl belirlemiştir? Çünkü abdest almak, namaz kılmak bunların biçimi mezheplerle ilgilidir. Örneğin bu dersin Hocası namazı Caferi  mezhebine göre kılmayacak ve böyle göstermeyecektir öğrencilere.
9. 9.       İbadetle ilgili pratiklere genel orta öğretim içerisinde yer verilmesi başlı başına yanlıştır. Bu uygulama  hem öğrenci- öğretmen ilişkisinde yeni çatışmalar yaratacak, hem de öğretmen ile veliyi karşı karşıya getirecektir. Bu uygulama dedikleri gibi birleştirmez böler.
10. 10.  Program hazırlanırken  esas alındığı iddia edilen hareket noktalarından birinde “Dinin statik değil dinamik olduğu ortaya konulmuş ve bu doğrultuda bireyi doğrudan ilgilendiren hedefler üzerinde yoğunlaşılmıştır.” denilmektedir. Dinin statikliği esastır. Çünkü din koşulları değiştirmekten çok koşulları kendine uydurmayı benimser. Bu yaklaşım biçimi ileride eleştiri konusu yapılacaktır.
11. 11.  Programda “Din öğretiminde ana kaynaklar olan ayet ve hadislere inilmesi gerektiği vurgulamış, bunları kendine merkez almıştır” deniliyor.  Şuna öncelikle karar verilmediği çok açık. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinde din öğretilmediğine, öğretilemeyeceğine karar verilmelidir. Hadi Kur’an tefsirindeki farklılıkları bırakalım, hadisler konusundaki tartışmalar bu derslere taşınmamalıdır.
12. 12.   Programın genel amaçlar bölümünün 6. maddesi “Din ve ahlâkla ilgili konularda akılcı ve eleştirel yaklaşım sergiler” deniliyor. Bunu uygulamak için önce öğretmenin bu yaklaşımda yetişmesi gerekir. Aynı durum veli için de geçerlidir.
13. 13.  “Programın yapısı” “Genel Amaçlar” başlığı altında sıralanan 38 maddeden bazıları özellikle üzerinde  durulmayı gerekmektedir. Genel olarak amaçlar, programın “islam dinini” öğretmek üzerine kurulu olduğunu göstermektedir. Birinci madde bu açıkça belirtilmektedir: “İslâm’ın iman, ibadet ve ahlâk esaslarını tanır.” Bu amacı, Anayasamızın 2. ve 24 maddeleriyle bağdaştırmak mümkün değildir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlettir ve resmi bir dini yoktur. 24 madde de yer alan “kimse ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz” hükmüyle çelişmektedir.
Yine bu bölümde yer verilen 31. maddede ki “Laikliğin din ve vicdan özgürlüğünün garantisi olması gerektiğini benimser” amacı  iyi niyetle açıklanamaz. Dikkat edilirse “olması gerektiği” ifadesiyle bir kuşku dile getirilmektedir. Nedir bu kuşku? Denilmek isteniyor ki “laiklik her zaman din ve vicdan özgürlüğünün garantisi değildir, olması gerekir” Halbuki bu ilke şöyle yazılmalıdır: “Laikliğin din ve vicdan özgürlüğünün garantisi olduğunu benimser.” Bu iki ifade arasında çok önemli fark bulunmaktadır. Görüyoruz ki programı hazırlayanlar, şu an var olan laiklikle ilgili kuşku içindeler. Onlara göre, şu anki laiklik anlayışımız, “din ve vicdan özgürlüğünün garantisi değildir”. Ayrıca bu ifade ileriki bölümlerden biri olan “laiklik konusundaki açıklamalarla” da çelişmektedir. Orda bizim söylediğimiz ifadeye yer verilmektedir.
14. 14.   35. madde de yer verilen (ve daha birçok amaç maddesi için geçerlidir bu) “Küreselleşen dünyada dinin birleştirici bir rolünün olduğunu kavrar” ifadesinin programda yer verilmesine neden ihtiyaç duyulmaktadır? Gerçekten küreselleşen dünyada “din birleştirici bir role sahip midir?” Bu sadece bir iyi niyet ifadesi olsa anlaşılır. Ama gerçek durum bunun tam karşıtıdır. Bugün yer yüzü üzerindeki çatışmaların hangisinde din rol almıyor? Bu sorunun cevabına kim evet diyebilir. Dini bireyin kendi manevi dünyasını kurmasının bir aracı olmaktan çıkarıp, bireyin toplumsal dünyasını şekillendiren bir öğe olarak ele almak, bu amacın programa konmasına neden olmaktadır. Gerçekçi bir amaç değildir.
15. 15.  Öğrenciye kazandırılmak istenilen temel beceriler için sayılanların çoğunu yine gerçekçi bulmak mümkün değildir. (S.16) Çoklu zeka ve oluşturmacı eğitim yaklaşımlarının gereği olarak belirtilen bu becerilerin Din ve Ahlak Bilgisi” dersiyle nasıl kazandırılacağını doğrusu merak etmekteyim. Örneğin “girişimcilik, farklılıklara saygı, eleştirel düşünme” becerileri bu dersin kazandıracağı temel beceriler olarak sayılabilir mi?
16. 16.   Bu programda bu ders için yedi öğrenme alanı belirlenmiştir.
  1. İnanç
  2. İbadet
  3. Hz. Muhammed
  4. Vahiy ve Akıl
  5. Ahlâk ve Değerler
  6. Din ve Laiklik
7. 7.                  Din, Kültür ve Medeniyet
Belirlenen bu öğrenme alanlarıyla ilgili üniteler konmuştur. Gerçekten bu bölümler için yazılan gerekçeleri anlamak mümkün değildir. Laik devlet, inancı bireysel bir tercih olarak görür ve onun açısından inançlı yada inançsız arasında bir ayrım yoktur. Oysa programı yapanların kafasında bu ayrım çok nettir. İşte örnek bir cümle: “Ayrıca bireyin inanmakla, insanlığını daha iyi gerçekleştirebilmesi, diğer inanç sahiplerine saygılı olması ve tevhit  inancıyla bağlılık bilincini güçlendirmesi amaçlanmaktadır.” Sormak gerekiyor, (programı yapanlar laik devlet adına bu işi yaptıklarına göre) “bireyin inanmakla insanlığını daha iyi gerçekleştirebileceğini” laik devlet söyleyebilir mi? Bu ifade ile açıkça inancı olmayan insanlarımızın “insanlığından şüphe edin” denilmektedir.
Daha öncede belirttiğimiz gibi program tamamen islami inancın kuralları ve ilkeleri üzerine oturtulduğu için beraberinde tartışmalı bilgilere yer vermektedir. Tabiiki  bizim inancımıza göre Hz. Muhammed son peygamberdir. Oysa bu ülkede, başka dinlere inanlar da vardır ve onlar bu inancımızı paylaşmazlar. Örneğin, Bahailer ve Yezidiler gibi. Bu durumda Bahai ve yezidi inancına sahip çocuklarımız için (sayıları az da olsa) farklı ortaöğretim okulları mı açalım?
17. 17.   Program bir çelişkiler yumağıdır. Bir taraftan programın yapısı ve amaçları bölümünde “eleştirel düşünme ve inancını akılla bütünleştirmekten bahsetmekte” bir yandan “vahiy-akıl” ilişkisi bölümünde olduğu gibi “Allah’ın vahyettikleri içinde aklın algılayamadığı hususlar da bulunmaktadır. Aklın algılama sınırları içindeki vahiyler aklın ilkeleriyle ters düşmez; akıl ve vahiy birbirini tamamlar.” ifadesine yer verilmektedir. Programı  hazırlayanlara sormak gerekir: “aklın algılayamadıklarının olduğu yerde eleştirel düşünce nasıl olur?” bu aynı zamanda bu ifade bir mantık yanlışını da içermektedir. Algılamadığımız şeyin var olduğunu nasıl söylüyoruz? Algılayamadığımız hususların neler olduğuna ne ile karar veriyoruz?

18. 18.   Din ve Medeniyet Kültür başlığı altında islam diniyle birlikte, Musevilik ve Hıristiyanlığın öğretileceği söylenen dinler şunlardır: Hinduizm, Budizm, Caynizm, Sihizm, Taoizm, Konfüçyanizm ve Şintoizm’dir. Oysa bu dinler kadar önemli olmakla birlikte, kendi kültür dünyamızı anlamak açısından Şamanizme mutlaka bağımsız konu başlığıyla yer verilmeliydi. Konunun sadece 9. sınıfta Türklerin İslamla tanışması başlığı altında şöyle bir değinilip geçilmesi yeteli olamaz.Bugün Anadolu’nun birçok yerinde sürdürüle gelen gelenekler içinde bu dinin etkileri görüldüğü açıkken, bu dini anlatmamak eksik olur. Bu dine hala inanan Türk topluluklarının bulunduğunu da hatırlatmak gerekir.

19. 19.   Programın en tartışmalı kısmı kuşkusuz Bakanlıkça önerilen etkinliklerdir. Bakanlığın etkinliklerle ilgili açıklaması gerçekten şaşırtıcıdır. Basında tartışılan etkinlik örneklerini sadece bir örnek olarak değerlendiremeyiz. Çünkü bir programın somutlaşmış hali etkinliklerdir. Kendilerinin örnek olarak sundukları etkinliklerin ardında durmadıklarına göre, bu program nasıl uygulanacaktır?
Bilindiği üzere, derslerde kullanılacak materyallerde tüm yetki dersin öğretmeni ve okul idaresine bırakılmıştır. Ancak şikayet halinde bu materyaller Bakanlıkça incelenecektir. Dini içerikli ders materyallerinden şikayet etmek velilerce açısından zordur. Çünkü bu şikayetlerini dile getirirken kendi inançlarını açıklama zorunluluğu hissedecekleridir. Bununla karşılaşmamak için, çoğu kez şikayetçi olmayacaktır. Öğrencinin veya velinin şikayetçi olması durumunda onlar üzerinde bir baskı oluşacağı kesindir.
Örneğin 9. sınıflarla ilgili etkinlik örneğinde “Abdest, gusül ve teyemmümü öğreniyoruz: Sınıf ortamında öğrencilerden, abdestin nasıl alındığının gösterilmesi istenir” deniliyor. Sınıf ortamında üstelikte lise öğrencisine abdest almayı öğretmek pedogojik bir yaklaşım değildir. Çocukların anne-babalarının öğreteceği şeyi veya çocuğuna camide imamın yardımıyla babanın öğreteceği bir eylemi sınıfa taşımak ne kadar mantıklıdır?
Yine bu sınıf için önerilen yardımcı materyaller arasında yer alan “Çağrı” filminin doğru bir ders materyali olduğu söylenemez. Çünkü film, içinde sayısız şiddet sahnesi içermektedir.
Sınıfta okunması istenilen ayetleri öğretmenin Türkçe okuması mutlaka belirtilmelidir. Bazı etkinliklerde mealen okunur denmesine karşın bir çoğunda bu belirtilmemiştir. Bu konuyla ilgili genel bir açıklama mutlaka yapılmalıdır. Eğer ayetler aslından okunacaksa, bu kez öğretmen öğrencilerden derse abdestli gelmelerini, kız öğrencilerden de başlarını örtmelerin isteyecektir. Bu da başlı başına sorunlar doğuracaktır.

4. 4.     SONUÇ OLARAK

Seçilen etkinlikler bu programın nasıl uygulanacağının bir göstergesi, programın somutlaşmış hali olduğuna göre bu program kabul edilemez ve daha şimdiden yargıya taşınması söz konusu olabilir.
1. 1.      Program, program hazırlama tekniği açısından yanlışlarla doludur.
2. 2.      Programın genel yaklaşımı dersi  bir tür “İslam Din Bilgisi” dersine dönüştürmektedir.
3. 3.      Toplumumuzun inanç dokusuyla uyumlu değildir. Bu nedenle birleştirici değil, ayrılıkları öne çıkartacak bir niteliktedir.
4. 4.      Öğrencilerin inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlayıcı olduğu için Anayasa’nın 24. maddesine açıkça aykırıdır
5. 5.      İnanç ayrımını esas almaktadır.İnançlı-inançsız ayrımında taraftır.
6. 6.      Program dersin adıyla uyumlu değildir. Fazlasıyla ayrıntılıdır. Kazanımlar oldukça fazla tutulmuştur. Program sanki çocukların, dinlerini hiç öğrenmediği, ilk defa bu derste öğrendiği düşüncesiyle hazırlanmıştır.
Programla ilgili başka eksiklikler ve yanlışları saymak mümkündür. Milli Eğitim Bakanlığı, bu programı kimlerle hazırladığı, komisyon üyelerinin kimler olduğunu, komisyonun giderlerini mutlaka açıklamalıdır. Bu programın hazırlanmasında farklı inanç kesimlerinden temsilciler bulunmuş mudur, sorusuna da ayrıca cevap vermelidir.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.